Necla Arslan
arşivi
4/6, 545-546, 657; Tanışık, İstanbul Çeşmeleri, II. 17-19; S. N. Ergun. ~Bektaşî-Kızılbaş Alevî Şairleri ve Nefesleri, İst., 1956, III, s. 302-303; Öz. İstanbul Camileri, II, 56-57; "Emir Efendi Tekkesi", ISTA, IX, 5091; Bayrı, İstanbul Folk-loru, 177; M. B. Tanman, "Settings for the Ve-neration of Saints", The Dervish Lodge-Archi-tecture, Art and Sufism in Ottoman Turkey, Berkeley, 1992, s. 163; M. Özdamar, Dersa-adet Dergâhları, İst., 1994, s. 188.
M. BAHA TANMAN
SA'DABAD
"Uğurlu, mamur yer" anlamına gelen Sa'dâbâd öteden beri ünlü ve güzel bir mesire yeri olan, Kâğıthane Deresi'nin Halic'e aktığı yöredeki kasır, saray ve bahçeler bütünlüğüne Lale Devri'nde(->) verilen addır.
1722'de yapılan Sa'dâbâd Sarayı(-»), güzellik ve görkemde çevrede kendisinden önceki, aynı zamanlı ve sonraki diğer saray, kasır ve köşklerin önüne geçerek 1722'den 1730'lara kadar ve 1740'lardan sonra bir süre bütün çevrenin, hattâ buradaki eğlencelerin ve yaşam tarzının Sa'dâbâd diye anılmasına neden olmuştur.
Kâğıthane Deresi vadisinin daha I. Süleyman (Kanuni) döneminde (1520-1566) bir eğlence ve mesire yeri olduğu; kalburüstü sayılan lonca kollarından kuyumcular, saraçlar vb esnafın burada çadırlar kurup hem eğlenmek, hem görüşmek için toplandıkları biliniyor (bak. Kâğıthane). Evliya Çelebi de, 17. yy'da Kâğıthane Me-siresi'ni anlatırken, buranın güzelliklerini övmekte, istanbulluların buraya gelip eğlendiklerini, çevrede 200 kadar bağlı bahçeli ev olduğunu yazmaktadır.
Kâğıthane'nin Sa'dâbâd adıyla ünlenmesi ise Sa'dâbâd Sarayı'mn ve çevresindeki sarayların yapıldığı Şaban 1135/Mayıs 1723'ten (bazı kaynaklara göre 1722) sonradır. Kasr-ı Sa'dâbâd, Hurremâbâd, Hay-râbâd, Çeşme-i Nevpeyda, Kasr-ı Cenan, Kasr-ı Nişad, Çeşme-i Nur, Cetvel-i Sim, Asr-i Sürür, Cisr-i Nurani bu dönemde inşa' edilen ve Sa'dâbâd bütünlüğünü oluşturan saray, kasır, köşk, çeşme, havuz ve köprülerdir.
Sa'dâbâd'ın daha sonraki dönemlere de
uzanan en önemli özelliği burada yaratılmış olan çağlayanlar ve su oyunlarıdır. Sa'dâbâd, görkem ve güzelliğini büyük ölçüde bu sulara, çağlayanlara, düzenlenmiş rıhtımlı dereye borçludur.
Lale Devri'nin ünlü şairi Nedim, "Ka-side-i der vasf-ı Sa'dâbâd"ında Kâğıthane Deresi boyunca sıralanan bu yapıları tek tek anmıştır.
Sa'dâbâd, kasrıyla ve bahçeleriyle III. Ahmed'in(-») saltanatının son 7-8 yılının ve Nevşehirli Damat ibrahim Paşa döneminin eseridir. Sedad Hakkı Eldem daha sonraki dönemlerin ürünü olan Çağlayan Kas-rı(->) bahçe ve havuzlarının bulunduğu alanda dört ayrı dönemde inşaat yapıldığını, ilk kuruluşun III. Ahmed döneminde 1723'te Sa'dâbâd'la başladığını, yazar. Daha önce, derenin Haliç ağzına yakın Im-rahor Köşkü'nün(->) varlığı bilinmektedir. Nitekim bu köşk Sa'dâbâd bütünlüğü içinde çeşitli defalar onarılarak padişahın biniş köşkü olarak kullanılmıştır.
Sa'dâbâd'ın en görkemli dönemi olan 1730 Patrona Halil Ayaklanması'na(->) kadar geçen dönemde Sa'dâbâd sefaları sadece saray çevresi ile sınırlı kalmamış, halk da tatil günlerinde Kâğıthane Mesiresi'ne gelmeye başlamıştır. Saray bütünlüğünün çevresinde kalan çeşit çeşit ağaçların, suların, fıskiyelerin çevresinde gün boyu süren eğlenceler gelenekleşmiş; süslü arabalarla veya Haliç'ten, çiçeklerle bezenmiş kayıklarla akın akın gelenler, toplumsal sınıf ve konumlarına göre mesirenin farklı yerlerinde eğlenmeyi âdet edinmişler; bu alem ve eğlencelere "Sa'dâbâd seyranına çıkmak" denmiştir.
1730'a kadar olan bu dönemde Sa'dâbâd'ın çevresi de yüzlerce köşk ve bahçeyle donanmış, burada vüzeranın, vükelanın köşk ve bahçeler kurması teşvik edilmiştir. 1730'da Lale Devri'ne ve III. Ah-med'in saltanatına son veren Patrona Halil Ayaklanmasının yarattığı tahribattan en fazla nasibini alan yörenin Sa'dâbâd.olması bir rastlantı değildir. "Seyr-i Sa'dâbâd" da denen ve ilkbaharda başlayıp kasım ayı-
f
Dostları ilə paylaş: |