GüNLÜk akiş



Yüklə 0,72 Mb.
səhifə86/87
tarix10.01.2022
ölçüsü0,72 Mb.
#109161
1   ...   79   80   81   82   83   84   85   86   87
ÇOK TEMBEL ARI


Çok tembel bir arı vardı. Bütün gün yan gelir yatar hiçbir iş yapmazdı. Karnı acıktığında da bal peteğini oluşturan altıgen hücrelerden birine ağzını dayar ve içindeki balı boşaltırdı. Kovana giren çıkan, balözü, çiçek tozu taşıyan o kadar çok arı vardı ki, onun çalışmadığı hiç fark edilmezdi. Bir gün kraliçe arı kovanı dolaşmaya çıktı. Tembel arıyı uyurken yakaladı. Hışımla karşısına dikildi. “Burada aylak aylak ne yapıyorsun” diye gürledi. Tembel arı yüzsüz bir tavırla: “Kış için depoladığımız balın tatlı olup olmadığına bakıyorum” diye karşılık verdi. Kraliçe arı sinirli sinirli vızıldayarak:”Çabuk kalk. Diye bağırdı. Diğer kardeşlerin gece gündüz demeden çalışıyor. Sende utanmadan onların getirdiklerini bitiriyorsun. Hemen dışarı çık. Yiyecek bulmadan da geri gelme” Tembel arı, durmadan yiyip içmekten oldukça şişmanlamıştı. Dört muhafız arı, onu çeke çeke kovanının çıkış deliğine zorlukla getirdi. Sonra kanatlarından ve ayaklarından sıkıca tuttular, bir güzel sallayıp aşağı attılar. Arkasından da : “Kraliçemizin dediklerini sakın unutma” diye seslendiler. “Elin boş dönersen seni kesinlikle içeri almayız.” Tembel arı, uzun süreden beri açık havaya çıkmadığından uçmasını unutmuştu. Bir taş gibi yere düştü. Güçlükle doğruldu, şöyle bir kanatlarını silkeleyip başını yukarı kaldırdı. Kovuğun kapısından onu izleyen muhafız arılara: “Kapıyı açık tutun.” diye haykırdı. “Birazdan taşıyamayacağınız kadar çok yiyecekle geri döneceğim.” Çok gitmemişti ki, yerde kendinden kat ve kat ağır bir buğday taşıyan karıncayı gördü. Tembel arı hemen önünü kesti. Sivri iğnesini göstererek: ”Onu çabuk bana ver” diye diklendi. “ Yoksa seni sokarım ha!” Küçük karınca titrek bir ses : ”Buyurun, sizin olsun “diyerek buğday yükünü yere bıraktı. Tembel arı büyük bir iştahla ha öle yaptı, buğday tanesini kapıp çiğnedi. Fakat bir türlü yutmayı beceremedi. Pek öfkeli bir sesle : “Çok sertmiş” diye söylendi. “Boğazımdan geçmedi.” Küçük karınca saygılı bir sesle: ”Çok üzüldüm,” dedi.”Sen yumuşak besinler yesen daha iyi olur.” Tembel arı aldığı öneri karşısında afalladı: “Ya öyle mi?” dedi.” Buğdayın sende kalsın. Zaten tadını beğenmemiştim.” Çok gitmemişti ki yakın bir yerden çevreye yayılan enfes bir koku duydu. Hemen o yöne uçtu. Karşısına çıkan armut ağacının olgun meyvelerinden birini şapır şupur yiyen meyve kurdunun yanına kondu. Büyük bir merakla : ”Yediğin yumuşak, sulu ve şekerli mi?” diye sordu. Meyve kurdu ağzını şapırdatarak : ”Hem de nasıl,”diye yanıt verdi. “Gel yanıma bana katıl.” Tembel arı büyük bir sevinçle armuda yumuldu. Ama sert kabuğuna dişini geçiremedi, bir ufak lokma bile koparamadı. Sıkıntılı bir ses tonuyla: ”Nasıl yiyeceğim?” diye sordu. Meyve kurdu umursamaz bir edayla: ”Benim gibi üstten delik aç, içine gir.” diye bilgi verdi. Sonra bilgiç bilgiç sırıttı. ”Meyvelerin asıl güzel tarafı içlerinde gizlidir.” Tembel arı denileni yaptı. Ama tüm gayretine karşın başarılı olamadı. Ağlamaklı bir sesle: “Senin gibi bir tünel açamıyorum” diye yakındı. Meyve kurdu girdiği delikten başını çıkardı. Küçümser bir tavırla: “Canın çok tatlıymış!” dedi. “Çaba harcamadan karnını doyuramazsın. En iyisi kovanına dön.” Tembel arı pek gücenik bir sesle: “Ya, öylemi?” dedi. “Delik deşik ettiğin armudun sana kalsın. Zaten ben başkasının dişlediği yiyecekleri kesinlikle yemem.” Sonra kızgın kızgın vızıldayarak havalandı, oradan ayrıldı. Kendine uygun yiyecek bulmak, çin bütün gün dolanıp durdu. Ama doğayı tanımadığından başarılı olamadı. Sonunda bitkin bir halde yere yığılıp kaldı.

Tam o sırada yanına allı morlu bir kelebek kondu. Büyük bir merakla: ”Arı kardeş durumun hiç iyi görünmüyor, Bir derdin mi var,” diye sordu. Tembel arı pek iç paralıyıcı bir sesle: ”Açım” diye yanıt verdi. ”Ayrıca kovanıma götürecek yiyecek bulamadığımdan geri dönemiyorum.” Sonra da başından geçenleri anlattı. Allı morlu kelebek onun haline acıdı. Pek sevecen bir tavırla: ”Sana yardım edeceğim, dedi. “Şimdi peşimden gel. Orman, dilediğin kadar yiyecekle dolu.” Zarif kanatlarını sallayıp havalandı. Dosdoğru yeni açmış bir çiçeğin ortasına kondu. Hemen yanı başına inen arıya: “Bacaklarına yapışanlara çiçek tozu denir,” diye bilgi verdi. ”Onları arka ayağındaki minik sepetçiğe doldurursun.” Sonra hoş kokulu çiçeğin taç yapraklarının dibini gösterdi. ”Burada da balözü bulunur,” dedi. “Uzun ağzını hortum gibi büzerek dilediğin kadar emer. Karnını doyurursun. Fazla geleni de kovanına götürürsün.” Çiçekten çiçeğe konmak, farklı tatlarda leziz balözü, çiçek tozu yemek tembel arının pek hoşuna gitti. O günden sonra asla yatıp uyumadı. Her gün en önce o kovandan çıktı. En son da o döndü.

Daha sonra öğretmen “Mini mini tavşanlarız. Zıp zıp zıplar, hop hop hoplarız. Zamanı gelince masamıza geçer, çalışır çabalarız.” diyerek masalara geçmelerini sağlar ve çocuklara A4 resim kâğıtlarını ile boya kalemlerini dağıtır. Çocukların hikâyede geçenleri resmetmeleri istenir. Çocukların çalışmalarında öğretmen gerekli rehberliği yapar.

Materyaller

A4 resim kâğıtlarını ile boya kalemleri



SÖZCÜKLER

……………….


KAVRAMLAR

………………


Değerlendirme

Parmak oyunumuzun adı neydi?

Hikâyemizin adı neydi?

Hikâyede geçen olayların resmini yapmak zevkli miydi?



UYARLAMA


Yüklə 0,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   79   80   81   82   83   84   85   86   87




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin