ÖDP’den farklı olarak TKP, izlediği sosyal-şoven çizgiyi marksist ilkelerle örtmeye, böylece daha incelikli biçimler içinde sunmaya çalışmaktadır. Başından itibaren reformist bir konumda bulunan, daha sonraları 28 Şubat’ın dümen suyunda politika yapmaya yönelen ve gelinen yerde “ulusal sol”un sol versiyonu olan “yurtsever cephe”ler kuran TKP’nin Kürt sorunu karşısındaki tavrı özünde ÖDP ile aynı çizgidedir.
Bu iki reformist partiden farklı olarak öteki kümeyi oluşturan EMEP ve SDP, Kürt sorunu karşısında belli bir hassasiyet göstererek, bunu Kürt hareketi ile yakın ilişkilerde somutlamaktadırlar. Egemen ulus şovenizminin ağır bir atmosfer oluşturduğu ve kudurgan bir fiili saldırganlığa dönüşebildiği bir toplumda, bu iki partinin Kürt sorunundaki bu hassasiyeti kuşkusuz bir anlam taşımakta, bu sorun çerçevesinde onları ilk kümeyi oluşturanlardan ayırmaktadır. Fakat izledikleri genel çizginin mantığı ve bu mantık içerisinde Kürt sorununun ele alınışı, özünde ÖDP ve TKP’den farklı değildir. Fark, Kürt sorununu ele alıştan çok bugünkü Kürt hareketiyle ilişkilerde kendini göstermektedir.