GöNÜlden esiNTİler: (6) peygamber (6) hz. Muhammed rasûLÜllah


Allah’ın kitabı Allah’a aittir. Ve ona göredir



Yüklə 1,36 Mb.
səhifə65/155
tarix07.01.2022
ölçüsü1,36 Mb.
#78591
1   ...   61   62   63   64   65   66   67   68   ...   155
Allah’ın kitabı Allah’a aittir. Ve ona göredir.

Allah’ın incil’i, Tevrât’ı, Kur’ân’ı denir. Muhammed’e göre Kur’an deniyor mu? Üstünde Muhammed’in ismi yoktur, içinde geçer. Allah’ın kitabı deniyor. Nasıl olur da beşer olan Yuhannaya ve diğerlerine göre İncil olur? Allah Allah.

Bu husus Allah’a ve onun kitabına şirk koşmaktan başka bir şey değildir. Allah’ın kitabı Allah’a göredir, kimseye göre olamaz. Onlar, olsa olsa, o kişilerin beşeri kendi anlayışlarına göre olan düzenlemeleridir.

Ne yaparsınız? Ne dersiniz? İsmi baştan yanlış. Nesini okursunuz içinden. Yuhannaya göre İncil olur mu? Lukaya göre incil olur mu? Bu sefer diyeceğiz; Bilmem şey’e göre Cevat’a göre Kur’an. Var mı bunun öylesi, böylesi, göre’si. Kitapsa Allah’ındır. Allah’ın kitabıdır. Göre, diye bir şey konuşulmaz. Ama ellerinde başka malzeme olmadığı için en büyük malzemeleri onlar olduğundan ona göre, buna göre kitap ismi verilmiştir.

97

Aslında İncil-i Şerif hakkında başka bir hadise daha vardır. Diğer suhufların ve diğer kitapların, Zebur’un, Tevrat’ın ve Kur’ân’ın gelişleri açık olarak nass ile belirtiliyor. Mûsâ (a.s.) ın Tur dağında aldığı, Âdem (a.s.)’a İbrâhîm (a.s.)’a suhufların, verildiği Kur’ân-ı Kerîm de belirtilir.



Kur’ân-ı Kerîm, Peygamber Efendimize, kadir gecesinde gelen ilk Âyetle dünya semâsına, Beyt’ül Ma’mur’a, oradan da Kâbe-i muazzama’ ya peygamber efendimize 23 senede ihtiyaç hâsıl olduğunda indirildiği ve bunun 23 senelik bir eğitim olduğu açıktır. Ama îsâ (a.s.)’a İncil’in nasıl verildiği hakkında hiçbir kayıt yoktur. Gerek semâvi kitaplarda gerekse beşerin yazdığı kitaplarda da yoktur.

Onun için metni de zaten yoktur. O yüzden yoktur. Yani yazıldı, kayboldu, bulunamadı diyorlar ya, yok ki, neyi kaybolsun? Tüm insanlık günümüzden 3,500 sene evvel yaklaşık Mûsâ (a.s.) ın getirdiği kitapları o günün imkânsızlıkları içerisinde kayda almışlarsa o günlerden bu günlere kadar yani sahte de olsa döndürülmüş de olsa bir kayıtları var, geliyor. Daha geç zamanlara da gelse.

İsa (a.s.) o günden 1,500 sene sonra günümüzden 2000 sene evvel insanlığın ulaştığı bir teknik var. Teknoloji var. Yani o papirüs zamanlarından Mısırlıların o zamanlardan 2500 sene sonraya gelince insanlık ne kadar ilerledi. Yazıda, kâğıtta işte heykelde, şunda, bunda, ilimde neyse. Eğer gelmiş olsaydı bunun kayıtlarının olmaması mümkün değildir. 3,500 sene evvelden kayıt var ise 2000 sene evvelden niye kayıt olmasın? Olmamış. Neden? çünkü yok. Peki, İncil’den bahsediyor.

Kur’ân’ı Kerim incilin varlığından bahsediyor. Tamam işte İncil, îsâ (a.s.) ın kendisi idi. Bakın O konuşan İncil idi. Nasıl ki, İnsân-ı Kâmile “Konuşan Kur’an” deniyor. îsâ (a.s.) konuşan İncil idi. Yani kendisi de bir kitaptı. İşte o kendisine verilen o mertebenin “Cevâmi’u’l-kelimi” idi. O güne kadar onun kadar güzel hitap edebilen konuşan ve tesirli söz söyleyen kimse yoktu. Neden? Çünkü Hakk’ın sıfat mertebesinden, hakikati itibariyle kelâm ediyordu. İşte bunu bir tek anlayan Yuhanna olmuştu. O da çok az

98

bir şekilde.



(1/1) Kelâm başlangıçta var idi ve Kelâm Allah nezdinde idi ve Kelâm Allah idi.

İşte kelâmından bahsedildiği baş tarafından birkaç satır içerisinde sadece kelâm sıfatından bahsetmektedir. Diğerleri zaten onu da anlamamışlardır. İşte Hristiyan dininin değişik toplumlarda değişik şekilde anlaşılması, birbirine zıt halde anlaşılması. Havâriler, îsâ (a.s.) ın o kısa süreli eğitimi içerisinde, fenâ fillâh mertebesini, yani mertebe-i Îse-viyyeti ne kadar anlayabilmişlerse o kadar anlatabildiler… O havarilerin hepsi aynı idrakte aynı anlayışta değildi. Kimisi Îsâ (a.s.) ile bir sene, kimisi altı ay, kimisi üç ay yaşadı. O süreleri içerisinde ne kadar anlamışlarsa, kendi anlayışlarını diğer şehirlere, kasabalara taşıdılar. Ve bu Îseviyyet diye taşındı.

İşte bu kargaşa da oradan çıktı. varsa, diyelim havarilerden 12 kişi. Birisinin, (Yahuda’nın) İsa (a.s.)’ı şikâyet ettiğini, ihbar ettiğini söylüyorlar. O son akşam yemeğinde de 13 kişi idiler. Orası dahi Hakikat-i Muhammediyye ye bağlıdır. Onun kontrolündedir.

Bir tanesi şikâyet etti. 12 kişi kaldılar. Ancak orası bakın, mertebe itibariyle 12,13 kişi değil. Mertebe itibariyle 10 kişi vardı orada. Kişi olarak 13, mertebe olarak 10 vardı. 10+1, 10+2, 10+3. Yani 10’un üstündekiler. 10 a bağlı olanlardı. Çünkü 13 Hakikat-i Muhammedîye ye ait bir değerdir. Mertebe değeri. Museviyet 9 mertebesini ifade etmekte, İseviyet de 10. Mertebeyi ifade etmektedir. 11, 12, 13 Muhammediyyeye ait olandır. İşte diğerleri, gelecekteki Muhammedî’yye mertebesinin temsilcileriydi onlar orada.

Ama İseviyyet yaşantısında. 9 tanesi Mûseviyet, 9 kişi. 10. Kişi Îsâ (a.s.) ın kendisi. Ve 11, 12, 13 onun kendi içindeki bünyesi. Yani onun üstündeki mertebeler olarak değil. Onun içindeki kendi mertebeleri olarak. Bunun da böyle bilinmesinde yarar vardır.

Cevâmi’u’l kelim” verilmiş oldu. Bu “kelim” ise talîm-i ilâhî ile Âdem (a.s.) ın bildiği esmâ-i

99


Yüklə 1,36 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   61   62   63   64   65   66   67   68   ...   155




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin