H. Fırat (Not 1: Parentez içindeki rakamlar kitabın orjinal sayfa numarasıdır. Sayfa numaraları o sayfanın sonunu işaretler)



Yüklə 1,44 Mb.
səhifə52/111
tarix18.05.2018
ölçüsü1,44 Mb.
#50702
növüYazı
1   ...   48   49   50   51   52   53   54   55   ...   111

Bu rakamlar, Reagen döneminin ABD işçi sınıfı ve Thatcher döneminin İngiltere işçi sınıfı için ne anlama geldiğini açıklıkla gösteriyor. Toplumsal kutuplaşmayı artıran bu neo-liberal saldırının ‘89 yıkılışını çok öncelediğini, fakat yıkılışın bu saldırıya yeni boyutlar kazandırdığını burada gözönünde tutmak durumundayız.

İnsanlığın önüne yeni ufuklar açtığı ileri sürülen “kü(199)reselleşmiş dünya”da günümüzün sosyal eşitsizlikler tablosu gerçekten çarpıcıdır. 1996 rakamlarına göre, dünya nüfusunun en zengin yüzde 20’si dünya gelirinin yüzde 85’ine el koyuyor. Dünya nüfusunun en zengin yüzde 20’lik dilimi ile en yoksul yüzde 20’lik dilimi arasındaki gelir farkı otuz küsur yıl önce 30’a 1 iken, şimdilerde 80’e l’e ulaşmıştır. Şu günlerde basında yer alan bir kaynakta şu bilgi yer almaktadır: “200 yıl önce yoksullar ile zenginler arasındaki fark 1/1.5 iken, bu oran 1960‘da 1/20, 1980‘de 1/46, 1990‘da 1/60 ve 1997‘de 1/74‘e yükselmiştir.” (Eskişehir-Bilecik Tabibler Odası incelemesi, Evrensel, 31 Aralık ‘00).

Burada ikiyüz yıllık zaman dilimi içinde (ki bu yaklaşık olarak sanayi devrimi sonrası tarihi dönem demektir) kendini çarpıcı bir biçimde gösteren eğilime dikkat ediniz; bu rakamlarda, net bir biçimde, zenginlik-yoksulluk kutuplaşmasının bütün bir tarihi dönem boyunca bir eğilim olarak kendini nasıl ortaya koyduğunu, kapitalizmin özüne ilişkin yasallığının tartışmasız varlığını görürsünüz.

Bir yanda 227 kişi öte yanda iki buçuk milyar insan!

Aynı olguyu başka düzeylerde gösteren daha çarpıcı rakamlar da var. Dünyanın en zengin üç adamının toplam serveti, bugün 48 ülkenin toplam yıllık ulusal gelirine eşittir. Öte yandan, dünyanın en zengin 227 kişisinin serveti, dünya nüfusunun yüzde 45’ini (kimi kaynaklara göre yüzde 47’sini) oluşturan 2.5 milyar insanın yıllık gelirine eşittir. Bu rakamlara daha dikkatli, daha yakından bakın; bir yanda yalnızca 227 kişi ve öte yanda tam ikibuçuk milyar insan, yani neredeyse insanlığın yarısı! Bu gerçekten dehşet vericidir, ama küresel kapitalizmin en temel gerçeklerinden de biridir.(200)

Bu 227 kişi kuşkusuz ki emperyalist dünyanın en büyük çokuluslu tekelleriyle bağlantılıdır ve bu tekeller milyarlarca insanın yaşamını doğrudan etkileyen bir küresel etkinlik içerisindedirler. Bu muazzam servet birikimi tam da küresel sömürü ve yağmanın olanaklarıyla sağlanmaktadır. Demek istiyorum ki, burada biz küresel kapitalizmin küresel düzeyde servet ve sefalet üreten, servet-sefalet kutuplaşmasını sürekli büyüten dinamiği/yasallığı ile yüzyüzeyiz. Bunu, programımızın teorik bölümünün 6. maddesinin küresel düzeyde izdüşümü olarak da anlayabiliriz. Kaldı ki aynı bölümün bir başka maddesinde, bu olguya tam da emperyalist küreselleşme sorunu üzerinden ayrıca işaret edilmektedir:

"Kapitalizmin sürmekte olan uluslararasılaşma süreci, derin çelişkiler, çarpıklıklar ve çözümsüzlüklerle birarada gitmektedir. Emperyalist küreselleşme, sınıflar, ülkeler ve bölgeler arası derin eşitsizlikleri keskinleştirmekte, yıkıcı ve felaketli sonuçlara yolaçmaktadır..." (TKİP Programı, Emperyalizm ve Dünya Devrim Süreci, I. Bölüm/25. madde, s.24-25)

Tekniğin gelişmesi ve emek üretkenliğinin yeni düzeylerde artmasıyla birlikte, bugün dünya çapında zenginlik görülmemiş boyutlara ulaşmış durumdadır. İnsanlık hiçbir zaman bu kadar ileri boyutlarda bir zenginlik biriktirmemişti, bu düzeyde bir teknik gelişmeyi ve sonuçlarını hayal bile edememişti. Engels, Anti-Dühring’de, ki bu daha 19. yüzyılın son çeyreği (somut olarak 1878 yılı) demektir, o günün birikmiş zenginliğine vurgu yaparak, insanlığın artık sınıfları ortadan kaldıracak bir tarihi aşamaya, bunu olanaklı kılacak bir iktisadi gelişme düzeyine ulaştığını söylemişti.

Oysa bugünün üretim düzeyi ve birikmiş zenginliği, o günlerle hiçbir biçimde karşılaştırılmayacak denli muazzam ölçülere ulaşmış bulunmaktadır. Ama tüm bu zenginlik birikimine rağmen, bugün dünyamızda bir milyara yakın in(201)san işsizlik kıskacında, üç milyar insan günde iki dolardan az bir gelirle, 1.3 milyarı ise günde bir dolardan bile az bir gelirle, yani mutlak yoksulluk sınırlarının altında yaşıyor. 800 milyon insan yetersiz besleniyor ve her yıl 20 ila 30 milyon arası insan yetersiz beslenmeden ve açlıktan ölüyor. 880 milyon insan okuma-yazma bile bilmiyor, 1.9 milyar insanın sağlığa uygun içme ve kullanım suyundan yoksun olduğu tespit ediliyor. Beş yaşın altındaki her 1000 çocuktan 297’si, yani neredeyse her üç çocuktan biri, gıda yetersizliği, hastalık ve bakımsızlık gibi nedenlerle ölüyor. 250 milyon çocuk çocukluğunu yaşayıp temel eğitim göreceğine, kölece koşullarda çalıştırılıp en iğrenç biçimlerde sömürülüyor, vb., vb...

Özel mülkiyet tekelinin ve kâr mantığının tüm insanlığa faturası

Bugünün dünyasında muazzam bir zenginlik birikimi var. Tüm sosyal ve kültürel ihtiyaçları karşılayacak, her alandaki sosyal sorunları bir anda misliyle çözecek düzeyde bir üretim düzeyi, servet ve kaynak birikimi var. Buna rağmen dünyamız yoksulluğu, sefaleti, işsizliği, cehaleti, kültürel yoksunluğu yaşıyorsa, elbette bunun temel önemde bir nedeni var. Bu, tüm bu üretim gücü ve zenginlik birikimi üzerindeki kapitalist özel mülkiyet tekelinden başka bir şey değildir. Biriktirilen tüm olanaklara rağmen insanlığı bugün kasıp kavuran sosyal sorunların çözümünün önündeki biricik engel, kapitalist özel mülkiyet düzenidir. Bütün sorun budur, buradadır.

Bazı araştırmalar, dünyadaki açlığı ve temel sağlık sorunlarını asgari düzeyde çözmek için gereken para 13 milyar dolardır diyorlar. Ama dünya kapitalizmi yalnızca AB ülkelerinde yılda 13 milyar doları salt parfüme harcıyor. Yani(202)tümüyle yararsız bir lüks kullanım maddesi olan parfüm üretimi durdurulsa ve buna israf edilen kaynaklar insanlık için kullanılsa, örneğin dünyadaki açlığı ve temel sağlık sorunlarını asgari düzeyde olsun gidermek olanaklı olacak. Bilmem kaç milyar dolar olsa, dünyada yılda şu kadar milyon çocuk bakımsızlıktan ölmeyecek. Ama yalnızca ABD’de kedi-köpek mamasına 17 milyar dolar harcanıyor. Yine aynı ülkede insanların salt zayıflamak için her yıl 5 milyar dolar harcadığı söyleniyor. Daha önce sözünü ettiğim incelemeden okuyorum: “Bugün dünyada 800 milyon insan yeterli ölçüde beslenemez durumdadır. Bu insanların beslenebilmeleri için her yıl 40 milyon ton hububat yeterli iken, zengin ülkeler hayvanlarını beslemek için her yıl 540 milyon ton hububat tüketmektedir.” (Eskişehir-Bilecek Tabibler Odası incelemesi, Evrensel, 31 Aralık ‘00)


Yüklə 1,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   48   49   50   51   52   53   54   55   ...   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin