H. Fırat (Not 1: Parentez içindeki rakamlar kitabın orjinal sayfa numarasıdır. Sayfa numaraları o sayfanın sonunu işaretler)



Yüklə 1,69 Mb.
səhifə12/127
tarix15.05.2018
ölçüsü1,69 Mb.
#50469
növüYazı
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   127

Şurası çok açık: Yıllardan bu yana Kürt sorununda takındıkları milliyetçi tutumlar nedeniyle, CHP ve benzeri partilerin, bugünkü aşamada Kürt demokratik hareketiyle bir ittifaka girmeleri mümkün olamaz. Buna karşılık, bu partilerin tabanında yeni bir oluşumun umut yaratması şu etkene bağlıdır: Kendi arasında, her biri kendi bağımsız parti ve örgütünü koruyan sosyalist hareketin (SDP, ÖDP, EMEP, ESP v.b.) federal bir parti içinde birleşmesi, bu federal partinin de, bir bakıma Kürt demokratik hareketinin cephesi niteliği taşıyan Demokratik Toplum Partisi ile konfederal bir parti çatısı altında ittifak içine girmesi...

Böyle bir durumun gerçekleşmesi halinde, solun iktidar adayı olmasını gönülden isteyen ve lider sultasından bunalan sosyal demokrat çevreler, bir çırpıda Kürt hareketiyle doğrudan ittifaka girmeyi göze alamasalar bile, bu ittifakı sağlayan geniş sosyalist birliğin federal partisiyle işbirliğine yönelebilirler.

Türkiye’ye özgü ‘Zeytindalı’ koalisyonunun belki de en mümkün formu böyledir.

Düşünelim: Bir an için böyle bir koalisyonun kurulduğunu ve AKP ürkekliğinden bıkmış demokrat İslamcı çevrelerin bu koalisyonla parlamento içinde işbirliğine yöneldiğini ve ordu da içinde, Türkiye’deki tüm kurumları TBMM’nin denetimine almak üzere harekete geçtiğini farzedelim...

Ne olurdu? Siz yanıtı düşüne durun. Ben size ‘seçimlerin eli kulağında’ diyeyim.

Veysi Sarısözen (Ülkede Özgür Gündem, 17 Haziran ’06)(46)

****************************************************

-II-

Ölü doğmuş politikanın aydınlattığı gerçekler

Abdullah Öcalan’ın seçimlere yönelik politikası beklenebileceği gibi PKK-DTP çizgisindeki Kürt hareketinde genel bir kabul gördü ve bazı tartışmaları da birlikte getirdi. Reformist solun bazı kesimleri bu tartışmaya politikanın Türkiye versiyonuna ilişkin düşünceleriyle katılırlarken öteki bazıları tartışmaya henüz açıktan katılmış değiller. Şimdilik bu cüretli önerinin kendileri için yarattığı sıkıntıları daha dolaylı bir biçimde ortaya koymak yoluna gidiyorlar.


Fakat bir noktadan itibaren bu tartışmaya onlar da açıktan katılmak zorundadırlar. Girmiş bulundukları burjuva parlamentarizmi çizgisinde bu politika kendilerini dolaysız bir biçimde ilgilendirmektedir, dolayısıyla ondan uzak durma ya da onu sessizlikle geçiştirme olanakları yoktur. Onlarda parlamenter hevesleri bu denli depreştiren ve giderek yeni bir siyasal kimlik haline getiren tam da Kürt hareketinin parlamenter güce de kanalize edilebilen kitle desteği olduğuna göre, yalnızca bundan dolayı bile sonuçta Kürt hareketinden gelen “Zeytin Dalı” önerisi ve “yerli Prodi” arayışı üzerine açık bir tutum belirlemek zorundadırlar.(47)

Zeytin Dalı”ın işaret ettiği kimlik

Bir önceki bölümde genel çizgileriyle gerekçelendirmeye çalışmıştık; “Zeytin Dalı” önerisi ve “yerli Prodi” arayışı, temel önemde bir politika sorunudur. Öylesine ki, salt bu politikadan hareketle onu ortaya atanların siyasal konumu ve kimliği hakkında bir fikir edinmeniz olanaklıdır. Bu politikanın işaret ettiği konum ve kimliğin en ayırdedici özelliklerinden biri düzen içi bir anayasal muhalefet çizgisi, bir ötekisi parlamenter başarıya endekslenmiş siyaset anlayışıdır. Ve dikkate değer bir biçimde, bu ikisi birarada halihazırda reformist solun da ortak paydasını oluşturmaktadır.

Bu bize politikanın sahibi Abdullah Öcalan liderliğindeki Kürt hareketinin yeni konum ve kimliği hakkında da dolaysız bir fikir vermektedir. Kürt hareketi için bu konum ve kimliğin belirsiz ya da tartışmalı bir yanı kalmamıştır. İmralı sonrası değişimin Kürt hareketinde yarattığı sindirilmiş yeni konum ve kimlik gerçekte tamı tamına budur. Atgözlüğü takmış bazıları hala da “Kürdistan devrimi” üzerine güzellemelerini sürdürüp bunu müzmin kuyrukçu çizginin mazereti olarak kullanmaya çalışsalar da, günümüzün PKK-DTP çizgisindeki Kürt hareketi gerçekte dört dörtlük bir sosyal-demokrat hareket konumundadır. Ezilen ulus hareketi olması onun özgün yanını oluşturmaktadır, fakat bu benimsenen yeni dünya görüşü ve felsefenin özünü değiştirmemektedir. Topluma, sınıflara, sınıf mücadelesine, devlete, demokrasiye, dünya sistemine, uluslararası ilişkilere bakış üzerinden, özetle tüm temel önemde toplumsal ve siyasal sorunların ele alınışı üzerinden yansıyan, sosyal-demokrat bir dünya görüşüdür. “Zeytin Dalı” önerisi ve “yerli Prodi” arayışının Kürt hareketinin genelinde bu denli kolay kabul görmesinin gerisinde de, benimsenmiş ve sindirilmiş bu yeni kimlik vardır. Tüm sorun resmi düzen siyasetinin bu yeni kimliği kendi legalitesi içine almasında zorlanmasından çıkmaktadır. Bu zorlanmanın gerisinde ise, uzun onyılların inkarcılığından ve özel olarak da son 20 yılın kirli savaş döneminden beslenen aşırı(48)gerici-şoven birikimin yanısıra, bölgesel bir karakteri olan ve çözümü bölge çapında gündemde bulunan Kürt sorununun dizginlenmesi kolay olmayan potansiyel dinamiklerinden duyulan yerinde korkular vardır. Kürt sorunu bölgesel değil de salt Türkiye’ye özgü bir sorun olsaydı, bu denli ılımlı ve uyumlu bir çizgiye kaymış bir Kürt hareketi ile ilişkilerin seyri büyük ölçüde başka olabilirdi. (Şu son dönemde yeniden sıklıkla tekrarlanan İspanya örneğinin Türkiye’den temel önemde bir farkı tam da buradadır.)

Bu aynı gerçeklik “Zeytin Dalı” politikası ve “yerli Prodi” arayışının da Türkiye gibi bir ülkede daha baştan ölü doğması anlamına gelmektedir. “Zeytin Dalı” İtalya’daki biçimiyle tüm ılımlı sol ya da sosyal-demokrat partilerin seçim başarısına endeksli bir politikanın adıdır. Fakat İtalya’nın bir Kürt sorunu, dolayısıyla bu sorunun inkarcı-şoven bir çizgide şekillendirdiği bizdeki türden sözümona sol ya da sosyal-demokrat partileri yoktur. Orada sözkonusu olan toplumsal ve siyasal sorunlara ilişkin olarak ılımlı reformlar (neo-liberal politikaların egemenliği nedeniyle bunlar gerçekte lafta kalsa da) çizgisine dayalı bir ortak payda ekseninde kurulan bir seçim ittifakıdır. Bizde ise halen siyaset sahnesi bu tür sorunlar üzerinden değil, rejimin yüzyüze bulunduğu temel soranlar üzerinden, özellikle de Kürt sorunu üzerinden şekillenmekte, gerçek saflar buna göre oluşmaktadır. CHP ve DSP’yi MHP ile, şoven-inkarcı devlet solunu faşist akımla buluşturan tam da budur.


Yüklə 1,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   ...   127




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin