H. Fırat (Not 1: Parentez içindeki rakamlar kitabın orjinal sayfa numarasıdır. Sayfa numaraları o sayfanın sonunu işaretler)


Öcalan’ın arayıp da bulun dediği “yerli Prodi”ye uygun düşecek ideal politikacı tipi konusunda bir fikir mi edinmek istiyorsunuz, kestirmeden Celal Doğan’a bakınız o halde!..(55)



Yüklə 1,69 Mb.
səhifə15/127
tarix15.05.2018
ölçüsü1,69 Mb.
#50469
növüYazı
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   127

Öcalan’ın arayıp da bulun dediği “yerli Prodi”ye uygun düşecek ideal politikacı tipi konusunda bir fikir mi edinmek istiyorsunuz, kestirmeden Celal Doğan’a bakınız o halde!..(55)

****************************************************

-III-

Reformist solda “Zeytin Dalı” heyecanı ve sıkıntısı

Reformist solda “Zeytin Dalı” heyecanı

Burada arabaşlığa çıkardığımız sözleri “Zeytin Dalı” üzerine yazıların ilkine ek olarak yayınladığımız Veysi Sarısözen imzalı yazıya (Türkiye’ye özgü ‘Zeytindalı) sunuş başlığı olarak kullanmıştık. Fakat bu sözler Veysi Sarısözen’in yazısının havasını çok iyi yansıtıyor olsa da reformist blokun öteki bazı bileşenlerinin durumuna tam olarak uymuyor işin aslında. Bazıları için bu heyecanı, seçimlerin yaklaşmakta olduğu bir dönemde sıkıntının artması olarak düşünmek duruma daha uygun düşmektedir. Zira bu çevreler herşeye rağmen “Zeytin Dalı” politikasının ve “yerli Prodi” arayışının ne anlama geldiğini bilebilecek ve bunun yaratacağı sıkıntıları tartabilecek durumdadırlar. Reformist kimliğe oturmakta ve bunu sindirmekte aldıkları mesafe ne olursa olsun genel söylem planında hala da devrimden, sosyalizmden, marksist ilkelere bağlılıktan sözedebilen, tabanının hiç değilse bir kısmını da hala bu söylemler üzerinden tutan çevreler bunlar. “Zeytin Dalı” politikasını ve “yerli Prodi” arayışını bu söylemlerle bağdaştırabilmek pek de kolay iş değil, bunu onlar da çok iyi bilmektedirler. Duydukları ve şu sıralar bir ucundan açığa da vurdukları sıkıntı buradan doğmaktadır.(56)

Veysi Sarısözen’in saflarında Genel Başkan Yardımcısı olarak yer aldığı SDP’nin (Sosyalist Demokrasi Partisi) ise böyle bir sıkıntısı yok. Tersine ondan yansıyan yeni bir seçim öncesinde işin daha çok olumlu manada heyecanıdır. Türkiye solunun kuyrukçu kesiminin denebilir ki en kuyrukçu örneğini oluşturan SDP’ye göre Kürt hareketi ne eylerse güzel eyler. “Zeytin Dalı” politikasına ve “yerli Prodi” arayışına yaklaşımları da bunun bir örneğidir. Kürt sorununa gösterdikleri takdire değer ilgi ve bu ilginin somutlanmış ifadesi olarak Kürt hareketinin eteğinde politika yapmak çizgisi, bu çevrenin halihazırda en büyük övüncü ve neredeyse biricik siyasal tesellisidir. O tüm öteki alanlardaki başarısızlığını, güçsüzlüğünü ya da yetersizliklerini bu özel alanda gösterdiği tutumun sağladığı öznel tatminle dengelemeye çalışmaktadır.

Abdullah Öcalan yaklaşmakta olan seçimlerden hareketle ortaya “Türkiye’ye özgü ‘Zeytin Dalı’” diye bir politika mı koymuştur, bu PKK-DTP çizgisindeki Kürt hareketinin kendisi kadar SDP için de belirleyici bir çerçevedir artık. Onlara düşen kendilerini bu politikaya uyarlamak ve bu arada sözkonusu politikanın Türkiye’ye özgü yorumuna kendi cephelerinden katkıda bulunmaktır.

Genel Başkan Yardımcısı Veysi Sarısözen’in yazısı da bu davranış çerçevesine oturmaktadır ve bu daha yazının başlığı üzerinden kendini göstermektedir. Genel söylem planında hala da devrimcilikten ve sosyalizmden bahsedebilen bu insanlar, böyle bir iddiası olmayan fakat bağımsız düşünebilen sosyal-demokrat Kürt aydını Orhan Doğan kadar bile olamıyorlar; “Zeytin Dalı” politikasının ve “yerli Prodi” arayışının Türkiye’nin emekçisi ve mazlum Kürt halkı için ne gibi bir anlamı olabilir ki diye sormak ihtiyacı duymuyorlar. Orhan Doğan, amacınız ezilenlere umut aşılayacak bir sol alternatif örneği aramaksa Latin Amerika örneklerine bakınız, Kürt sorununa düzen içi bir çözüm bulmaksa günümüz İspanya’sına ya da ‘90’lı yılların Güney Afrika’sına bakınız demek istiyordu. Oysa hala da devrimcilik taslamayı sürdürenler bu ka(57)darını bile yapamıyor, ortaya atılan politikanın genel çerçevesini olduğu gibi benimseme yoluna gidiyorlar. İtalya’da hristiyan demokrat kökenli bir neo-liberalin liderliğinde gerçekleşen sol-liberal koalisyonu, “solu iktidar adayı yapma”nın bir modeli olarak kendilerince Türkiye’nin koşullarına uyarlıyorlar.

Fakat bunu salt Kürt hareketinin yörüngesinde politika yapmak zaafına bağlamak yine de yanıltıcıdır. Temelde sözkonusu olan bu partinin sol liberal ideolojik yaklaşımıdır. Bu yaklaşım özellikle de sosyal-demokrasinin ele alınışı alanında geçmişten kalma derin köklere de sahiptir. SDP, ‘70’li yıllarda Türkiye devrimci hareketinde CHP’nin yaygın biçimde “faşizmin koltuk değneği” olarak değerlendirildiği bir dönemde bu aynı partiyle ilgili kaba hayaller besleyen bir grupsal kökenden gelmektedir. Onun önceli durumundaki hareket (Kurtuluş) bu konuda dönemin devrimci akımlarından çok başta TKP olmak üzere dönemin revizyonist akımlarına yakındı. CHP ile ittifak politikası reformist TKP için temel önemde bir politikaydı, “ulusal demokratik cephe”nin esası bu ittifaka yönelikti ve bu politika dönemin devrimci hareketi içinde yankısını Kurtuluş şahsında buluyordu. Bu, Kurtuluş’un dönemin revizyonist-reformist hareketiyle ideolojik yakınlığının tek alanı da değildi. Tersine buradaki ideolojik zaafiyet belirgin biçimde genel bir nitelik taşımakta, tüm temel sorunlar üzerinden kendisini bir biçimde göstermekteydi. Eski TKP’li Veysi Sarısözen’in eski Kurtuluşçularla birlikte günümüz SDP’sinde buluşması bu açıdan rastlantı da değildir. Geçmişteki ideolojik ve duygusal yakınlığın günümüze sembolik bir uzantısı sayılmalıdır bu.

Buradan bakıldığında “Zeytin Dalı” politikasına bu denli rahat bir uyumu basitçe Kürt hareketine uyum ihtiyacının ifadesi saymak, SDP gerçeğinin özünü gözden kaçırmak olur, buna ilişkin düşüncemizi yineliyoruz. Unutmamak gerekir ki SDP eski Kurtuluş bile değil, fakat onun 12 Eylül yenilgisi ve ‘89 çöküşünün sarsıntısı altında devrimcilikten tümden kopmuş liberal bir kalıntısıdır yalnızca. Düzen solu bu partinin geldiği gelenek için geçmişten beri(58)zaten potansiyel bir müttefikti, kendisinin de tümden düzenin icazet alanına kaydığı bir dönemde bu haydi haydi böyledir. Meselenin asıl özü budur. Dolayısıyla liberal sol çizgiye kaymış Kürt hareketi SDP için bu tür politikaların nedeni değil, fakat olsa olsa Kürt sorununun sağladığı duygusal zemin sayesinde bir tür manevi kalkanıdır. Nitekim gerçekte 25 yılı bulan tasfiyeci çürümenin vardığı son aşamadan başka bir şey olmayan burjuva parlamentarizminin bütün bir kabalığı da Kürt halkıyla birlikte hareket etme demagojik duygusal söylemi içinde mazur gösterilmeye, enternasyonalizmin bir gereği olarak yutturulmaya çalışılmıyor mu?


Yüklə 1,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   127




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin