Emperyalizm ve tekelci burjuvazi çağdaş gericiliğin ana kaynağıdır
Bilimsel sosyalizm, çağdaş emperyalizmi ve bağımlı ülkelerde onun işbirlikçisi konumundaki tekelci sermayeyi çağdaş gericiliğin kaynağı ve dolayısıyla gerçek demokrasinin ve demokrasi mücadelesinin en büyük düşmanı, en temel engeli sayar. Bu teorik bakış 20. yüzyılın tüm tarihi deneyimi tarafından olduğu gibi doğrulanmıştır. Türkiye’nin yakın dönem tarihi de bu doğrulanmanın bir alanıdır. 12 Martlar ve 12 Eylüller bunun bir kanıtıdır; her ikisinin de gerisinde emperyalizm ve başını TÜSİAD’ın çektiği tekelci burjuvazi vardır. Türkiye’nin yakın tarihindeki bu iki fa(348)şist karşı-devrim hareketi, aynı zamanda düzenin egemen sınıfı olarak tekelci burjuvazi ile düzenin egemen siyasal kuvveti olarak ordunun birbirleri ile etle tırnak gibi olan ilişkilerini de vermektedir. Her ikisinin de emperyalizmin tam denetiminde bulunması, faşist karşı-devrim hareketlerini de onun destek ve yönlendirmeleriyle gündeme getirmesi olgusu, tabloyu tamamlamaktadır. Türk burjuva milliyetçileri ile Kürt burjuva milliyetçilerinin karşıt gibi görünen konumlardan demokrasi ya da bağımsızlık misyonu yükledikleri bu toplumsal ve siyasal güçlerin toplumsal mücadele içinde ve karşısındaki gerçek konumu işte budur.