H. Fırat (Not 1: Parentez içindeki rakamlar kitabın orjinal sayfa numarasıdır. Sayfa numaraları o sayfanın sonunu işaretler)



Yüklə 1,69 Mb.
səhifə62/127
tarix15.05.2018
ölçüsü1,69 Mb.
#50469
növüYazı
1   ...   58   59   60   61   62   63   64   65   ...   127

Burada, devrimin ve karşı-devrimin temel toplumsal güçleri, startejik bir karşıtlık içinde sınıflandırılmış ve tanımlanmış bulunuyor. Güncel sorunlar üzerine bir gazete makalesiyle değil de(211)temel önemde bir program metniyle yüzyüze olduğumuza göre, buradaki “çelişmelerin keskinliği” ifadesini de, nesnel karakteriyle uzlaşmaz nitelikte çelişmeler olarak anlamak durumundayız. İlgili program maddesinin toplamında, devrimin sosyo-ekonomik ve sosyo-politik temellerini ve dinamiklerini tanımlamak sözkonusu olduğuna göre, bu nokta zaten yeterince açık olmalıdır. Bu böyleyse eğer, bu durumda karşımıza, teorik anlamı ve pratik sonuçları bakımından son derece önemli ve birbiriyle bağlantılı iki soru birden çıkmaktadır.

Bir; devrim ile karşı-devrim cephesini sınıfsal açıdan tanımlayan bir programatik ifadede, işçi sınıfı ve diğer emekçiler ile “Kürt ulusu” aynı devrim cephesi içinde tanımlanabilir mi ve tanımlanırsa bu ne anlama gelir? Ve iki, “Kürt ulusu”yla “gerici egemen sınıflar ve onları destekleyen emperyalistler arasındaki çelişmeler” uzlaşmaz karakterde midir? Bu iki sorunun yanıtını kısaca irdelemek, ulusal sorunun küçük-burjuva demokratizmi tarafından algılanışına olduğu kadar, bu algılamanın kuyrukçu sürüklenişteki payına da önemli açıklıklar getirecektir.

Ezilen ulus milliyetçiliğinin liberal argümanlarına destek

Ulus, objektif bir tarihsel kategoridir; ayrımsız olarak tüm sınıfları kapsar. Sınıfsal açıdan ezen ya da ezilen, sömüren ya da sömürülen konumda olsun, tüm sınıflar aynı ulus kategorisi içinde yer alırlar. Sınıfsal konum kadar sınıfsal tercihler de, örneğin sınıf çıkarları gereği ulusa ihanet etmiş olmak, nesnel bir konum ve ilişki olan ulusal mensubiyeti değiştirmez. Bu konumdaki sınıf ya da sınıflar (örneğin geçen yüzyılın sömürge ve yarı-sömürgelerinde tipik olan egemen sınıf bloku, işbirlikçi komprador burjuvazi ve toprak ağaları ittifakı) da ulusun bir parçasıdırlar. Ulusa ihanet etmiş olmaları, ulusal kurtuluş hareketi karşısında emperyalizmin ve sömürgeciliğin yanında ve hizmetinde hareket etmeleri, onların(212)ulusun bir parçası olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Bu konum ve tutumuyla onlar, ulusun ihanet içindeki sınıflarıdır yalnızca.

Bütün bunlar bilimsel temellere dayalı marksist ulus teorisinin alfabesidir.

Peki bu böyleyse eğer, adına ne derse denilsin sonuçta temel bir devrim adımını tanımlayan bir devrimci parti programında, işçi sınıfı ve diğer emekçiler ile bir “ulus”, somutta bir bütün olarak “Kürt ulusu” nasıl oluyor da aynı devrim cephesinin temel sınıfsal-toplumsal güçleri olarak yan yana konabiliyor, aynı devrimci stratejik safın içinde tanımlanabiliyor? “Kürt ulusu”nun bir bütün olarak devrim safında tanımlanması ve “gerici egemen sınıflar ve onları destekleyen emperyalistler” olarak tanımlanan karşı-devrim cephesinin karşısına konulması, nasıl bir bakış açısının ürünü olabilir? Kürt büyük burjuvazisi, toprak ağaları ve aşiret reisleri, tanımda stratejik bir devrim aşaması sözkonusu olduğuna göre, artı Kürt orta burjuvazisi, devrimci sınıflar mıdır? Bu soruları sormuş olmak bile durumun tüm saçmalığını bütün açıklığı ile gözler önüne sermeye yetiyor. Ulusal sorunda sınıf işbirliğine dayalı liberal kuyrukçu çizginin bir rastlantı olmadığını, onun parti programında bile kendine temel bir yer bulduğunu daha burada bütün açıklığı ile görmekteyiz.

Bu liberal tanımlamadan hareketle formüle ettiğimiz temel sorulardan ikincisine geçiyoruz.

Ulus nesnel bir kategori olduğuna göre, onun tüm temel ulusal haklarından yoksun bırakılması, daha somut olarak, ulusal ezilmişlik ve hak yoksunluğu, kuşkusuz sonuçta ulusun tüm sınıf ve tabakalarını kapsar. Dilinden, kültüründen, kimliğinden yoksun bırakılmak, bu yoksun bırakılmak üzerinden itilip kakılmak, baskıların, yasaklamaların ve asimilasyonun hedefi haline gelmek, ezilen ulusun tüm sınıf ve tabakalarını bir biçimde keser. Ama ilkin, bunun her sınıf üzerindeki etkisi ve her bir sınıfın bundan etkilenme biçimi; ve ikinci olarak, her bir sınıf için bu ezilmişliğin anlamı ve önemi, yanısıra her bir sınıfın buna karşı tutumu ve tepkisi, hiçbir(213)biçimde aynı değildir ve olamaz. Ulusal ezilmişlik ve hak yoksunluğu ulusun tümü için genel bir durum olsa da, bunun etkileri ve etkime biçimleri, sınıfsal çıkar ve konumlar için anlamı ve sonuçları, verili toplumsal koşullara ve ilişkilere de sıkı sıkıya bağlı olarak, ezilen ulusun farklı sınıfları için temelden farklıdır.

Burada, ezilen ulus burjuva ve küçük-burjuva milliyetçiliğinin her zaman karartmaya çalıştığı, temel önemde bir toplumsal olgu sözkonusudur. Bu olgu, ezilen ulus milliyetçiliğinin “ulusal haklar uğruna mücadele” temelinde “ulusal birlik” liberal formülünün tüm dayanaksızlığını gözler önüne sermektedir. Eğer siz ezilen ulusu bir bütün olarak kurulu düzenle çelişme içinde göstermek liberal saçmalığına düşerseniz, böylece ezilen ulus burjuva ve küçük-burjuva milliyetçiliğinin ulusal liberal argümanlarına da kendi cephenizden destek vermiş olursunuz.

Ulusal bakımdan eziliyor olmak sınıfsal bakımdan eziliyor olmaktan temelden ve kategorik olarak farklıdır. Sınıf ya da sınıflar, ulusal açıdan ezilen ulusun mensubu oldukları halde, sınıfsal açıdan egemen sınıfın ve onun düzeninin ayrılmaz bir parçası olabilirler. Bunun ne anlama geldiğini uzun boylu izaha kalkışmak gereksizdir. Zira konumuzu oluşturan Kürt ulusal sorununun sınıf gerçekleri, üstelik uzun yıllar şiddetli mücadelelere konu olan ulusal uyanış üzerinden, tüm açıklığı ile gözlerimizin önünde durmaktadır.

Cumhuriyet döneminin ilk Kürt isyanlarının bastırılmasının ardından Kürt büyük burjuvazisi, büyük toprak sahipleri ve aşiret reisleri için “ulusal ihanet” artık değişmez sınıfsal tutum ve çizgi haline geldi. Son yirmi yılın olayları bunu mücadelenin tüm sıcaklığı ve seyri içinde bütün çıplaklığı ile ayrıca gösterdi. “Kürt ulusu”nun bu kesimi, sınıf olarak ve elbette temel sınıfsal çıkarları gereği, ulusal harekete karşı “gerici egemen sınıflar ve onları destekleyen emperyalistler”in yanında yer aldı. Yanında yer aldı demek bile zayıf kalıyor, zira zaten bu cephenin organik bileşeni durumundaydı. Bu nedenle kendi sınıfsal safında yer aldı demek(214)daha doğru olur. Bu böyle olduğuna göre, kalkıp üstelik bir program maddesi olarak, “Kürt ulusu”yla “gerici egemen sınıflar ve onları destekleyen emperyalistler arasında” uzlaşmaz karakterde çelişmelerden söz etmek işi tam bir saçmalığa vardırmaktır.


Yüklə 1,69 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   58   59   60   61   62   63   64   65   ...   127




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin