Kısaca şöyle özetlenebilir: ‘70’lerde mücadeleye katılan yığınlar üzerinde devrimci hareketin etkinliği ile reformist hareketin etkinliği içiçeydi. Aslında bu, bir çok militan için de geçerliydi. 12 Eylül sonrasında hızlı devrimcilikten SHP solculuğuna kolay ve sancısız geçişin sırrı da buradadır. Ya da şöyle de denebilir; bu içiçelik olgusu, devrimci-demokratik hareketteki SHP solculuğunun maddi temelidir. Bunun daha ilginç bir sonucu var. Kendi ideolojik zayıflık ve tutarsızıklarının bir sonucu olarak tabanı burjuva re(376)formist etkiye açık kalan devrimci-demokrasi, bizzat bu taban eğiliminin baskısıyla da burjuva reformizmi karşısında tutarsızlığa düşebiliyor. Çift yönlü bir etkileşimdir bu. (Seçimlerde alnan tutarsız ve kaypak tavırların temelinde yatan nedenlerden biridir bu taban baskısı.)