ÖMER (Âşık)
(l 7. yy'ın ilk yansı, ?-1707'den sonra, ?) Âşık.
18. yy'ın ilk çeyreğine kadar yaşamış olması muhtemel olan Âşık Ömer'in memleketi de tartışmalıdır. Aydınlı bir aileden geldiği, Konya'nın Hadim tlçesi'ne bağlı Gözleve (yeni adı Korualan) Köyü'nden olduğu ya- da Kırım'daki Gözleve'de doğup Osmanlı ülkesinin çeşitli yerlerinde yaşadığı ileri sürülmüştür.
Âşık Ömer şiire yeni başladığı yıllarda Adlî mahlasını kullanmış, daha sonra Derviş Nihânî mahlasıyla da şiirler söylemiştir. Cönk ve mecmualara kaydedilen "Ömer" ve "Âşık Ömer" mahlaslı şiirlerin tamamının kendisine ait olmadığı, aynı mahlasla şiirler söyleyen 10 kadar şair daha olduğu ileri sürülmüştür. Buna karşılık bugün elde bulunan 1.200 kadar şiiriyle ve yazmalarda kalmış şiirleriyle en verimli âşık olma özelliğini de taşımaktadır.
Âşık Ömer, düzenli bir öğrenim gör-mese de Divan şairlerini okuyup anlayacak ve bu yolda eserler verecek kadar klasik kültüre vâkıf bir âşıktır. Divan-ı Ha-fız-ı Şirazî'yi, Bostan'ı ve Mesnevi'ji okuduğu; az da olsa Arapça bildiği kendi sözlerinden anlaşılmaktadır.
Âşıkların 16. yy'dan itibaren aruz ölçüsüne, Osmanlıca kelime ve tamlamalara ilgi duymalarıyla başlayan Divan şiiri etkisi Âşık Ömer'den itibaren yaygınlık kazanmış, her iki şiir tarzının halk zevkiyle yoğrulmasından oluşan ve 20. yy'ın başlarına kadar devam eden yeni bir anlayışın doğmasına yol açmıştır.
IV. Mehmed, II. Süleyman, II. Ahmed, II. Mustafa ve III. Ahmed dönemlerinde yaşamış ve Yeniçeri Ocağı'na mensup ol-
düğü için orduyla birlikte birçok yeri dolaşmış, bu yıllarda yapılan bazı savaşlar üstüne şiirler söylemiştir. Uzun yıllar süren gezip dolaşmaların uzunca bir dönemini, büyük bir ihtimalle yaşlılık yıllarım istanbul'da geçiren, Fuzulî, Nef î gibi Divan şairlerinden; Kuloğlu, Kâtîbî, Kayıkçı Kul Mustafa, Bursalı Halil ve Yazıcı gibi âşıklardan etkilenen Âşık Ömer; Âşık Hasan, Âhû, Siyâhî, Aşkî ve Sevdâyî gibi âşıkları etkilemiştir. Aynı zamanda ünlü bir nakkaş ve şair olan Levnî de âşık tarzı şiirlerinde Âşık Ömer'den etkilenmiş ve ünlü âşığın portresini bu etkinin sonucunda yapmış olmalıdır.
Tanbura çalmadaki üstatlığı, istanbul'da bulunduğu yıllarda âşık kahvelerini ve meyhaneleri dolaşarak kendini kabul ettirdiği hattâ Fener'de bir Yahudi meyhanesinde ünlü âşık Gevherî ile bir araya gelerek karşılıklı şiirler söylediği ve bu şiirlerin orada bulunan kâtipler tarafından zaptedildiği eski kaynaklardan bugüne aktarılan bilgilerdir. Aşıkları ve âşık edebiyatını hor gören Sünbülzade Vehbî, Ziya Paşa ve Muallim Naci gibi şairler tarafından alay konusu edilmesi âşıkların piri olarak büyük ün kazanmasından dolayıdır.
Kendi besteleri yanında başkaları tarafından şarkı ve ilahi formlarında bestelenip okunan eserleri, ününün tekke muhitlerine kadar yayılmasına yol açmış; iki şiiri 18. yy'da Uşşakî tarikatına mensup Salâhî tarafından şerh edilmiştir.
Âşıklar arasında, şiirleri ilk kez "divan" adıyla bir araya toplanan şair özelliğini kazanan Âşık Ömer, heceden çok aruz ölçüsünü kullanmıştır. Ancak hece ile söylediği ve koşma, türkmani, deyiş, semai, varsağı, destan, tekerleme gibi başlıklarla eski cönk ve mecmualara kaydedilen şiirleri âşıklık sanatının en güzel örneklerindendir. Yer yer ölçü ve söyleyiş bozuklukları görülse de aruzla söylediği şiirler
Divan-ı Âşık Ömer'in son sayfası: "Âşık Ömer'in Yemiş Iskelesi'ndeki türbesidir"
M. Sabrı Koz
arasında da âşıklarca yakalanabilen güzellikteki örnekler az değildir.
Âşıkların belli bir konu, olay ya da yer ve kişi üzerine söyledikleri şiirlerde ve özellikle destanlarda sanat güçlerine göre, genel kalıplardan uzaklaşmaları onların diğer jişıklar arasında sivrilmelerine yol açar. Âşık Ömer'in destanları da geleneksel kalıpların dışına çıkan örneklerdir.
Bunlar arasındaki 59 dörtlüktük "Şa-irname", birçok Divan şairinin ve âşığın kimlikleri ya da sanatları hakkında aydınlatıcı bilgiler ihtiva eder. 170'e yakın şair adı bulunan bu destana, özellikle âşıklarla ilgili mısralarda yer alan bilgiler, ilk elden kaynak olma özelliği kazandırmaktadır. Bu yüzden 17. yy'dan başlayarak günümüz âşıklarına kadar çok sayıda şairna-me söylenilmesi Âşık Ömer'in bu destanı sayesinde olmuştur.
istanbul üzerine en eski destanı da Âşık Ömer söylemiştir. Divan tarzı şiirleri arasında da İstanbul'un semtlerinden söz eden örnekler varsa da 17 dörtlükten oluşan "istanbul Destanı" Ahır Kapısı'ndan başlayarak Çatladıkapı, Kumkapı, Yeni-kapı, Langa Kapısı, Davutpaşa, Samatya, Narlıkapı, Yedikule, Silivri Kapısı, Mevlevihane Kapısı, Top Kapısı, Edirne Kapısı, Eğrikapı, Ayvansaray, Balat, Fener, Petro-kuyusu, Yenikapı, Aya Kapısı, Cibali, Un-kapanı, Ayazma Kapısı, Odun Kapısı, Zindan Kapısı, Baba Cafer Zindanı, Yenicami, Bahçe Kapısı, Yalı Köşkü, Topkapı, Üsküdar, Kanlıca gibi çoğu istanbul'u çevreleyen kara ve deniz surlarındaki kapılar olmak üzere bazı semtleri ve yapıları özellikleriyle söz konusu eder.
Şiirlerinin derlendiği Divan'ın birçok yazma nüshası vardır. Hüseyin Ayvansa-rayî(->) tarafından düzenlenen 1782 tarihli nüsha en zengin olanıdır. 19. yy boyunca resimli ve taşbasması halk kitabı olarak birçok kez basılan ve çok az şiir ihtiva eden nüshalarından bazılarında Âşık Ömer'in Yemişiskelesi'nde olduğu rivayet edilen türbesinin nahif resmi de vardır.
S. N. Ergun'un hayatı ve sanatıyla ilgili bir incelemeyle yayımladığı Âşık Ömer (1936) adlı eser bugüne kadar yayımlanmış en büyük çalışmadır. Ş. Elçin'in, âşığın Kırımlı olduğunu ileri süren kaynakları Türkiye'de ilk kez değerlendirip ortaya koyduğu Âşık Ömer (1987) adlı el kitabı da seçme şiirler ihtiva etmektedir.
Bibi. Osmanlı Müellifleri, II, 312; Köprülüzade Mehmed Fuad, "Âşık Ömer'e Ait Bazı Notlar", Hayat Mecmuası, S. 24 (1927); M. F. Köprülü, Türk Sazşairleri, II, Ankara, 1962, s. 251-314; N. Yüngül, "Âşık Ömer'in Neşredilmemiş Şiirleri", HBH, S. 96 (Ekim 1939); Ahmet Tal'at (Onay), Çankırı Şairleri, I-II, Çankırı, 1931-1932; S. N. Ergun, Âşık Ömer Hayatı ve Şiirleri, İst., (1936); K. Akça, "17'inci Asır Saz Şairlerinden Gezlevili Âşık Ömer", Folklor Postası, c. IKS. 3.(Aralık 1944), s..9-10, 17; C. Öz-telli, "Âşık Ömer Hakkında Üç Yeni Vesika", TPA, S. 21 (1951); ay, "Ömer (Âşık)", TA, XXVI, 257; G. Kut-T. Kut, "Ayvansarayî Hafız Hüseyin b. İsmail ve Eserleri", TD, S. 33 (1982), s. 401-439; Ş.. Elçin, Âşık Ömer, Ankara, 1987; ay, "Âşık Ömer'in Şâirnâmesi", Halk Edebiyatı Araştırmaları, I, Ankara, 1988, s. 319-334; .A. Karahan, "Âşık Ömer", DİA, IV, 1.
M. SABRİ KOZ
Ömer Vasfi'nin celi sülüs istifli levhası, 1924. U. Derman, Türk Hat Sanatının Şaheserleri, ist., 1982
Dostları ilə paylaş: |