Devrimci Gençlik Hareketi broşürünü oluşturan yazılar yalnızca öğrenci gençlik hareketindeki durgunluğun nedenlerini değil, biriken mücadele dinamiklerini de çözümlemeyi hedeflemektedir. Sahip olunan politik yaklaşımla dolaysızca bağlantılı olarak bu dinamiklere işaret etmeyi özel bir kaygı saymaktadır.
Broşürün ilk baskısının yayınladığı tarihten bugüne, öğrenci gençlik hareketi açısından tablonun esasa ilişkin olarak değiştiğini söyleyebilmek, en azından bugün için mümkün değildir. Ne var ki bugün öğrenci gençlik hareketi içerisindeki mücadele dinamikleri, aynı anlama gelmek üzere kitlesel bir öğrenci gençlik hareketliliğinin olanakları, düne göre çok daha olgunlaşmış durumdadır. Kapitalist ekonominin derinleşen krizi alt sınıfların sorunlarını çoğaltmakta, yer yer bu sorunlar en ileri örneği Gazi direnişinde görüldüğü gibi kitlesel sayılabilecek patlamalara yol açmaktadır. Kürt emekçi halkı zaten uzun süredir bir mücadele ve politizasyon yaşamaktadır. Kriz koşullarındaki derinleşme faşist hareketin ve dinsel gericiliğin yükselişini beslemekte, bu gerici odaklara karşı tepkilerin yaygınlaşmasını da birlikte getirmektedir vb. Toplumun genelinde yaşanan tüm bu gelişmelerin gençlik alanında da yansımasını bulmaması mümkün değildir. Bu faktörler işçi sınıfının unsurlarının yoğunlaştığı sektörlerde huzursuzluğun ve eylem isteğinin artışını koşulladığı gibi, yoksul semtlerdeki genç unsurların devrimci mücadeleye ilgisini yeniden kuvvetlendirmekte, tüm bunlarla beraber öğrenci gençlik içerisinde de politizasyonu artırıcı etkiler yaratmaktadır. Elinizdeki broşürün ikinci baskısı, -bugünkü gelişmeleri, bu yeni gelişmelerin ortaya çıkardığı olanakları ve görevleri irdeleyen yazılarla genişleterek, kendi amaçları(11)açısından daha işlevsel hale getirilmeye çalışılmıştır.
Yaşanan süreç öğrenci gençlik hareketi içerisinde liseli gençlik hareketinin giderek daha özel bir önem kazanmaya başladığını ortaya koymaktadır. Liseli gençlik hareketinin özel bir önem kazanmaya başlamasının ardında, anlaşılması önem taşıyan bir dizi nesnel faktör bulunmaktadır. Liseler kendi içlerinde daha homojen bir sınıfsal bileşime sahiptirler. Emekçi semtlerindeki liselerde okuyan öğrenciler hemen bütünüyle emekçi kökenlidir. Bunlar emekçi semtlerinde yaşanan politizasyondan dolaysız olarak etkilenmekte, buralarda patlak veren eylemliliklerde en ön saflarda mücadele etmektedirler. Sınıf atlama olanakları da, düşleri de üniversite öğrencilerine göre son derece zayıftır. Meslek lisesinde okuyanları başta olmak üzere pekçoğu yakın gelecekte işçi sınıfının saflarına katılacaktır vb. Tüm bu faktörler lise çalışmasının taşıdığı önemin gelip geçici olmadığı tersine son derece kalıcı olduğunu ortaya koymaktadır. Komünistler, işte bu nedenlerden dolayı bir süreden bu yana dikkatleri lise çalışmasına, bu çalışmanın taşıdığı öneme çekmeye çalışmaktadırlar. Elinizdeki broşürün bu ikinci baskısı, bu yaklaşımla bağlantılı olarak lise çalışmasını konu alan çeşitli yazılarla da desteklenmiş, bu açıdan da daha işlevsel hale getirilmeye çalışılmıştır.(12)
Türkiye’de gençlik son 30 yıllık dönemde genel toplumsal ve siyasal sorunlarla yakından ilgilenmiş, gençlik hareketi hep politik bir nitelik taşımıştır. Özellikle ‘65 sonrası dönemde gençlik düzenden köklü bir kopuş sürecine girmiş, gençlik hareketi devrimci bir temele oturarak düzen içi bir unsur olmaktan çıkmıştır. Gençliğin en ileri, en diri ve en politik kesimleri marksist dünya görüşüne yönelmiş., devrim ve sosyalizm idealini benimsemiştir. Bu aynı dönem süresince gençliğin kurulu düzen açısından güvenilmez ve suçlu sayılması, “sorun” olarak görülmesi, burjuvazinin baskı ve terörüne sürekli hedef olması bundandır.
Son 30 yılda Türkiye'de iki devrimci yükseliş ve bunları izleyen iki de karşı-devrim dönemi yaşandı. Devrimci yükselişlerin içinde aktif, militan ve kitlesel olarak yer alan gençlik, karşıdevrim dönemlerinde baskının, terörün, zulmün en ağırıyla karşı karşıya kaldı.(15)
12 Eylül karşı-devrim döneminde gençlik, gerek içeride, zindanlarda, gerekse dışarda, özellikle üniversitelerde, tam bir “rehabilitasyon”a tabi tutuldu. Sermayenin faşist diktatörlüğü, “gençlik sorunu”nu çözmek için, çokyönlü ve olağanüstü bir çaba harcadı.
Sonuç ne oldu? Bugün Türkiye üçüncü bir devrimci yükselişin ilk evrelerini yaşıyor ve gençlik yine mücadelenin en hareketli birliklerinden birini oluşturuyor. Bu, bazı kısmi ve geçici başarılar sağlamış olsa bile “rehabilitasyon” çabalarının esasta başarısız kaldığını, sermaye düzeninin “gençlik sorunu”nu çözemediğini gösterir.
Sermaye düzeni, kendisi için temel sorunlardan biri saydığı “gençlik sorunu”nu çözemedi, çözemez de. Düzen gençliğe olumlu ve ileriye dönük hiçbir şey vermiyor, inandırıcı hiçbir şey vaat etmiyor. Üstelik ona güvenmediğini, suçlu ve tehlikeli saydığını, her vesileyle ortaya koyuyor. Kendisini ağır baskı ve sömürüye, maddi ve manevi acılara mahkum eden, her türlü haktan yoksun bırakan, bugününü ve geleceğini karartan sermaye düzenine karşı mücadele etmek, gençliğin tutacağı biricik doğru yoldu. Gençlik bu yolu tuttu ve bu yolda yürümeye kararlı görünüyor.
Geçmişin temsilcisi burjuvazi, gençliğe karşı güvensizdir, Bu onun kendi geleceği konusundaki güvensizliğini anlatır aynı zamanda. Geleceğin temsilcisi devrimci proletarya, gençliğe güvenir; gençliğin gelecek, geleceğin sosyalizm demek olduğu bilinciyle hareket eder.
***
12 Mart dönemi sonrasında ilk hareketlenmeler işçiler ve öğrenciler arasında yaşanmıştı. 12 Eylül dönemi sonrasında da ilk harekete geçenler yine işçiler ve öğrenciler oldu.