H. Fırat (Not 1: Parentez içindeki rakamlar kitabın orjinal sayfa numarasıdır. Sayfa numaraları o sayfanın sonunu işaretler)


Bütün bunlar ne kadar yeniyse, emperyalist küreselleşme de işte ancak o kadar yenidir.(185)



Yüklə 1,44 Mb.
səhifə48/111
tarix18.05.2018
ölçüsü1,44 Mb.
#50702
növüYazı
1   ...   44   45   46   47   48   49   50   51   ...   111

Bütün bunlar ne kadar yeniyse, emperyalist küreselleşme de işte ancak o kadar yenidir.(185)

Emperyalist egemenliği yeni bir düzeyde pekiştirme saldırısı

Kuşkusuz kapitalizm, gelişmesini sürdürdüğü ölçüde, özellikle de teknolojik ilerleme sayesinde iletişimde ve ulaşımda yaşanan gelişmelerle, dünyaya giderek çok daha etkili bir şekilde nüfuz ediyor. Dünya gitgide küçülüyor, dünya ekonomisi çok daha karmaşık ilişkiler içinde bütünleşiyor. Bu açıdan elbette kesintisiz biçimde yaşanan bir evrim var.

Öte yandan, özellikle ‘90’lı yıllarda, Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa’nın yıkılmasıyla birlikte, emperyalizmin dünyayı yeni bir düzeyde istilası, dünya üzerindeki egemenliğini yayması, dünya çapında kendi politikalarını dayatması, bunu yeni ilişkiler, kurallar ve kurumlaşmalarla pekiştirmesi, bugün yeni boyutlara varmış durumdadır. Emperyalizm, kendini çelen ya da dizginleyen güçlerin ortadan kalkmış ya da zayıflamış olmasını, sınıf mücadelesi ve devrimler sürecinde geçici bir zayıflama doğmuş olmasını, dünyaya kendi çıkar ve ihtiyaçlarına uygun bir biçim vermek için bir fırsat saymaktadır. ABD emperyalizminin “Yeni Dünya Düzeni” stratejisi de zaten bu niyetin ve amacın bir ifadesiydi.

Ama bunun çelişkili bir süreç olarak yaşandığını, buna yeni emperyalist bloklaşmaların, buradan kaynaklanan iktisadi kamplaşma, siyasal ve askeri bloklaşmaların eşlik ettiğini de biliyoruz ve buna şaşırmıyoruz. Bu da emperyalizmin ve emperyalist küreselleşme sürecinin doğasında var ve bunda da esası yönünden yeni olan bir şey yok.

Tüm olay özetle ve kabaca bundan ibarettir. Hiç de adına küreselleşme denilen özel bir gelişme aşamasında değiliz, sadece emperyalizmin “küreselleşmeci” ideolojik saldırısıyla yüzyüzeyiz. ‘90’lı yıllardan itibaren dayatılan ve insanlık globalizm aşamasına girdi, globalleşme bugün insanlığın(186)yaşadığı doğal bir evrimdir, dolayısıyla yapılması gerekenler de onun gerekleridir, bunun dışında kalan tarihin dışında kalır, vb. argümanlara dayandırılan bu ideolojik saldırı, emperyalist sermayenin dünya çapındaki genel saldırısını meşrulaştırma çabasından başka bir şey değildir.

Ama asıl gelmek istediğim olgu ve dolayısıyla konu, bu küreselleşmeci saldırının şimdi artık etki gücü bakımından hız kestiği, giderek de bir bunalım içerisine girdiğidir. Globalizm ideolojisi çoktan büyük gedikler aldı ve gitgide geniş kesimler nezdinde tartışmalı hale gelmeye başladı. İMF, Dünya Bankası, DTÖ’ye karşı ardı arkası kesilmeyen gösterilerin gerisinde, emek ve ezilenler cephesinden küreselleşmeci emperyalist saldırıya karşı büyüyen direniş var. Bunun üzerinde ayrıca duracağız.

Ama önce sorunun temel önemde bir başka yönü üzerinde durmamız gerekecek.

Partimizin programı ve emperyalist küreselleşmenin sonuçları

Kuruluş Kongresi'nin partimizin programının teorik bölümüne ilişkin değerlendirmelerini incelemişsinizdir (Bkz., Parti Programı Üzerine/2, Teorik ve ilkesel bölüm, Eksen Yayıncılık -Red.). Parti programımızın teorik bölümü, bu bölümün özellikle kapitalizme ayrılmış alt bölümü sunulurken, temel noktalar üzerinden, Komünist Manifesto’daki kapitalizm çözümlemeleriyle sık sık bağlantılar kurulur. Komünist Manifesto’da tahlil edilen temel iktisadi ilişkilerin, elbette gelişme düzeyi ve biçimi yönünden değil ama özü itibariyle, bugün de yaşadığı, bugünün temel gelişmelerinin özünde o zamanki ilişkiler üzerinde yükseldiği dile getirilir. Bu iddia, yapılan değerlendirme ve tartışmalar içerisinde, somut olarak kanıtlanır da. Bundan dolayıdır ki, ilgili değerlendirmenin Komünist(187)Manifesto'ya, ayrılmış bölümü, “Komünist Manifesto: Modern Programın Klasik Temelleri” başlığı taşır, ki bu bile kendi başına çok anlamlıdır. Öyle ya, 150 yıl öncesinin kapitalist ilişkileri özü ve temel yasallıkları yönünden bugün de yaşıyor olmasaydı eğer, bugünün ilişkilerine dayanması ve ihtiyaçlarına yanıt vermesi gereken bilimsel ve devrimci bir parti programının klasik temelini Komünist Manifesto’da bulması da düşünülemezdi.

Buradan, bugünün uluslararası durumuna bir ön çerçeve oluşturmak üzere, dikkat çekmek istediğim temel önemde noktaya geliyorum nihayet. Parti programımızın teorik bölümünde kapitalizme ayrılmış maddeleri alıp bugünün küreselleşme saldırısı altında yaşanan olaylarla karşılaştırınız, gerçekten ilginç bir tablo ile yüzyüze kalacaksınız.

Kapitalizm”e ayrılmış bu alt bölümün birinci maddesinde, kapitalist ilişkileri ortaya çıkaran iktisadi evrimin köylülüğü ve küçük üreticileri yıkıma uğratması ve dolayısıyla proleterleşme olgusu ortaya konulur.

İkinci maddesinde; bu gelişmenin ücretli emek ve sermaye ilişkilerini ortaya çıkarması, dolayısıyla ücretli emek sömürüsünün sermayeyi üreten ve çoğaltan kaynak olması olgusuna vurgu yapılır.

Üçüncü maddesinde; büyük çaplı üretimin teknik ve iktisadi üstünlüğünün rekabet süreci içerisinde sermayenin gittikçe büyüyen yoğunlaşmasına ve merkezileşmesine yol açtığı olgusu ortaya konulur. Bunun sermayenin zayıf kesimlerini eritmekle kalmadığı, yanı sıra köylülüğü ve zanaatçıları yıkıma uğrattığı, herşeye rağmen yaşama gücü gösterebilen kesimlerini ise sermayeye kölece bağımlı hale getirdiği vurgulanır.

Dördüncü maddesinde; teknik gelişmenin, emeğin üretkenliğini artırarak işgücüne olan talebi nispi olarak azaltmakla kalmadığı; ücretli işgücü kullanımına kadın ve ço(188)cukları da katarak, böylece ücretli emek arzını ve yedek sanayi ordusunu iyice büyüttüğü; bunun ise işsizliği, kapitalizmin yapısal bir özelliği haline getirdiği ve sermayenin emek üzerindeki köleliğini pekiştirdiği ortaya konulur.


Yüklə 1,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   44   45   46   47   48   49   50   51   ...   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin