H. Fırat (Not 1: Parentez içindeki rakamlar kitabın orjinal sayfa numarasıdır. Sayfa numaraları o sayfanın sonunu işaretler)



Yüklə 1,69 Mb.
səhifə7/127
tarix15.05.2018
ölçüsü1,69 Mb.
#50469
növüYazı
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   127

Lenin, birçok yerde ve tüm Rusya devrim deneyiminin genelleştirilmiş sonuçlarını da içeren yukarıda andığımız eserinde, boykotun ancak geniş emekçi yığınların devrimci atılımı ile, bu atılımın bir devrime doğru tırmandığı bir gelişme durumu ile birlikte bir anlamı olabileceğini açıklıkla vurgulamıştır. 1905’te büyük bir fırtına halinde yükselmekte olan devrim dalgasının önünü kesmek için Çarlık tarafından gündeme getirilen Buligin Duması’nı boykot sorununu ortaya koyarken, “Aktif boykot... açık, kesin ve dolaysız bir slogan olmadan düşünülemez. Bu slogan silahlı ayaklanma sloganı olabilir” demiştir. Bu sözler, boykot taktiği ile yükselen devrim ve yığınların iktidarı ele geçirmeye yönelik devrimci atılımı arasındaki kopmaz bağı ortaya koymaktadır ve boykot üzerine her türden keskinliği ölçüsünde içi boş “sol” gevezeliğe kapıyı kapatmaktadır.

Lenin, aynı konuyuya ilgili olarak, daha sonraki yıllarda aynı tarihi evre üzerinden tasfiyecilerle tartışırken de şunları söylemektedir: “Boykot sorununun gerçek tarihsel özü şuydu: Devrimci dalganın yükselmesine yardım edilmeli ve bu dalga çarlığı devirmeye mi yöneltilmeliydi, yoksa çarlığın, danışma duması oyunuyla, yığınların dikkatini başka yöne çevirmesine izin mi verilmeliydi?” 1905’teki bu deneyimi “Sol” Komünizm'de yeniden irdeleyen Lenin, bu boykot kararının “yığın grevlerinin siyasi greve ve sonra da devrimci greve ve en sonunda da çarlığa karşı ayaklanmaya doğru hızla dönüştüğü objektif durumun doğru olarak hesap edilmiş olmasından ötürü verildi”ğinin altını çizmektedir.

Bu konu üzerinde önemle duruyoruz, zira bazı devrimci çev(27)relerin ideolojik ve pratik olarak artık iler tutar yanı kalmamış bu sözde taktiği gelinen yerde yüksek sesle değilse bile fiili bir tutum olarak sürdürmelerinin kendilerinden öteye sonuçları olmaktadır. Örneğin devrimci akımların 8 Mart’ta ve 1 Mayıs’ta birleşik bir devrimci inisiyatifle ortaya çıkmayı başarmaları, reformist çevreleri geri plana iterek ortaya anlamlı bir devrimci müdahale koyma olanağı sağlıyorken, bu aynı şey geçmiş seçim dönemlerinde olduğu gibi bugün de yapılamamakta, böylece meydan büyük ölçüde reformistlere kalmaktadır. Böyle bir boşluk ortamında reformistler sözde “sosyalist hareket” adına ortaya çıkmakta, devrimci akımların bir kesimini de kendi içine ya da yörüngesine alabilen büyük bir tasfiyeci basınç oluşturmakta ve bu yolla kitlelerin devrime yakınlık duyan kesimlerini karışıklığa itmekte, bilincini bulandırmaktadırlar. Bu aynı yanlış saplantı, seçimler gibi politik ilginin olağan dönemlere göre katbe kat arttığı bir özel evrede kitlelerin karşısına birleşik bir devrimci güç olarak çıkmayı, ortak devrimci adaylarla etkin bir devrimci siyasal kampanya örgütlemeyi, böylece seçim dönemlerinden devrimci amaçlarla en iyi biçimde yararlanmayı da zora sokmakta, bu iş neredeyse yalnızca komünistlerin sırtına kalmaktadır.

Sözümona devrimci taktik adına sürdürülen bu tümüyle anlamsız, yararsız ve işlevsiz apolitik tutumu açık yürekli bir özeleştirel değerlendirme ile terketmenin zamanı çoktan gelmiştir ve geçmektedir. Bugünün Türkiye’sinde bu politikasızlık durumunu savunmanın artık hiçbir olanağı, zerre kadar inandırıcı bir gerekçesi kalmamıştır. Burjuva legalitesinden yararlanmayı zaaf ölçüsüne vardıran, daha da açık yüreklilikle söylersek legalizme boylu boyunca gömülen bu aynı kesimlerin, sıra seçimlerden ve burjuva temsili kurumlardan devrimci amaçlarla yararlanmaya geldiğinde rejimin “faşist” niteliğini ileri sürmelerini ciddiye almanın, tutarlı ve inandırıcı bulmanın artık hiçbir olanağı kalmamıştır. Önemle ve açıklıkla yineliyoruz; bunda ne ciddiyet, ne tutarlılık ve ne de inandırıcılık vardır. Bunun gerisinde olsa olsa güçsüzlük duygu(28)sundan ve durumundan gelen bir politik edilgenlik ve iddiasızlık vardır. Meydanı anlaşılması güç bir sorumsuzlukla tasfiyeci reformist akımlara bırakmak, bu yolla burjuva sınıf düzeninin 12 Eylül ürünü “ılımlı solu’ güçlendirme politikası için işleri kolaylaştırmak vardır.

Devrimci Marksizm ve liberal oportünizm arasındaki uçurum

Nihayet en can alıcı noktaya, devrimci Marksizm ile burjuva parlamenter hayallerle sersemlemiş her türden tasfiyeci oportünizm arasında tam bir uçurum demek olan temel ayrım noktasına geliyoruz. Seçimlerden ve parlamentodan devrimci amaçlarla yararlanmak ne anlama gelir? Bunun somut anlamı ve içeriği nedir, olmazsa olmaz gerekleri nelerdir?

Önce bir kez daha Lenin’e başvuruyoruz:

(...) Sosyal-Demokratlar için seçimler, özel bir siyasal işlem değildir, bin bir türlü vaatte bulunarak sandalye kazanmaya çalışmak değildir, ama sınıf bilinci olan proletaryanın siyasal dünya görüşünün ilkelerini ve temel isteklerini savunmak için özel bir fırsattır.” (Reformcuların ve Devrimci Sosyal-Demokratların Seçim Bildirgeleri, Kasım 1912)

(...) ‘Seçim için' bildirge değil, ama devrimci sosyal-demokrat bildirgeyi uygulamak için seçimler! - İşçi sınıfının partisi konuya böyle bakıyor. Seçimlerden bu amaçla esasen yararlandık, sonuna kadar da yararlanacağız. Rus Sosyal-demokrat İşçi Partisinin devrimci bildirgesini, taktiklerini ve programını savunmak için en gerici çarlık Dumasını bile kullanacağız. Gerçekten değerli olan bildirgeler, (...), hareketin tüm sorunlarına tam yanıt veren, uzun sürmüş devrimci uyandırma çalışmalarını tamamlayan bildirgelerdir....” (Dördüncü Duma Seçimleri Arifesinde, Temmuz 1912)

Demek ki devrimci bir sınıf partisi için seçimler, amacı kitlelerin devrimci bilincini ve eylemini devrim hedefi doğrultusunda(29)geliştirmek olan olağan devrimci çalışmanın, bu özel politizasyon döneminden de en etkin bir biçimde yararlanarak sürdürülmesi için bir özel fırsattan öte bir şey değildir. (TKİP bu devrimci marksist yaklaşımı her seçim döneminde özellikle öne çıkarmakta, altını çizmekte ve tasfiyeci opürtünizmin ideolojik teşhiri eşliğinde kararlılıkla savunmakta ve son derece sınırlı olanaklarını en etkin bir biçimde kullanarak pratikte uygulamaktadır). Her seçim döneminde tüm tartışmayı ve pazarlıkları parlamentoya nasıl ve kaç kişi sokarız eksenine kilitleyen tasfiyeci oportünizmin görmezlikten geldiği, onların kuyruğunda politika yapmayı çizgi haline getiren ve giderek onlara daha çok benzeyen sözde devrimcilerin anlamadığı ya da anlamazlıktan geldiği de budur. Bu devrimci amaç bir an ve bir nebze olsun hiçbir koltuk kaygısına feda edilmez, edilemez. Ancak bu devrimci çizgide ve amaç doğrultusunda sürdürülen çalışma sonuçta kitlelerin oy desteği ile ortaya ‘koltuk’ imkanı çıkarırsa, bundan, yani parlamento kürsüsünden de yine tümüyle aynı devrimci amaçlar doğrultusunda, yani “proletaryanın siyasal dünya görüşünün ilkelerini ve temel isteklerini savunmak için”, yararlanma yoluna gidilir. Bunun ötesindeki her türlü düşünce, kaygı, hesap ve pratik, en kaba ve iflah olmaz bir oportünizmin bir ifadesidir ve burjuva parlamantoculuğunun şu veya bu biçiminin bir yansımasından başka bir şey değildir.


Yüklə 1,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   127




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin