UKRAYNA’DA HRİSTİYAN TÜRKLER
1780’li yıllarda, II. Katerina döneminde Kırım’dan çıkarılarak önce Ukrayna’nın orta ve kuzey taraflarına yerleştirilen ve daha sonra da kendi irade ve istekleriyle Azak Denizi kıyılarına gelip yerleşen Hıristiyan topluluklar vardır. Ukrayna’nın Azak Denizi kıyılarında, adlarına Greko-Tatar[1] denilen bu insanlar kendi aralarında ikiye ayrılmaktadırlar: Urumlar ve Rumeyler.
Greko-Tatarların nüfusu yaklaşık olarak 120 ile 130 bin civarındadır. Bunların % 60-65’i Urum geriye kalanları ise Rumeydir. Bu hesaptan Urum nüfusu yaklaşık olarak 70-80 bin arasındadır. 1780 yılında Kırım’dan çıktıklarında sadece Urum nüfusu 9.600, bir ifadeye göre 13.000 civarındadır.
Urumların arasına, kendi ifadelerine göre 1821-1825 yılları arasında, Anadolu’nun Trabzon, Giresun, Erzurum ve Kars vilâyetlerinden Gürcistan’ın Tselka bölgesine göçen ve oradan da 1981-1986 yıllarında Kırım, Donetsk ve Dniyepropetrovsk’a yerleşen 2-3 bin kadar Urum da gelip katılmıştır. Bunlardan biri de Kırım Muhtar Cumhuriyeti Meclisi, Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Malhazi Arudov’dur. Ruslan Kalacı ve Paşa Kostanov’un söylediğine göre Anadolu’daki yerleşim yerlerinden bazıları şunlar: Beştaş, Beşköy, Tekkilise, Yedikilise, Evreni, Kümbet, Tersun, Santa, İmira, Cinis, Ölenk, Hadit, Karakum, Parmaksız…
Sonradan, Anadolu çıkışlı Urumların diyalektleri Kars, Erzurum diyalektindedir. Kırım çıkışlı Urumların diyalektleri ise Kırım Tatar Türkçesindedir. Bir farkla ki, Kırım Tatar Türkçesi’nde ilk hece ‘k’ sesi ‘t’ye dönüşmediği hâlde Urum Türkçesinde ilk hece ‘k’ sesi ‘t’ sesine dönüşmektedir. Bazı Kırım Tatar bilim adamları veya aydınları da Urumların Hristiyan Tatarlar olduğu hususunda görüş beyan etmektedirler.
Greko-Tatarlar her sene bahar aylarında çeşitli şenlikler düzenlemektedir. Bunlardan birisi de güreş şenliğidir. Güreş şenliği sadece Kırım dışı Azak kıyılarındaki yerleşim alanlarında değil, Kırım’da da yapılmaktadır.
Urumlar üzerine pek çok kişi çalışmıştır. İlminskiy, Garkavets, Ponamerova, Murzakeviç, Kandaraki, Nemeth, Eckman, Çarnışeva, Blau bunlar arasında sayılabilir. Bunların içerisinden Aleksandır Garkavets ve İrina Ponamerova’nın çalışmalarını yakından takip etme imkanımız olmuştur. Her iki araştırmacıya göre de Greko-Tatarları oluşturan topluluklar farklı milletlere mensuptur. Rumeyler Helen ya da Roma bakiyeleri olduğu halde Urumlar Türk soylu halktır.
Aleksandır Garkavets tarafından Urumlar üzerine yapılan ve otuz yıl geriye doğru giden derleme faaliyetleri halen makara kasetlerdedir. Garkavets’in Urumlar hakkında yayımlanmış iki kitabı vardır. Bunların birisi sözlük çalışmasıdır ve Urumca-Ukraince sözlüktür.[2] İkinci çalışması ise Urumların tarih ve folklorlarıyla ilgili çalışmadır. Her ikisi de Almaata’da bastırılmıştır. Garkavets’in Urumi Nadazovya adlı eserinden edindiğimiz bilgiye göre Urum Türkçesiyle 18-19. asırlara ait yazılı belgeler de var2. Daha öncesine ait belge ve bilgilerin varlığından rivayet olarak işitip görme imkanına kavuşamadığımız da olmuştur. 1861 yıllı bir dini metinden alınan ve Yunan alfabeli Urumca metin de Alman General Otto Blau ve V. J Grigoroviç tarafından yayınlanmıştır.
Greko-Tatar toplulukları, Mariupol şehrinde bir federasyon kurmuşlar. Federasyon başkanı Eski Kırım’daki okul müdiresi Aleksandra İvanovna Protsenko Piçadji’dır. Aleksandra Hanım’ın kendi okulunda Yeni Yunanca dersleri veriliyor. Ayrıca Urum ve Rumey ayırt etmeksizin her kasaba veya şehir okuluna Yunanca öğreten öğretmenlerin görevlendirilmesi de bu federasyon tarafından sağlanıyor. Federasyon öğretmen ihtiyacını Yunanistan’dan gelen öğretmenler veya Yunanistan’a eğitilmeye gönderilen öğrenciler tarafından karşılıyor. Pek çok fikir ve düşünce kulübü de bu çalışmaya destek veriyor.
Kırım’dan ayrılarak Azak kıyılarına yerleşen halk, Kırım’ı hiç unutmamış, bunların bazıları ölüm pahasına da olsa (bkz. Karadeniz Büngür Büngür Büngürder türküsü) Kırım’ı terk etmemiştir. Terk edenler de eski köylerinin adını yeni yerleştikleri yerlere vererek en azından hatıralarını yaşatmışlardır. Aşağıda isimleri verilen yerleşim merkezlerinin tamamını Kırım sınırlarında da bulabilmekteyiz.
Donetsk, Japaroje ve Dniyepropetrovsk eyaletleri ve bu eyaletlere bağlı başta Mariupol şehri olmak üzere Beşev (Starobeşeva), Manguş, Kermençik, Bagatır, Ulaklı, Karan (Granitne), Laspi, Kamar, Gürdji, Karakuba, Eski Kırım, Andriyivka ve Telmanova da araştırma inceleme, tespit gezileri yapılmıştır. Eski Kırım'da Viktor ve Yelena Akritov ailesi, Polinary Nalça (Çocuk Pola), Arakelon İnna Tarasavna ve daha pek çok kişiye konuk olunmuş ve Urum folkloruna ait malzemeler derlenmiştir. Eski Beşev, Kamar, Bagatır, Granit, Anadol gibi yerleşim yerlerinde derlemeler yapılmış, isimler tesbit edilmiş ve kayda alınmıştır. Yapmış olduğumuz derleme, toplama ve araştırma faaliyetleri neticesinde elde ettiğimiz ürünleri arşivimizde bulundurmaktayız.
Şair ve akademisyen Valery Kör’ün Urum Türkçesiyle yazdığı şiirleri Latin alfabesine çevirdik. Valery ile birlikte Viktor Borata cemaatin ileri gelenleri arasında sayılıyor ve Viktor Borata akademisyenliğinin yanı sıra eski bir milli güreşçidir.
Şehirler içinde en yoğun nüfus Mariupol’de olup bu şehrin belediye başkanı da Urumdur. Ancak federasyon ile sıkı ilişki içerisinde gözükmektedir. Yunanca ve Urumca yayımlanmış kitaplara çok dikkat edilmeli, çünkü; bunlar ilmî gerçeklere de aykırı kitaplardır. Bu tür kitaplar çok hızlı bir biçimde de yayılabiliyor. Bu kitapların merkezi Donetsk şehridir.
Kamar’da Viktor Perikop, Maşa Ölmezova’dan türküler (91 yaşında) ve 71 yaşındaki Anya Ölmezova’dan da Aşık Garip ve Arzu ile Kamber hikayesinden bölümler derledik.
Urumlara Yunanistan veya Türkiye’den kendileri hakkında araştırma yapmaya gelen insanların olup olmadığı yolundaki sorularımıza aldığımız cevap ilginçtir. Yunanistan’dan gelenleri anlayamadıkları, çünkü onların dilini bilmedikleri, Türkiye’den gelenlerle de Yunanistan’dan gelenler gibi tercüman aracılığı ile konuştukları ancak Türkiye’den gelenlerin bazı cümle ve kelimelerini anlayabildikleri söylendi. Ayrıca Yunanistan’dan çok sık araştırmacıların geldiği de kaynak kişilerce ifade edilmiştir.
1780 yıllarında Kırım’dan çıkarılan Urum ve Rumey nüfus oranları ve yerleşim alanları aşağıda verilmiştir.
Urumların kurmuş oldukları yedi folklor grubuyla kendi dillerinde türküleri seslendirmekte ve oyunlarını sergilemektir. Folklor ürünlerine baktığımızda etnografik malzemelerinin tamamının Türkçe olduğu ‘balta, tokaç, sandık, bardak, sofra, dügeç, kürek, yüzbezi, fırın, güzgü vb’ ve masallarıyla halk hikayelerinin Anadolu’daki gibi olduğu, (Arzu ile Kamber, Köroğlu, Tahir ile Zühre, Aşık Garip, Hurşit ile Mahmihri), oyun ve türkülerinde karşılaşılan motif ve söz kalıplarının Anadolu ile paralellik gösterdiği görülecektir.
URUM FOLKLOR ÜRÜNLERİNDEN ÖRNEKLER
Gürjüden Beşeve Atlar Yetişti
Gürjüden Beşeve atlar yetişti
O anemin yurtuna bir ateş tüştü
Beş hızın erasına injesi edim
Anemin babemin eglenjesi edim
Taçankalar üstüne tezip yürdüm men
Kör timnernen yep içtim kör time tüştüm
Oynadım anem oynadım oynap toymadım
Ajel teldi başıma yendim duymadım
Gürjüden Beşeve atlar yetişti
O anemin yurtuna bir ateş tüştü
(Yelena Akritov, 46, Eski Kırım)
Urumlar Kırım’dan çıkarılırken bir kız bir oğlan iki kardeş vatanlarından çıkmak istemezler. Ölürsek de burada öleceğiz diye kendilerini bindirildikleri gemiden denize bırakırlar. Cesetleri bulunamaz. Halk bunun üzerine aşağıdaki türküyü veya ağıtı yakar.
Hara Deniz Büngür Büngür
Hara Deniz büngür büngür büngürder
Dalğasıylen dalğasıynen demileri yürütür
Hara Deniz büngür de büngür de büngürdür
Büngürdeyip esti de derdim yeniler
Hara Deniz yahın olaydın yanıma
Dalaydım da yar seni deyi bulaydım
Balıhçılar aldılar benim sesimi
Bağırdım da şitmedin mi sesimi
Betim hutarırdım o benim ğarip janımı
Betim çare bulurdu harap janıma
Dalaydım da hızhardaşım bulaydım
(Kosta Koca, 84, Eski Kırım, Babasının arkadaşlarından)
Urğun Urğun Dost Bağına Vardığım
Urğun urğun dost bağına vardığım
El uzatıp ğonje gülünü sardığım
Yaremilen zevhüsefa sürdüğüm
O da varsın onulen eş olsun
Kündüz eyan beyan yeje düş olsun
Ağley ağley gözler dizden yaş olsun
Yarem oynar satrançilen merdini
Çeken bilir ağrıların derdini
Ben çekmişim üçün dördün beşini
O da vardın çeksin benim derdimi
O da varsın onulen eş olsun
Kündüz eyan beyan yeje düş olsun
Ağley ağley gözler dizden yaş olsun
İdit odur çıhıp yoldan dönmeyen
Aşıh olup sevdalığı bilmeyen
Üç beş mal hazanıp delmeyen
O da varsın onulen eş olsun
Kündüz eyan beyan yeje düş olsun
Ağley ağley gözler dizden yaş olsun
Osman Paşa
Ahsaray da Bahçısaray
Dül açılır meydanına
Tör olaydı Osman Paşa
Jıhtı aster baştan başa
İle olur mu bile olur mu
Evlad babiye halır mı
Duna teyler ahmam dedi
Çadırımdan çıhmam dedi
Yüz bin aster hırılanjaz
Çadırımdan bahmam dedi
Pendjereden har delir o
Ben sanettim yar delir o
Açtım pendjereyi bahtım
Osman Paşa jan veriy o
Osman Paşa
Hara deniz ahmam deyor
Tenarımı yıhmam deyor
Esmer Güzel Muhtar Paşa
Edirneden teçmem deyor
Hara deniz ahar dider
Tenarını yıhar diter
Tör olaydı Osman Paşa
Edirneyi teçer diter
Penjereden har deliyor o
Ben sanettim yar deliyor o
Açtım penjereyi bahtım
Osman Paşa jan veriyor
Osman Paşa
Kara Deniz akmam diy
Ah denize bahmam diy
Kırh bin aster kırmayınjes
Çadırımdan çıhmam diy
Kara deniz ahar diter
Ah denizde bahar diter
Kırh bin aster kırar diter
Çadırından çıhar diter
Öle olur mu bele olur mu
Evlad Babayı urur mu
Padişağın zulumları
Bu dünya bize halır mı
Ben Yaltadan Taş Yükledim
Ben Yaltadan taş yükledim yemime almaya
Ben Yefeden bir yar sevdim yendime almaya
Del del del del alaydım seni
Ender mintan olur ise saraydım seni
Ben Yaltadan bir yüzük aldım elmazdır taşı
Ben Yefeden bir yar sardım on beştir yaşı
Del del del del alaydım seni
Ender mintan olur ise saraydım seni
Alem
Borlu suyun üstünden ağeler atımı atlattım
On beş yanşa Garavil çufutun ötünü patlattım
Şaroş edim duyamadım pıçak oynattım
Bir Tatarı soymajes anem yolumu da açtım
Beş yüz atlı horalap aldılar yene hutuldum
Ederimi arhama urdum obaya jıvırdım
Alebin oğlu tutuldu deyen anesi ağledi
Ğarip babem bağrına taşler bağladi
Duşenkalar
Sarağaç boyanır mı da
Varsam yar uyanır mı
Gelsek garşı garşıya
Ona can dayanır mı
Çal atımı da bineyim de
Bulutlara sineyim
Ölsem onda öleyim de
Yar yüzünü göreyim
Ev ardına gül direk de
Yaprağı ne tökerek
Garip gönlüme göre de
Allah vermiş şen yürek
Hara haş olmayaydı da
Ben seni sarmayaydım da
Ben seni sarmayaydım da
Gömüp de yanmayaydım
Yavaş yavaş tohta gel
Tahtalar oynamasın
Gündüz gelme gece gel de
Düşmanlarım duymasın
(Kosta Koca, 84, Eski Kırım, Babasının arkadaşlarından)
ÇINLAR (MANİLER)
Aylan aylan jeltermem
Jel turanda ey a hız
Timi sarıp seveyim
Sen tuğranda ey a hız
Altın da taptı yaşım
Kümüş te taptı yaşım
Donbastan on altıdan beri
Hayıtmadı menim yaşım
A hız senin közlerin da
Vermem de dünye malına
Senin dibik vah yarem de
Bulamam dünyalara
Köpür tüpü beş tahta
Beşsi de yarım tahta
Beni bırahıp onu alsa
Yaşasın yarım afta
Tarilkaya beş alma
Yavluh ilen alınız
Ben saldat ditejegim
Savluh ilen halınız
Çete yılan sızğırıy
Sesi de deliy oh dibik
Bırahıp ditti beni de yarem
Duynalara yoh dibik
A hız saçın örmezler
Seni bana bermezler
Tel alayım haçayım
Harangılıh körmezler
A hız saçın setiz hat
Tes birisin bizge sat
Anan baban hayl osa
Tel bögeje bizge yat
HALK HİKAYELERİ
Huşlubek
Bir vahıtta bir dene padşah var eten, evladı yoh eten. Günnerden bir gün diy harıya:
- Hur maa bir torva pismet, titeyim evladlıh –birini mirini alajah oğul olajah. Alıy tayağın, torbasın çıhay titiy. Titkende çıhay bir hart ögne:
- Anda titiysin? Diy
- Titiyim bele bele, evlad hırlamağa. Alajam özüme bir evladlıh.
- Sen –diy- hayt. Vereyim men saa bir alma. Temizle almayı, hoy başınızın dübüne. Saba harınnan hahlar yersiniz almayı, yejeginiz. Habuhların da temizlersin verirsin atına
Alıy almayı hayıtıy . Harısı diy
- Sora nasın? Taptın olan?
- Tapmadım- diy. – Bir hart bele bele dedi: ‘A bu almayı temizleniz. Habuhlarını atınıza versiniz, yer. Özün de başınız dübüne hoyarsınız, saba hahlar yersiniz.- olur evladınız’ - dedi.
Temizliy, hart degeni dibik , hoyay başın dübüne almayı. Yaraylar etisi de yiy harı-hoja. Habuhların da veriy biye. Biyeden oluy bir tay. Harının oluy bir oğlu….
Hurşutbeginen Mahmerem
Hurşutbegi:
Uçurdum yaremi elimden, erarım – bulmam ey
Emdat ele sen Allağım del hıyma beni
Eglen turnam eglen aber sorayım
Mahmerem ne yana titti sana sorayım
Eglen çoban eglen aber sorayım
Mahmerem ne yana titti sana sorayım
Çoban:
Mahmerem dedigin deldi de deçti oy
Ben otsuz ocahsız yahtı da titti oy
Bir möktüp yazı yazdı da bırahtı da titti ey
Delse yarem bıraya haldırsın bu daşı
Em ohutsun hem ahıtsın haneylen gözünün yaşını ey
Delse betim bulur beni yüzbaşı handa ey
Deldi çöktü boran dibik hış dibik
Kündüz eyal beyal ağaler deje düş dibik ey
Alçahlardan yüksek yatan nelerdir ey
Dezdiğim yerlerde çöllerde buldu dert beni ey
(A. Garkavets Derlemesi, 1970)
Dayrınen Zore:
(nazım kısmı)
Dayır atın ederliy
Dayır atın ederliy
Biliyim ditersin Merdime
Alha manet vermeye
Dittigin yollar tüz olsun
Yejeler sana gündüz olsun
Benden gayrı yar sever isen
Eti gözün tör olsun
Köç ta ben tervan da ben
Merdime varan da ben
On sıra yazı yazsan versen
Dayıra veren de ben
……
Telin misin hız mısın
Anadan doğan hız mısın
…..
A tatarlar tatarlar
Köke hamçi atarlar
Hasaplara et bitenmiş
Dayırı soyup satarlar
(Pola Nalça, 68, Eski Kırım)
Arzı Blen Ğamber
Arzu:
Haşın gözün çatmışsın
Ne hayğıya batmışsın
Yohsam anen döğdü mü
Yohsam baben söğdü mü
Beni anem döğmedi
Beni babam sögmedi
Ögümdeki pılavum
Anem sütün hapmışsın
Ay ilen aydaş olmaz
Gün ilen gündeş olmaz
Bir anadan doğmayan
Süt ilen hardaş olmaz
Çeşme daşa varmışsı
Elin yüzün yumuşsu
Çeşme daşın üstünden
Bilezigim bulmuşsu
Çeşme daşa varmışım
Elim yüzüm yumuşum
Çeşme daşnıng üstünden
Bilezigin bulmadım
Hoban dağlar dağleri
Bahçisaray evleri
Şu saraylar içine
Arzu yarem sarayıdır
Sıya sıya hoyları
Biyaz biyaz hozular
Bilezigim üstüne
Arzu Ğamber yazular
Yitersen oğrun olsun
Yinjistan yolun olsun
Benden iyi yar sarsan
Eti gözün tör olsun
Yiterim oğrum olsun
Yinjistan yolum olsun
Senden iyi yar sarsam
Eti gözüm tör olsun
(Anya Ölmezova, 71, Kamar)
Töroğlu
Ben bir Töroğlu’yum aman
İnten yezerim inten yezerim
Temir tohmah ilen başın ezerim
Horhma ustam horhma aman
Şahem eterim ey
Ben bögün içmişim aman
Tefim almışım tefim almışım
Tefim bashınmıştı
Sazım hırmıştım
Usta başı ben olayım
Çalt yap sazımı ey
Töroğlu’nun atı aman
Deli yürektir
Yıbrışım haytenden
Yalı terektir
Gümüş altın demirden
Nalı terektir
Arangılıh yeçesine
Yarıh vermey ey
Çıhtım Arap çölüne aman
Bir sireylendim
Onda oturmuşlar
Murzur hurmuşlar
Timi Anadolu aman
Urum elliler ey
Bir harış yerdanın aman
Çifit te benleri
Bir adamın halpağından
İridir elleri ey
U da bana bir iş dögül
Dedi Töroğlu ey
Horlattım kiratım aman
Vardım üstüne
Alla-alla diyen
Durdu bazdıryan
Bir beşyüz altını
Saydı bazdıryan
U da bana bir iş dögül
Dedi Töroğlu ey
Binbeşyüz altını aman
U da mal olmaz
Testirsem Kıratıma
Bir çift nal olmaz
U da bana bir iş dögül
Dedi Töroğlu ey
Değirmenin hapusüne
Bağledim atım bağledim atım
Uçurdum elimden
Devrüş kıratım
Ya ben unu görmedim
Tafir suratın ey
Dögüşe dögüşe aman
Düştüm enişe
Hılıçımın çeti
Diydi gümüşe
Nedir derim kiçik hardeşime
Dursub dögüşe ey
Etişin Evaz etiş aman
Tetti hamımız tetti hamımız
Dağıstan çölüne
Çıhar janımız
Ermeninin elinden
Ahar hanımız
U da bana bir iş dögül
Dedi Töroğlu ey
Aşıh Ğarip
Dele dele yolum sana dayandı
İzrail ateşine yüregim yandı
Ah jiderim al hannara boyandı ey
Eğlen Era su Era su yol ver deçeyim
Era suyum sana joğap eleyim
Bir günnük yolum haldı didemaz mıydım
Yedi yılasretligi çekamaz mıydım
Eğlen Era su Era su yol ver deçeyim
Ben bir Aşıh Ğarip dağler açmışım
Terdedip yurdumu köçüp titmişim
Eğlen Era su Era su yol ver deçeyim
Ah Allağım senin teremin çohtur
Baharım üstüne Era su deçiti yohtur
…..
Şahsene:
Sen didersin ben sulara aharım
Çıhıp çıhıp yar yoluna baharım
Em esretlik em ğurbetlik çekerim
Közlerimden hanı yaşler tökerim
(Anya Ölmezova, 71, Kamar)
Körpeç Hızı (Kerem İle Aslı)
Sahınmaz da benden ey nazlı bajadan
Hareleri ben tiyeyim al da sizin olsun
Tenarlardan ben titeyim yol da sizin olsun
Titennerden ben dezeyim dül de sizin olsun
Ben bögün yardan ayrıldım yaslıyım yaslı
Benim de yürecigim – jiderim paslı
Beni de yardan ayıran sevdili dostum
Hareleri ben tiyeyim al da sizin olsun
Tenarlardan ben dezeyim yol da sizin olsun
Ağuları ben içeyim bal sizin olsun
Titennerden ben dezeyim dül sizin olsun
Aslı da bunun Ermeni zatı da Ermeni
Reyin ateşine yahtın da yandırdın beni
Yidi yidinin hızı yahtı da yandırdın beni
Yerin de çiçegi kökün de yıldızı
Sen anandan dogmadın mı Körpeçin kızı
Teşiş de Müsürman yahtın da yandırdın bizi
El vermez de bize burada durmah
Ah ne kadar müşkül şeydir yardan ayrılmah
Hareleri ben tiyeyim al sizin olsun
Tenarlardan ben dezeyim yol sizin olsun
Deyim Ve Atasözleri
Avzundan çıhsa hoyunna tirsin
Avuzna bahla ıslanmay
Avzu var tili yoh
Ayahların slatmasan balıh tutulmay
Ağa hardaşın ölyenin de stemey onğanın da stemey
Alma piş avuzma tüş
Al-hatır sormağan sufraa oturma
Anansa hözetip hızın alma terek
Har yavğan izler örtülyen
İşten artmay dişten artay
Karğa karğaan közün çıharmay
Sana şaha mana herçek
Sarımsah aşamağan avuzu sasımay
Tirpi balası tirpiye yımşah görünüy
Yit yite ayıtıy yit ta huryuğuna ayıtıy
Zaman sana uymasa sen zamana uy
Zendinin gönülü çıhkancas ğaribin janı çığay
Tekerleme
Zaman zaman etende
Baba da yoh etende
Oğlu bir zaman etende
Çavka çavuş etende
Harğa sotnik etende
Haplı huplu bahalar
Denizdeti balıhlar
Tira tuthan köçmeye
O zamanı zor edi
Amaları töre di
Hızları pıçahçı edi
Ökmek versen yer edi
Daa da var mı der edi
Aledoz-valedoz
Baban tiitten bir post
İçinde deler
Teliy teçiy
Bal tarahtan
Kül kürekten
Ökçesi kökrekten
Varıy obasına
Uf diy oturiy
Husay bir oba altın
Neni (Ninni)
Dağa vardım nenem
Dağlar büyür nenem
Dağ içine huşlar büyür nenem
Çöle vardım nenem
Çöller büyür nenem
Çöl içine çiçekler büyür nenem
Eve deldim nenem
Evler büyür nenem
Ev içine balalar büyür nenem
Ayda ayda aydası
Ne vahtı deger faydası
Ne zaman ata minejek
O vahtı deger faydası
Ayda neni nenisi
Nenilerden büyüsün
Nenilernen o büyüsün
Tatiy etip yürüsün
Ayda ayda aydalar ay neni
Danğır donğır tavalar ay neni
Janğır jonğır ereze ay neni
Yeser olsun tezeler ay neni
Ala alva parçası ay neni
Teze tezek parçası ay neni
BİLMECELER (Tapmaja)
Irahtan körem appaçıh
Yanına vardım şapkaçıh
(Manter: mantar)
Biz biz biz edik
Otuz eti hız edik
Biz tahta sen sıyıldıh
Sabaderek joyulduh
(Tişler : dişler)
Kiçineçik odaçıh
Otuz eti hudaçıh
(Abuz , Tişler)
Deve yünden töşek
Onu bilmeyen eşek
(post-tiyiz)
GÖKOĞUZLARDA HRİSTİYAN TÜRKLER
Karadeniz’in kuzeyine yüzyıllar önce göç eden, Oğuz boyundan gelen soydaşlarımız Gagauz (Gök Oğuz) Türkleri, bugün Türklüğü hiçbir yerde görülmeyen bir bağlılıkla yaşamaya çalışıyorlar. Yoğun çabalarıyla, güçlüklere ve baskılara rağmen kurdukları özerk yönetimle Moldova’da kendi bayrakları altında yaşamak için çabalıyorlar. Ata yurtlarından ayrılmak, Slav etkisi altına girmek ve çok defa çeşitli baskılarla oyunlara maruz kalmak, onların öz değerlerine sıkı sıkıya bağlı kalmalarını sağlamış. Böylece, diğer Oğuz boylulardan ayrılalı yüzlerce yıl geçmesine rağmen, hâlâ Oğuz Ata’nın boyuna layık olabilmek için, çevredeki çaşıtların (1) inadına Türk bilincini yaşıyor, yaşatıyorlar.
Bütün Oğuzların atası olarak kabul edilen Oğuz Kağan‘ın adından hareketle, “Gök - Oğuz” adından türeyerek oluştuğu düşünülen “Gagauz” adının kökeni hakkında farklı düşünceler de vardır. Yapılan araştırmalar, Gagauz Türkleri’nin Peçeneklerle çok yakın ilgisi olduğunu ortaya koymaktadır. Yaklaşık 11. yüzyılda Tuna’yı geçerek Balkanlar’a doğru göç eden Gagauzlar, daha sonra Ortodoks Hristiyan olmuşlar, bir dönem Osmanlı hâkimiyetinde kaldıktan sonra 18 - 19. yüzyılda yaygınlaşan bağımsızlık hareketlerinden etkilenerek yeniden Tuna’ya doğru göç etmişlerdir. Sovyetler Birliği Gagauzların yerleşmesi için Tuna Nehri’nin çevresinde bir yer ayırmıştır. O dönemden beri bugün Komrat diye adlandırılan topraklarda yaşayan Gagauzlar, şu anda Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla kurulan Moldova Cumhuriyeti’ne bağlı “özerk” bir devlet olarak varlığını sürdürüyor. Bir “halk ayaklanması” biçiminde özerlik hakkını elde eden Gagauzlar‘ın kendi bayrakları, ulusal marşları, sınırlı yetkiler çerçevesinde yasama - yürütme - yargı erklerinin toplandığı bir meclisleri (2) ve milletvekilleri bulunuyor. Her ne kadar Moldova Anayasası’nda belirlenen sınırlılıkları aşamasa da bu özerk devlet, kendi içinde düzeni sağlayabilecek güce sahip
Bugün yaklaşık olarak 250.000 Gagauz Türkü‘nün yaşadığı söyleniyor. Bu nüfusun hepsi Gagauzya’da yaşamıyor. Başta Moldova ve Ukrayna olmak üzere Rusya, Yunanistan, Bulgaristan ve Türkiye’de de Gagauzların yaşadığı biliniyor. Gagauzya (Gagavuzya) adı verilen özerk devletin yüzölçümü 1,832 km2 civarında. Yüzölçümü bakımından pek büyük değil ve topraklar da pek verimli değil. Halkın gelir düzeyi orta seviyede. Moldova Lirası (ML) geçerli para birimi olarak kullanılıyor. Kurak iklim ve verimsiz topraklar nedeniyle tarım pek yapılamıyor; fakat hayvancılık ve şarap üreticiliği ekonomide önemli yer tutuyor. Gagauzya’da yaşayan Türkler, milliyetlerine çok bağlı insanlar ve çoğu Türkiye Türkleri’ni oldukça seviyor.
Dostları ilə paylaş: |