Kazâ ve kader üzerine (3)
1. “Herşeyi yaratıp,
ona nizam veren ve mahlûkâtın mukadderatını tayin eden Allah yüceler yücesidir’’ Furkan 25/2 Kazâ ve kader, kâinat ve insân dediğimiz bütün halkedilmişlerin Kâdîr-i Mutlak Yüce Yaratan’ın “İrfan olunma hubbundan gelen bir sistemin içinde kayıtlılığıdır.’’ Lâm Elif’in irfaniyet yolunda her an yeni bir açılışıdır. Bu Şuhûd âleminde, sûretâ cihâd-ı asgarda, özüyle de cihad-ı ekber olan mânâmızdaki “tefekkür, akıl, irâde, nefis mücâdelesi…’’ gibi ya irfâniyyet yolunda, ya da dalâlet üzre taleplerimiz ve kararlarımız ile hemhâl olan yaşantımızdır.
Burada KAZÂ ‘’KÜN’’ emridir, değişmez. KADER’de ise, sûrette ve mânâda içinde bulunduğumuz şartlarda nâ-mütenâhi olasılıklarla, bu KAZÂ emri KADERİMİZ olarak şekillenir. Kazâyı pergelin sâbit ayağına, kaderi de oynak ayağına benzetebiliriz. Kazâ ve kader ikilisinde, ölçü merkezdedir. Kazâ ve kader insân’ın Levh-i Mahfuz’da yazılı a’yân-ı subûtiyyesinin şuhûd âlemindeki zuhur noktasıdır.
Dostları ilə paylaş: |