Hldlniava V l h o n I n, I,1 V a hjhvi 3a I o I l n V 31 V h fi 11 fi



Yüklə 8,43 Mb.
səhifə208/980
tarix09.01.2022
ölçüsü8,43 Mb.
#92016
1   ...   204   205   206   207   208   209   210   211   ...   980
OKÇULAR TEKKESİ

Haliç kıyısından başlayarak Kasımpaşa semtini sınırlandıran, Okmeydanı adı verilen geniş arazi dahilinde Hasköy sırtında yaptırılmış bir nevi spor ocağının idari binasıdır. Atıcılar Tekkesi, Okmeydanı Tekkesi ve Tekke-i Tirendezan gibi adlar da almıştır.

Klasik anlamda bir tarikat tekkesi değilse de, şeyhinin oluşu ve devamlı tekkede ikamet etmesi ve mensuplarından başkasına yasak oluşuyla aynı tarikat tekkesi gibi haürlanılmıştır. Ok atıştan esnasında tekkedeki gündelik hayatlarında ve mensup-

Okçular Tekkesi'nin minaresi ve duvar

kalıntıları.

Encümen Arşivi, 1949

larının sohbetlerinde aynı tarikatlardaki gibi sık sık esma tabir edilen ortak kelimelerin tekraren söylenilmesi, binanın mimari teşekkülünün de diğer tekke mimarilerine benzemesinden tekke niteliği resmiyet kazanmıştır. Tekkede kullanılan kelimeler sadece bu tekkenin usulü gibi kaydedilmiştir. Bunlar "La ilahe illallah", "Ya Mu-hammed", "Barek Allah", "Ya Hak", "Ya Hay", "Şaniallah", "Hu", "Maşallah", "Ya Allah", "Bismillah", "Allahuekber", "Fatiha" ve "Eyvallah"tır. Bunlar tekke mensuplarının nişan taşlarına dahi yansımıştır.

Tekke Fatih Vakfı'nın arazisinde II. Ba-yezid'in (hd 1481-1512) emri ile İskender Paşa (ö. 1515) tarafından yaptırılmıştır. Zamanla harap olan tekke l639'da Silahdar Mustafa Paşa tarafından tekrar yenilenmiş daha sonra 1770'te III. Mustafa (hd 1757-1774) tekkeye kagir bir minare ilave etmiştir. Son olarak II. Mahmud (hd 1808-1839) 1832'de bu spor ocağını tamamen yenilet-tirmiştir.

Okçular


Tekkesi'nin

Keramet Nigâr

ve Metin Nigâr

tarafından

yapılmış bir

restitüsyon

denemesi.

E. Nedret işli arşivi

Tekke duvarlarla çevrili geniş bir avlu ortasında iki katlı ve cami ile bitişik ahşap tek çatı altında ve iki kapılı olarak tasarlanmıştır. Avluya ihata eden duvarların kuzeydoğu köşesinde tekkeden ayrı haremliğe sahip bir Hünkâr Köşkü ve bunun güneye ve batıya uzanan duvarları boyunca peykeli hizmetkâr odaları yer almıştır. Tekke, mescit mekânına bitişik bir büyük meydan odası ile bir paşa odası ve şeyh odası olarak dört hacimden ibaretti. Meydan odasının üç tarafı erkân minderleri ile çevrilmiş, duvarlarda pencere aralarında ahşap dolaplıklar, bunların da üzerinde tepe pencereleri ve raflar yer almıştır. Dolaplara kemankeşlikle ilgili kitaplar ve emirnameler ile Okmeydanı'na ait kayıt defterleri konulurdu. Duvarlarda ok kuburları, yaylar ve kemanlar ile okçulukla ilgili hatlar asılırdı. Paşa odası devlet ricalinden olan okçulara mahsus idi. Şeyh odası Okmeydanı şeyhinin şahsi çalışma odası idi. Tekke dahilinde kıyafet beyaz olarak tespit edilmişti. Okmeydanı şeyhi yaz kış devamlı burada oturur, okçular haricinde kimseyi tekkeye almazdı. Tekke dahilinde bir mutfak, iki kuyu, bir methal ve iki sofa mevcuttu.

Kuruluşundan 19. yy'ın başlarına kadar tespit edilebilen şeyh silsilesi şöyledir; l- Amasyalı Hattat Şeyh Hamdullah, 2-Kemankeş Uncu Suca, 3- Rahikî Ali Ağa, 4-Kaddî İbrahim Efendi, 5- Kâtip Ahmed Efendi, 6- İsmail Çelebi Efendi, 7- Seyyid Mustafa Efendi, 8- Nazifî Mustafa Ağa, 9-Binyüzcü Hafız Efendi, 10- Cabizâde İbrahim Efendi, 11- Boldanî İbrahim Efendi, 12- Mustafa Efendi.

Günümüzde kaidesi ve yarım gövdesi kalmış minare ile gecekondu istilasında olan Okçular Tekkesi'nin arsası mülkiyet yönünden halen Fatih Vakfı'ndandır. Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, II, 18; Evliya, Seyahatname, I; S. K. İrtem, Türk Kemankeşleri, ist., 1939; 1. F. Ayanoğlu, Ok Meydanı ve Okçuluk Tarihi, Ankara, ty.

H. NECDET İŞLİ

OKÇULUK

Ok Türklerin savaşta silahlan, okçuluk da barışta en büyük sporlarıydı.

Türk boylan dört yana dağılırken ok ve yayı da beraberlerinde götürdüler. Osma-noğulları da fethettikleri her diyarda bir Okmeydanı kurdular. Fetihten sonra İstanbul'da da bir Okmeydanı(->) kuruldu. Meydanın sınırlandırılması işine Akşem-seddin(-0 nezaret etmiş, sınır taşlarının dikilmesi işiyle de Faik Paşa ile Midillili Da-vud Subaşı meşgul olmuşlardı.

II. Bayezid döneminde (1481-1512) burada bir de Okçular Tekkesi(->) yapılmıştı. Tekkede, toplantı ve idman salonlarının yanısıra hocalar için özel daireler, kemankeş denilen okçulara ücretsiz yemek dağıtan bir aşevi ve okçular şeyhi için özel bir daire bulunuyordu. Okçuluk burada gerçek bir spor dalı halinde büyük bir gelişme gösterirken kemankeşler bu meydanda yay gerip ok savurmuşlardı. Meydanın da, tekkenin de kendine özgü birtakım töreleri, kuralları vardı. Yarışmalar hakkındaki en ince ayrıntılardan, kemankeşlerin yemekhanede sofraya nasıl bir sırayla oturacaklarına kadar her şey bir bir belirlenmişti.

1683-1691 arasında hazırlanıp Okçular Emiri Abdullah Efendi tarafından kaleme alınan ve 41 ünlü kemankeş tarafından da incelenip müzakere edildikten sonra imzalanan ve II. Süleyman (hd 1687-1691) tarafından da onaylanan Tezkire-i Rumat (Atıcılar Tezkiresi) bu tekkenin ve meydanın törelerini, kurallarını anlatır. Padişah dahi buraya ok atmaya geldiğinde bu kurallara uymak zorundaydı. En büyük kemankeşler de, padişahlar da bu yasaya her zaman büyük bir saygı göstermişlerdi.

Okmeydanı'nda pazartesi ve perşembe günleri atış yapılır; pazar ve çarşamba günleri istirahat ile geçer, diğer günlerde de çalışmalar olurdu. Bu program asla değişmemiş ve kimselerce değiştirilmemişti. Okmeydam'nın sınırlarına en ufak tecavüz büyük suç kabul edilirdi. Bu sınırların içinde bir suyolunun açılmasına, bir bahçe parçası yapılmasına, hattâ bir mezar kazılmasına dahi müsamaha ve müsaade edilmezdi. Bu alana yapılan en ufak tecavüz Galata kadısı tarafından şiddetle cezalandırılırdı.

Okmeydanı'na yay gerip ok savurmak için "kabze" alınması şarttı. Kabze, okçunun lisansıydı. Okçular Tekkesi'nden kabze alabilmek için en az 900 gez (594 m) mesafeye ok düşürmek gerekliydi. Bu meydanda, "gez" tabir edilen ve bugünün ölçüsüyle 66 cm'ye tekabül eden bir sistem kullanılırdı. 66 cm bir ok boyu idi. 900 gez mesafeye ok savurmamış kemankeşlere, hattâ padişahlara dahi Okçular Tekkesi tarafından "kabze" verilmezdi. Kabze-si bulunmayan bir kimse, kim olursa olsun burada yarışmalara katılması bir yana talim dahi yapamazdı.

Türk okçuluğunda uzun mesafe atışları olan "menzil", hedefe atışlar olan "puta" ve nihayet kalın hedefleri okla delme becerisine dayanan "zarp" olmak üzere üç

tür ok atışı yer alır. Menzil atışları çeşitli rüzgâr istikametlerine göre yapılırdı. En uzak mesafeye ok düşüren bir kemankeşin adına mermerden "menzil taşı", puta atışlarda büyük başarı sağlayan okçuların adına da yine mermerden "nişan taşı" dikilirdi. Meydanın dört yanında pek çok sayıda ve her biri birer hat ve sanat eseri menzil ve nişan taşlan bulunmaktaydı. Ayrıca tekke binasının hemen karşısında mermer kaplama nefis bir açık hava minberi vardı. Meydanın bir köşesinde ve Okçular Tekkesi yakınında ünlü kemankeşlerin gömüldükleri bir okçular mezarlığı mevcuttu. Ayrıca meydanın Halic'e bakan bölümünde bir gülistan olarak tanzim edilmiş bahçeler yer almaktaydı. Kasımpaşa' dan Okmeydanı'na gelenler önce bu bahçede dinlenirler, sonra meydana çıkarlardı. Bu bahçelik alan "Çıksalın" adıyla anılırdı. Karayoluyla ulaşım hayli güç olduğundan, Okmeydanı'na giriş kapısı Kasımpaşa'dan idi. Buradaki iskele de "Hasbah-çe İskelesi" adıyla anılırdı. Hasbahçe'de sonraları inşa edilen padişaha ait Aynalıka-vak Kasn(-») da meydanın müştemilatından sayılırdı.

Büyük bir okçuluk meraklısı olan II. Bayezid'in(->) ülkedeki ok ve yay imal eden ünlü ustaları İstanbul'a getirip bir çarşıda topladığı da bilinir. Bu çarşının bulunduğu Bayezid Camii'nin önündeki cadde bu nedenle bugün de "Okçularbaşı Caddesi" adını taşır. Okmeydanı'nda 1.000 gez (660 m) üzerinde ok savuran 22 ünlü kemankeşin arasında II. Mahmud'un 1.225 gez (808,50 m) mesafeye ok savurmakla 17. sırayı alması da dikkati çeker. Bu konuda rekor ise 1.281 gez (845,66 m) ile Tozkoparan Ahmed Ağa'ya(->) ait bulunmaktadır.

Ateşli silahların bulunmasıyla okçuluk önemli bir darbe yedi. Ancak bu kez de ateşli silahlarla yapılan atışlarda elde edilen başarıların nişan taşlarıyla değerlendirildiği görüldü (bak. nişan taşları).

Zamanla unutulan okçuluk sporunun yeniden ihyası konusunda 1937'de, Atatürk'ün direktifiyle "Milli sporumuz okçu-

Mustafa Kâni'nin Telhis-i Resailü 'r-Rumat adlı kitabında yay yapımını gösteren çizimler. Nuri Akbayar koleksiyonu

Geleneksel okçuluğun son temsilcilerinden Necmeddin Okyay. Cengiz Kahraman arşivi

luğun canlandırılması, gelişmesi ve eski şöhretine yeniden sahip olabilmesi" için ük adım atıldı. Bu ilk adımda eski ünlü kemankeşlerin soyundan gelme ve ok sporuyla ilgilenen İbrahim Özok ve Bahir Özok kardeşlerle Vakkas Okatan ve Necmeddin Okyay(->), Hafız Kemal Gürses ve Halim Baki Kunter'in büyük payları oldu. Beyoğlu Halkevi bünyesi içinde kurulan "Ok Spor Kurumu" büyük bir müze ve kütüphane meydana getirdiği gibi gençler arasında da yaygın bir çalışma gösterdi. Ancak Atatürk'ün vefatından hemen sonra, tepeden inme bir emirle bu kurum kapatıldı. Müzesi ve kütüphanesi sokağa atıldı.

1951'de bu kez dönemin cumhurbaşkanı Celal Bayar'ın emriyle, Bahir Özok'un oğlu Fazıl Özok, okçuluk sporumuzu ihya ile görevlendirildi. Subay olan Fazıl Özok, Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü çatısı altında okçuluğun ihyasıyla görevli olarak çalışmaya başladı. Bu çalışma olumlu sonuçlar verdi.

1951'de Okçuluk Federasyonu kuruldu. Okçuluk sporu canlandı. Bugün de okçuluk, modern yaylarla yapılan çalışmalarla uluslararası kurallara uygun olarak sürmektedir. Erkek ve bayan Türk okçuları uluslararası alanlarda da başarılar elde etmektedirler.

Bibi. 1. F. Ayanoğlu, Ok Meydanı ve Okçuluk Tarihi, Ankara, ty; H. B. Kunter, Eski Türk Sporları üzerine Araştırmalar, ist., 1938; S. K. îrtem, Türk Kemankeşleri, ist, 1939; Mustafa Kani, Telhis-i Resailü'r-Rumat, İst., 1847. CEM ATABEYOĞLU


Yüklə 8,43 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   204   205   206   207   208   209   210   211   ...   980




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin