GöNÜlden esiNTİler: (6) peygamber (6) hz. Muhammed rasûLÜllah


İlâhiyyenin müsemmeyatıdır



Yüklə 1,36 Mb.
səhifə66/155
tarix07.01.2022
ölçüsü1,36 Mb.
#78591
1   ...   62   63   64   65   66   67   68   69   ...   155
İlâhiyyenin müsemmeyatıdır.

Allah Âdeme kelimelerin hepsini talim etti.” Talim-i İlâh-î dediği budur. İlâh-î talim ile Âdem (a.s.) ın bildiği esmâ-i İlâhiyyenin müsemmeyatıdır. Şimdi, bakın burada yine değişik bir hal var. Âdem (a.s.) bunları sadece bildi. Yani kelime olarak sıraya yazılmış kelimeler olarak bildi. Ama Muhammed (s.a.v.) ın Cevâmi’u’l kelîmin, her bir kelimenin ma’nâları ve faaliyetleri itibariyle açılımını Hz. Muhammed (s.a.v.) yaptı. İbrâhîm (a.s.)’a bunlar giydirildi. Elbise olarak. Yani diyelimki bir kumaş var. Fabrika bir kumaş çıkardı. Allah’ın isimlerini o kumaş üzerine yazdı. Terzi de geldi, kesti, biçti. Elbise haline, pardüse haline getirdi. îşte Allah’ın isimlerini bu şekilde giydi. Ama aslında böyle de değil. Yani biraz yaklaştırma babında söylüyorum.

Giyindi derken yine orada ikilik vardır. Giyen ve giyilen, ikiliği vardır. İşte İbrâhîm (a.s.) bu elbiseleri tahallül olarak bünyesine giydirdi. Yani kendi varlığı ile bir etti. Sadece dıştan giyme değildir. İçeriden de, dışarıdan da, rabtetti. Yani kendi bünyesine aldı. Şimdi diyelim ki şu çay, suyu var bardak içerisinde. Şimdi bu çay suyu, daha evvelce saf, sade su idi. Çayla karıştırıldı. İçine çayın hususiyeti girdi. Ne oldu? Kırmızılaştı. Sonra bir de şeker attık içerisine. Şeker de eridi. Su da, madde olarak şeker olarak şeker kalmadı. Biraz da tat versin diye limon sıktık. Tüm bunları birbirinden ayırmak mümkün mü? Değildir.

İşte tahallül budur. Yoksa kat olarak, bu elbisenin üstüne bir şeker giydirildi, bir çay giydirildi, limon sıkıldı. Ayrı ayrı giydirildi değildir. Suyun şartı saf, temiz olması. Tahallül etti. Yani bütün bünyesine esma-i ilahiye ilk defa İbrahim (a.s.)’da zuhura geldi. Yani mertebe-i nuraniyete yükseldi. Miracı, yani esmâ âlemini idrak etti. Ve esmâ âlemindeki ma’nâları kendi bünyesine giymesi ile yaşaması oldu. İşte bu sebepten yine Füsûsu’l-Hikemde İbrâhîm fassı’nda ona verilen hikmet ismi “Heyeman.” Şiddetli aşk ma’nâsınadır. Yani şiddetli aşktan kasıt, şiddetle yakınında olmak. Yani kişinin yakınlığı değil kendi varlığındaki idraki, yakınlığı olmasıdır.

100

İşte o devirdeki “Cevâmi’u’l-kelim” İbrâhîm (a.s.) da böyleydi. Mûsâ (a.s.) daki “Cevâmi’u’l-kelim” ise, “len terânî” “Sen beni göremezsin” idi. Yaşarsın ama göremezsin. Eğer görmek istiyorsan şu dağa bak bakalım. Nasıl dağ param parça oldu (ve saika). Ve Musa düştü bayıldı. Sonra kalktığı zaman “Yarabbi seni her şeyden tenzih ederim. Ben müminlerin evveliyim.” (7/143) dedi. Taleb’e bakın. Daha evvel mümin yok muydu sanki. Müminlerin evveliyim diyor. Yoksa cahilmiymiş Mûsâ (a.s.) Değil tabî. Peki, neden evveliyim diyor? Bakın, yani icat edicisi. Sen beni göremezsin hükmünün icat edicisi olarak evveliyim diyor.



Nasıl İbrâhîm (a.s.) tevhidin babası olarak yazıldı ilk defa. Nasıl Îsâ (a.s.) ölüleri dirilten olarak yazıldı. İşte “Allah’ın oğlu” dediler. Tamamen anlayamadılar onun hakikatini. “Allah oğludur dediler.” Yine burada da teslis üçlü anlayış vardır. Ama bu teslis başkadır. Onların teslisi başka. Eba-ebi- rûh’ul-kuds hükmüyle işin içerisinden çıkamadılar. Haydi dediler, üçlü Allah yapalım. Neden? Çünkü Roma tanrılarından çoklu tanrılardan tek tanrıya düşmek kolay bir şey değildir. İnsanlık seyrinde anlayışında. O kadar insanı tek tanrıya çekmek mümkün değildi. O zaman orada birçok roma tanrılarından üçe düşürdüler.

İşte İslâmiyet gelince yani (aslında zaten İslâmiyet vardı) Muhammediyet mertebesi gelince de üçten ikiye düşürdü. Neyi ve nasıl düşürdü? Yukarıda Allah var. Aşağıda kul var. Yaratan ve yaratılan. O kelime hoş bir kelime değil. Öyle bir şey yok zaten. Ama yine de kullanıldığı için kevn var. Kevn vardır sadece. Yaratma diye bir şey yoktur. O nun yerine zuhur ve tecelli vardır. Yaratma kelimesi yanlış bir kullanımdır. Neyse yeri olmadığı için bu kadarla bırakalım. İşte Îsâ (a.s.) ın Cevâmi’u’l-kelimi de mu’cizeleridir, yalnız bu Cevâmi’u’l-kelimi kendisi söylemiyor. Bakın C.Hakk iki yönden onu anlatıyor. Bi izni demek suretiyle. Yani çamurdan bir hey’et yaptı. Ona tenfehu, nefyetti. Ve o da tayr oldu uçtu gitti diyor. Ama isa (a.s.) hiçbir zaman “bunları ben yaptım” demiyor. Onun ma’nâsında C.Hakk anlatıyor. “Bi izni”, benim iznimle oldu. Ölüyü diriltti bi izni. Abraşı düzeltti “benim iznimle” diyor.

101

Diğer taraftan da bir başka anlatışla da “biiznillah” yaptı. Başka makamdan anlatıyor.



C.hakk “bi iznî” demek sûretiyle zâtından bahsediyor. “Biiznillâh” demek sûretiyle zât-ı bir başka mertebeden anlatıyor. Onun için Kur’ân-ı Kerîm’in bu anlatış tarzlarına çok dikkat etmek gerekiyor. Hangi mertebeden anlatıyor. Ef’âl mertebesi mi? Esmâ mı? Sıfat mı? Zat mı? Veya verdiği bilgiler hangi mertebesinden. İşte bunların hepsi Cevâmiu’l Kelimin içine giriyor. Hepsini kapsıyor. “Cevâmiu’l kelim” kelimeleri câmii. Yani ma’nâları câmî. Genel olarak Cevâmiu’l kelim peygamberimize ait bir husustur. Ama şu kitapta kendi mevzuları içerisinde peygamberimizin doğuşu bütün âlemde Hakkın en geniş şekildeki ifadesi. İşte Hakikat-i Muhammediye de peygamber efendimiz ne söylemişse bu Cevamiu’l kelim hükmü içerisinde söylemiştir. Ve Habib olması da bir bakıma başka bir ma’nâda bu yönde. Ve kelim ise talim-i ilahi ile Adem (a.s.)’ın bir diğer esma-i ilahiyenin müsemmeyatıdır. Adem (a.s.) kelime olarak bunları bilmesi, ama Muhammed (s.a.v.) de müsemmaları olarak, yani bunların zuhurları olarak şekillenmiş, renklenmiş, cisimlenmiş olarak ortaya çıkmalarıdır, diye ifade ediliyor. Vakıa kelimat-ı İlâhiyye füruu itibariyle namütenahidir. Fakat o füruu 3 asıldan teşaub eder. Yani üç asılda şubelenir.

Bu 3 aslın birincisi mertebe-i ilimde sabit olan hakayıktır. İlim mertebesindeki hakikatlerdir. Onların hasaisi faaliyettir. Yani hususiyetleri.

İkincisi mertebe-i imkânda zâhir olan onların ukusudur. Yani akisleridir. Zuhura çıkmalarıdır. Hasaisi münfailiyettir. Yani failin mef’uliyetinde zuhura çıktığı haldir.

Üçüncüsü ise, cemi kemâlâtı câmi olan hakaik-i insaniyedir ki, mertebe-i imkânda zâhir olur.

-------------------

Şimdi, ilgisi sebebiyle, (91/7/Terzi Baba selâm/13) kitabımızdan küçük bir bölüm ile yolumuza devam edelim.

-------------------



102


Yüklə 1,36 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   62   63   64   65   66   67   68   69   ...   155




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin