Bibi. C. Kudret, Bir Bakıma, İst., 1977; A. Oktay, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı 1923-1950, Ankara, 1993.
SELİM İLERİ
SABAH
25 Şubat 1876-7 Kasım 1922 arasında yayımlanmış günlük siyasi gazete.
Papadopulo Efendi tarafından küçük boyda ve ucuza (normal gazeteler 40 para iken 10 paraya) çıkarılarak büyük satış hedefi güdülmüştü. Başlangıçta başyazarlığını yapan Şemseddin Sami'nin geniş ansiklopedik bilgisi sebebiyle ilgi topladıy-sa da onun ayrılmasıyla etkisini kaybetti. 1882'de yönetimin Mihran Efendi'ye geçmesiyle İstanbul'un ve ülkenin en etkili gazeteleri arasında girdi.
Babıâli'den devamlı ödenek aldığından, yönetiminde azınlık mensupları bulunmasına rağmen tam bir Osmanlı gazetesi niteliği taşıdı. Yunanistan'ın yayılmacı politikasına karşı çıktı. Müslümanların dini günlerine özel ilgi göstermesiyle de dikkati çekti.
Başyazarlığında Diran Kelekyan, Mah-mud Sadık ve Ahmed Rasim, yazı işlerinde Hasan Bedreddin, Selanikli Tevfik ve Abdullah Zühtî gibi dönemin en usta kalemlerinin bulunması sebebiyle bir gazeteci okulu niteliği taşıdı. II. Meşrutiyet'in ilanıyla birlikte ortada ama ılımlı bir yol izledi. - Katı İttihatçı karşıtı akıma katılmadı.
Hüseyin Cahit (Yalçın), Cavit Bey, A. Adnan (Adıvar), Mehmed Ata, Arif Cemil, Enis Tahsin (Til) gibi kalemler gazeteye katkıda bulundular. I. Dünya Savaşı sırasında da Refik Halid (Karay), Ahmet Emin (Yalman) ve Yahya Kemal'in (Beyatlı) yazılarıyla en önde gelen haber ve yorum gazetelerinden biri olma niteliğini korudu. Mütareke döneminde Peyam gazetesi ile birleşip Peyam-ı Sabah ismini aldı. Başyazarlığı üstlenen Ali Kemal'in Milli Mü-cadele'ye karşı tutumunu benimsedi. İzmir'in kurtuluşu haberi gelince 12 Eylül
1922'de "Bizim milli duygularımız herkesin malumudur" diye yazarak Peyam 'dan ayrıldığını haber verdi ve tekrar Sabah adıyla çıkmaya başladı. Bir süre sonra gazetenin sahibi, basımevini de satıp, Avrupa'ya kaçtı ve gazete kapandı.
ORHAN KOLOĞLU
SABAH
İlk sayısı 22 Nisan 1985'te çıkan günlük gazete.
İzmir'in Yeni Asır gazetesini Türkiye çapında gazete haline getirme girişiminin sonuç vermemesinden sonra, bu grubun başındaki Dinç Bilgin'in sahipliğinde Sabah Yayıncılık AŞ tarafından yayımlandı. Bir taraftan haberlerini eğlendirici ve heyecan verici bir üslupla sunarken, diğer yandan fıkra yazarlarını sağdan sola her eğilimden yazarlar arasında seçerek, geniş bir okuyucu yelpazesine hitap etmeyi amaçladı. Başlangıçta genel yayın müdürlüğünü Rahmi Turan yaparken 1986'dan sonra bu görevi Zafer Mutlu üstlendi. Başyazarlığını Güngör Mengi'nİn yaptığı gazetede Güneri Cıvaoğlu, Mehmet Barlas, Zülfü Liva-neli, Çetin Altan, Hasan Cemal, Ahmet Tan, Hıncal Uluç, Mehmet Altan gibi yazarlar yer almaktadır.
Sabah 1980 sonrasındaki, liberal ekonominin yerleştirilme sürecine uyan çizgisi sebebiyle kısa sürede yüksek tirajlı gazeteler arasında yerini aldı. Anadolu'nun çeşitli yerleri ve Almanya'da baskıya geçti. Tiraj yarışında rakiplerine üstün gelmek için "promosyon" kampanyalarında çok iddialı davrandı. Bunun sonucu promosyon yapan bütün gazeteler gibi Sabah 'in tirajı da büyük dalgalanmalar gösterdi. Bir günde 2.500.000'lik baskı yaparak rekor kırdı. Ağustos 1994'te 750.000'e varan tira-jıyla Türkiye'de en çok satan gazete durumundaydı. Ikitelli'deki modern tesislere sahip binası ve televizyon bağlantıları sebebiyle mali sorunlarla karşılaşan kurum, hisselerinin bir kısmını finans şirketlerine devretmiştir. On kadar yan yayını ve dergisi vardır. Bibi. M. Münir, Sabah Olayı, İst., 1993.
. ORHAN KOLOĞLU
SABİT
(1650 ? - Uzica [Bosna] - 5 Eylül 1712, İstanbul) Divan şairi.
Adı Alâeddin'dir. Gençliğinde İstanbul'a gelerek medrese öğrenimi gördü. Tekirdağ'da müderrislik; Bosna, Çorlu, Bur-gaz, Kefe, Konya, Yanya ve Diyarbakır'da kadılık yaptı. Bayramîliğe(-0 mensup idi. Mezarı İstanbul.Topkapı'da Bayramî Şeyhi Sarı Abdullah Efendi'nin ayakucundadır.
Sabit 17. yy'ın sonlarında, o dönemde Halep'te bulunan Nabî'den(->) sonra en fazla şöhret kazanan ve Nabî'yi daima gıpta ile anan (Kumaş-ı nev-zuhûr-ı ma 'nfette Sâbitâ şimdi /Bulunmazsa Halep damgası istanbul'da rağbet yok) şairdir. Ömrünün baharını İstanbul'da yaşadıktan sonra resmi görevleri yüzünden çeyrek asra yakın, bu şehrin uzağında kalmıştır. Özlem ve hasretle geçen bu yıllarda şair, sık sık İstanbul'dan söz edecek ve mısralarında bu özlemi dile getirecektir. Ömrünün, İstanbul'da geçen son üç yılında ise kendi bildiği o eski İstanbul'un artık yok olduğunu söyleyerek şehre tenkit gözüyle bakacaktır.
Sâbit'in kendisi kadar ünlü olan rama-zaniyesi, tam bir İstanbul tasviridir. Bu uzun kasidesinde yalnızca İstanbul ramazanları değil, şehrin bütün bir kültür dünyası, sosyal yapısı, tabii ve coğrafi özellikleri dile getirilir.
Oldu her câmi-izîbende birer hınnen-i nur/Silme mikyâl-i kanâdil-i zücâc-ı rah-sân / Kalb-i mü 'min gibi mescid müteselli ma'mur/Dil-ifâsıkgibi meyhane harâb u viran gibi beyitlerinde İstanbul ramazan-larındaki dini hayat çok güzel anlatılmıştır. Hele ramazanların gelenek haline koyduğu davranış değişiklikleri bu kasidede canlı tablolar halinde sunulmuştur: (Donanıp al akideyle şeker tablaları /Etti her kûşe-i İstanbul'u sûk-ı Mercan//... //Elde işkembe fener arkada zenbîl-i sahur/ Gece faslında şikem-hürelerindi meydân //... //Ka-deh-i ratl-ıgiân mertebesi keyf verir/Kah-ve-âşâma ağır kahve ile bir fincan).
Sabit kendi döneminin İstanbul'daki edebiyat dünyasını da "Kaldırım taşları al-
Sabah
gazetesinin
Ikitelli'deki
binası.
Ertem Uca,
1994/TETTV
Arşivi
tında birer şair var" diyerek tanımlar. Bu ramazaniye 18. yy'ın başlarındaki İstanbul'u her yönüyle en iyi anlatan şiir olarak edebiyat tarihine geçmiştir.
Sabit, çağdaşı Nabî'nin daima etkisinde ve gölgesinde kalarak yazdığı gazellerinde İstanbul konulu beyitlere de yer verir (Bahr-i sefîd gibi yine mevce-i hüsn ürür/istanbul'un beyaza girip sâde-rûla-n//... //Nabîefendi lehçesine ihtida eder /Sabit Sitanbul'un dahipâkize-gûlan).
Sabit İstanbul Türkçesini en güzel kullanan Divan şairlerinden olup mahalli söyleyişlere sık sık başvurur (Kâlâ-yı giran-kamet-i aşkı ucuz aldık/Bin na'l kadar dağ-ı cünûn bir pula düştü // Vasf-ı sü-haninde bir iki lafz anyorken /Bir cevheri çok ma'den-i mânâ bula düştü).
En çok ilgi gösterdiği İstanbul semtleri ise Kâğıthane, Hisarlar, Çengelköy, Sarıyer, Okmeydanı, Alemdağ, Bahariye, Göksu gibi dönemin eğlence merkezleridir. Nitekim mesnevilerinde dahi buralardan bahsetmeyi alışkanlık edinmiştir (Çıktı istanbul'un mevâlisi/Her birinin şeneldi yalısı // Gittiler zevk için Hisarlara / Göksu seyrine Sanyârlara // Tayy ederler mesâfe-i bağın/Buldu bir hatvede Akmdağı'n). İSKENDER PALA
Dostları ilə paylaş: |