H. Fırat (Not 1: Parentez içindeki rakamlar kitabın orjinal sayfa numarasıdır. Sayfa numaraları o sayfanın sonunu işaretler)


Libaral sol ve ulusal sorunda liberal çizgi



Yüklə 1,69 Mb.
səhifə20/127
tarix15.05.2018
ölçüsü1,69 Mb.
#50469
növüYazı
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   127

Libaral sol ve ulusal sorunda liberal çizgi

Kürt sorunu ve hareketiyle ilişkiler bakımından Türkiye’nin reformist solu iki ana küme oluşturmaktadır. İrili ufaklı grupları bir(71)yana bırakarak solda adı öne çıkmış gruplar üzerinden bakıldığında, bu kümelerden ilkini ÖDP ve TKP, ötekini EMEP ve SDP oluşturmaktadır. İlk kümeyi oluşturanlar Kürt hareketiyle araya belirgin bir mesafe koymaktadırlar. Liberal sol akımlar olarak elbette bunu devrimci ilkeler ve çizgi nedeniyle değil, fakat temelde topluma egemen şovenizmin kendine özgü birer sol yankısı olarak yapmaktadırlar.

ÖDP’de bu gizlenemeyen, zaman zaman da gizlenmesine gerek bile duyulmayan bir kabalıkta yapılmaktadır. Yakın zamanda solda seçim ittifakları üzerine verdiği bir demeçte ÖDP Genel Başkanı bunu her zamankinden daha kaba bir biçimde açığa vurmuş, Kürt hareketinin “terör ve bölücülük” kaynağı olduğu imasında bulunmuştur. (“Bölge’de silahların susmadığı bir dönemden geçiyoruz. Bu ortamda yapılacak güç birliği çağrılarını ben gerçekçi bulmuyorum. Olası seçimlerde böyle bir ittifakın tartışılması için öncelikle Kürt muhalefeti taleplerini sadece kültürel haklar, kimlik, özgürlük ve demokrasiye indirgemelidir. Türkiye’nin demokratikleşmesini hedeflemelidir. Bunun için de Bölge’deki gerilimin düşmesi gerekiyor. Bu olmadan böylesi bir ittifak arayışı gerçekçi değildir. “ (Solda ittifak arayışları, Özgür Gündem, 3 Temmuz 2006)

ÖDP’den farklı olarak TKP, izlediği sosyal-şoven çizgiyi marksist ilkelerle örtmeye, böylece daha incelikli biçimler içinde sunmaya çalışmaktadır. Başından itibaren reformist bir konumda bulunan, daha sonraları 28 Şubat’ın dümen suyunda politika yapmaya yönelen ve gelinen yerde “ulusal sol”un sol versiyonu olan “yurtsever cephe”ler kuran TKP’nin Kürt sorunu karşısındaki tavrı özünde ÖDP ile aynı çizgidedir.

Bu iki reformist partiden farklı olarak öteki kümeyi oluşturan EMEP ve SDP, Kürt sorunu karşısında belli bir hassasiyet göstererek, bunu Kürt hareketi ile yakın ilişkilerde somutlamaktadırlar. Egemen ulus şovenizminin ağır bir atmosfer oluşturduğu ve kudurgan bir fiili saldırganlığa dönüşebildiği bir toplumda, bu iki partinin Kürt sorunundaki bu hassasiyeti kuşkusuz bir anlam taşımakta, bu sorun çerçevesinde onları ilk kümeyi oluşturanlardan ayırmaktadır. Fakat izledikleri genel çizginin mantığı ve bu mantık içerisinde Kürt sorununun ele alınışı, özünde ÖDP ve TKP’den farklı değildir. Fark, Kürt sorununu ele alıştan çok bugünkü Kürt hareketiyle ilişkilerde kendini göstermektedir.

Bunu görebilmek için EMEP ile ÖDP’nin Kürt sorununu ele alışını karşılaştırmak yeterlidir. Hala da sosyalizm söylemi kulla(72)nan liberal sol bir parti olarak ÖDP’nin Kürtlerin kimlik ve kültürel haklarının tanınmasına gerçekte bir itirazı yoktur. Fakat gerçekte EMEP’in de Kürt sorununda bunu aşan herhangi bir tutumu, programı ve politikası yoktur. İmralı’yla birlikte Kürt hareketi istemlerini zaten bu sınırlara indirgemiştir ve dikkate değer bir tutumla EMEP’in Kürt hareketiyle yakın ilişkileri de bu noktadan itibaren gelişmiştir. Bugünkü EMEP’in bugünkü ÖDP’den temel farkı, Kürt hareketinin mevcut silahlı mücadelesini meşru sayması ve silahların bırakılmasını Türk devletinin belli adımlar atması koşuluna bağlamasıdır. Sorunun temel siyasal kapsamı, tam özgürlük ve her alanda tam eşitlik, her ikisi tarafından da es geçilmektedir. EMEP’in bu konuda, ulusal sorunda, ÖDP ile aynı kaba liberal platformda buluştuğu gerçeğini gizleyen etken, Kürt hareketi ile kurduğu ilişkilerdir. Burada unutulmaması gereken temel önemde nokta, bu ulusal liberal programın İmralı’dan beri artık bizzat PKK tarafından ortaya konulmuş ve tüm liberal sol adına da meşrulaştırılmış olması gerçeğidir. Önemle yineliyoruz; bu çerçevede farklılık, izlenen program ve politikanın özünde ve kapsamında değil, fakat yalnızca Kürt hareketi ile ilişkiler alanındadır.

Bunun en dolaysız kanıtını, ÖDP Genel Başkanı’nın sosyal şoven demecine yönelttiği öfkeli eleştiri ile bizzat EMEP’li Mustafa Yalçıner ortaya koymaktadır. Hayri Kozanoğlu’nun

öncelikle Kürt muhalefeti taleplerini sadece kültürel haklar, kimlik, özgürlük ve demokrasiye indirgemelidir” şeklindeki sözlerini yerinde bir tutumla “gericilik” olarak niteleyen Mustafa Yalçıner sözlerini şöyle sürdürmektedir: “Kürtlerin talepleri zaten, onun 'indirgemeliler' dediği noktada değil mi? Kürtler, Türkiye'nin demokratikleşmesini hedeflediklerini bar bar bağırmıyorlar mı? Kürtlerin neden taleplerini daha da geriye çekmeleri istenir?” (Yine birlik üzerine, Özgür Gündem, ‘04 Temmuz ‘06)

Kaba ve dayatmacı şoven bir tutuma yönelen öfkeli tepkisiyle övgüye değer olan bu sözler, gerçekte kişiler planında Kozanoğlu ile Yalçıner arasındaki, partiler planında ÖDP ile EMEP arasındaki(73)ulusal program ortaklığını ortaya koyuyor. Mustafa Yalçıner Hayri Kozanoğlu'nun gerici-şoven tutumunun karşısına Kürt ulusunun temel ulusal siyasal haklarını savunarak değil fakat istenenin zaten halihazırdaki durum olduğu söylemiyle çıkıyor. Bu bir rastlantı da değil. EMEP yöneticilerinin hangi söylemine bakarsanız bakın, Kürtlerin hak ve özgürlükleri adına savunulanlar Kürt hareketinin İmralı’dan beri “indirgediği” o sınırlı kültürel haklar sınırlarını hiçbir biçimde aşmıyor. Marksist ulusal sorun programı, ezen ve ezilen ulus arasında başta devlet ve siyaset alanı olmak üzere her alanda tam hak eşitliğine dayanır. Kürt hareketinin bilinen sürecin ve koşulların bir sonucu olarak kendi ulusal programını salt “kültürel haklar”a “indirgemiş” olmasının arkasına sığınarak marksist ulusal programın gereklerini gözardı etmek, küçük-burjuva kurnazlığı yüklü bir liberal tutumdur.

Bu tutum salt EMEP’in değil, EMEP’ten ESP’ye tüm kuyrukçu akımların temel önemde bir tutarsızlığını da ortaya koymaktadır. Marksist ya da sosyalist olmak iddiasındaki hiçbir akım, ezilen ulusun iradesine saygı adı altında kendi ulusal sorun programını ve politikasını ezilen ulusun belli bir andaki eğilimine ya da onu kontrol altında tutan ulusal hareketin çizgisine indirgemez. Ezilen ulusla ve ona önderlik eden hareketle ilişkisini hiçbir biçimde buradan kurmaz. Marksist devrimci sınıf partisinin her konuda olduğu gibi ulusal sorunda da kendi bağımsız bayrağı, programı ve politikası vardır. Ezilen ulusun şu veya bu evredeki eğilimlerine ya da tercihlerine olduğu kadar ona yön veren parti ya da akımlarla ilişkilerine de buradan, kendi bağımsız ulusal programı ve politikası üzerinden bakar. Kuyrukçuluğu müzmin bir kimlik haline getirmiş bulunan akımlar kümesi, bağımsız devrimci sınıf çizgisi ile liberal kuyrukçuluk arasındaki bu temel ilkesel farkı anlayamamakta ya da anlamazlıktan gelmekte, ezilen ulusun iradesine ve tercihlerine saygı adı altında, burjuva liberal çizgideki Kürt hareketinin kuyruğunda sürüklenmektedir. EMEP gibileri için, kısaca değinmiş bulunduğumuz nedenlerle, gerçekte bu incelmiş bir sosyal şo(74)venizmi örten bilinçli bir tutumun yansımasıdır. Türk şovenizminin toplumda oluşturduğu bugünkü ağır atmosfer olmasaydı, gerçekte ÖDP de bugünkü EMEP ile aynı tutum içerisinde olur, onun bugün durduğu yerde durmakta bir sakınca görmezdi. ESP gibileri içinse sorun bu açıdan elbette daha farklıdır, fakat yaratmakta olduğu akibet bugünkü EMEP’ten farklı olmayacaktır...(75)


Yüklə 1,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   16   17   18   19   20   21   22   23   ...   127




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin