Genişletilmiş Baskı) (Not 2: Dipnotlar yazıda kullanılan yere parantez içinde küçük puntolarla eklenmiştir.)



Yüklə 0,93 Mb.
səhifə32/73
tarix05.09.2018
ölçüsü0,93 Mb.
#76778
növüYazı
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   73

Enstitüler, sanayi ordusunun eğitimi için değil, bu eğitimi sağlayacak ilk itici güç olarak planlanmıştı. Asıl kapitalist öğretim bundan sonra kuruldu ve adım adım bugünkü rayına oturtuldu. Bu, “adım adım oturtma”, ilk uygulamaların yarattığı pürüzler törpülene törpülene gerçekleştirildi kuşkusuz. Örneğin; ilk yılların ihtiyacıyla, “parasız” ilan edilen devlet okullarına, işçi-emekçi kesimlerden epeyce akım olmuştu. Olanaklarını sonuna dek zorlayarak okumaya/okutmaya çalışan bu kesimin, özellikle üniversitelerdeki varlığı, buraları, dönemin devrimci mücadelesinin merkezleri haline getirmişti. Yüksek öğrenimi, giderek orta öğrenimi, yasalara da aykırı biçimde “paralı”laştırmanın altında ilk olarak bu korku yatar. Paralılaştırma iki yolla gerçekleştiriliyor. Devlet okullarının masrafları artırılıyor ve özel öğrenim yaygınlaştırılıyor.

Gelinen noktada, burjuvazinin yeni nesline, iktisadi ve siyaseti ustalıkla yönetebilmesi için, ilköğrenimden başlamak üzere “özel” öğrenim uygulanmaktadır. Özellikle üniversitelerin harçlarını ve diğer giderlerini karşılamak, işçi-emekçi kesimler açısından hemen hemen tamamen olanaksız hale getirilmiştir. Üstelik, masraflar üniversiteye girişle değil, daha lisedeyken, üniversiteye hazırlık kurslarıyla başlar. Yıllardan beri, üniversiteye girişin yolu dersanelerden geçmektedir. Yani, kısacası, yüksek öğrenimin yolları, işçi sınıfına ve yoksul emekçilere iki aşamalı olarak ve hemen hemen kapatılmış durumdadır. Bütün bu engelleme çabalarına karşın yüksek öğrenimde ısrarcı kesimler içinse, lise düzeyi gecekondu üniversiteler kuruluyor ve merkezi üniversitelerde kali(104)teli öğrenim gören burjuvalara yardımcı yedek kadroların öğrenimine “izin” veriliyor.

Demek ki, işçi ve yoksul emekçi kesimler için lise düzeyi öğrenim yeterli görülmektedir. Bu kesim, bu düzeyde iki alana kanalize ediliyor. Sanayi için mesleki/teknik öğrenim ve yoksul köylülük için imam hatipler.

Artık, sınıf atlama umutlarını falan yitirmiş, bu anlamda sınıfsal bilinci nispeten gelişmiş sanayi işçileri, çocuklarını mesleki-teknik öğrenime yönlendiriyor. Umutsuzca çırpınan yoksul köylülüğe, öte dünyada kurtulma hayalleri daha kolay empoze edildiğinden ve başka olanakları da bulunmadığından, kuran kurslarıyla parasız yatılı imam hatip liseleri kalıyor. Buralardan da, bir yandan, burjuvazinin, suyu çıkmış sosyal-demokrasinin artık yerine getiremediği koltuk değnekliğini yapmasını sağlamak ve öte yandan ilerici kesimlere “şeriat” öcüsünü gösterip gösterip çekebilecek fanatik bir radikalizme kaynaklık yapmak üzere yararlanılıyor.

Liselerle üniversitelerin bu sınıfsal analizi, son yıllarda gerileyen üniversite mücadelesi ve ilerleyen lise mücadelesinin temelleri hakkında ipucu verebilecektir. Lise ve özellikle teknik/meslek lisesi öğrencileri, hem çoğunlukla bir işçi ailesinin ferdi olmaları ve hem de geleceğin işçisi olmaları yönünden, komünist gençlik örgütlenmesinin esas mevzileri olarak saptanmalıdır.

Yıldız AYDIN Kasım '93(105)

****************************************************

Demokratik Üniversite Kurultayı

Anlık çözümler değil sabırlı siyasal çalışma

Üniversiteli öğrenciler Demokratik Üniversite Kurultayı’nın (DÜK) hazırlıkları içerisindeler. Belli ki üniversitelerde sorunların dağ gibi yığıldığı günümüzde öğrencilerin duyarsızlığını kırmak amacıyla böyle bir kurultay toplanmak isteniyor. Mücadelenin yoğunlaştığı bir sürecin daha örgütlü, bilinçli yönelişini hedefleyen bir kurultay olmayacak bu. Dernek faaliyetlerinin dibe vurduğu ya da var olan yapılarıyla iflas ettiği koşullarda Kurultay çalışması yeni bir örgütlenme çabası olarak formüle edilmekte. En azından hem göstergeler böyle, hem de DÜK’ün tanıtım kampanyası bu izlenimi veriyor.

Bu yıl üniversiteler öğretim yılına geçmişe oranla çok daha sönük başladılar. Devletin resmi açılışlarına bir kaç cılız örnek dışında alternatifler yaratamadılar. Tek başına bu bile Kurultay girişiminin hangi koşullarda başladığını göstermeye yeter. Kısacası(106)son günlerde yurtlarda ortaya çıkan kıpırdanışları dışta tuttuğumuzda üniversiteler pek iç açıcı bir görünüm sergilemiyorlar.

Oysa yüksek öğrenim gençliği her yönden sermayenin saldırısı ile karşı karşıya. Üniversiteler de dahil tüm eğitim kurumlarında burjuva anlamda bile bir bilimsellikten söz etmek hiç olanaklı değil. Çürümüş düzene yoz beyinler, uzmanlaştığı alanda dahi yetkinleşememiş “aydın”lar yetiştirilmekte. Bir çok öğrenci için, “daha iyi bir iş, daha iyi bir ücret” olanağını sağlayan kurumlar olarak görülen ve binbir çaba ile girilen üniversitelerin bugünkü haliyle kalifiye işsizler ordusu ürettiği de bir gerçek. Dahası sermaye devletinin sözcüleri şimdilerde üniversiteli gençliğe potansiyel asker gözü ile bakmakta. Kürdistan’da devletin yürütmekte olduğu kirli savaş için asker ihtiyacının bir kısmının da bizzat bu kesimden sağlanacağı biliniyor. Gençlik dergilerinin sayfalarını dolduran, yurt ve okul koşullarının bozukluğundan ise hiç söz etmiyoruz. Sorunları alt alta sıralamak gibi bir niyetimiz yok. Çünkü öğrencilerin tümünün her gün bizzat bunları yaşadığının bilincindeyiz. Kaldı ki, bugün devrimci ve sosyalist öğrencileri meşgul eden esas sorun öğrenci kitlesinde var olan umutsuzluğu ve boş vermişliği kırmak, başka bir deyişle onları politikleştirmek, dönüştürmek için nasıl çaba sarfedileceği olgusunda yatıyor.


Bugün öğrenci gençliğin apolitikliği, duyarsızlığı veri alınarak, her ne pahasına olursa olsun kitleselleşme hedefi kısır bir döngü içerisinde dönüp durmaktan öte bir fayda sağlamıyor. Kitleyi “ürkütmemek”, “kazanmak”, “somut sorunlarına sahip çıkmak” adına yalnızca akademik-demokratik sorunların tartışıldığı bir kurultay daha baştan öğrencileri sığ ve geri bir bilince mahkum etmek anlamına geliyor. Bunu amaçlayanlar kendilerine “devrimci” adı takmış olsalar bile 1980’li yılların sonunda TİP-SP çizgisinin 1990’daki savunucuları olmaktan kurtulamıyorlar. Devletin, gençliğe yalnızca sınıfta kalma nedeni ile sermayenin çıkarları uğruna kirli bir savaşta ölmeyi dayattığı günümüz koşullarında, öğrencileri bu dar hedeflere hapsetmenin anlaşılır hiçbir tarafı yok.(107)

Yüklə 0,93 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   ...   73




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin