Sevginin giysisinin aşağıdaki toza kadar ulaşan bir eteği vardır-
Caddelerin ve dar sokakların kirliliğine ulaşır
Ve ulaşabildiği için ulaşması gerekir.
Dağda dinlenmeye cesaret etmez, aşağıdaki vadiye inmesi gerekir.
Çünkü başarısızlığa uğramış yaşamların ateşlerini yakıncaya kadar
Düşünceleri rahat bulamayacaktır.
27 Ocak
“Fırsatı değerlendirin.” (Efesliler 5:16)
Dünya insanlarının, işlerine artan bir alerji duyar hale geldikleri bir zamanda, Hıristiyanların, geçen her anı değerlendirmeleri gerekir. Zaman harcamak bir günahtır.
Her çağdan yükselen sesler, gayretli çalışmanın önemine tanıklık ederler. Kurtarıcının Kendisi şöyle dedi: “Beni gönderenin işlerini vakit daha gündüz iken yapmalıyız. Gece geliyor, o zaman kimse çalışamaz.” (Yuhanna9:4)
Thomas a Kempis şöyle yazmıştı: “Asla aylak ya da işsiz olmayın; her zaman okuyun, yazın ya da dua edin ya da düşünün ya da herkesin iyiliği için yararlı bir işte çalışın.”
Tanrı Sözü’nü yorumlayan biri olarak başarısının sırrı sorulduğu zaman, G.Campbell Morgan şöyle dedi: “Çalışın – çok çalışın- ve tekrar söylüyorum, çalışın!”
Rab İsa dünyaya geldiği zaman, O’nun bir marangoz olarak çalıştığını hiç bir zaman unutmamalıyız. O, yaşamının en büyük zamanını Nasıra’daki bir dükkanda geçirdi.
Pavlus, çadır yapıyordu. Kendisi bu işi hizmetinin önemli bir kısmı olarak gördü.
Çalışmanın, günahının girişinin bir sonucu olduğunu düşünmek bir hatadır. Günah girmeden önce, Adem bahçeye bakması ve onu koruması için bahçeye yerleştirildi (Yaratılış 2:15). Lanet, çalışmaya eşlik edecek olan zahmet ve ter ile ilgili idi (Yaratılış 3:19). Cennette bile çalışacağız, çünkü “kulları O’na tapınacak” (Vahiy 22:3).
Çalışmak bir berekettir. Çalışmak aracılığı ile yaratıcılık ihtiyacımızı tatmin etmiş oluruz. Zihin ve beden, biz gayret ile çalıştığımız zaman en iyi şekilde işlevlerini yerine getirirler. Yararlı bir şey ile meşgul olduğumuz zaman, günahtan daha iyi korunmanın tadını çıkartırız, çünkü “Şeytan her zaman aylak ellere yapacakları kötü bir iş verir.” (I.Watts) Thomas Watson ise şöyle demiştir: “aylaklık, şeytanı ayartma konusunda harekete geçirir.” Dürüst, gayretli ve sadık çalışma Hıristiyan tanıklığımızın önemli bir parçasıdır. Ve çalışmamızın sonuçları bizim daha uzun yaşamamızı sağlayabilirler. Biri bu konuda şöyle demiştir: “Herkes kendisine, bedeni mezarda yatarken yararlı bazı meşguliyetler sağlama konusunda borçludur.” Ve William James şöyle demiştir: “Bir yaşamın en iyi kullanılma şekli, onu yaşamından daha çok dayanan bir şey için harcamaktır.”
28 Ocak
“O’na güvenen acele etmez.” (Yeşaya 28:16)
Sesten hızlı yolculuklar yapılan ve son süratle yürütülen bir haberleşme çağında, parolası telaş olan bir kültür içinde telaş sözcüğünün Tanrı tarafından Kutsal Kitap’ta olumlu bir anlam ile ender olarak kullanıldığını öğrenmek bizi şaşırtır. Telaş sözcüğü Kutsal Kitap’ta ender olarak kullanılır diyorum, çünkü geri dönen kaybolan oğlu karşılamak için koşan bir babadan söz edilir; burada ifade edilmek istenen, Tanrının bağışlama konusunda acele ettiğidir. Ama genel olarak konuşulduğu zaman Tanrı, acele etmez.
Davut, “Kralın işi acele gerektirir” (1.samuel 21:8) dediği zaman, bir bahane ileri sürmek ile suçlu idi ve bizler Davut’un sözlerini oraya buraya heyecanla yaptığımız koşuşturmaları haklı çıkartmak için kullanamayız. Sade gerçek, metnimizde ifade edildiği gibi şöyledir: Eğer gerçekten Rabbe güveniyor isek, o zaman telaş içinde olmamamız gerekir. Görevimizin acilliğine çılgınca yapılan bir dünyasal aktivite yerine Kutsal ruh’ta sessiz bir yürüyüş ile daha iyi hizmet edebiliriz.
Evlenmek için acele eden bir delikanlıyı düşünelim. Eğer çabuk hareket etmez ise, evlenmek istediği kızın bir başkası ile evleneceği mantığı ile acele etmek istemektedir. Ama gerçek şudur ki, eğer Tanrı o kızı o delikanlı için istiyor ise, o kız ile hiç kimse evlenemez. Ama eğer o kız Tanrının seçtiği kız değil ise, delikanlı o zaman dersini zor yoldan öğrenecektir, “Acele ile evlen, acelesizce pişman ol.”
Bir başkası ise tam gün çalışmak için acele etmektedir. Dünyanın perişan olduğunu düşünür ve bekleyemez. İsa, Nasıra’da geçirdiği yılları sırasında böyle hareket etmedi. Tanrı O’nu hizmete çağırana kadar bekledi.
Kişisel olarak müjdeyi duyururken gereğinden fazla acele ederiz. İman ikrarlarını işitmek için öyle acele ederiz ki, meyve olgunlaşmadan onu dalından kopartmış gibi oluruz. Kutsal Ruh’a kişiyi günah konusunda tamamen ikna etmesi için izin verme konusunda başarısız oluruz. Bu tür bir yöntemin sonucu, sahte iman ikrarlarına ve insan enkazına neden olur. “dayanma gücünün ya da sabrın tam bir etkinliğe erişmesine izin vermemiz gerekir” (Yakup 1:4)
Yaşamlarımızın gerçek etkinliği kendimizin tayin ettiği görevlere çılgınlar gibi koşmak değildir; Rabbi sabırla beklemek aracılığı ile doğru olduğunu anladığımız Kutsal Ruh tarafından yönlendirilen eylemlerde bulunmamız yerinde olur.
29 Ocak
“Evet Baba, senin isteğin buydu.” (Matta 11:26)
Hemen hemen herkesin yaşamında asla kendisinin seçmemiş olduğu, kurtulmak istediği, ama yine de asla değiştirilemeyen şeyler vardır. Fiziksel noksanlıklar ya da normal olmayan gariplikler gibi. Ya da sorun kronik ve bizi rahat bırakmayan bir hastalık olabilir. Ya da davet edilmemiş bir misafir gibi rahatsız eden bir gerginlik ve duygusal bir düzensizlik söz konusu olabilir.
Eğer şöyle ya da böyle olsa idi diye hayal edilerek yenilgi içinde yaşanan öylesine çok yaşam vardır ki; keşke daha uzun boylu olsalardı, keşke daha güzel olsalardı, keşke farklı bir ailede, ırkta ya da hatta farklı bir cinsiyette doğmuş olsalardı, keşke atletizm dalında üstün olacak şekilde yaratılmış olsalardı. Keşke mükemmel bir sağlığa sahip olsalardı.
Bu kişilerin öğrenmeleri gereken ders, değiştirilemeyecek olanı kabul ettikleri zaman huzur bulacak olmalarıdır. Her ne isek, Tanrının lütfu sayesinde böyleyizdir. Tanrı yaşamlarımızı sınırsız sevgisi ve sınırsız bilgeliği ile planladı. Eğer biz de O’nun görebildiği gibi görebilse idik, o zaman biz de her şeyi tam olarak O’nun planladığı şekilde düzenlerdik. Bu nedenle, şöyle diyebilmemiz gerekir: “ böyle de olsa razıyız Baba, çünkü bu senin gözünde iyi olan idi.”
Ama bundan ilerde olan bir adım vardır. Bu şeyleri alçakgönüllü bir teslimiyet içinde kabul etmememiz gerekir. Bunlara bir sevgi Tanrısı tarafından izin verildiğini bildiğimiz zaman, onları bir övgü ve sevinç nedeni haline getirebiliriz. Pavlus, bedenindeki dikenin ondan uzaklaştırılması için üç kez dua etti. Rab, ona bu dikene katlanabilmesi için lütuf vaat ettiği zaman, elçi şöyle dedi: “Mesih’in gücü içimde bulunsun diye güçsüzlüklerim ile sevinerek daha çok övüneceğim” (2.Korintliler 12:9).
Yaşamda, görünürde bize karşıt durumlar içinde kaldığımızda sevinebildiğimiz ve onları Tanrıyı yüceltme araçları olarak kullandığımız zaman, bunun ruhsal olgunluk belirtilerinden biri olduğunu görürüz. Fanny Crosby bu dersi yaşamının erken döneminde öğrendi. Yalnızca sekiz yaşında olan bu gözleri görmeyen şair kız şu dizeleri yazdı:
Dostları ilə paylaş: |