(90) Si…. Se…..
Necdet Ardıç terzibaba13@gmail.com
Hayırlı günler Si…. oğlum yazını indirdim okudum güzel olmuş eline diline sağlık, Cenâb-ı Hakk daha nicelerini nasib eder inşeallah. Selâmlar hoşça kal Efendi baban.
--------------
1 Nisan 2014 13:36 tarihinde Si…. Se…. yazdı
Efendim size ve Nü…. Anneme selâm ve saygı ile;
Biraz geç olmakla birlikte, ödev ile ilgili içime sinen bir yazıyı size sunuyorum. Umarım beğenirsiniz.
Lütfen himmetinizi, bu dervişinizden eksik etmeyin.
Tüm muhabbetim ile;
--------------
Her Şeyin Merkezi.
Bir konu hakkında tefekkür etmek ile tam olarak ne yapılmaktadır? Şöyle ki; tefekkür etmeye başlandığında, o ana kadar kişinin sahip olduğu bilgi, birikim, akıl, zekâ, ilim, ilham vb. gibi tefekküre etki edecek tüm unsurlar bir araya gelir. Bu unsurların her biri, tefekkür etmeye başlanan o an içerisindeki “hâl”leri ile zuhur eder. Bu unsurların her biri, akl-ı kül ’ün muradını ortaya çıkarmak için bir vesile olur. Eğer Allah nasip eder ise yapılan tefekkür ile kişi yolculuğunda bir adım daha atar. Kişiye nasip olan bilgi, birikim, akıl, zekâ, ilim, ilham vb. her ne varsa, yolculuğundaki bir ileri noktaya gelir. Yeni gelinen noktanın hâli ile hâllenir. Bu döngü bu şekilde devam edip gider. Bu tefekkür ile alâkalı yaşanılan durumun özetidir.
Fiiliyat ile alâkalı olarak da benzer bir nizamdan bahsedebiliriz. Şöyle ki; kişi yaşar iken, bir zaman içerisinde bir fiili yapmak lüzumlu hâle gelir. Kişi de, o fiili yapar. Bir fiil icra etmenin nedeni çok farklı farklı şeyler olabilir. Kişi açısından, en önemsiz görünen fiil için de, çok uzun zamandır plânlanan önemli bir fiil için de nizam aynı şekilde çalışır. “Fiil” her ne olursa olsun, meydana gelmesi için, o ana kadar kişiye bahşedilen hayat içerisinden, sahip olunan melekeler vesile edilerek “fiil” zuhura gelir. Fiilin zuhurundan sonra artık fiilden öncesi ve sonrası vardır. Öncesi ve sonrası arasındaki fark çok az da olabilir, çok fazlada.
Kişi, tefekkürü ile “zihni”, melekeleri ile “fiili” tekâmülü sağlar. Bu iki alandaki faaliyetler âlemde farklılıklar meydana getirir. Bu farklılıklar, çok az olsalar dahi yine de ortaya bir fark çıkar. Kişi ister tefekkür ile “batın”ında, ister melekeleri ile “zahir”inde bir çalışma yapsın, sonuçta ortaya bir “değişiklik” çıkar. Eğer değişiklik var ise bir “değişim”den söz edebiliriz. “Değişim”i her ne sebep ile zuhura getirirsek getirelim, bir önceki halin hükmünü (değişimden önceki halin) ortadan kaldırırız. Bu değişimi ortaya çıkaran kişinin aklı yerinde ise, bu kişi için “Her şey merkezinde” diye düşünüyor diyemeyiz. Çünkü kendi iradesi ile ortaya bir değişiklik koymuştur. Eski halinden, yeni haline bir dönüşüme vesile olmuştur. Kişinin iradesi burada bir etkiyi zuhura çıkarmıştır.
Daha açık olmak gerekirse, bir kişi herhangi bir şey ama herhangi bir şey yapıyorsa yada herhangi bir şey düşünüyor ise “Her şey merkezindedir” diyemez. Her şey merkezinde ise kişinin buna en ufak müdahalesi söz konusu olmamalıdır. Bir yerde bir fiiliyatı ortaya çıkaran akl-ı külden gayrı bir irade var ise, orada “her şey merkezinde” diyemeyiz. Başka bir deyişle, her şeyin merkezinde olması için tek bir irade olmalıdır. Bir ikinci irade, cüz-i dahi olsa, kabul edilemez. Allah-u âlem, her şey merkezinde ise orada tevhide varılmıştır. Bir başka şey yoktur. Ancak tevhit ile her şey merkezine gelebilir.
Merkez Efendi’nin bu cümleyi nasıl söylediğine gelirsek, muhtemeldir ki Merkez Efendi bu konuyu fenâfillah makamında idrak etmiştir. Fenâfillahta iken idrak edilen bu durum, bekâbillâh mertebesinde cümle halinde söylenmiştir.
Si….. Se…..
------------------------
Dostları ilə paylaş: |