Canlı Kaynaklar ve Ekonomik Türler ;
Denizel bir bölgenin canlı kaynakları denilince dipte ve suda yaşamını sürdüren bitkisel ve hayvansal organizmaların tümü anlaşılır. 1380 sayılı su ürünleri kanununda canlı kaynaklarla eş anlamlı olan su ürünleri "iç su ve denizlerde yaşayan bitkisel ve hayvansal organizmalar ve bunların yumurtaları" şeklinde tanımlanmıştır. Bugünkü bilgilere göre dünya denizlerinde toplam 200.000 civarında bitki ve hayvan türü yaşamaktadır. Ancak bu türlerden sadece 500 kadarı doğrudan ekonomik değerlere sahip olduğu halde diğerleri dolaylı olarak ekonomik önem arzederler.
Flora ve Fauna ;
Ege denizinin flora ve faunası üzerindeki çalışmalar çok önceden başlamış olmakla beraber, kesin bir envanter çıkarılmamıştır. Zira gerek Türkiye ve gerek Yunanistan sahillerinde gerçekleştirilen araştırmaların çoğu münferit niteliktedir. Bu araştırmalarda henüz bir araya getirilmemiştir. Ancak bazı gruplar üzerinde gerçekleştirilmiş tez proje ve derleme çalışmaları sayesinde Ege denizinde yaşayan tür sayıları oldukça belirginleşmiş durumdadır. Bu sonuçlara göre Ege denizi diğer denizlerimize göre tür çeşitliliği yönünden daha zengin gözükmektedir.
Ekonomik Türler ;
Diğer denizlerde olduğu gibi Ege denizindeki tüm canlı türleri de doğrudan ekonomik değerlere sahip değillerdir. Alglerden 8, omurgasızlardan 30, balıklardan 76 tür ekonomik değer taşımaktadır. Dünya denizlerinde yapılan araştırmalarda doğrudan ekonomik değere sahip tür oranı 1/400 civarında olduğu saptanmış olup, bu oran Ege denizinde 1/50 civarındadır. Diğer bir deyişle Ege denizi dünya denizlerinde 10 kat daha fazla ekonomik tür içermektedir. Bunun başlıca nedeni biyolojik çeşitliliğin yüksek olmasına olanak sağlayan uygun dip yapısıdır.
Ege denizinde su hareketleri
Ege denizinde akıntı sistemini belirleyen dört büyük su kütlesi mevcuttur. Bunlar,
-
Karadeniz suyu,
-
Atlantik suyu,
-
Doğu Akdeniz orta derinlik suyu,
-
Dip suyudur.
Karadeniz suyu ;
Karadeniz sularının kış aylarında Çanakkale Boğazı çıkışında kuzeye yaz aylarında ise yüksek buharlaşma ve kuzey rüzgarlarının etkisi ile güneye yönelerek orta Ege'ye yayıldığı belirlenmiştir. Bu nedenle Ege denizinde minimum tuzluluktaki suların derinliği ve yayılım bölgeleri mevsimlere göre değişiklik göstermektedir. Haloklin tabakasının derinliği Çanakkale Boğazından uzaklaştıkça azalmak üzere 15-50m arasında değiştirmektedir. Yapılan mevsimler gözlemler sonucu, bahar aylarında 11-13 derece arasındaki Karadeniz suyu yaz aylarında 21-23 dereceye yükselmesine rağmen sıcaklı profilleri yüzeyden derine doğru güz ve yaz aylarında birbirine zıt bir değişim gösterir. Genel olarak Çanakkale Boğazından gelen 12.600 m3/sn debili düşük tuzluluktaki Karadeniz sularının yılın tüm ayları boyunca etkili olduğu anlaşılmıştır. Ancak Ege denizindeki yayılımında mevsimlere göre değişen hakim rüzgarların etkiside önemli rol oynamaktadır. Soğuk kış aylarında Boğazdan gelen Karadeniz suyu bu mevsimde hakim güney rüzgarlarının etkisi ile kuzeye yönelerek, Yunanistan kıyılarını yakalayıp güney Ege yönüne doğru akmaktadır. Yaz aylarının başlaması ile birlikte bu mevsime has sert kuzey rüzgarlarının etkisi altında Çanakkale Boğazından gelen Karadeniz suyu yön değiştirip Anadolu kıyılarını yakalayarak güney doğuya doğru akmaktadır.
Sular Üzerinde bir Hakikat Köprüsü Sayfa 27
Atlantik suyu ;
Ege denizinde su sirkülasyonunu belirleyen ikinci su akıntısı Cebelitarık'tan girip Akdeniz’in güney kıyılarını boydan boya katederek güneydeki adaların oluşturduğu boğazlardan Ege'ye dolan Atlantik suları'dır. Girişte Ege denizi suyuna nazaran daha düşük tuzluluktaki bu sular yaz döneminde Türkiye ve Rodos arasındaki Boğazda daha yüksek tuzluluk değerlerine ulaşır. ( %o 38,3 - %o 39,3 ) . Güz ve kış aylarında ise suların karışımları sonucu daha az farklı değerlerle tuzluluk değişim profilleri oluşturur. Güney kıyılarımızı çok girintili oluşu yağış ve buharlaşmanın karşılıklı etkisi, zaman zaman kıyılarımıza yakın oluşan "UPWEELING" şeridi Atlantik su akımının Ege'deki durumunun anlaşılmasını zorlaştırmakta ve değişik sıcaklıktaki kıyı sularının oluşmasına sebep olmaktadır. Atlantik su akıntısının güneydeki yayın değişik kesimlerinde farklı tuzluluk gradientleri oluşturmasının yanında düşük piknoklin eğilimleri ile homojen bir yoğunluk göstermektedir. Özellikle yaz dönemi sonlarında üst sulardaki buharlaşma kayıpları, Atlantik suyundan daha yoğun bir yüzey suyu oluşumuna yol açmaktadır.
Doğu Akdeniz orta derinlik suyu ;
Bu, tüm Akdeniz oşinografinin etkileyen su kütlesidir. 50-200m derinlikler arasında yerleşik bu su kütlesinin belirtisi yüzey altındaki maksimum tuzluluktur. Bu su kütlesi özellikle Türkiye'nin güney kıyıları boyunca kış aylarında soğuk ve ağır hava akımları etkisi ile oluşarak Rodos’un batısına ulaşır. Yüzey suyu sıcaklığı yılın minimum seviyelerine ulaştığı zaman bu sıcaklık tipik olarak hava sıcaklığından daha büyük olmaktadır. Doğu Akdeniz orta derinlik suyunun güney Ege'ye Rodos, Türkiye, Karpatos ve Kasos arasındaki boğazlarla girdiği belirlenmiştir. Bu su kütlesinin sıcaklığı tüm mevsimler boyunca aynı seviyede kalmakla birlikte (15-16 derece) ; bu su kış aylarında 200m derinlikten itibaren başlarken, yaz aylarında 80-160 metrelerden güz aylarında ise 120 m derinlikten itibaren dibe doğru aynı seviyelerde bulunmuştur. Salinitesi ise %o 38,8 - 38,9 civarındadır.
Dip suları ;
Dip sularında saptana su sıcaklık ve tuzluluk değerlerini çok önemli mevsimsel değişikler göstermediği bulunmuştur. Örneğin Girit açıklarında 800m'den derin sularda su sıcaklığı farklı mevsimlerde 14,4 derece tuzluluk %o 38,9'dur.
Ege Denizinde Tempatür
Ege denizi yüzey suları tempatürü kuzeyden güneye doğru net bir artış gösterir. Zira Kuzey denizi Çanakkale Boğazı ile Marmara denizinden gelen Karadeniz kökenli yüzey sularından etkilenirken, Güney Ege denizi Akdeniz ve Orta Ege sularından etkilenir.
Kuzeyden güneye doğru olan bu artış özellikle kış mevsiminde daha belirgin olup, Şubat ayında 6-7 derece'lik bir fark oluşturmaktadır. Örneğin, Kuzey Ege'de Şubat ayında yüzey suları tempatürü 10 derece civarında iken Güney Ege'de 16 dereceye ulaşır.
Yaz mevsiminde ise yüzey suları tempatürü dağılımı tüm Ege denizinde homojen olup, bu mevsim kuzey ve güney bölge sularının tempatür farkı sadece 1-2 derece kadardır. Tempatür yüzey sularında mevsimsel olarak değişmekle beraber, 200 m derinlikten sonra 14-15 derece'de sabit kalmaktadır.
Tuzluluk ;
Sıcaklıkta olduğu gibi tuzlulukta da Ege Denizi'nin akıntı sisteminin etkisi sonucu kuzeyden güneye doğru bir yükselme izlenir. Zira, Kuzey Ege Denizi Çanakkale Boğazı ile Marmara Denizinden gelen az tuzlu Karadeniz kökenli yüzey sularından etkilenirken, Güney Ege Denizi çok tuzlu Doğu Akdeniz sularından, Orta Ege denizi ise az tuzlu Kuzey Ege yüzey sularından ve çok tuzlu Güney Ege dip sularından etkilenir.
Bölge sularından tuzluluk derecesi Çanakkale Boğazından gelen az tuzlu yüzey sularının girdi miktarının mevsimsel değişimlerine bağlı olarak artar. Buna bağlı olarak salinite kuzeyden güneye doğru olarak artar. Örneğin, Güney Bölge'de % 39 olan salinite, Orta Bölge'de % 35, Kuzey bölgedeki Saroz Körfezinde % 33'e kadar düşer. Salinitenin derinliğe bağlı değişimleri ise hemen hemen yok denebilecek düzeydedir.
Sular Üzerinde bir Hakikat Köprüsü Sayfa 28
Ege Denizinde Çözünmüş Oksijen
Genelde sıcak özellikte olan Akdeniz yüzey sularının çözünmüş oksijen içeriği mg/l. civarındadır. Ege denizi yüzey suları da benzer değerlere sahiptir.
Ancak bu değerler mevsimsel olarak değişir. Örneğin Kuzey Ege denizinde en yüksek Mart ayında (5,79 mg/l), en düşük Ağustos ayında (4.96 mg/l), Güney Ege'de ise en yüksek Mart ayında (5.73 mg/l) ve en düşük Eylül ayında (4.67 mg/l) rastlanmış olup, Ege denizinin bütününde yüzey suyu en yüksek (5.47 mg/l) aylık ortalama çözünmüş oksijen konsantrasyonları sırasıyla Mart ve Ağustos aylarına aittir.
Besleyici Tuzlar
Akdeniz besleyici tuzlar yönünden oldukça fakir bir bölgedir. Bu nedenle Ege denizi sularında da azot ve fosfor tuzlarının oranı oldukça düşük, ancak Akdeniz'in birçok bölgesinde yüksektir.
Ege denizinin besin tuzları ile ilgili çalışmalar, sınırlıdır. 1961 yılında yapılan çalışmalara göre, Ege denizinin dağılımları, ölçüm aralıkları ve ortalamaları, Amonyum (06-1.35 0.33 +- 0.20) Nitrit (0.05-1.59 0.26 +- 0.23) Nitrat (0.09-2.28 0.57 +- 0.44) Fosfat (0.07-0.11 0.075 +- 0.011) Silikat (0,75-3.27 1.05 +- 0.39) q mol/l olarak verilmiştir.
Genelde Kuzey Ege Denizinde besin tuzu konsantrasyonları güney Ege kısımlarında ölçülen değerlere oranla daha yüksek bulunmuştur. Kuzey Ege'de daha zengin besin tuzlarının varlığı, Karadeniz'den ve Marmara Denizinden bu bölgeye besin tuzlarınca zengin suların gelmesi sayesinde mümkün olmaktadır. Besin tuzlarının dağılımına bakıldığında, 200 m'ye kadar konsantrasyonların düşük olduğu 200 m'den derinlere doğru ise nitrat, fosfat ve silikat değerlerinin arttığı gözlenmiştir.
Ege Denizi
Su Ürünlerini Oluşturan Başlıca Gruplara ait Tablo
Gruplar
|
Tür sayısı
|
Ekonomik tür sayısı
|
Balıklar
|
24.000 Ad.
|
275 – 300 Ad.
|
Omurgasızlar
|
160.000 Ad.
|
130 Ad.
|
Algler
|
4.500 Ad.
|
50 Ad.
|
Memeliler
|
124 Ad.
|
25 Ad.
|
Kurbağalar
|
5 Ad.
|
3 Ad.
|
TOPLAM
|
200.000 civarı
|
500 civarı
|
BALIKÇILIK FAALİYETLERİ
Balıkçılık Alanları ;
Saroz Körfezi ;
Saroz körfezinin ortasından başlayan, Gökçeada, Limni adası arkasında geçen derin çukur, bu bölgeyi ikiye ayırmakta ve dip balıkçılığını olumsuz etkilemektedir. Ancak bu çukurun kuzeyi Semadirek adası araksı arkasındaki geniş ve sığ alan dip balıkçılığına uygun olup, Meriç nehrinin getirdiği tuzlar ve bununla beslenen planktonik potansiyel yaşam, bölgeyi zenginleştirmektedir.
Saroz körfezinin kuzeyinde 40-50 kulaç derinlikteki dar şeritte Barbunya, Berlam, Kırlangıç, Mercan, Kupes, Sarpa, İzmarit gibi demersal ve semi pelajik balıkların avcılığı yapılır. Ayrıca bölge, Kolyoz, Sardalya gibi yerli, Uskumru ve Lüfer gibi bölge dışından gelen balıkların avlandığı bir yerdir. Burada istavrit stokları gelişmemiş olmakla beraber, miktarları avlanabilir boyutlara ulaşmıştır.
Sular Üzerinde bir Hakikat Köprüsü Sayfa 29
112 milkarelik araştırma alanı içinde İstavrit stoğu yaklaşık 17.000 ton civarında olduğu tesbit edilmiştir. Uskumru balığı sürülerinin 50-90 m arasındaki 16-17 derece sıcaklıktaki sularda dağınık olarak yaşadıkları ve ortalama %o 37 tuzluluk içeren sularda bulundukları izlenmiştir. Sardalya balıkları ise 50-60 m derinlikte 17-19 derece sıcaklıktaki sularda dağınık sürüler halinde yaşadıkları saptanmıştır. Saroz'un balıkçılık açısından diğer bir önemi ise Kılıç balıklarının yumurtlama ve gelişmesine uygun olmasında kaynaklanır. Özellikle Mayıs ve Haziran aylarında iyi bir Kılıç balığı avcılığı yapılır.
Edremit Körfezi ;
Kuzey Ege bölgesinin önemli balıkçılık alanıdır. Trol avcılığı için uygun dip yapısına sahiptir. Dip erozyonu ve Karadeniz kökenli besin tuzları gelmesi beslenen dip, oldukça zengin dip balıkları topluluğu için yerleşmeye ve yaşamaya uygun bir bölgedir.
Çandarlı Körfezi ;
Dikili'nin güneyinden Çeşme'ye kadar uzanan bölgeyi içine alan yer yer düzgün zemine sahip bu alan, pelajik ve dip balıklarının avcılığı açısından önemlidir. Sardalya, Kolyoz, Orkinoz gibi göçmen balıkların göç yolu üzerindedir. Özellikle Midilli ve Sakız adaları arasında deniz dibi Trol avcılığına olanak sağlamaz. Fakat zaman zaman iri boyda hamsi sürülerine rastlanmaktadır. Çandarlı Körfezi'nin uzantıları olan, Aliağa Limanı ve İzmir Körfezi ciddi su kirlenmesi problemleri ile karşı karşıyadır.
Sığacık ve Kuşadası Körfezleri ;
Sığacık Körfezi'nde dip balıkçılığı yapacak sahalar yoktur. Pelajik balıkçılık'da gelişmemiştir. Başlıca av yöntemleri paraketa, fanyalı ağlar, ve oltacılıktır. Ancak bölge, Ege'nin en değerli balık türü olan Çipura balıklarının yumurtlama ve gelişme alanı olarak son derece önem taşımaktadır. Ege'de bu balıkçılığın devamı Sığacık Körfezinin kirlenmeden korunmasına son derece bağlıdır. Sığacık'tan Kuşadası’na doğru gidildikçe dip avcılığı için uygun alan sahilden 5 mile kadar ulaşır. Kuşadası açıklarında dip avcılığı için uygun alan bulunmaktadır. Zemin temiz ve hafif sazlıktır. Güneyde Sisam adasına kadar uzanan bu bölgede Büyük Menderes nehri akmakta, nehrin getirdiği tuzlar bu yörede balık stoklarını olumlu yönde gelişmesini sağlamaktadır.
Kovela Limanı ;
Bu bölgede kıyıdan denize doğru tatlı bir eğim ile uzanan düzgün ve verimli bir kıt'a sahanlığı bulunmaktadır. Yapılan araştırmalarda 80 m derinlikler Balıkçılık açısından olumsuzdur. Bu derinlikler yabani süngerler ile kaplıdır. Ekonomik türler arasında Kırlangıç, İzmarit, Kupes, Mercan, Tekir, Çipura, ve Kötek balıkları sayılabilir. Diğer türleri boy ve ağırlık yönünden ekonomik değerleri düşüktür. Sisam adası ile Tekağaç burnu arasında kalan düzgün zemin alan dip balıkçılığı için Ege'nin en iyi bölgesidir. Büyük Menderes nehri'nin akması ile zeminde flora ve fauna gelişmiştir. Kupes ve Salpa balı stokları hemen hemen her mevsimde bulunmaktadır.
Güllük (Mandalya) Körfezi ;
Bölge zemininin yer yer arızlar göstermesi bu körfezde Trol balıkçılığı yapılmasını sınırlar. Ancak sahilin girinti ve çıkıntıları fanyalı ve paraketa avcılığına uygundur. Bölge özellikle Barbunya, Tekir, Hani, Mercan balıkları açısından önemli bir yer tutar. Burada en önemli balıkçılık alanı Güllük dalyanıdır. Bu dalyanda başta Kefal türleri olmak üzere, Yılan balığı, Levrek, Çipura, vb.. acısu seven denizel formlar, Sazan ve benzeri tatlısu balıkları avlanmaktadır. Körfezin deniz tarafında Farmako ve Kalolimno adaları arasında kalan 40-50 kulaçlık düz alan özellikle iyi bir trol alanı oluşturmaktadır. Kovela ve diğer bölgelerde görülen kesif deniz karpuzu ve yabani sünger örtüsü zayıftır.
Gökova (Kerme) Körfezi ;
Körfezi çevreleyen kıta sahanlığı son derece sınırlıdır. Orta kısımda derinlik 400 m civarındadır. 300 - 700 m derinlikte bir vadi ile kesilmiştir. Körfezin iç taraflarında bir miktar sığlık mevcuttur. Bu sığlık deniz karpuzu adı verilen yosunlar ve yabani süngerlerle kaplıdır. Bu nedenle
Sular Üzerinde bir Hakikat Köprüsü Sayfa 30
balık stokları gelişmiş ve avcılık gelişememiştir. Körfezin 400 m derinlik sularında türce zengin derin deniz faunasu yer almaktadır. Kerme körfezinde sınırlı sığlıklarda, İzmarit, İstrongilos, Kupes, Berlam, Hani, Dülger, İstavrit, Mercan, Barbunya, Tekir avlanır. Ayrıca ticari sünger avcılığı da yapılır. Bölgede Süveyş kanalı yoluyla Doğu Akdenize giren Indo-Pasifik kökenli balıklardan Paşa Barbunyası ve Iskarmoz balığı da avlanmaktadır.
Sular Üzerinde bir Hakikat Köprüsü Sayfa 31
EGE DENİZİ ATIK MİKTARLARI TABLOSU
(UNEP 1984)
Kirlenme kaynakları
kirleticiler
|
Evsel
ton/yıl
|
End.
ton/yıl
|
Tarım.
ton/yıl
|
%
|
Top.
ton/yıl
|
Hacim
Total atık 106m3/yıl
|
160
|
400
|
-
|
99
|
46.600
|
Organik madde
BOD * 103
COD * 103
|
30
66
|
100
260
|
17
270
|
35
55
|
327
916
|
Besleyici tuzlar
Fosfor * 103
Azot * 103
|
1,5
7,5
|
0,8
1,8
|
5,1
11
|
77
77
|
32,4
90
|
Özel Organikler
Deterjan
Fenol
Yağ
|
1,4
-
-
|
-
0,78
4,1
|
-
-
-
|
77
14
|
6,0
0,91
4,1
|
Metal
Civa
Kurşun
Krom
Çinko
|
0,054
14
18
140
|
0,22
110
25
250
|
-
-
-
-
|
98
72
85
84
|
14,3
444
293
2490
|
Asılı Madde
TSS
|
47
|
210
|
8,5
|
-
|
-
|
Pestisid
Organoklorinler
|
-
|
-
|
-
|
100
|
7,4
|
Radyoaktivite tüm hanelerde sıfırdır.
Sular Üzerinde bir Hakikat Köprüsü Sayfa 32
Kirlilik Durumu
Akdeniz ekosistemi yoğun bir evsel ve endüstriyel kirlenmenin etkisi altında bulunmaktadır. Bu ekosistem UNEp (1984) tarafından kirlilik araştırma ve düzeylerinin saptanması amacıyla oniki alt bölgeye ayrılmıştır. Bu ekosistemin sekizinci alt bölgesini oluşturan Ege denizi de çeşitli kirleticilerin boşaltılması nedeni ile aynı ölçüde kirletilmekte, başka bir deyişle total kirlilik yükünün % 11'lik bölümünü almaktadır.
Bugün Türkiye sahillerinden 7'si akarsu ağzı 6'sı irili ufaklı evsel ve turistik yerleşim bölgesi, 1'i de endüstriyel yerleşim bölgesi olmak üzere toplam 15 noktadan Ege Denizi'ne atıksu boşaltımı yapılmaktadır. Bunların eşdeğer kirlilik yükü 10 milyon eşdeğer nüfus mertebesinde olup, Çanakkale Boğazı'nın etkisi de buna dahil değildir.
Çanakkale Boğazından 12.600 m3/sn debide Karadeniz Kökenli su girdiği düşünülürse, Marmara Denizi'nde ortaya çıkan yaklaşık 10 milyon eşdeğer nüfusluk bir kirliliğin bir bölümünün yüzey suları aracılığı ile Ege Denizi'ni etkilemekte olduğu kabul edilebilir.
Yunanistan tarafından ise yaklaşık 3.6 milyon yerleşik nüfus ve geri kalanı da endüstriyel kullanımdan öngörülmek üzere toplam 7.5 milyon eşdeğer nüfusluk bir kirliliğin dana Ege Denizi'ne verildiği hesaplanmaktadır. Böylece Ege Denizi'nin 20 milyon eşdeğer nüfusa yaklaşan bir kirlilik yükü ile karşı karşıya olduğu ortaya çıkmaktadır. Ege Denizi'ne boşaltılan atıklar doğrudan yada nehirler yoluyla denize bırakılmaktadır. Bu atıklar sudaki organik maddeler, besin tuzları, deterjanlar, ağır metaller, pestisidler, ve asılı maddeler halinde bulunur.
Türkiye tarafındaki kirlenmenin en önemli kaynaklarını Kuzey ve Orta Ege'de Çanakkale Boğazı, İzmir kenti, Meriç, Gediz, Büyük Menderes nehirleri oluşturur. Ayrıca petrol kirliliği açısından Aliağa'daki limanlar ve sanayi kuruluşları da büyük birer kirlenme kaynağı oluştururlar.
Güney Ege kıyılarında ise ne yoğun yerleşim merkezleri, ne de büyük akarsu boşaltımları vardır. Ancak, gerek bölge sahillerinin çok girintili-çıkıntılı yapısı nedeni ile akıntıların engellenmesi, gerekse limanların son yıllarda ortaya çıkmaya başlayan büyük turistik kompleksler ve yat limanları gibi etkinlikler Güney Ege'de kirlenme sorunlarını gündeme getirecek bir potansiyel oluşturmaktadır.
Sular Üzerinde bir Hakikat Köprüsü Sayfa 33
GÖRÜŞLER, DERNEKLER, ÖRGÜTLER:
DENİZTEMİZ / TURMEPA:
“Bu derneğin ismi üstündedir. Neden kurulduğunu bilmiyorum izah etmeye gerek var mı ?
Kurulduğu 1994 yılından bu yana oldukça yol katetti. Amacımız bu site altında insanlara ve kamuoyuna bilgi vermek, bilinçlendirmektir.
S ürekli söyledik. Denizlerimiz elden gidiyor. Deniz canlılarının çeşidi azalıyor. Nesli tükeniyor. Bu öyle bir dava ki, hududu yok, üstesinden gelmek için memleketimiz ve komşu ülkeler olarak güçbirliği, gönül birliği yapmak gerekiyor.
Sorun vadelidir. Bıkmak usanmak yok. Moralimizi bozmadan, emin adımlarla inandığımız hedefe doğru gitmeliyiz. Yegane çare, halkımızı en küçüğünden en büyüğüne kadar bu konuda eğitmek, aydınlatmak, inandırmak ve bizim saflarımıza katılmaları sağlamaktır. Böyle olduğu takdirde halledemeyeceğimiz dava yoktur. Bu davaya inanmamak, gözardı etmek, nemelazımcılık sadece hedefe ulaşmamızı geciktirir.
D eniz hayattır, deniz ferahlıktır, deniz güzelliktir, deniz yoldur, deniz ekmek kapısıdır, deniz turizmdir, deniz canlıdır, renklidir, deniz sıhhat kaynağıdır. Bunu öldürmek günahtır.
O halde, denizlerimizi temizlemek için aynı felsefede birleşelim. Bizler sadece bir harekatın öncüsü olmak, bu davada bir kıvılcım çakmak istiyoruz. Ümit ediyoruz ki bizi takip edenler olsun. Tabiata saygı, denizi kirletmemek bir nevi kültür olduğu gibi, hayat standardı ve zenginlikle yakînen ilgilidir.
D ünyada görülmüştür ki, sanayileşmiş, kültürleri yüzyıllara dayanan ve milli gelirleri yüksek olan ülkeler, az kültürlü ülkelere nazaran bu davada daha duyarlıdır. Davamızı milletlerarası platforma getirmeye başladık. Bir pratik Info Center kurma aşamasındayız.
T alebelerimizi ve denizcilerimizi eğitebilmek için, öğretmenleri eğitmekle işe başladık. Aynı gaye uğruna çalışan Akdeniz ülkelerindeki sivil kuruluşlar ile temas halindeyiz. Onlar ile bilgi alışverişi yapıyoruz. Bu konularda gerek resmi ve akademik merciler, gerekse silahlı kuvvetlerimiz fevkalade duyarlı davranıyor, büyük yardımları oluyor.
1 Mart 1997'de Deniz süpürgesini denize indirdik. Deniz yüzeyindeki katı ve sıvı atıkları temizleyecek olan bu tekne bir öncülük yapacaktır.
Sular Üzerinde bir Hakikat Köprüsü Sayfa 34
Bu yıl Acil Mavi kampanyasını başlattık. "Temiz denizler için derler temiz aksın" sloganı ile insanlarımızı tesis etttiğimiz Acil Mavi şikayet hattımıza şiyaketlerini bildirmeye davet ediyoruz.
Göcek ve Koylarını Temizleme projesini başlattık. Üç adet deniz temizleme teknesi inşaa ediyoruz. Proje özetle, Göcekte kirliliğin önlenmesi konusunda yapılacak temizleme çalışmalarının tamamını içeriyor.
Bu projeyi başka projelerde izleyecektir. Teşekkür eder, tüm insanların temiz denizlere kavuşmasını dilerim.”
Rahmi M. KOÇ
Deniztemiz / TURMEPA
Yönetim Kurulu Başkanı
DENiZLERi KORUMA DEKLERASYONU :
Okyanuslar hayatin beşiğidir.
Bununla birlikte insan eylemlerinin tehdidi altındadır.
En ciddi tehdit ise kirliliktir.
Mevcut çevre koruma çabaları ve düzenlemeleri tek başına bu konuda yetersiz kalmaktadır.
Bu nedenle; Türkiye Denizcilik ve Ticaret sektörünün önde gelen temsilcileri tarafından DENİZLERİ KORUMAK VE DENİZ KİRLİLİĞİNİ AZALTMAK AMACIYLA BİR deklerasyon imzalanmıştır.
Aşağıda anılan seçkin uluslararası örgütler tarafından da desteklenmektedir.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇEVRE PROGRAMI (UNEP)
ULUSLARARASI DENİZCİLİK ÖRGÜTÜ (IMO)
HÜKÜMETLER ARASI OŞİNOĞRAFİ KOMİSYONU (IOC/UNESCO)
DÜNYA DOĞA VAKFI (WWF)
Sular Üzerinde bir Hakikat Köprüsü Sayfa 35
DÜNYA ÇEVRE KORUMA BİRLİĞİ (IUCN)
ROMA KULÜBÜ
ULUSLARARASI DENİZCİLİK ODASI (ICS)
ULUSLARARASI P&I KULÜPLERİ GRUBU
BİBLİYOGRAFYA:
DenizTemiz / Turmepa Kataloğu
Alman TÜV Enstitüsü Bilgileri
http://WWW.YAHOO.COM/search: su kirliligi
TELEMARKET Ürün Kataloğu
Rahmi Koç
ODTÜ Çevre Mühendisi: Gürdal Kanat
Dix. H.M. a.g.e... sayfa: 133-134-135
Dostları ilə paylaş: |