Bütün bunlar bilimsel temellere dayalı marksist ulus teorisinin alfabesidir.
Peki bu böyleyse eğer, adına ne derse denilsin sonuçta temel bir devrim adımını tanımlayan bir devrimci parti programında, işçi sınıfı ve diğer emekçiler ile bir “ulus”, somutta bir bütün olarak “Kürt ulusu” nasıl oluyor da aynı devrim cephesinin temel sınıfsal-toplumsal güçleri olarak yan yana konabiliyor, aynı devrimci stratejik safın içinde tanımlanabiliyor? “Kürt ulusu”nun bir bütün olarak devrim safında tanımlanması ve “gerici egemen sınıflar ve onları destekleyen emperyalistler” olarak tanımlanan karşı-devrim cephesinin karşısına konulması, nasıl bir bakış açısının ürünü olabilir? Kürt büyük burjuvazisi, toprak ağaları ve aşiret reisleri, tanımda stratejik bir devrim aşaması sözkonusu olduğuna göre, artı Kürt orta burjuvazisi, devrimci sınıflar mıdır? Bu soruları sormuş olmak bile durumun tüm saçmalığını bütün açıklığı ile gözler önüne sermeye yetiyor. Ulusal sorunda sınıf işbirliğine dayalı liberal kuyrukçu çizginin bir rastlantı olmadığını, onun parti programında bile kendine temel bir yer bulduğunu daha burada bütün açıklığı ile görmekteyiz.