Beşinci maddesinde; bu sürecin toplumsal üretimin plansız ve anarşik gelişmesinin ürünü olarak devresel aşırı üretim bunalımlarını şiddetlendirdiği vurgulanır. Bunun toplumsal zenginliğin israfına, dev boyutlarda işsizliğe, işçi sınıfının yaşam koşullarında hızlı bir kötüleşmeye ve küçük üreticilerin yıkımına yolaçtığı söylenir. Böylece ekonomik bunalımların tüm çalışan kesimlerin yaşamında yarattığı yıkıcı sonuçlara işaret edilir.
Aynı bölümün altıncı maddesinde ise, toplumsal zenginliğe toplumsal sefaletin eşlik etmesi, servet-sefalet kutuplaşmasının gitgide büyümesi, sermaye sınıfı ile emekçiler arasındaki uçurumun derinleşmesi vb. olgular ortaya konulur.
Bu ilk altı madde üzerinden dönün, bugünün küreselleşmiş ekonomisine, onun tek tek ülkelerde ve dünya ölçüsündeki işleyişine ve sonuçlarına bakınız. Burada ortaya konulan yasallıkların, işaret edilen tüm olguların, bugünün dünyasının en temel gerçekleri olduğunu görürsünüz.
Buna daha yakından, somut olarak bakalım.
Küçük üreticilerin geniş çaplı yıkımı
Konuya ilişkin temel incelemeleri bir yana koyuyorum. Önümde şu günlerin günlük basınından alınmış veriler ile haberler var. Örneğin İMF politikalarının dünyanın her tarafında tarımı yıkıma sürüklediği, şu sıralar bizde de benzer bir sürecin yaşanmakta olduğu tekralanıp duruluyor, geride kalan yıla ilişkin haber ve yorumlarda. 18 Aralık tarihli son “Ek niyet mektubu”nun en önemli maddelerinden biri; tarıma verilen desteklerin kaldırılması, tarım ürünleri(189)için saptanacak taban fiyatlarının “hedeflenmiş enflasyon” oranını aşmaması vb. üzerinedir. Bugün Ziraat Bankası, Halk Bankası vb. devlet bankalarının özelleştirilmesinin gerisinde, köylüler ile küçük esnaf ve zanaatçıların bir parça olsun ucuz kredi alma imkanlarının tümden ortadan kaldırılması da vardır. Yani İMF programı, bu yönleriyle de, kırsal emekçiler ve kentlerin zanaatçılar ve esnaflardan oluşan küçük mülk sahibi tabakaları için bir sosyal yıkım programıdır.
Şu günlerde muhalefete mensup bazı burjuva politikacıları, son bir yıl içerisinde Bursa’da binlerce esnaf ve zanaatçının iflasına ilişkin rakamlar veriyorlar. Adana’da 1600 esnafın son bir yıl içersinde iflas ettiğine ilişkin haberler var. Böyle rakamlar Türkiye’nin her tarafından veriliyor ve bu toplandığı zaman gerçekten ortaya korkunç bir bilanço çıkıyor. Bu, emperyalist küreselleşme saldırısının, onun ihtiyaçlarına yanıt veren program uygulamalarının köylülüğü, küçük üreticiyi ve esnafı yıkıma sürüklemesi, böylece proleterleşme sürecini hızlandırması değil de nedir? Ve bu, dünyanın her tarafında böyle. Emperyalist küreselleşme politikaları dünya çapında uygulanıyor ve bu dünya ölçüsünde bir sosyal yıkım anlamına geliyor.
Programımızın "Kapitalizm" bölümünün birinci maddesini yeniden hatırlayalım, orada; "... Bu üretim tarzını ortaya çıkaran iktisadi evrim, emekçinin (köylüler ve zanaatçılar) kendi emeğine ve üretim araçlarına dayalı küçük işletmesini sürekli bir biçimde yıkıma götürür. Emekçileri üretim araçlarından ayırarak mülksüz proleterlere dönüştürür..." deniliyor.
Bu, bugün dünya ölçüsünde hızlandırılarak yaşanmakta olan bir sürecin özü ve esasıdır. Tam da küreselleşmeci emperyalist politikalar sayesinde. Bu yıkımın emperyalist saldırının karakteri tarafından belirlenen kendine özgü biçimler içinde yaşanması ve bunun ürünü olan sonuçlar yaratması, sürecin özünü ve esasını değiştirmiyor. Bu, küçük üre(190)ticinin yıkımı ve giderek proleterleştirilmesidir. Bu olguyu, programımızın aynı bölümünün daha önce sözünü ettiğim 3. maddesi ile, yani sermaye yoğunlaşması ve bunun küçük üretici için anlamı ile birlikte; yine bunalımlara ilişkin 5. madde ve bunun küçük üreticiler için yarattığı hızlandırılmış sosyal yıkım olgusu ile birlikte ele almak gerekir. Sorun bu bütünlük ve elbette, günümüz emperyalizminin sömürü ve egemenlik ilişkilerine ilişkin gerçekler içerisinde ele alınmak durumunda.
Bugün dünyanın yüze yakın ülkesinde İMF politikalarının uygulandığı söyleniyor. Bu politikaların mantığı gereği, dünyanın her yerinde köylülük, küçük esnaf ve zanaatçılık yıkıma uğruyor. Parti programımızın kapitalizmin klasik yasallıklarına ve sonuçlarına ilişkin olarak ortaya koyduğu temel olgular, globalizm adı altında sürdürülen genel saldırı politikalarının uygulanma ve sonuçlarında kendini somut olarak ve elbette kendine özgü biçimler içerisinde gösteriyor. Bu bir taraftan, önemli ölçüde sosyal yaşamın dışına itilmiş geniş çapta işsiz yığınları yaratırken; öte yandan kuşkusuz, bir biçimde ücretli emek ve sermaye ilişkilerini geliştiriyor, dünya ölçüsünde proleterlerin sayılarını çoğaltıyor.
1 milyara yakın yetişkin işsize 250 milyon çocuk işçi!
Parti programımızın 4. maddesi; “Tekniğin sürekli bir biçimde gelişmesi, bir yandan üretim sürecinde kadın ve çocuk emeğinin kullanımını yaygınlaştırırken..." diye başlıyor. Bugün emperyalist küreselleşmeye de bağlı olarak düyada en çok tartışılan sorunlardan biri, yüzmilyonlarca çocuğun kölece çalıştırılması, çocuk emeğinin en iğrenç ve korkunç biçimler içinde kullanılması, hayvani biçimde sömürülmesidir. Bugün dünyada 250 milyon çocuk işçi, siz bunu çocuk(191)köle olarak anlayın, olduğu söyleniyor, ki bunlar Birleşmiş Milletler'in ilgili bölümlerinin resmi rakamlarıdır. Dünyayı egemenliği altına alan, dünyayı tek bir ekonomiye çeviren emperyalist küreselleşmenin yarattığı sonuçlardan biri işte tam da budur. Bugünün dünyasında sayısı bir milyarı bulan büyük bir yetişkin işsiz kitle varken, 250 milyon çocuk işçi kölece çalıştırılabiliyor. Bu ancak kapitalizmin mantığı içinde olabilecek bir şey. Ne de olsa çocuk emeği savunmasız ve korumasız, maliyeti çok daha ucuz ve sömürüsü çok daha kolay.