PİYALE PAŞA KÜLLİYESİ
kaynaştırılmış kalın payelere intikal eder. Kıble duvarına gömülü olan payeler içeri doğru pek az çıkıntı yapmakta, bunların gerisinde, cephede çıkıntı teşkil eden payandalar bulunmaktadır. Yukarı doğru hafifçe daralan bu payandalar, kubbeleri taşıyan kemerlerin üzengi hattından itibaren, çokgen gövdeli ve soğan kubbeli ağırlık kuleleri ile taçlandırılmıştır.
Doğu, batı ve kuzey duvarındaki payandalar ise bütünüyle iç mekâna taşmakta, payelerin arasında kalan girintiler, batı ve doğu duvarlarında iki katlı mahfiller şeklinde değerlendirilmiş bulunmaktadır. Söz konusu girintilerin eksenine birer paye yerleştirilmiş, bu payelerle duvar payeleri arasında, zemini ibadet hacminden bir seki ile yükseltilmiş, birbiriyle bağlantılı, sivri beşik tonozlu ikişer eyvan tasarlanmıştır. Mahfil niteliğindeki bu eyvanların üzerinde, mermer korkuluklarla ve bunlara oturan ahşap kafeslerle donatılmış fevkani mahfil birimleri uzanmaktadır.
Harimin kuzey duvarında, duvar payelerinin meydana getirdiği üç girintiden or-tadakinde, normal olarak taçkapının bulunması .gereken mihrap ekseninde minare yükselmektedir. Minarenin, kesme kü-feki taşı ile örülmüş olan kare tabanlı kaidesi içerden ve dışardan algılanabilmekte, kubbe eteğine kadar yükselen kaideden sonra kesik piramit biçimindeki pabuç kısmı ve çokgen gövde ve petek kısmı gelmektedir. Koni biçimindeki, kurşun kaplı ahşap külahın altında dolaşan girland kabartmalı silme minarenin 18. yy'ın sonlarında ya da 19. yy'ın ilk çeyreğinde (büyük bir ihtimalle II. Mahmud döneminde) yenilendiğine işaret etmektedir.
Minarenin bu alışılmadık konumundan ötürü harime giriş, yanlardaki birimlerin ekseninde bulunan iki kapı ile sağlanmıştır. İçerde, minare kaidesinin bulunduğu orta girintiye müezzin mahfili yerleştirilmiştir. Mukarnaslı başlıklarla donatılmış altı adet ince sütunla ve sivri kemerlerle taşınan müezzin mahfili, içinde bulunduğu
Piyale Paşa Camii'nin plam. Sözen, Mimar Sinan
girintiden ileri (kıble yönüne) doğru taşmaktadır. Söz konusu mahfilin tabanı kagir olup sivri beşik tonozlara oturur. Kuzey duvarının yanlarında yer alan girintiler kendi içlerinde üçer eyvana bölünmüş, sivri beşik tonozlarla örtülü olan bu eyvanlardan ortadakilere harimin girişleri, yan-lardakilere de dikdörtgen açıklıklı birer pencere yerleştirilmiştir. Dikdörtgen çerçeveler içine alınmış olan harim girişleri yanlardan mermer söve dikmeleri ile kuşatılmış, farklı renkte iki taşla geçmeli olarak örülen basık kemerler sülüs hatlı ayet levhaları ile taçlandırılmıştır. Girişleri izleyen eyvan birimleri kırık (çatık) kaş kemerlerle harim mekânına açılmaktadır. Bu üçlü eyvan kuruluşlarına mermer korkuluk-lu birer mahfil oturtulmuş, bu mahfillerin üzerinde, ince uzun dikmelere oturan ve kubbeyi taşıyan kemerlerin üzengi hizasında yer alan, ahşap döşemeli birer fevkani mahfil daha tasarlanmıştır. Duvar payelerinin arasına sıkıştırılan bütün bu fevkani mahfiller, söz konusu payelere oturan sivri beşik tonozlarla örtülüdür. Başka bir deyimle, harimin kubbelerini doğu, batı ve kuzey yönlerinde destekleyen sivri kemerler derinleştirilmek suretiyle duvar payelerini birbirine bağlayan sivri beşik tonozlara dönüştürülmüş ve bu tonozlar sivri kemerli alınlıklar halinde yapının cephelerine yansıtılmıştır.
Minarenin konumundan başka, caminin diğer bir çarpıcı yönü de harimin yanlardan iki katlı galerilerle kuşatılmış olmasıdır. Yan cephelerin önünde gelişen galerilerden alttakiler, kısa ve kalın payelere oturan sivri kemerlere sahiptir. Bu kemerleri geriye doğru devam ettiren sivri beşik tonozlar, galerinin üzerinde kıble doğrultusunda gelişen basık beşik tonoza saplanmaktadır. Galerilerde görülen sivri kemerler, harim mekânında, payelerin arasında Ve müezzin mahfilindeki sivri kemerler gibi, küçük yarım dairelerden oluşan bir iç hatla zenginleştirilmiş, "dişli kemer" olarak adlandırılabilecek bir görü-
nüme kavuşturulmuştur. Bu galerilerin üzerinde ise, kesme küfeki taşından yontulmuş, daire kesitli ve minyatür Korint başlıklı ince sütunlarla bunlara oturan tek meyilli bir sakfın oluşturduğu fevkani galeriler uzanmaktadır. Sütunların arası kesme küfekiden, bezemesiz korkuluk levhaları ile kapatılmıştır. Yüzyılımızın ilk çeyreğine ait fotoğraflarda fevkani galerileri örten sakfın alaturka kiremitlerle örtülü olduğu görülmekte, zamanında bunun yerinde kurşun kaplamanın bulunduğu tahmin edilmektedir. Piyale Paşa Türbesi'ni kuşatan ve günümüzde mevcut olmayan sakıflı galeride olduğu gibi, burada da aslında sekizgen kesitli ince sütunlarla mu-karnaslı küçük başlıkların kullanıldığı, bunların yerini daha sonra, büyük bir ihtimalle II. Mahmud dönemine ait, minare ile harimdeki kalem işlerinin de yenilendiği bir onarım sırasında bugünkü sütunlar ve başlıkların aldığı anlaşılmaktadır.
Caminin kuzey cephesi ve bu cephenin önünde son cemaat yeri niteliği kazanan galeriler çok daha karmaşık bir düzen arz eder. Harimin kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerine, harimin duvarları ile bunlara saplanan payelerin arasına kare planlı ve kubbeli birer merdiven kulesi yerleştirilmiş, bu kulelerin barındırdığı merdivenlerle gerek harimin yanlarındaki fevkani mahfillere gerekse de yan cephelerindeki fevkani galerilere geçit sağlanmıştır. Söz konusu merdiven kuleleri cephede ileri (kuzeye) doğru çıkıntı yapmaktadır. Kuzey cephesinin ortasında da, minare kaidesinin oturduğu bir çıkıntı bulunmakta, bunun ekseninde, sakıflı küçük bir revakla donatılmış son cemaat yeri mihrabı yer almaktadır. Mukarnaslı bir kavsaraya sahip olan bu mihrabın önündeki minyatür re-vak, mukarnaslı başlıklarla taçlandırılmış dört adet sütuna oturan, tuğla örgülü sivri kemerlerden meydana gelir. Cephedeki bu çıkıntıların arasında kalan ve mihrap-minare eksenine göre simetrik konumda bulunan iki girintinin sınırına mukarnaslı başlıkları olan ikişer sütun dikilmiş, bu girintiler söz konusu sütunlara oturan üçer kemerden müteşekkil revak parçaları ile kapatılmış, arkadaki duvara harim girişleri ile yanlara birer pencere yerleştirilmiştir. Müezzin mahfiline geçit veren merdivenler ile fevkani mahfillere ve galerilere ulaştıran merdivenlerin, basık kemerli küçük kapıları bu girintilerin yan duvarlarında bulunmaktadır.
Caminin son cemaat yerinde, Sinan döneminde ilk uygulamalarına tanık olunan çift revaklı tasarımın, bu yapıdaki birçok başka hususta olduğu gibi, tamamen kendine özgü bir varyantı tercih edilmiştir. Harimin kuzey duvarına saplanan payelerin hizasına tuğla örgülü birer istinat kemeri konmuş, bu kalın kemerlerden ortada yer alan ikisine, birtakım dolgular yardımıyla sivri kemer görünümü verilmiştir. Son cemaat yerinin iç revağı, istinat kemerlerinin ayakları ile bunların arasına yerleştirilen üçlü kemer gruplarından meydana gelir. Bu kemerleri taşıyan devşirme granit sütunlar baklavalı başlıklarla taçlandırılmış,
ortadaki kemerler yandakilerden bir miktar daha geniş ve daha yüksek tutulmak suretiyle iç revağa ritmik bir görünüm kazandırılmıştır, iç revak gibi sakıflı olan dış revak ise, ikisi yanlarda olmak üzere, baklavalı başlıklara sahip yirmi iki adet devşirme granit sütun ile bunlara oturan sivri kemerlerden oluşmaktadır. Osmanlı döneminin sonlarına ait fotoğraflarda dış revak kemerlerinin yıkılmış ve bunların yerine ahşap payandaların konmuş olduğu görülür. Piyale Paşa Camii'nin, mihrap ekseninde yükselen minaresi ve iki katlı galerileri ile şaşırtıcı olan dış görünümü E. A. Grosvenor ve M. Sözen gibi araştırmacılarda, yapının tasarımında denizci olan banisinin katkısı olduğu, caminin, güverteleri ve seren direği ile bir gemiye benzetilmek istendiği fikrini doğurmuştur. Aslında gerek minarenin konumu gerekse de galerilerin varlığı caminin dış görünümüne ilişkin estetik kaygılarla da açıklanabilir. Şöyle ki, çok birimli olan harimin masif ve durağan kitlesi, doğu ve batı yönlerinde çift katlı galerilerle, kuzeyde, bağımsız sakıflara sahip iki son cemaat yeri revağı ile, güneyde de cepheden taşan, ağırlık kuleli payelerle oldukça hareketli bir görünüm kazanmıştır. Diğer taraftan, Osmanlı hanedanına doğrudan mensup olmayan bir kişinin yaptırdığı camide olması gereken tek minare harimin kuzeydoğu veya kuzeybatı köşesine yerleştirildiği takdirde ortaya çıkacak asimetrik ve dengesiz görüntü dikkate alınarak mihrabın karşısına yerleştirilmiş, böylece yapının, piramidal bir kademelenme arz etmeyen üst yapısı, ekseninde yükselen dikey bir öğe ile donatılmıştır. Ancak bu arada, her ne kadar asıl varlık sebepleri fonksiyona ilişkin bir zorunluluktan kaynaklanmıyor ise de yan galerilerin zamanında ne amaçla kullanıldıkları tam olarak anlaşılamamaktadır. Caminin kuzeyindeki avluyu kuşatan hücrelerden ibaret, bağımsız dershanesi ve tevhidhanesi olmayan medrese ile tekkenin varlığından hareketle bu galerilerin (özellikle fevkani olanların) icabında yazlık dershane ve tevhidhane ya da medresedeki öğrenciler ve tekkedeki dervişler için sohbet mahalleri şeklinde değerlendirildiği varsayılabilir.
Caminin, dış görünümünde, inşa edildiği dönemin Osmanlı mimarisine egemen olan fonksiyonel yaklaşıma ters düşen birtakım zorlamaların bulunmasına karşılık, içinde, çok.birimli tasarımdan beklenmeyecek derecede aydınlık, ferah ve yekpare bir ibadet mekânı yaratılabilmiştir. Bunun başlıca iki sebebi, mekânın ortasındaki iki taşıyıcıda paye yerine ince uzun sütunların kullanılmış olması ve üst yapının mümkün olduğunca yüksek tutulmasıdır. Mekânın duvarlarında, üç sıra halinde düzenlenmiş çok sayıda pencere bulunmaktadır. Güney ve kuzey cephelerinde yalnızca alt sıradakiler, yan cephelerde bunlara ek olarak, fevkani galerilere açılan ikinci sıradakiler dikdörtgen açıklıklı, mermer söveli, demir parmaklıklı ve hafifletme kemerli olarak, tepe pencereleri de sivri kemerli olarak tasarlanmıştır. Çift ci-
darlı alçı revzenlerle donatılan tepe pencereleri, kubbeleri kuşatan sivri beşik tonozların alınlıklarına, güney cephesinde beşli, diğer cephelerde ise üçlü gruplar halinde dağıtılmış, güney cephesindeki alınlıklara ayrıca üçer tane filgözü pencere açılmıştır.
Caminin barındırdığı süslemeler arasında, bütünüyle çiniden mamul olan mihrap özellikle dikkati çeker. Külliyenin inşa edildiği dönemde en parlak çağını yaşayan İznik çiniciliğinin sergilendiği mihrap, dıştaki dikdörtgen, içteki sivri kemerli olmak üzere iki çerçeve içine alınmış, yarım sekizgen planlı nişin kavsarası, özel olarak imal edilmiş çini mukarnaslarla dolgu-lanmıştır. Mihrabın yüzeyini kaplayan çiniler birbirinden farklı bitkisel kompozisyonlar gösterir. Hepsi sıraltı tekniği ile imal edilmiş olan bu çinilerin büyük çoğunluğu beyaz zeminlidir. Mihrabın yanısıra, harim-de bulunan diğer önemli bir çini bezeme öğesi, kubbeyi taşıyan kemerlerin üzengi hizasında dolaşan, lacivert zemin üzerine beyaz renkli celi sülüs harflerden oluşan ayet kuşağıdır. Batı, güney ve kuzey duvarları boyunca kesintisiz devam eden bu görkemli hat kompozisyonu dönemin en büyük hattatı. Ahmed Karahisarî'nin (ö. 1556) manevi oğlu ve öğrencisi Çerkez Hasan Çelebi'ye aittir. Mermerden yontulmuş olan minber son derecede yalın tasarımı ile aşırı süslü mihrabı âdeta dengelemektedir. Mihrap duvarında, alt sırada yer alan pencerelerin üzerinde izleri seçilen klasik üsluptaki alınlıklar, müezzin mahfilinin korkuluğu ile minarenin kaidesinde bir kuşak halinde yer alan geometrik bezeme, harimin güneydoğu köşesindeki fevkani mahfildeki ahşap kafeslerin üzerinde bulunan bitkisel bezeme Piyale Paşa Camii'nin kalem işi süslemelerini oluşturur. Kubbelerin ve pandantiflerin içinde yer alan, muhtemelen II. Mahmud dönemine ait, barok-ampir karışımı, siyah ve gri renkli kalem işleri Cumhuriyet dönemi onarımlarında kazınmıştır. Yakın bir tarihte sivri kemerli tepe pencereleri, klasik üslupta kalem işi şeritlerle çerçevelenmiş, cami ile çağdaş olduğu anlaşılan ahşap vaaz kürsüsü kuzey duvarındaki mahfillerden birine atılarak yerine, klasik Os-
Piyale Paşa Türbesi'nin restitüsyon plam.
Dostları ilə paylaş: |