Hldlniava V l h o n I n, I,1 V a hjhvi 3a I o I l n V 31 V h fi 11 fi



Yüklə 8,43 Mb.
səhifə157/980
tarix09.01.2022
ölçüsü8,43 Mb.
#92016
1   ...   153   154   155   156   157   158   159   160   ...   980
NİZAM-I CEDİD

"Yeni düzen" anlamına gelen Nizam-ı Cedid, III. Selim döneminde (1789-1807) girişilen reform hareketlerine verilen addır. Dar anlamıyla Avrupai esaslarda kurulmaya çalışılan yeni orduyu, geniş anlamıyla da yeni bir siyasi ve idari düzeni ifade eder. III. Selim gerçekten de imparatorluğun çöküş nedenlerim tespit etmiş ve oldukça kapsamlı bir yenilenme düşünmüş, işe ordudan başlaması gerektiğine inanmıştı. Bunun nedeni istanbul'da artık iyice yozlaşarak esnaflıkla uğraşan ve devlet içinde devlet haline gelen yeniçerilerden kurtulmadıkça hiçbir ıslahatın yapılamayacağını görmüş olmasıydı. III. Selim'in diğer bir özelliği de açık fikirli bir padişah olan

babası III. Mustafa'nın(->) yanında nispeten serbest bir şekilde yetişmiş olması ve dünyadaki gelişmeleri kısmen de olsa izle-yebilmesiydi. Keza amcası I. Abdülha-mid(-0 de reformcu yanlan olan bir padişahtı.

III. Selim tahta çıkar çıkmaz devletin ve ülkenin durumunu bildiği için derhal çare aramaya girişti. Bu sıralarda Viyana'dan dönen Ebubekir Ratib Efendi'nin sefaretna-mesini okuduğu ve etkilendiği belirtilir. Ratib Efendi bu sefaretnamede Avusturyalıların yaptığı bazı reformlardan söz ediyor ve başarıların nedeni olarak itaatli bir ordu, dolu bir hazine, iyi memurlar, refahı artan bir halk ile ittifaklara dayanan uluslararası ilişkiler gerektiğini ifade ediyordu. Bundan sonra III. Selim devletin içinde bulunduğu durumu görüşmek üzere 16 Mayıs 1789'da Revan Köşkü'nde(-») bir meclis topladı. Burada İstanbul'da ve taşrada bulunan bazı devlet ricali ile görüşerek çözümler üretmeye çalıştı. Önemli devlet görevlilerini ıslahat işine katmasının bir nedeni de ulema-yeniçeri ittifakına karşı daha geniş bir cephe oluşturmaktı. 1792'de de devlet ricalinden ıslahat için layihalar istedi. 20 Türk (başta Sadrazam Koca Yusuf Paşa olmak üzere defterdar, çavuşbaşı, beylikçi, kethüda, tersane emini gibi görevliler, yanısıra Müverrih Enveri Bey) ve 2 de yabancı danışmanın (orduda görev yapan Fransız zabit Bertrano ile isveç Sefareti'nden d'Ohsson) verdikleri layihalarda iki temel görüşün şekillendiği ortaya çıkıyordu. Muhafazakâr ıslahatçı grup mevcut kurumların düzeltilmesiyle yetinme yanlısıydı. Değişimi savunan ikinci grup ise eski kurumların canlandırılmasının, bu başarılabilse bile fayda vermeyeceğini ve yeni kurumların oluşturulması gerektiğini savunuyordu. III. Selim de değişim yanlısı olmakla birlikte bunları hemen gerçekleştirebilecek güce sahip değildi. Bu bakımdan tedrici bir yol izlemeye karar verdi. Bu arada III. Selim savaş ve diplomasi sorunlarının yanısıra İstanbul ile ilgilenmek zorunluluğunu duymaktaydı.

Bu dönemde İstanbul'un nüfusu hızla çoğalmış, gerek bu nedenle, gerekse idari çürüme yüzünden asayiş ve pahalılık gibi problemleri alabildiğine artmıştı. Buna çözüm olarak III. Selim bir nezaretçi teşkilatı kurdu. Görevliler çarşı, dükkân, han, medrese, bekar odaları gibi yerleri dolaşarak taşradan gelenleri deftere geçirdiler. İşi gücü olup da kefil gösterebilenler İstanbul'da bırakıldı. Serseriler ve işsizler gümrük eminleri vasıtasıyla memleketlerine geri gönderildiler. Dönmelerim önlemek için de bu kontroller her altı ayda bir yenilenmekteydi. III. Selim ayrıca İstanbul'a büyük zarar veren yangınlara karşı tedbir aldırdı ve belli yerlere havuzlar inşa ederek yangın mücedelesinde su sorununa kısmi bir çözüm getirdi. III. Mustafa suyolcu, I. Abdülhamid ise softa kıyafetinde dolaşarak İstanbul'da teftişte bulunurlardı. III. Selim de humbaracı neferi kıyafetiyle gezip gördüğü birçok aksaklığı yazı ile sadaret kaymakamına bildiriyor ve

acil tedbir almasını istiyordu. Ama bunlar çoğu zaman çürümüş bürokrasiyi harekete geçirmeye yetmiyor, ılımlı ve iyi kalpli bir insan olarak tanınan III. Selim'in tehditleri yeterince etkili olmuyordu.

III. Selim İstanbul'daki büyük devlet memurlarına rica ediyor, yalvarıyor, bazen de tehdit ediyordu. Keza israfın yanısıra hediye ve rüşvetin kaldırılmasına çalışırken devlet ricalinin İrani ve Hintkâri kumaşlardan elbiseler yerine kendisinin kullandığı İstanbulkâri kumaştan elbiseler yaptırmalarına dair emirler vermiş ve bunların uygulanmasını titizlikle takip etmiştir. Gerçi bunlar biraz da işin göstermelik yanı olarak görülebilir ama yenilikçi bir padişahın ilgisiz görevliler arasında nasıl çırpındığının ibret verici örnekleridir.

III. Selim'in tutumuna diğer bir örnek de kötü giden savaşlar sonunda güçsüz .düşmüş orduya yardım için saraydaki altın ve gümüşün bir kısmını darphaneye yolla-tıp para bastırmasıydı. Tüm saray halkının kıymetli eşyasının bir kısmını hazineye hediye etmesi halka da örnek olmuş ve gerek İstanbul'da, gerekse de taşrada büyük bir bağış kampanyası açılarak toplanan paralar hazineye teslim edilmişti. Ardı arkası kesilmeyen yenilgiler askeri alanda reformu acil hale getirdi ve Nizam-ı Cedid birliklerinin kurulması kararlaştırıldı. Ancak bunun tepki doğuracağı peşinen bilindiğinden şöyle bir hikâyenin anlatılması yoluna gidilmişti. "Bir Rum beyzadesi Rusya çariçesinin sarayına iltica eder ve İstanbul'un kolayca fethedileceğini, bunun için İstanbul'un kuzeyindeki su bentlerinin zaptedilmesinin yeterli olacağını söyler. Türk askerleri ya İstanbul'da esnaflık ya da Anadolu'da çiftçilik yaptıkları için toparlanmaları için iki ay geçecektir." Sek-banbaşı bunu anlatarak su bentleri civarında top, cephane ve mühimmat bulundurulacağını ve yarım saat içinde harbe hazır olacak talimli askere ihtiyaç olduğunu belirtince, "32 çeşit esnaflıkla" uğraşan yeniçeriler hemen buna itiraz etmişlerdi. Boş

yere ikna gayreti sarf edildikten sonra yeniçerilerin ileri gelenleri son sözlerini söylediler: "Talim dediğin bir sıkı hizmettir. Bizi sefere gönderirlerse elimizdeki tüfengi atarız, dal kılıç olup Moskof ordusunu birbirine katarız. Allahu taala ocağımıza ağa efendimize zeval vermesin, ulufe aldıkta zevkimize bakarız." Bu tartışmanın faydası oldu ve yeniçeriler Levent Çiftliği'nde (ilk başta ürkütmemek için Bostancı Tü-fenkçisi adı verilmişti) kurulan Nizam-ı Cedid kışlasına hemen ses çıkaramadılar. Bu kışlada 1602 mevcutlu bir örnek birlik yetiştirilecek, ayrıca Anadolu'da da diğer birlikler hazırlanarak devlet ilk planda 15.000 kişilik doğru dürüst bir orduya sahip olacaktı. III. Selim'in sık sık Levent Kışlası'na gelip birlikleri denetlediği bilinmektedir. Bunlara ek olarak topçu sınıfı her biri 10'ar toplu 25 ortaya çıkarılacak ve 10'ar havanlı 5 humbaracı ortası da kurulacaktı. III. Selim bu arada donanmayı da ihmal etmedi. Çocukluk arkadaşı Hüseyin Paşa'yı kaptan-ı deryalığa getirdi. Tersane yeniden düzenlendi. Babasının açtığı Mü-hendishane-i Bahri-i Hümayun'u(-t) geliştirirken 1795'te ilk teknik okul olarak Mühendishane-i Berri-i Hümayun'u(->) kurdu. Ordu ve donanmanın bütün bu masraflarını karşılamak üzere de "irad-ı ce-did" adlı bağımsız bir hazine oluşturma yoluna gitti. İçki, tütün vergileri ve bazı diğer gelirler buna tahsis edildi.

Anadolu'da yeni birlikler kurulurken, Rumeli'de ayanlar o kadar güçlülerdi ki buralarda Nizam-ı Cedid birliği kurulmasına teşebbüs dahi edilemedi. İlk kurulan birlikler bir süre sonra Mısır seferinde kullanıldı ve bunların Akkâ Kalesi önlerindeki muharebelerde başarılı oldukları görüldü. Daha sonra kötü giden Rus savaşlarında kullanılmak üzere bunlar Kadı Ab-durrahman Paşa komutasında Rumeli'ye gönderilmek istendi. Ne var ki yeniçeriler bu olayı bir tehdit olarak gördüler ve Rumeli ayanları ile birleşerek bir ittifak oluşturdular.




Yüklə 8,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   153   154   155   156   157   158   159   160   ...   980




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin