Hldlniava V l h o n I n, I,1 V a hjhvi 3a I o I l n V 31 V h fi 11 fi



Yüklə 8,43 Mb.
səhifə922/980
tarix09.01.2022
ölçüsü8,43 Mb.
#92016
1   ...   918   919   920   921   922   923   924   925   ...   980
SERVET-İ FÜNUN EDEBİYATI

Batılılaşma hareketlerinin de etkisiyle oluşan yenilikçi edebiyat akımı (1896-1901). Bu akımın temsilcilerinin Servet-i Fü-wmw(-») dergisinde kümelenmeleri, ürünlerim bu dergide yayımlamaları, ortaya konan edebiyat anlayışının bu adla (derginin adıyla) anılmasına neden olmuştur. Ayrıca, Servet-i Fünun edebiyatının şair ve yazarları eserlerini "Edebiyat-ı Cedide Kütüphanesi" adı altında yayımladıkları için bu edebiyat akımına "Edebiyat-ı Cedide" adı da verilir.

Servet-i Fünun edebiyatının oluşumunda Tanzimat dönemi yazarlarından Recaizade Ekrem'in(->) düşünceleri etkili olmuştur. Kafiye konusuna yeni bir anlayış getiren Recaizade Ekrem 1895 başlarında Servet-i Fünun dergisinde yazmaya başlamıştı. 1896'da da derginin başına Tevfik Fikret getirildi. Bundan sonra Hüseyin Suat Yalçın (1867-1942), Cenab Şahabeddin (1870-1934), Ahmed Hikmet (Müftüoğlu) (1870-1927),HüseyinSiret (Özsever) (1872-1959), Hüseyin Cahit Yalçın(-0, Mehmed Rauf(-0 Ahmed Şuayib (1876-1910) şiir, eleştiri ve yazılarıyla dergide gözükmeye başladılar. Servet-i Fünun topluluğunun bu ilk üyelerine Süleyman Nesib (Süleyman-paşazade Sami) (1866-1917), Ali Ekrem (Bolayır) (1867-1937), H. Nazım (Ahmet Reşit Bey) (1870-1956), Faik Ali (Ozansoy) (1875-1950), Saffeti Ziya (1875-1929), Celal Sahir (Erozan) (1883-1935) katıldı. Daha önce Servet-i Fünun'da hikâyesi yayımlanan Halid Ziya UşaklıgiK-») bu yenilikçi topluluğa katıldıktan sonra Mai ve Siyah romanım yayımladı (1897).

Servet-i Fünun topluluğunun üyelerinin büyük çoğunluğu Tanzimat edebiyatının Türk edebiyatına getirdiği değişim içinde geliştiler. Tanzimat edebiyatının getirdiği yenilikleri Recaizade'nin etkisi ve öncülüğüyle daha ileri götürmek istediler. Bir bakıma Tanzimat edebiyatının yeniliklerini yeterli bulmadılar ve bu edebiyata bir tepki olarak ortaya çıktılar. Özellikle Fransa'da, 19. yy'ın ikinci yarısında oluşan edebiyat akım ve anlayışlarının etkisi altında kaldılar. Parnas (pamasse), simgecilik (sembolizm), gerçekçilik (realizm), doğalcılık (natüralizm) gibi bu akım ve anlayışlar Servet-i Fünuncularm hem dünya görüşlerini, hem edebiyat görüşlerini etkiledi. Özellikle de dil konusunda bu etki birtakım aşırılıklara yol açtı.

Edebiyat türleri arasında roman, hikâye, eleştiri, deneme gibi Batı edebiyatı türleri Servet-i Fünun döneminde daha yetkin biçime kavuştu. Şiirde ise Abdülhak Hâmit'in getirdiği yeniliği izleyerek ve geliştirerek Batı'daki şiir ve kafiye biçimlerini Türk şiirine getirdiler. Fiilsiz cümleler, dize ya da beyitle sınırlı olmayan, bir başka deyişle birkaç dize sürebilen cümleler, bağlaç ve ünlemlerin çokça kullanılması (ve, ile, ah, oh gibi) şiire anlatım bakımından getirilen yeniliklerdir. Servet-i Fünuncular şiir alanında başlangıçta Divan şiiri biçimlerinden yararlandılar. Daha sonra bu biçimleri Fransız şiiri biçimleriyle birleştirmeyi

denediler. Müstezattan serbest müstezata geçiş bunun en ilginç örneğidir. Aruz vezninin Türkçe ile uyum sağlaması da Servet-i Fünun edebiyatı döneminde oldu. Servet-i Fünuncular şiirde yeni kelimeler ve zincirleme tamlamalar kullanmalarına karşılık Osmanlıcanın yamsıra Türkçe'nin de şiir dili olabileceğini gündeme getirdiler.

Şiir konularında da değişiklikler oldu. Divan ve Tanzimat edebiyatı "güzel" olanı, güzelliği anlatmayı amaç edinmişti. Servet-i Fünun şiirinde "güzel" olmayan da şiire girdi. Bu akımın üyeleri genellikle top-lumsal-siyasal konulardan uzak durdular. Aşk, doğa, aile hayatı, günlük yaşayıştan sahneler bu anlayış içinde verildi. Tanzimat edebiyatının tersine soyut ve manevi dünyayı yansıttılar. "Güzel" olmayanın şiire girmesine karşılık incelikli, duygusal, dokunaklı, seçilmiş olmayanın şiire giremeyeceğini de verdikleri ürünlerle gösterdiler.

Servet-i Fünun şairleri şiirlerinde doğrudan İstanbul'dan çok az söz etmişlerdir. Oysa çoğunluğunun doğum yeri İstanbul'dur ve hayatlarını çoğunlukla İstanbul'da geçirmişlerdir. Bu topluluğun en önemli şairlerinden Tevfik Fikret'in şiirinde İstanbul genellikle tarihsel-toplumsal bir bakış açısıyla ve "suçlanarak" ele alınır. Bunun en belirgin örneği "Sis" şiiridir. Tevfik Fikret'in şiirinde İstanbul bunun dışında pek az vesileyle anılır. Cenab Şahabed-din'in, Hüseyin Siret'in, Hüseyin Suat'ın, Ali Ekrem'in, Süleyman Nazif in, Süleyman Nesib'in şiirlerinde İstanbul "sezilebilir" ama açık açık dile getirilmez. İstanbul'un kendine özgü yaşantısı ve kişileri soyutlanarak şiire girer. Dilenci, Köprü, kayıkçı gibi.

Hikayeci ve romancı olarak Servet-i Fünuncular, aynı topluluğun şairlerine göre daha gerçekçidirler. Eserlerinde doğrudan doğruya siyasal olaylara değinmezler. Toplumun belli kesimleri, aile ve kadm-erkek ilişkileri Servet-i Fünun yazarlarının ana konularıdır. Roman ve hikâyelerde mekân büyük bir çoğunlukla istanbul'dur: 19. yy sonu İstanbul'unun sur dışı semtleri (Beyoğlu gibi), sayfiye semtleri (Boğaz, Kadıköy yakası, Bakırköy gibi). Buna bağlı olarak hikâye ve romanların kahramanları da belirli çevrelerdendir.

Halid Ziya'nın Mai ve Siyah (1897) romanının kahramanı Ahmet Cemil, Tepeba-şı Bahçesi'nde Halic'i seyrederek hayatı konusunda düşler kurar. Romanda mekân istanbul (suriçi) yakasıdır. Ahmet Cemil, şair ve yazar olarak Babıâli ile ilgilidir. Aşk-ı Memnu (\9Qff) Beyoğlu, Boğaz, Ada gibi İstanbul semtlerinde geçer. Kırık Ha-yatlar'da (1924) istanbul'un birçok semti ve özellikle Erenköy söz konusudur. Halit Ziya'nın hikâyelerinin çoğunda İstanbul vardır: Tramvayda Gelirken, Güzel Arte-misiya, Büyükbaba, Bir Yazın Tarihi, Çetin Sevda, Küçük Hamal gibi.

Mehmed Rauf'un ünlü romanı Eylül (1901) Boğaz'da geçer. Öteki roman ve hikâyelerinde de mekân çoğunlukla Boğaz, Adalar, Beyoğlu ve istanbul'un öteki sayfiye semtleridir. Hüseyin Cahit'in Hayal İçinde (\9Ql~) adlı romanı İstanbul yakasın-

yoğlu eğlence dünyasını konu alan Hara-lambos Cankiyadis (1911) adlı bir de güldürüsü vardır. Hikâyeleri Bir Safha-i Kalb (1912), Hanım Mektupları (1913), Kadın Ruhu0.914~), Silinmiş Çehreler, Beliren Simalar (1924) adlı kitaplarda toplanmıştır. Servet-i Fünun topluluğu üyeleri, karşıtlarından gelen eleştiriler dışında, birbirlerine eleştiri yöneltmeye başladılar. Kendi içlerindeki anlaşmazlıklar zamanla çözülmelere neden oldu. Bu sırada Tevfik Fikret'in yönetimle ilgili bir sorun yüzünden 1901' de dergiden ayrılması, Hüseyin Cahit'in Fransızcadan çevirdiği "Edebiyat ve Hukuk" adlı yazı nedeniyle derginin 16 Ekim 1901'de kapatılması, topluluğun dağılma sürecini hızlandırdı. Dağılan topluluğun yazarları Servet-i Fünun anlayışını sürdürdüler. "Edebiyat-ı Cedide Kütüphanesi" adlı dizi ise topluluğun dağılmasıyla kesintiye uğradı. 1909-1912 yıllarında bu diziden yeniden kitap yayımlandı. Böylece dizideki kitapların sayısı 35'i buldu.

ERAY CANBERK


Yüklə 8,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   918   919   920   921   922   923   924   925   ...   980




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin