SARMAŞIK TEKKESİ
Fatih İlçesi'nde, Edirnekapı semtinin, Osmanlı kaynaklarında "Sarmaşık" ya da "Lö-küncüler" olarak adlandırılan kesiminde, Hatice Sultan Mahallesi'nde, Niyazi Mısri Sokağı üzerinde yer almaktadır.
Bulunduğu semtin adını almış olan bu tekke 1082/lö71-72'de Kazasker Abdülka-dir Efendi (ö. 1673) tarafından, dönemin ünlü Celvetî şeyhlerinden "Dede Çelebi" lakaplı Filibeli Mehmed Saburî Efendi (ö. 1717) için inşa ettirilmiştir. 19. yy'ın ikinci çeyreği içinde (1834-1840 arasında) ortadan kalktığı anlaşılan Sarmaşık Tekkesi aynı yüzyılın ikinci yarısında, büyük bir ihtimalle 1276/1859-60'ta ihya edilmiştir. Bu tarihte postnişin bulunan Şeyh Seyyid Hafız Ahmed Sıdkî Efendi'nin (ö. 1883) ikinci bani olması muhtemeldir. 1894 depreminde tekkenin mescit-tevhidhane binası tamamen yıkılmış, geriye bazı duvar parçalan ile minaresinin kaidesi kalmıştır. Günümüze kadar gelebilen ahşap harem binası mesken olarak kullanılmaktadır. Ayrıca tekkeden arta kalan izler arasında cümle kapısı ile mescit-tevhidha-nenin kıble yönündeki küçük hazire de zikredilebilir.
Banisinden dolayı "Abdülkadir Efendi Tekkesi", bağlı olduğu tarikattan dolayı da "Celvetî Tekkesi" olarak adlandırılan bu kuruluşta l erkek ile 3 kadının ikamet ettiği, Dahiliye Nezareti'nin R. 1301/1885-86 tarihli istatistik cetvelinde belirtilmiştir. Ayin günü perşembe olan Sarmaşık Tekkesi'nin ilk postnişini Mehmed Saburî Efendi Filibe'deki Celvetî zaviyesinin postnişini Şeyh Mustafa Efendi'nin (ö. 1676) oğludur. Tahsil için İstanbul'a geldikten sonra Celvetîliğin merkezi (âsitanesi) olan Üsküdar'daki Aziz Mahmud Hüdaî Tekkesi'nin beşinci postnişini Gelibolulu Ga-furî Mahmud Efendi'ye (ö. 1667) intisap etmiş ve kendisinden hilafet almıştır. Bir müddet Filibe'deki zaviyede babasının halefi olarak irşat görevinde bulunduktan sonra, mürşidi Gafurî Mahmud Efendi'nin vefatı üzerine tekrar İstanbul'a gelmiş, birçok camide vaizlik yaptıktan sonra kendisi için yaptırılan Sarmaşık Tekkesi'nin meşihatını devralmış, Aziz Mahmud Hüdaî
Tekkesi'nin postnişini Erzincanlı Şeyh Mustafa Efendi'nin 1123/1711'de vefatı üzerine de adı geçen tekkeye postnişin olmuş ve vefatına (1717) kadar Celvetî Âsi-tanesi'nin meşihatında bulunmuştur. Sarmaşık Tekkesi'nin ikinci şeyhi M. Saburî Efendi'nin oğlu İsmail Efendi'dir (ö. 1732). İsmail Efendi'nin vefatından sonra tekkenin postuna Gülşenîliğin Sezaî kolundan "Peyk Dede" lakaplı Şeyh Ahmed Remzi Efendi'nin halifesi, Süleymaniye Camii vaizi Şeyh Işk İsmail Efendi (ö. 1783), bu zattan sonra da Halveti tarikatından, Kefeli Şeyh Seyyid Ahmed Efendi'nin oğlu Şeyh Seyyid Mustafa Efendi (ö. 1809) geçmiştir. 1809'da Şeyh Seyyid Ahmed Efendi'nin oğlu Kırımlı Şeyh Seyyid İbrahim Efendi'nin (ö. 1831) posta geçmesiyle, 1732' den itibaren önce Gülşenîliğin Sezaî koluna (1732-1783), sonra da Halvetîliğe (1783-1809) bağlanan Sarmaşık Tekkesi tekrar Celvetî tarikatının denetimine girmiştir. Şeyh İbrahim Efendi'den sonra bu makama önce oğlu Şeyh Seyyid Hafız Mehmed Tahir Efendi (ö. 1847), sonra kızının oğlu Şeyh Seyyid Hafız Ahmed Sıdkî Efendi (ö. 1883) geçmişlerdir. Zâkir Şük-rî Efendi'nin Mecmua-i Tekâyâ'smda. verilen bu listenin sonuna, Bandırmalızade A. Münib Efendi'nin Mecmua-i Tekâyâ'sı-nı yayımladığı tarihte (1307/1889-90) tekkenin meşihatında bulunan Şeyh Hakkı Efendi'yi de eklemek gerekmektedir.
Sarmaşık Tekkesi'nin arsası doğuda Niyazi Mısri Sokağı, batıda Sarmaşık Sokağı, diğer yönlerde de komşu parsellerle sınırlıdır. Niyazi Mısri Sokağı'nın üzerinde, Sarmaşık Tekkesi'nin karşısında ise Şeyh Türlü Tekkesi(->) yer almaktadır. Adı geçen sokak üzerinde mescit-tevhidhanenin kalıntıları ile harem binası sıralanmakta, bunların arasında, ahşap hatıllarla donatılmış, moloz taş örgülü çevre duvarı uzanmaktadır. Bu duvarda bulunan dikdörtgen açıklıklı cümle kapısının lentosu üzerinde, muhtemelen bir onanma işaret eden, 1276/1859-60 tarihli kitabede ta'lik hatla Celvetîliğin piri Aziz Mahmud Hüdaî'nin adı yer alır.
Ortadan kalkmış bulunan mescit-tevhidhanenin, yaklaşık 5x5 m boyutlarında,
kagir duvarlı, kırma çatılı bir yapı olduğu kalıntılardan anlaşılmaktadır. Güneydoğu köşesinde yükselen minareden geriye, kare tabanlı, almaşık örgülü kaide kalabilmiştir. Tekkenin ilk yapısına ait olduğu anlaşılan bu kaidedeki örgünün hari-min duvarlarında da devam ettiği düşünülebilir. İki katlı ahşap harem binası, çıkmalarla hareketlendirilmiş cepheleri ve dikdörtgen açıklıklı giyotin pencereleri ile sıradan bir eski İstanbul meskeninin özelliklerini yansıtır.
Bibi. Ayvansarayî, Hadîka, l, 136; Çetin, Tekkeler, 585; Aynur, Saliha Sultan, 37, no. 156; Âsitâne, 18; Osman Bey, Mecmua-i Cevâmi, I, 66-67, no. 103; Münib, Mecmua-i Tekâyâ, 14; İhsaiyat II, 20; Zâkir, Mecmua-i Tekâyâ, 69; "Abdülkadir Efendi Tekke-Mesddi", ISTA, I, 119-120; Öz, İstanbul Camileri, I, 119; H. K. Yılmaz, Aziz Mahmud Hüdâyî ve Celvetiyye Tarikatı, ist., 1982, s. 263-264, 279-280; B. Tur-nalı-E. Yücel, "istanbul'daki Bazı Tekkelerin Yerlerine Dair Bir Araştırma", VD, XVIII (1984), 143-144; Fatih Camileri, 292; M. Özda-mar, DersaadetDergâhları, İst., 1994, s. 92. M. BAHA TANMAN
Dostları ilə paylaş: |