Bismillâhirrahmânirrahîm:
Candan Aziz Babacığım,
Hayırlı akşamlar, Nasılsınız babacığım? İnşeallah, annem de siz de iyisinizdir. Cevabımı biraz geciktirdiğim için lütfen bağışlayın. Çocuklar, torunlar hepimiz iyiyiz. Saygılarımızla ve sevgilerimizle ellerinizden öpüyoruz.
Ressamın resmi- Nakkaşın Nakışları
Ressam, resim yapan kişi, tablosunda hep hayvân resimleri var. Ana konu bu. Görünen bu konunun çerçevesi sınırsızdır. Hayvânlar, canlılar, Hayy esmâsının tezahürleri. O kadar çok türü var ki. Biz onları havada, suda, toprakta, ateşte yaşayanlar diye sınıflayabiliriz. Sürünen soğukkanlılar, uçanlar, memeliler, yüzenler diye de sınıflayabilir. Dört elementin, dördünün de hayvânları var. Hepsi insanda dürülüdür. Toprak, su, ateş hepsi ayrı programlarla birleştirilip ilk canlıları, tek hücreli canlıları, hayvânları halk etmiş. Bitki formları tezahür etmiş çürümelerinden. Toprak, Hak adı çok özel dört unsurun dördüncüsü hayat bulmuş. Her unsur toprakta var. Isısı, nemi, havası yok yok. Denizde balık cinsleri, böcekler, kaplumbağa, yılan, kabuklu deniz hayvânları, aklımızın alamayacağı her çeşit hayvân. Hatta toprakla bitki arası hayvânlar geçiş formları. İnciler, mercanlar. Mercanlar yedi renk orman gibi. Ne toprak, ne bitki. Bazı balıklar hem doğuruyor, hem emziriyor. Yunusların, balinaların toplum ruhuna sahip, konuşma frekansında sesler çıkardığı tespitli.
Havada kuşlar, her çeşit, rengârenk hava denizinde yüzüp duruyorlar. Arılar, böceklerin bir kısmı, sinekler, yarasalar… insân aklı duruyor. Yarasa doğuruyor, emziriyor. Arı vahiyle bal yapıyor. Uçan karınca uçarak yer ehli olmaktan kurtuluyor.
Karada yaşayanların bir kısmı vahşi, bir kısmı ehildir. Zelil, zelûl. Kimi eti, kimi sütü ile insân’a yardımcı kimi gücü ile.
Hava, su, ateş, toprak. Hepsi insân’ın mayasıdır. Bütün âlem insân için, insân Allah için. O halde tüm unsurlar en kemalli şekilde insân’da zuhurda. Her mertebeden su, ateş, hava, toprak ve onda yaşayan tüm canlılar bedenimizde, nefsimizde var. “İnsan ne yerse odur.” Suyu içiyoruz, toprağın bitirdiklerini, beslediklerini, bitkileri, hayvânları yiyoruz. Deniz de, orman da, bitkiler de, tüm hayvânlar da bizde.
Hayvânat bahçeme bir göz attım, çok kalabalıklar. Pencerem açıktı. Perdesiz pencereden içeriden dışarıyı, dışarıdan bakan da içeriyi görebilir. Ama insân kendini hep perdeler. Yalnızca Hakk’a perdesizlik. Kendi ten kafesimin içindeki hayvânlar bir an beni ürküttü. Vahşisi, ehili, zelili, zelulu. Hepsini seyrettim. Nakkaşımız Allah, ressamımız Allah, Rabbül Âlemin olan Allah ne kadar zengin. Sayısız çeşit hayvân içimizde. Hepsine ayrı kader, terbiye, eğitim, ihtiyaçları için ortam ne gerekse vermiş. İnsân-ı, terbiye için akıl ve irâde ile donatmış. Başlangıçtan beri vardılar, ebede kadar da varlar, kemâle erdirmek için “Sen Rablik sıfatını kullan zelilleri ehlileştir.” emrini vermiş.
Nakkaşım, ressamım Rabbül Âlemin olan Allah kazam’da, sınırlarımı esmâ terkibim ile belirtmiş. Kaderimde de içini boyayabilmemiz için renksizlik âleminden, renk âlemine göndermiş. “Tüm renkleri dene, sonra yine renksizliğe bürün de, bana dön.” emrini özüme nakşetmiş.
“De ki ruh Allah’tandır, Allah’a dönücüdür.” Allah boyası tektir. Fark âleminde üç ana renk, ara renklerle kesrettir. Kırmızı, sarı, mavi. Güneşin, ayın, suyun, havanın rengi. Sarıya maviyi katarız, yeşil olur. Kırmızıya maviyi ekleriz; morlaşır. Yedi renge boyanır kâinat. Birleştir beyaz olsun. Bütün renkler siyahtan, esvedden doğma, denir. Işık olmazsa olmaz. Siyahı, görünen kılmak, nurun işi. Nur, hayattır su gibi. Rengi, renk yapar.
Suda yaşayan hayvânlarımı gördüm. Şaşırdım, ne kadar renkliler. Suyun içinde renk cümbüşü. İrili ufaklı balıklar. Balık Kûr’ân’da semek, Hut olarak geçiyor. Hut; doymak bilmeyen, yiyen, yediğinin farkında olmayan. Ha= 8 Vav= 6 Te= 400 = 18. On sekiz bin âlem, deniz çok kalabalık.
Burcu olmuştur Kavs ile Hut.
Âdem’in gûşundan olurlar sûbut. (Şemseddin)
Balık ya da deniz ehli için mâhi de denir.
“Cihan-ı ârâ cihân içindedir ârayı bilmezler.
O mâhiler ki derya içredir deryayı bilmezler.” HÂYÂLİ
Mâh= ay “î nisbet î’ si.” Aitlik bildiren harf.
Ay, kamer, Efendimizin temsilcisi olduğu, kendisi olduğu, Hakiki MuhammedÎ sırları. Peygamberimize, Onun velisi olan kullara uyanlar mâhi’dir. Bazen kendilerinden haberleri yoktur. Bazen ilim deryasında yüzdüklerini bilirler. Kendi iç denizimizde bu hakikatlerin, mürşidimiz tarafından bizlere tanıtılması, tanıttıklarını, akletmemiz, idrak etmemiz, mâhiye tebdil eder, derya içindeki balık aklımızı Hut olmaktan çıkarır. Mâhi eder.
Mâhi, 40+1+5+10= 56 11 2 YA RAHMÂN
Kara hayvânları da çok kalabalık, kûrb’ânlıklar bu âlemin ehli, en’am çoğu geviş getiriyor. Özüne geçirebilmek için yediğini çıkarıp bir daha yiyor. Deve sabrın, Fil kinin, tilki kurnazlığın simgesi karga tohum ölü gömmede usta; kuşlar çok akıllı, havada trafik işaretleri yok ama onlar hiç şaşırmadan gelecekleri yuvayı buluyor kırlangıç usta mühendislere taş çıkartıyor. Ne var âlemde o var âdemde. Yaratılmış her varlığa bakarak ders alabiliriz.
Candan Aziz Babacığım,
Biz evlâtlarınıza lütfettiğiniz hikâyelerle cemad, nebat, hayvân mertebelerinde cüz-i irâdemizi kullanmayı tefekkür ettirdiniz adeta. İrademizi, Külli İradeye bağlama yolunda, terbiyemizi gerçekleştiren mürşitlerimize teslim olmayı, temsillerle öylesine zarif sundunuz ki.
Mevlânâ hazretlerine göre, “Her zaman insânlardan biri Tanrının Zâtı adına mazhar olur ve bu bakımdan Tanrının adlarından olan Veli adıyla anılır. Bu kimse Tanrı halifesi, zamanın Muhammedi Ve peygamberi olur.
Veliler ve Nebiler ölümden önce ölmüşlerdir, varlıklarından kıl ucu kadar bir şey kalmamıştır. Her veli Hakkın delilidir.
Halkın makamı, mertebesi de ona olan bağlılığı ve ilgisine göre olur. Bunlar, müminleri, kendi mertebelerine ulaştırmak ve kendileri gibi yapmak için, onların kendilerine gelmelerini beklerler. Bütün halk edilenler velilere ve nebilere göre gövdeler gibidir. Onlar ise âlemin kalbidir. O, aşk ve sevgiden ibarettir. Ulu Tanrı herkese söz söylemez, onun için veli kulu seçmiştir.” (FİHİ MAFİH –İÇİNDEKİ İÇİNDELER- ÖZÜN ÖZÜ sayfa (15-16)
Bir Allah dostu, “Kitaplar çeşmenin sadece tasviridir, resmidir, onun suyunu içmek istiyorsan, onların tümünü yaşaman, iç yaşantı itibariyle içinde gezinmen gerekir”, demiş. Şah-ı Ekber Muhiddin-i Arabi Hazretleri, âlemi kendi nefsine mal ettiği için, içselleştirdiğinden bu günlere gelmiştir. Sofiler, “tadan bilir,” der.
Bu âlemdeki ressamlarımız taliplerine yön veriyor.
RESM = Yazma, çizme, iz, nişan, sûret, düzen, tertip, tarz, üslûp, adet, davranış
RESSAM = Resmin halk edicisi, musavvir, sûret veren
RESM=200+1+60+40=301/ 13 Muhammedi Hakikat (şey’iyyet’in tümünün dürülü olduğu ilim makamı)
BARİ’U Esması
Barı’u, örneksiz Halk eden, icat eden
RESM=200+60+40= 300/ 3 RAHİM ESMASI
ŞIN=300/ üç gözlü üç noktalı yakınlık mertebelerine, şey’iyyet’e ve mânâya kayıtlı oluşun işareti. RESİMLER mânâ’nın sûretleri’dir. Sûretler için zaman, mekân, nur, akıl, kâlem boya gibi araçlar gerekli.
RESSAM= 200+1+60+60+1+40=20/ EL Âlim, 2 / Rahman Esmâsı
EL ÂLİM= Her şeyin başını ve sonunu kemali ile bilen.
YA RAHMAN= Kullarına acıyıp merhametli olan ayrım yapmaksızın rızıklandıran
200 şeddeli saymazsak+1+ 60+ 1+40=14= MUSAVVİR ESMASI- 5= KUDDÜS ESMÂSI
(ÂDEMİ RAHMAN SÛRETİNDE HALKETTİM) Ressamın Rahmânlığı
YA MUSAVVİR= Her varlığa yaratılış gayesine uygun sûret veren
YA KUDDÜS= Her varlığa kusursuz, kutsal, temiz özellikler bağışlayan
Resim, Rahmân’ın rahminden tecelli etmiş nur deryası. Ressam, resme HÂLIK, BARİU, MUSAVVİR, BEDİU OLMUŞTUR.
Ressamımız olan Allah CC. (Sen olmasaydın bu âlemi halk etmezdim) diyor. İhlâs Sûresi Yüce Allah’ımızın, bize kendini tanıttığı Sûredir. Rabbimiz SAMED olduğunu bildiriyor. Bu esmâ bize kendisine bir şey dâhil olmayan, harice çıkmayan sonsuz, sonrasız Gani, Âlim tek bir Vücûd’ tan söz ediyor. Bize dememiz bile mertebemiz gereği. Samed esmâsı tek bir vücûdu varlığı anlatıyorsa, biz kimiz ki. SEN OLMASAYDIN İFADESİ ASLINDA BEN OLMASAYDIM HİÇ BİRŞEY OLMAZDI, diye okunabilir.
Âlemler’in Rabbi öyle bir tablo çizmiş, öyle boyalarla boyamış ki yeryüzü ressamları, ölçüleri uzun uğraşlardan sonra taklidi olarak tutturabilmişler. Sonsuz Varlık, sonsuz ölçü. TEK’İN SEYRİ. Birbirine asla benzemeyen mühürlü renkler şekiller.(Cemad oldum, nebat oldum, hay’ve’an oldum, insân oldum, Kendimden Kendime göründüm) C. Anne
“ETE KEMİĞE BÜRÜNDÜM
Dostları ilə paylaş: |