199
demokrasinin temel ilkelerinden birini, egemenliğin millete ait olduğunu ortaya koymuştur. Bu
ilke ilk defa 1921 Anayasasında yer almıştır.
Demokrasinin önemli unsurlarından bir diğeri de serbest seçimlerdir. Anayasa bu
hususu 67. maddesinde düzenlemiştir. Adı geçen maddede, seçimlerin ve halkoylamasının
serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı gözetim
ve denetimi altında yapılacağı belirtilmiştir. Bunların yanında anayasa, siyasal örgütlenmeye
yer vererek, siyasal partileri demokratik hayatın vazgeçilmez unsuru olarak kabul ederek,
partilerin ancak Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılabileceğini belirterek demokratik
devletin temel ilkelerini ortaya koymuştur.
Laik Devlet
Anayasanın 2. maddesine göre “Türkiye Cumhuriyeti laik bir devlettir.” İlk defa
1937’de anayasaya giren bu ilkeye göre devlet, din kurallarına bağlı kalmadan şekillendirilir ve
yönetilir. Laiklik ilkesine göre devlet işleriyle din işleri birbirinden ayrı olmalıdır. Laik devlette,
devlet tarafından kabul edilmiş resmi bir din bulunmaz. Ancak bu, vatandaşların birey olarak
her hangi bir dine mensup olmalarını engellemez. Bununla birlikte laiklik, bir dine mensup olan
kişilerin laikliğe karşı olduğu şeklinde de yorumlanamaz. Çünkü laikliğin dinsizlikle değil, tam
tersine din ve vicdan özgürlüğüyle bir ilişkisi bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak laik devlet,
hangi dine mensup olursa olsun vatandaşlarına karşı eşit davranır (Kayıhan 2008: 114-115).
Laik
bir devlette, hukuk kuralları, din kurallarına göre düzenlenmez (Gözler 2010: 64-
71). Bununla birlikte Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesine göre, Medeni ve Siyasi
Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmede yer alan haklardan yararlanılmasına bir zarar
vermeden ve başka din mensupları ya da inanmayanlar aleyhine ayrımcılığa yol açmadan, bir
dinin devlet dini veya resmi din olarak kabul edilmesi adı geçen Sözleşmenin 18. maddesini
ihlal etmez (Eren 2016: 247).
Uluslararası insan hakları hukukundaki düzenlemeler ve mahkeme kararları dikkate
alındığında laik bir devlette din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin şu tespitler yapılabilir (Eren
2016: 247):
-Bir din veya inanca sahip olma ve değiştirebilme hakkı,
-Sahip olunan din ve inancı dışa vurma hakkı,
-Din ve inanç özgürlüğünden tek başına veya toplu olarak yararlanabilme hakkı,
-Din veya inanç özgürlüğünden kamusal alanlarda yararlanabilme hakkı,
Sosyal Devlet
Anayasanın 2. maddesine göre “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir devlettir.” Sosyal
devlet, “Herkese insan onuruna yaraşır asgari bir hayat seviyesi sağlamayı amaçlayan bir
devlettir.” (Gözler 2010: 73).
200
Sosyal devlet anlayışında devlet, dürüst bir biçimde çalışmakla birlikte temel
gereksinimlerini karşılayamayan vatandaşlarına yardım etmelidir. Bu itibarla sosyal devlet,
vatandaşların sosyal durumlarıyla da yakından ilgilenir. Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi
temel hizmetleri bu ilkenin bir gereği olarak devlet üstlenir ve bizzat ya da özel sektör
aracılığıyla yerine getirir. Devlet bu anlayış gereğince çalışma yaşamına da müdahale eder.
Örneğin dinlenme, çalışma, ücret, sosyal güvenlik gibi toplumsal hak ve özgürlüklerin
korunması için anayasal, yasal düzenlemeler yapar, ihtiyaç duyulan kurumları kurar. Aynı
şekilde engellilere ve dezavantajlı kişilere iş olanağı sağlanması, yaşlılara ve kimsesiz
çocuklara bakım evleri kurulması, yoksullara çeşitli yardımlar yapılması gibi
hizmetler, sosyal
devlet anlayışının gereği yansımasıdır (Kayıhan 2008: 115-116). Anlaşıldığı gibi sosyal
güvenlik, günümüzde daha çok sosyal sigortalar ve sosyal yardımlar yoluyla
gerçekleşmektedir. Sosyal sigortalar yoluyla bireylere asgari bir yaşam düzeyi sağlanmakta ve
sosyal güvence sunulmaktadır. Emeklilik, işsizlik, sağlık gibi risk kategorileri sosyal sigorta
kapsamına girmektedir (Eren 2016: 275).
Hukuk Devleti
1982 Anayasanın 2. maddesine göre “Türkiye Cumhuriyeti, bir hukuk devletidir.”
Hukuk devleti, etkinliklerinde hukuk kurallarına bağlı olan, vatandaşlarına hukuksal güvenlik
sağlayan devlettir (Gözler 2010: 82). Diğer bir tanıma göre hukuk devleti, hukuk sayesinde var
olan devlet demektir. Bu ilke, devletin hukukla sınırlandırılmasını, hukukla bağlanmasını ve
yönetimde keyfiliğin yerine kuralların egemen olmasını gerektirir (Erdoğan 2014: 113). Bu
tanımlardan da anlaşıldığı gibi hukuk devleti, hukukun egemenliğini temel alan, devletin
örgütlenmesinde ve işleyişinde hukukun egemen olduğu devlettir. Bu ilke uyarınca devletin
tüm işlem ve eylemleri hukuk kurallarına dayanır ve devletin hiçbir işlem ve eylemi, kural
olarak, yargı denetimi dışında bırakılamaz. Hukuk devleti ilkesi gereğince devlet, kendi
çıkarmış olduğu hukuk kurallarına kendisi de uyar. Diğer bir anlatımla kural koyucular da
koydukları kurallarla bağlıdırlar. Hukuk devletinde temel hak ve özgürlükler tanınır
ve bunlar,
yasama ve yürütme güçlerine karşı korunur. Bu koruma görevi yargıya aittir. Dolayısıyla yargı
denetimi hukuk devletinde çok önemlidir. Çünkü devlet gücünün kullanılmasının denetimi,
yürütme işlevi çerçevesinde idarî olarak; yasama işlevi çerçevesinde de siyasal olarak
denetlenmesiyle mümkün görünse de birey ve toplum karşısında en büyük güç devlet
olduğundan devletin işlem ve eylemlerinin nihai ve kesin olarak denetimi ancak yargı
denetimiyle mümkündür. Hukuk devletinin genel gerekleri şu başlıklar altında toplanabilir
(Gözübüyük 2016: 93; Erdoğan 2014: 121-135):
a)Temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması.
b)Anayasaya uygunluğun yargısal denetimi.
c)Yasal denetim.
d)Yönetimin yargısal denetimi.
e)Güçler ayrılığı.
201
f)Demokratik düzen.
g)Devletin ideolojik yansızlığı. Hukuk devleti, herhangi bir ideolojiyi veya dünya
görüşünü resmileştirmez.
h)Yargının bağımsız ve tarafsızlığı.
i)Hak arama yollarının açık olması.
j)Kazanılmış haklara saygı.
k)Hukukun evrensel ilkelerine saygı.
Dostları ilə paylaş: