Iı- Hz. Muhammed'i Şehvetperestlîkle Suçlaması
Turan Dursun, "Muhammcd'in Cinsel Hayatı" başlığı altında Hz. Peygamberi bir şchvctpcrcst göstermeğe çalıştığı gibi, 37 nci sayfada da Câbir ibn Abdillâh'lan nakledilen şu haberi vermektedir:
Câbir îbn Abdullah anlatıyor:
"Peygamber bir kadın gördü; hemen Zcyncb'c gitli, ki Zcyncb o sırada bir derisini ovup İşliyordu. Peygamber hemen cinsel ihtiyacını gördü. Sonra arkadaşlarının yanına çıktı, ve şöyle konuştu:
- Kadın, şeytan biçiminde çıkar karşıya. Ve yine şeytan biçiminde dönüp gider. Bu nedenle si/.dcn herhangi biriniz bir kadın gördü mü, hemen karısına gidip onunla yalsın. Çünkü bu (cinsel ilişki), o kişinin içindekini (kabaran şehvetini) söndürür." "Bkz. Müslim, e's-Sahih, Ki-tabu'n-Nikâh/9-10, hadis no: 1403; Ebu Davud, Sünen, Kitabu'n-Nikâh/44, hadis no: 2151; Tirmizî, Sünen, Kitab'ı-Radâ'/9, hadis no: 1158.)
Ve şu yargıya varmaktadır:
"- Muhammed, karılarının dışında da bir kadına "şehvetle" bakıyordu. Ve ilgisini çeken bir kadın gördüğünde "şehvete geliyor"du. Bu kimi ayetlerle de dile getiriliyor. Örneğin Ahzab Suresinin 52. ayetinde, karı almasına sınır getirilirken "(başka kadınların) güzellikleri seni imrendirse bile..." deniyor. Aynı hadise yer veren Gazali de, "şeh-vet"in Önemini ve cinsel ilişkide bulunup rahatlamanın sağladığı yararı uzun uzun anlatıyor; bu arada da, Muhammed'in şehvetine ve gereksinimini nasıl karşıladığına geniş yer veriyor. (Bkz. Gazali, thyau Ulûmîddin, Arapça 2/27-29.)
Muhammed için "kadın", erkeği her zaman baştan çıkaran bir "şehvet kabartan"dı,
Muhammed gözünde "kadın", her zaman "şeytan" görünümündeydi. (Muhammed'in "kadm"ı şeytan görmesine ve genel olarak "ka-dm"a bakışına ilişkin örnekleriyle geniş bilgi için, Prof. Dr. İlhan Ar-scl'in "Şeriat ve Kadın" adlı, son derece değerli kitabına bkz.)
Çıkan bir başka sonuç da şu: Muhammed'c göre, bir kadın, cinsel İlişki kurmak isteyen kocasına karşı koyamaz, karşı koymamalıdır."
Kur'ân-ı Kerîm, peygamberleri insan üstü varlıklar saymaz. Onla-nn yüreklerine hiçbir kötü düşüncenin gelmediğini, onlarda insanî duygular olmadığını söylemez. Tam tersine, onların da birer insan olduğunu vurgular: "Beşerun nıislukum: sizin gibi bir insan." Hallâ vahy dışında kalan konularda onların da halâ yapabileceklerini, ancak b'lc bile hatâlarında ısrar etmeyeceklerini belirtir: "Bile bile hatâlarında ısrar etmezler." (ÂI-i tmrân: 135)
Hz. Muhammcd, kendisinin kalbinin de bulandığını, yani kalbine bazı hatalı düşünceler (vesveseler) geldiğini, bu yüzden günde yüz kere Allah'tan af dilediğini söylemiştir.
İyilik, fazilet, kalbe hiçbir kötü düşüncenin gelmemesi değil, gelen bu düşüncelere uymamak ve bunları kovmaktır.
Yazarın yukarıya aldığımız rivayeti, bir tek kişinin haberidir. Bu haber, en az iki-üç yüzyıl ağızdan agıza dolaştıktan sonra yazıya dökülmüştür. Aktarandan aktarana geçerek İkiyüz yıl dolaşan bir insan haberinin, aslına ne derece uygun olduğunu takdir etmek güç değildir. Bundan dolayı vâhid haberleri kesinlik değil, zan ifade eder. Doğruluğu kesin değildir, muhtemeldir. Yani bu haber doğru da olabilir, yalan da olabilir.
Tutalım ki rivayet doğrudur, Hz. Muhammed, kasıtsız olarak karşısına çıkan bir kadına bakmış ve içinde bir arzu uyanmıştır. Bunun çaresi, hemen evine gidip nefsini helâl olan.eşi ile yatıştırmak ve içinde uyanan o duyguyu kalbinden savmaktır. Eğer Hz. Muhammcd, gözüne çalınan kadının ardına düşüp onu izleseydi o zaman bu eylemi kınanirdı. Kasıtsız olarak kalbine doğan bir isteği, helâl bir yöntemle savması, arkadaşlarına da böyle yapmalarını öğütlemesi fena bir şey midir?
Zaten kendisi, kasıtsız bakışın doğal olduğunu, bundan günah yazılmayacağını, ama ısrarla, döne döne bakmanın günâh olduğunu söylemiştir: "Bakışı bakışın ardına takma, gözünü dikip bakma, ilk bakış (göze çalınma) lehinedir (bundan ötürü sana günâh yoktur) ama ikinci bakış lehine değildir (günâhtır)3
Cinse! ilişkinin, insanları yatıştırdığı, rahatlattığı ise, bütün psikolog ve doktorların birleştiği bir gerçektir.
Dursun: "Güzellikleri hoşuna gitse de, artık bundan böyle başka kadın alamazsın." (Ahzâb: 52) âyetinden, Hz. Muhammcd'in, kendi karılarından başka kadınlara bakıp şehvete geldiği sonucuna varıyor. Oysa âyetin amacı, Peygamber'e, mevcut hanımlarından başka bir kadınla evlenmeyi yasaklamaktır. Ne kadar güzel bulsa da artık başka bir kadınla cvlcnemcycccktir. Bu âyetten, Peygamber'in kadınlara bakıp şehvete geldiği anlamını çıkarmak, son derece saygısız ve insafsızca bir yargıdır. Peygamberle evlenmek isLcycn pek çok kadın vardı. Kadınlar Peygambcr'dcn örtünmezlerdi. Çünkü o, inananların ma'ncvı babası sayılır, işte âyette, bunların içinde beğendiği, hoşuna giden kadınlar da olsa artık başka kadm almaması buyuruimuştur.
Birini beğenmek, güzelliğini takdir etmek, ille de şehvete gelmek mânâsına gelmez. Eğer gerçekten, yazarın dediği gibi peygamber kadınlara şehvetle baksa ve baktıkça şehvete gelseydi, istediğiyle evlenirdi. Oysa âyet, ona başka kadın almayı yasaklıyor. Bu cümle, bir emrin kesinliğini vurgulamak için böyle söylenmiştir. Meselâ "ne kadar yorulsan da bu yolu yürü" yahut "ölsen de sen bu okulu bitireceksin" cümlelerinde kasıt, yolun mutlaka yürünmesini, veya okulun bitirilmesini vurgulamaktır. Yoksa mutlaka yorulmak, veya ölmek gerekmez. Yani her ne pahasına olursa olsun bu işin yapılması gerektiği vurgulanmakladır. İşte âyette de "Güzellikleri hoşuna gitse de artık başka kadınla evlenme" cümlesinden, Peygamber'in kadınlara baktığı ve onların güzelliklerinin, peygamberin hoşuna gittiği anlamı çıkarılamaz. .
Gerçekte Peygamber, hiç kimsenin namusuna kem gözle bakmamıştır. Nitekim Vcdâ Haccında Amcası Abbâs'ın oğlu Fadl'ı da devesine bindirmişti.
Fadl, saçı, yüzü güzel, beyaz tenli, yakışıklı bir adamdı. Allah'ın Resulü (s.a.v.) hayvanı mahmuzlayıp harckcl ettiği zaman yanından kadınlar geçiyordu. Fadl bu kadınlara bakmağa başladı. Allah'ın (s.a.v.) elini Fadl'in yüzüne koydu (bakmasına engel oldu).
bu kez başını öbür tarafa çevirip yine baklı.4
Dostları ilə paylaş: |