SEPTİMİUS SEVERUS SURU
bak. SURLAR
SERAMİK
İstanbul'da Roma ve Bizans dönemlerindeki seramik üretimi hakkında bilgiler oldukça sınırlıdır. Roma dönemi seramikleri, pişmiş topraktan yapılmış, sırsız örneklerdir. Özellikle kırmızı renkli hamurun cinsi ve yüzeyinin açkılanması ile parlak bir görünüme sahiptir. Bu tür parçalar, İstanbul'da kazılar veya yüzey araştırmaları kapsamında çok sayıda ele geçmiştir. Ancak bu örneklerin İstanbul'da yapıldıklarını gösteren veriler bulunmamaktadır.
Bizans döneminde ise İstanbul'da sırlı ve sırsız seramik üretiminin olduğu bilinmektedir. Araştırmacılar, beyaz ve ince ha-murlu, zarif sgrafiatto (ince kazıma) ile bezenmiş günlük kullanım eşyalarının İstanbul'da üretildiğini kabul ederler. Bu parçaların örnekleri Arkeoloji Müzesi'nde ser-
Çinili Köşk'te bulunan çinilerden bir detay. M. Sözen, Arts in the Age of Sinan, ist, 1992
gilenmektedir. Aynı müzede sergilenen ve benzer örnekleri Dumbarton Oaks'ta da bulunan, Bizans dönemi duvar çinilerinin üretim yeri hakkında ise kesin bilgi bulunmamaktadır.
Osmanlı döneminde, İstanbul'da seramik üretimi çömlek (bak. çömlekçilik), çini ve porselen olarak üç tipte görülür. Osmanlı dönemi arşiv belgelerinde seramik ve değişik tip üretimleri için farklı bir terminoloji kullanılmaktadır. Osmanlıcaya Farsça kökenli olarak giren "çinî" sözcüğü, Osmanlı saray envanter kayıtlarında, narh defterlerinde ve arşiv belgelerinde önceleri sırlı günlük kullanım eşyalarım belirlemek için kullanılmıştır. Tabak, çanak, sahan, vazo, kupa, leğen, kâse gibi eşyalardan oluşan bu grup üretim daha sonraları Arapça kökenli "evani" sözcüğüyle tanımlanmıştır. Cami, saray, türbe vb yapılarda duvarları bezemek için kullanılan çinilere ise yine Farsça kökenli "kâşi" denmiştir. "Çini" ve "kâşi" deyimleri arasındaki ayrımın 15-16. yy belgelerinde daha çok olduğu, bu iki deyimin ise 17. yy'dan sonra karışık olarak kullanıldığı görülmektedir. Her iki tanımlama da özünde aynı tip üretimi belirler. Fayansta olduğu gibi hamur ve sır bütünleşerek camlaşmaz ama yüzey emiciliğini kaybeder. Ayrıca belgelerden porselen için "fağfur", seladon için ise "mertebâni" sözcüklerinin kullanıldığı belirlenmektedir.
İstanbul'da çömlekçilik en yoğun olarak Eyüp ve Göksu'da yapılmaktaydı. Porselen üretimi ise Yıldız Porselen Fabrika-sı'nın kurulması ile gündeme gelmiştir. İstanbul'daki çini üretiminin yerleri ise bazen kesin olarak belirlenebilmekte, bazen de sadece belgelere dayalı olarak ortaya çıkarılmaktadır.
İstanbul'da 15-16. yy'larda saray ve çevresi tarafından inşa ettirilen bazı yapıların duvar çinilerinin İstanbul'da üretildiği kabul edilmektedir. Bunun ilk örneğini ise Topkapı Sarayı içinde bulunan Çinili Köşk oluşturmaktadır. Çok renkli sır tekniği ve çini mozaik tekniklerinin beraber kullanılmasıyla oluşturulan bu duvar kaplamaların, II. Mehmed (Fatih) döneminde (1451-1481) İstanbul'a gelen bir grup Horasanlı usta tarafından yapıldıkları kabul edilmektedir. Bu ustaların atölyelerinin nerede olduğu henüz belirlenememiştir. Geçmiş uy-galamalara bakarak, üretimin, yapının yakınında bir yerde, inşaat süreci kapsamında gerçekleştirilmiş olabileceği de araştırmacılar tarafından kabul edilmektedir. Mahmud Paşa Külliyesi(->) içinde yer alan Mahmud Paşa Türbesi'nde de çini, mozaik tekniği görülmektedir. İstanbul'da sadece bu iki yapıda görülen uygulama, inşa tarihlerinin yakınlığı nedeniyle de aynı usta grubunun her iki yapıda da çalışmış olabileceğini düşündürmektedir.
İstanbul'da serbest olarak çalışan bu ustalardan başka arşiv belgeleri, saraya bağlı ehl-i hiref(-0 örgütü içinde cinicilerin de bulunduğunu kanıtlamaktadır. 1526 tarihli ehl-i hiref defterleri bu tarihte çini ustalarına ödenen para miktarlarını belirtir ve çini üretimi için gerekli malzeme alımın-
Ramazan Efendi Camii'nde bulunan
çinilerden bir detay.
M. Sözen, Arts in the Age of Sinan, ist, 1992
dan bahseder. Ayrıca, "kâşihane-i hassa", yani saray çini üretim atölyesinin onarımı için yapılan masraflar da bu defterlerde kayıtlıdır.
16. yy'da çini üretimine olan talebin artması, İznik atölyelerinin önemini gündeme getirmişti. Saraydaki üretimin bunu karşılayabileceği düşünülemezdi. Ancak, Süley-maniye Külliyesi(->) inşaat defterlerinde yer alan ısmarlama malzeme arasında, İstanbul kâşileri ayrı bir yer tutmaktadır. Bu tanımlama saraydaki bir üretimden çok, kent içinde var olabilecek başka bir üretime yönelik olmalıdır. 17. yy'da Eyüp bölgesinde beyaz hamurlu ve sırlı çini üretiminden söz eden Evliya Çelebi'nin verdi-ğei bilgiler de kent içinde serbest çalışan cinicilerin bulunduğunu göstermektedir.
18. yy'da İstanbul'da seramik üretimi Tekfur Sarayı'nda(-0 görülmektedir. Da mat İbrahim Paşa'nm geleneksel üretim leri canlandırma projesi kapsamında, İz nik'te kalan ustalar Tekfur Sarayı'na getir tilerek, burada bir çini üretim atölyesi kur durulmuştur. İznik motif ve kompozisyon larını ve İznik üretimini devam ettiren Tek fur Sarayı çinileri Hekimoğlu Ali Paşa Ca mii, Topkapı Sarayı, III. Ahmed Meydan Çeşmesi, Gezeri Kasım Paşa Camii, Ayasof-1 ya Kütüphanesi gibi birçok yapıyı beze mektedir. Ayrıca Tekfur Sarayı üretimi, Çarşamba'daki Mehmed Paşa Camii'nin pencere alınlığında olduğu gibi, restoras yon amacıyla da, kaybolmuş bir İznik çini si yerine kullanılmıştır. Tekfur Sarayı için de 1993-1994'te yapılan yüzey araştırmala rı kapsamında, sözü geçen fırınların yeri belirlenmiştir.
19. yy'da bir çini atölyesi de Paşabah- çe'de bulunmaktaydı. Eski şehreminlerden
18. •L.
Dostları ilə paylaş: |