Günümüz Türkiye’sinde demokrasinin baş engeli emperyalizm ve tekelci sermayedir. Siyasal gericiliğin toplumsal kaynağı ve dayanağı bu güçlerdir. Ortaçağ gericiliği bunlardan bağımsız değil, tersine bunların koruması altında ve emrindedir. Ortaçağ kalıntısı düşünce ve kurumlar, bunlardan bağımsız olarak değil, fakat bunların desteği ve denetimi altında, bunların ihtiyaçları(349)çerçevesinde varolmakta, rollerini oynamaktadırlar. ‘60’lardan itibaren ve 28 Şubat’ta gündeme gelen zorunlu “balans ayarı”na kadar, dinsel gericiliğin tam da ordu tarafından sol akımlara ve toplumsal muhalefet hareketlerine karşı hazırlanması ve kullanılması olgusu, tabloyu bir kez daha tamamlamaktadır. Haziran sonundaki MGK toplantısında ve tam da “sosyal patlama” gündemi çerçevesinde ordunun “tarikat liderleri ve mezhep önderleri”yle girdiği ilişkiler ve sağladığı mutabakatın ortaya çıkması, 28 Şubat’taki zorunlu “balans ayarı”nın anlamına ve sınırlarına da yeni açıklıklar getirmiştir.