MUZIKA-I HÜMAYUN
Mehterhane'nin(->) yerine kurulan Osmanlı saray bandosu ile başka bandolara icracı yetiştiren, bunun yamsıra geleneksel musikiyi de öğreten okul.
III. Selim döneminde (1789-1807) oluşturulan Nizam-ı Cedid ordusu için bir boru-trampet takımı kurulmuştu. II. Mahmud 1826'da Yeniçeri Ocağı ile birlikte Mehter-hane'yi de kaldırdıktan hemen sonra çıkardığı fermanla örgütlenen Âsâkir-i Mansu-re-i Muhammediye(->) için de böyle bir boru-trampet takımı oluşturuldu. Kurulan bandonun başına, süvari borazını Vaybe-lim Ahmed Ağa ile Trampetçi Ahmed Usta getirildi. Kurulması amaçlanan bandonun yeterli bir eğitim görmesi için daha deneyimli eğiticilere gereksinim duyulunca, o sırada İstanbul'da bulunan Fransız uyruklu Mösyö Manguel bando şefi olarak atandı. 1827-1828 arasında bu görevi üstlenen Manguel'in yönetiminde beklenen sonuç alınamayınca, II. Mahmud o dönemde Avrupa'da müzik alanında en ön sırada yer aldığı düşünülen İtalya'dan öğretmen getirmek için, Sardunya'nın İstanbul elçisi
Muzıka-i Hümayun şeflerinden Ahmed
Necib Paşa.
P. Tuğlacı, Mehterhane1 den Bando'ya, îst., 1986
Marki Grappallo'ya başvurdu. Bu iş için uygun görülen Giuseppe Donizetti(->) İstanbul'a çağrılarak 1828'de "Muzıka-i Hümayun Ustâkârı" unvanı ile göreve başlatıldı.
1831'de II. Mahmud, Mustafa Reşid Bey (Paşa) ve Serasker Hüsrev Paşa'mn önerisiyle yeni oluşturulan askerlik örgütüne subay yetiştirmek için kurulan Mekteb-i Ulûm-ı Harbiye'nin (Harp Okulu) yamsıra, yeniden örgütlenen ordudaki bandoların çekirdeğini oluşturacak Muzıka-i Hümayun topluluğu ile bandolar için "muzıka-cı" yetiştirmek üzere bir de Muzıka-i Hümayun Mektebi kurulmasına karar verdi. 1834'te Maçka'da bir Muzıka-i Hümayun Mektebi açıldı. Böylece bir tür konservatu-var oluşturulmuş oldu. Burada bir yandan da musiki dersleri veriliyor, Enderun ağalarının yamsıra, padişahın hizmetinde bulunacak hademeler yetiştiriliyor, Osmanlıca, din ve toplum bilgileri ile Arapça ve Farsça dersleri de veriliyordu.
Muzıka-i Hümayun'da temel bölümler olarak bando ile orkestra oluşturuldu. Bir süre sonra fasıl heyeti ve müezzinan bölümünün kurulmasıyla Türk musikisine de yer verildi. Müezzinan bölümündeki müezzinler, fasıl heyetine katılmak üzere yetiştirilmiş, usul ve makam bilen hanendelerdi. Fasıl bölümü de daha sonra, "fasl-ı atik" ve "fasl-ı cedid" diye ikiye ayrıldı. Fasl-ı atik fasıl heyeti türündeydi; geleneksel Türk musikisi örneklerini seslendiriyor, geleneksel çalgılar kullanıyordu. İsmail Dede, Dellâlzade İsmail Efendi, Haşim Bey, Rifat Bey, Hacı Arif Bey, Lâtif Ağa, İsmail Hakkı Bey, Şekerci Cemil Bey gibi önemli Türk musikisi bestecileri fasl-ı atik bölümünde çalıştılar, bazıları bu bölümde yetiştiler.
İsmail Dede, zaman zaman Donizetti ile bir araya geliyor ve Batı müziğinden renk-, ler taşıyan eserler de besteliyordu (kâr-ı nev ve vals ritmindeki "yine Gülnihal" şarkısı gibi). Fasl-ı atikin öbür Türk musikisi bestecileri zamanın yeniliklerinden esinlenen eserler vermiş olmakla birlikte, klasik görenekten ayrılmadılar.
Fasl-ı cedidi, Santuri Miralay Hilmi Bey (Zeki Üngör'ün büyükbabası) Binbaşı Pazı Osman Bey ve basçı Binbaşı Faik Bey ("Hamidiye", "Mecidiye" ve "Mesudiye" marşlarının bestecisi) kurdular. Fasl-ı ce-didde Türk çalgılarıyla birlikte bazı Batı çalgıları da kullanılıyor, gerektiğinde Batı müziği de çalınıyor ve bu topluluk bir şef tarafından yönetiliyordu. Burada Batı'nın majör-minör dizelerine yakın makamlarda bestelenmiş Türk musikisi parçalan armonize edilerek seslendiriliyordu. Fasl-ı cedid, padişahın isteğiyle sarayda, şehzade konaklarında ve İstanbul'a geldiği sıralarda hıdivin konağında dinletiler sunuyordu. Müezzinlerin özel görevleri, saraydaki dinsel törenlerde, özellikle de cuma ve bayram selamlıklarında, ayrıca beş vakit namazlarda nöbet almaktı.
II. Abdülhamid döneminde (1876-1909), Muzıka-i Hümayun'un bando, orkestra, fasıl heyeti ve müezzinandan oluşan temel kollarına yeni şubeler eklendi. Bunlar ope-
Dostları ilə paylaş: |