POSTANELER
280
281
POSTANELER
"Sansürce muayene olunmuştur" damgalı Zürih'e postalanmış mektup zarfı (sol) ile 30 Mayıs 1902'de istanbul Avusturya Postanesi'nden İsviçre'ye postalanmış taahhütlü mektup zarfı. Sertaç KayseriHoğlu koleksiyonu.
sının emrinde çalışırlar ve istanbul'daki Elçi Hanı'nda kalırlardı. Posta Nezareti'nin kuruluşundan sonra, tatarbaşına sertatarân veya ta taran müdürü denmeye başladı.
II. Mahmud döneminde (1808-1839) atlı, silahlı tatarların görünüm ve kıyafetleri Sir Adolf Silade Müşavir Paşa'mn Türkiye Seyahatnamesinde şöyle tarif edilir: "Uzun kalpağı yan tarafa yıkılmış, bıyıkları burulmuş, sakalı taranmış, yana yıkılmış kalpağına parlak çiçekli bir yemeni sarılmış, kollan yırtmaçlı, kırmızı çuha veyahut gene parlak renkte başka bir kumaşla kaplı uzun kürklü, kaputlu veya gocuklu..."
istanbul'da Tatar Ocağı'nm başına "o-cakbaşı tatarı", vezir dairelerindeki tatarlara da "vezir dairesi tatarları" denirdi. Posta görevlerinin tatarlara verilmesinin nedeni tatarların binicilik ve at sürmekte usta; hızları ve dayamkldıklarıyla ün kazanmış olmalarıydı. Daha sonra posta hizmetleri tatarların tekelinden çıkmışsa da, bu görevi yapanlara "tatar" denmeye devam edildi.
Posta Nezareti döneminde posta tatarı olarak işlerine devam eden tatarların kıyafetleri de bir ölçüde değişti ve sadeleş-ti. Fes, cepken, geniş kuşak ve bol dokumlu potur giyen bu tatarlar oldukça iyi maaş alan, örneğin 1870'lerde ellerine ayda 500-600 kuruş geçen görevlilerdi. 1842'de istanbul'da 15 posta tatarı vardı. Posta ta-tarlığı l Nisan 1918'de lağvedildi.
Günümüzün posta müvezzii anlamındaki postacı tipi ise 1860'larda ortaya çıkmış olmalıdır. Eylül 1861'de çıkarılan bir nizamnamede, belli bir kişiye gelen mektubun, sahibi tarafından posta merkezinden alınmadığı takdirde mektupçular tarafından adreslerine götürüleceği hükmü yer almaktaydı. Anlaşıldığı kadarıyla, daha önce istanbul'da gayriresmi biçimde başlamış olan bir uygulama, bu nizamname ile resmiyet kazanıyordu. 1861 öncesinde çeşitli yerlerden gelen mektuplar posta merkezine gelir; herkes mektubunu buradan arardı. Mektupların gereğinde yerine ulaştırılmasını öngören nizamname hükümleri uyarınca, "mektupçubaşılık" artırmayla bir mültezime veriliyor, o da müvezzilik görevi karşılığında mektubun alıcısından "ücret-i kademiye" denilen bir dağıtım bedeli alıyordu. 1864'te bu bedelin mektup başına 20 para olduğu biliniyor. 1882'den sonra çıkarılan yeni posta kanunu uyarınca, müvezzilik hizmeti mektuplar için ücretsiz hale getirildi.
Bu dönemde Osmanlı posta müvezzi-leri omuzdan askılı deri mektup çantası taşır; fes, hâkim yakalı, önü yukarıdan aşağı düğmeli üniforma ceketi giyerlerdi. Giderek kısaca "postacı" denmeye başlayan bu müvezziler merkeze gelen mektupları kent içinde adreslerine ulaştırırlar ve çoğunlukla da bir bahşiş alırlardı.
Cumhuriyet'in kuruluşundan sonra yapılan düzenlemeler sırasında postacıların kılıklarında da değişmeler oldu. Fesin yerini kasket biçimi şapka aldı. 1960'lardan sonra mekânsal olarak büyüyen İstanbul'un mektup ve posta dağıtımı ihtiyaçlarına cevap verebilmek amacıyla, ulaşıl-
Posta tatarları bir arada. Nevsâl-i Servet-i Fünûn, 1893
ması güç ve uzak semtler için, ulaşımda çabukluğu da sağlamak üzere motosikletten de yararlanılmaya başlandı.
1986'da, istanbul'da, bütün ilçeler dahil olmak üzere 1.656 yaya dağıtıcı (postacı), 384 şoför dağıtıcı, 37 köy dağıtıcısı ve 83 başdağıtıcı vardı. 1994 itibariyle istanbul'da, istanbul ili PTT Genel Müdürlü-ğü'ne bağlı toplam posta görevlisi sayısı 5.400'dür.
İstanbul'un haberleşmesinde olduğu kadar folklorunda da postacıların ayrı bir yeri vardır. Dönem dönem değişmekle birlikte hep belli bir üniformaları olan, büyük çantaları içinde acı tatlı haberler, müjdeler veya bahtsızlıklar taşıyan, sevenleri birbirine bağlayan postacılar uzun zaman haberleşmenin simgesi olmuşlardır.
Günümüzde İstanbul'da, çeşitli yetersizlikler yüzünden aksayan posta dağıtım hizmetlerinin özel kuruluşlar tarafından yerine getirilmeye başlaması; motorize kuryelerin kent içi posta dağıtımında ve haberleşmede öne çıkması ve telefon, teleks, fax gibi araçların posta dağıtım hizmetlerinin önemli bölümünü karşılamasıyla, eski postacı tipi de bir ölçüde arka plana itilmiştir.
Bibi. N. Yazıcı, "Tanzimat Devri Osmanlı Posta Teşkilatı", iletişim, 1981/2; K. Alemdar, Türkiye'de Çağdaş Haberleşmenin Tarihsel Kökenleri, Ankara, 1981; Ş. Eskin, TürkPosta Tarihi, Ankara, 1942; Sayılarla İstanbul, ist., 1989.
İSTANBUL
Dostları ilə paylaş: |