I d I n I a V a V x h o n I n < I j V a h I x V l a I o I l n V v h fi X l Q



Yüklə 7,77 Mb.
səhifə139/139
tarix27.12.2018
ölçüsü7,77 Mb.
#87837
1   ...   131   132   133   134   135   136   137   138   139

Bibi. BOA, îrade Dahiliye, no. 33050 (24 Şevval 1278); Hüseyin Fahreddin Dede, Mecmua, Konya Mevlânâ Müzesi İhtisas Ktp, no. 7467;

Vassaf, Sefine, V, 179-184; Zâkir, Mecmua-i Tekâyâ, 72; Tarih-i Lutft, X, 64; Gölpınarlı, Mevlevîlik, 458-459; E. Işın, "İstanbul'un Mistik Tarihinde Beşiktaş/Bahariye Mevlevîhanesi", istanbul, S. 6 (Temmuz 1993), s. 129-137.

EKREM IŞIN

HASAN PAŞA

(?, ? - 1623, İstanbul) Nakkaş.

Enderun'da yetiştiği ve nakkaşlığının yanısıra birçok önemli devlet görevini sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Arşiv belgelerine göre, 1595'te anahtar oğlanı, 1597' de tülbend gülâmı, 1603'te kapıcıbaşı ve yeniçeri ağası, 1604'te Rumeli beylerbeyi, 1605'te vezir, 1606'da sadaret kaymakamı, l607'de ise tekrar vezir olmuştur. Türbesi Eyüp'tedir.

Hasan Paşa, aldığı önemli devlet görevlerinin yanısıra, III. Murad (1574-595) ve III. Mehmed (1595-1603) dönemlerinin ünlü nakkaşları arasına girmeyi başarmıştır. III. Murad döneminin ünlü nakkaşı Osman'ın yanında çalıştığı ve bölükbaşılığa getirildiği belgelerle saptanmıştır. Nakkaş Hasan, yaklaşık 20 ayrı minyatürlü yazmada çalışmıştır. İlk minyatürlediği yazma 1582 tarihli III. Murad Sumanutsidiı (TSM Ktp, H. 1344). Bu yazmada Nakkaş Osman ve ekibiyle çalışan Hasan'ın kendine özgü figür üslubu ile öteki nakkaşlardan ayrıldığı görülür. Minyatürlediği öteki yazmalar şunlardır: Fuzuli'nin Divariı (TSM Ktp, Y. 897, 1585-1590 tarihli), Kıssa-ı Şab-ı Şatran (İstanbul Üniversitesi Ktp, 2303, 1588-1590 tarihli), Acaibü'l-Mahlu-to(TSM Ktp, A. 3632, 1590-1595 tarihli), Mecmua (TSM Ktp, H. 1711, 1590 c.), Acaibü'l-Mahlukat (Londra, Unger Col-lection, 1590-1595 tarihli), Siyer-i Nebi, I. ve III. ciltler (TSM Ktp, H. 1221, 1323, 1594-1595 tarihli), Şemailname-i Al-i Osman (TSM Ktp, A. 3592, 1595 c.), Tercü-me-i Miftah-ı Cifrü 'l-Cami (TSM Ktp, B. 373, 1597-1598 tarihli), Şakayik-i Numa-niye (Paris, Bibliotheque Nationale, türe. 1055,1597e.), Gazavat-ı Osman Paşa (TSU Ktp, R. 1300), Firdevsi, Şahname (Londra, British Museum, Ör. 7204,1595-1600 tarihli), Şahname-i Sultan Mehmed Han (TSM Ktp, H. 1609, 1597 tarihli), Divan-ı Baki (Londra, British Museum, Ör. 7084, 1595-1600 tarihli), Destan-ı Ferruh u Hüma (İstanbul Üniversitesi Ktp T. 1975, 1601 tarihli), Albüm (TSM Ktp, H. 2161).

Şahname-i Sultan Mehmed Han adlı yazmanın sonunda, eserin yazarı Taliki-zade Mehmed Subhi Çelebi, Nakkaş Ha-san'ı över ve yazmadaki dört minyatürü onun yaptığım belirtir. Nakkaş Hasan'ın minyatürlerinde dairesel figür düzenlemelerine yer verdiği, yüksek tutulan ufuk çizgisiyle derinlik sağladığı, ufak boyutlu, şişmanca, kısa boylu, koyu kalın siyah kaşlı, yuvarlak yüzlü figürleri yeğlediği görülür. Turuncu, pembe ve yeşil tonlarını sık kullanır. Nakkaş Hasan klasik Osmanlı minyatür üslubunun önemli temsilcilerinden biridir. Özellikle III. Mehmed döneminde yaptığı minyatürlerle Osmanlı minyatür okuluna yeni bir soluk getirmiştir.

Bibi, R. M. Meriç, Türk Nakış Sanatı Araştırmaları, I, Ankara, 1953, s. 56-59; S. Akalay, "16. Yüzyıl Nakkaşlarından Hasan Paşa ve Eserleri", /. Milletlerarası Türkoloji Kongresi, ist., 1973, s. 607-626; Z. Tanındı, "Nakkaş Hasan Paşa", Sanat, S. 6 (Haziran 1977), s. 114-125.

GÜNSEL RENDA



HASAN PAŞA (Cezayirli)

(l 714, ? - 30 Mart 1790, Şummu) Kap-tan-ı derya, sadrazam.

"Hasan Beşe", "Palabıyık Hasan Paşa" adlarıyla da ünlenmiştir. 1770-1790 arasında İstanbul'un yönetimi, güvenliği ve su sorunu ile ilgilenmiş denizci devlet a-damıdır. Kasımpaşa'da Kalyoncu Kışlası' nı(->) yaptırmıştır.



Tarih-i Cevdet'teki özgeçmişinde, Te-kirdağlı bir tüccarın azatlı kölesi iken İstanbul'a geldiği ve Yeniçeri Ocağı'mn 25. ortası karakullukçulara katıldığı yazılıdır. 1739-1740 Belgrad seferinde Morava ve Hisarcık savaşlarında yararlık gösterdi. 1740' ta Tekirdağ'a, oradan Gelibolu'ya döndü. Cezayir'e gitti. Serüvenli yıllardan sonra Tlemsen beyi oldu. Bölgede Hasan Beşe adıyla ünlendi. Cezayir dayılarıyla geçine-meyerek İspanya'ya kaçtı. 1760'a doğru İstanbul'a geldi. Donanmada görev alarak derya kaptanı oldu. Kapudane rütbesine kadar yükseldi. Rus donanmasının Osmanlı donanmasını yenilgiye uğrattığı 1770'teki Çeşme Baskını'nda bir filoya komuta eden Hasan Paşa, Rus amiral gemisini yakmayı başardı. 9 Ağustos 1770'te Lim-ni'yi işgalden kurtardı. Boğaz muhafızlığına atandı. III. Mustafa (hd 1757-1774) tarafından "gazilik" sam ile ödüllendirildi. O yıl kaptan-ı derya oldu. 1773'te ikinci kez Kal'a-i Sultaniye (Çanakkale) muhafızı ve Tuna Yalısı (Rusçuk) seraskeri atandı. Savaş sonrasında yeniden kaptan-ı derya oldu. Bu görevi 1789'a değin sürdürdü. Kasımpaşa ile Boğaziçi köylerinde imara, yol ve çeşme yapımına, bu semtlerin güvenliğine ilişkin çalışmaları bu dönemdedir.

Yakılan donanmanın yenilenmesi, kalyoncu sınıfının (deniz askerleri) eğitime alınmaları, Galata-Kasımpaşa semtlerinin güvenlik sorunlarının çözülmesi gibi ö-nemli işleri başardı. I. Abdülhamid'in (hd 1774-1789) önerdiği sadrazamlık görevini kabul etmedi. Ancak, sadrazamların genellikle cephede olmaları nedeniyle sadaret kaymakamlığı görevini üstlenerek kenti yönetti. Çarşı pazar denetimi, işsizlerin neden oldukları olayların önlenmesi ile ilgilendi. Kol gezmelerde yanındaki eh-lileşmiş aslanı ve uyguladığı falaka cezasıyla herkesi sindirdi.

1776'da Suriye'ye giderek buradaki a-yaklanmayı bastırdı. 1778'de kısa bir süre Mora valisi oldu ve yarımadayı anarşiye boğan haydutları temizledi. İstanbul'a dönünce saygınlığı daha da arttı. Kendisine bir tür "atabeg-i saltanat" (devlet danışmanı) gözüyle bakılıyor; halk ise ona "hünkâr babası" diyordu. 1785'te padişaha karşı tasarlanan bir komployu önledi. Bu eylemi planlamakla suçlanan Sadrazam Halil Hamid Paşa idam edildi. 1787'de Mı-

HASAN PAŞA HANI

566

567

HASAN TAHSİN HİLMİ

sır'a giderek karışıklıkları bastırdı ve toplanamayan eski vergileri tahsil ettirip istanbul'a 12.000 kese parayla döndü. 1788' de yeni bir savaş olasılığı belirince kendi servetinden hazineye 10.000 kese bağışladı. Donanmayla Karadeniz'e-açıldı. Özi açıklarında Ruslarla savaştı. Kötü hava koşullan yüzünden donanmadaki gemilerin çoğu battığı için İstanbul'a döndü.

III. Selim (hd 1789-1807) tahta çıkınca kaptan-ı deryalıktan uzaklaştırıldı. Anadolu valisi ve ismail seraskeri oldu. 4-5.000 kişilik düzenli ve disiplinli kapı halkı (özel ordu) ile Kâğıthane'deki geçit törenine katılıp cepheye hareket etti. III. Se-lim'in ödüllendirmek için huzuruna çağırmasını, idam edilmek istendiğine yorumlayarak hareketini ertelemedi ve "devlete henüz bir emeğimiz geçmedi. Önce hizmet edelim, sonra iltifatına erişiriz!" yollu cevap gönderdi. Cephede, ismail Kale-si'ni ablukaya alan Rus birliklerini Tabakhane Deresi Savaşı'nda yendi. Cenaze Hasan Paşa'nın yerine 23 Kasım 1789'da sadrazam ve serdar-ı ekrem atandı. Şumnu'da-ki karargâhında askerin disiplini ve savaş hazırlıkları ile uğraşırken öldü. Şumnu'da yaptırdığı Bektaşî tekkesinin naziresine gömüldü.

18, yy'ın sonuna doğru istanbul'un en ünlü kişisi olan Hasan Paşa, okuryazar değildi. Sadaret kaymakamı olduğunda tuğra çekmeyi bilmediği için bu işi reisül-küt-tabın yapması için ferman çıkartılmıştı. Paraya ve mala düşkün olan Hasan Paşa, servetini hayır işlerine harcamaktan çekinmemiştir. Topçu ve armador erleri için, 1784'te Kasımpaşa'daki Kalyoncu Kışla-sı'nı yaptırmış, o tarihe kadar, istanbul'da dağınık olarak bekâr odalarında barınan deniz erlerini bir araya toplayarak disiplinleri ve eğitimleri için çalışmıştır. Aynı yerde bir de camisi vardır. Kasımpaşa'da, Büyükdere'de çeşmeler, Büyükdere'deki hasbahçeye yol, Kefeliköy'e çeşme yaptırmış, Bahçeköy'deki bendi onartmıştır. Askeri eğitimlerde de yararlanılan Levent Çiftliği'ni tesis etmiş, Boğaz'ın girişindeki Kavak kalelerini 1783'te onartmıştır. Tersa-ne'deki konağının "taş oda" denen hazinesinde, ölümünden sonra ortaya çıkan değerli eşyanın ve paranın defteri Topka-pı Sarayı Arşivi'ndedir. Bunlar arasında, değerli yazma kitaplar, denizciliğe ilişkin aletler ve dürbünler, haritalar ile çok sayıda saat de bulunuyordu. Gümüş eşyası ise Darphane'ye verilerek para kestirilmiştir. Serüven ve savaşlarla dolu yaşamını anlatan Şamdanizade'nin "Gazavat-ı Cezayirli Gazi Hasan Paşa" adlı eseri basılmamış-tır. Yakın adamı Fenerli beylerden Eflak Voyvodası Mavroyani, ölümünden sonra idam edilmiştir.

Hasan Paşa'nın, Midilli, Sakız ve Istan-köy'de de hayrat çeşmeleri, hamam, cami, havuz vb eserleri vardır. Tersane'deki konağı ve Kuzguncuk'taki yalısı yıkılmıştır. Bibi. Tarth-i Cevdet, IV, 352-354, VII, 45; Mustafa Nuri Paşa, Netayicü'l-Vukuat, ist., 1327, III-IV, s. 175-189; Uzunçarşüı, Merkez ve Bahriye, 100, 129-130; Elif Naci, "Cezayirli Gazi Hasan Paşa", Cumhuriyet, 30 Mart 1964, s. 2;

İnciciyan, istanbul, 98-121; Topkapt Sarayı Arşivi, D. no. 9964, Hadikatü'l-Vüzerâ, III, 41-42; 1. H. Uzunçarşıh, "Hasan Paşa", İA, V/l, 319-323; F. Kurtoğlu, 1768-1774 Türk-Rus Harbinde Akdeniz Harekâtı ve Cezayirli Gazi Hasan Paşa, ist., 1942.

NECDET SAKAOĞLU

HASAN PAŞA HANI

Süpürgeciler Hanı adıyla da tanınan han, Beyazıt ve Vezneciler arasındaki alanda iki ayrı yapı bloğu olarak kurulmuş olan Seyyid Hasan Paşa Külliyesi'nin (medrese, mektep, sebil ve çeşme) kuzeyde bir blok oluşturduğu, güneydeki han ve dükkânlarının Ördü Caddesi kenarında kalan ticari bloğudur.

1958'de yol açma çalışmaları sırasında kuzey kanadı kesilen yapı özgün durumunu tamamen kaybetmiştir. Kitabesi mevcut olmayan yapının Vakıflar Genel Müdürlüğü kayıtlarında 1745'te Seyyid Hasan Paşa tarafından Mimar Mustafa Çelebi'ye inşa ettirildiği belirtilmektedir.

Vakıflar Genel Müdürlüğü'ndeki resti-tüsyonu ile yapıyı plan semasıyla tanımak mümkündür. Revaklı bir avlu etrafında iki katlı olarak inşa edildiği, kalan kısımlarından anlaşılan yapı, han, kervansaray adıyla andığımız ticari yapı grubunun genel şemasını yansıtır.

Ordu Caddesi ile Yakup Ağa Sokağı ve güneyden Haznedar Sokağı ile sınırlanan parsel üzerinde inşa edilmiş olan yapı, doğudan II. Mehmed (Fatih) döneminin (1451-1481) önemli yapısı Simkeş Hanı (Simkeşhane) ile sınırlanır.

Yapı bulunduğu alanın koşullarına bağlı olduğundan dış cephelerinde bir doğru boyunca uzanan bütünlük görülmez. Her cephesi açıldıkları sokağın şekline uygunluk gösterir. Bu dış cephe konumunun farklılığı içte muntazam dikdörtgen bir avlu ile giderilmiştir. Ordu Caddesi'ndeki kapısı, tonozlu giriş mekânı ile avluya ve revaklara bağlı iki yandaki taş merdivenlerle üst kata açılır.

Yaklaşık 17x23,50 m ölçüsündeki avluda iki kat halindeki örme payeler üzerine atılan kemer sisteminin taşıdığı çapraz tonoz örtülü revak sisteminin varlığı anlaşılır. Yapıdaki duvar ve hacimsel kalıntılar zemin ve birinci katlardaki revak

Hasan Paşa Hanı'mn içinden bir görünüm. ,



Yavuz Çelenk, 1994

kemerlerinin tuğla ve derzden yuvarlak kemerlere sahip olduğunu gösterir. Her iki kat revağında da taşıyıcı sistem muntazam kesme taştan örme ve kare kesitli payelerden oluşmuştur.

C. Gurlitt'in yayımladığı resimler yapının orijinal durumunu tanımamıza yardım etmektedir. Bu resimlerden, revaklara açılan mekânların kapı ve pencerelerinin orijinal durumunun dikdörtgen söveli ve yuvarlak kemerli olduğu anlaşılmaktadır.

Bu yapıda alışılmış han planından ayrılan bazı mekân düzenlemeleriyle karşılaşılmaktaydı. Özellikle ana cephede, girişin sağ ve sol tarafındaki mekânlar dikdörtgen salonlar halinde yorumlanmıştır. Günümüzde bu cephe tamamen ortadan kalkmıştır. Çemberlitaş'taki Elçi Ham(-») gibi bu yapının da misafirhane olarak inşa edildiği, ilgili yayınlarda yazılıdır.

Yapı bulunduğu yerin sınırlarına sadık kalarak inşa edildiğinden bütün hacimler, avlunun muntazam dikdörtgen plan şeması ile bu dış konturlar arasındaki alanın sağladığı imkânlar ölçüsünde çeşitlilik gösteren bir şekilde düzenlenmiştir.

Yapının üst katında, batı kanadındaki revaklara bir tonozlu geçitle bağlanan dar bir koridor ile bu koridora batı kenarı boyunca açılan ve Yakup Ağa Sokağı'na çıkma yapan, çeşitli büyüklükte kare veya dikdörtgen mekânlar bulunur.

Gene Haznedar Sokağı boyunca içbükey bir cepheyle yükselen yapıda, bu kanattaki revak sistemine açılan muntazam planlı dört odadan ikisi gerideki birer mekâna birer kapı ile bağlanır. Diğer taraftan doğu üst kat revağı bir koridorla devam ederek hela mekânlarına ulaşır.

Yapının Ordu Caddesi boyunca uzanan ana cephesi zemin katta, girişin iki yanında üçer tuğla-derz dokulu kemerle dışa açılan dükkânlara sahiptir. Üst kattaki giriş üzerinde konsol taşlarıyla taşınan ve dışa taşan mekân ise art arda enine dikdörtgen iki mekân halinde olup, bir kapı ve iki yandaki birer pencere ile revak altına açılır. Dış cepheye ise kemerli üç pencere ile açılmaktadır.

Hanın Ordu Caddesi'ne açılan cephesinde, Gurlitt'in yayımladığı resimlerde, yay kemerli giriş kapısının iki yanında ro-

koko üslubunda birer mermer çeşme ile kapının üzerinde bir pencere açıklığı ve sonra üst kat mekânının konsol sırası görülür. İstanbul hanlarında böyle bir cephe düzenlemesiyle ilk defa bu yapıda karşılaşılır. Bu cephede üst kat taş konsol sırasına kadar duvar dokusunu muntazam kesme taş oluşturmakta, sonra taş-tuğla-derz sıralarıyla cephe devam etmekte, tuğladan kirpi saçak frizi, cepheyi üstten sınırlamaktadır.

Kalıntılarından avluyu çeviren revak cephelerinin itinalı bir işçiliğe sahip olmadığı söylenebilen yapının, kuzeybatı köşesinde Yakup Ağa Sokağı boyunca u-zanan bazı mekânları ve bunların dış cepheleri 1975-1976'da aslına uygun olmayan bir şekilde restore edilmiş, hattâ yapının orijinalinde bulunmayan bezemeler yapılmıştır.

Bibi. G. Cantay, Osmanlı Külliyelerinin Kuruluşu, İst., 1989, s. 142; Gurlitt, Konstantinopels, 52; Güran, İstanbul Hanları, 120-122; M. Erk-san, "istanbul Hanları", (İÜ Edebiyat Fakültesi sanat tarihi lisans tezi), 1956.

GÖNÜL CANTAY



HASAN RE'FET EFENDİ TEKKESİ

bak. LOKMACI TEKKESİ



HASAN RIZA

(1849, istanbul - 2 Mart 1920, îstanbul) Hattat.

Tırnova Posta Müdürü Ahmed Nazif Efendi'nin oğludur. Babası ve amcası 1826 Osmanlı-Rus Savaşı'ndan sonra İstanbul'a geldiler. Hasan Rıza Şehzadebaşı'nda önce Kaptan Paşa, sonra Hafız Münib Efendi Mektebi'nde eğitim gördü ve ilk güzel yazı dersini bu okulda aldı. Daha sonra Kenıeraltı'nda hattat Sucu Hüseyin Efen-di'ye devam etti. Bu arada Bâb-ı Seraskerî kâtiplerinden meşhur hattat Yahya Hilmi Efendi'den de istifade etti.

Babasının Tırnova posta müdürlüğüne atanması üzerine, ailece oraya gittiler. 1865'te babasının ölümünden sonra istanbul'a dönüp amcası Hacı Hüseyin'in yardımıyla Muzıka-i Hümayun'a girdi. Oranın hat hocası ünlü Şefik Bey'den yeniden yazı meşkine başladı ve 16 kişiyle birlikte icazetname almaya muvaffak oldu. Ayrıca Şefik Bey'in hocası Kazasker Mustafa İzzet Efendi'den de faydalandı. Sami Efendi'den ise talik hattını meşk ettiyse de üzerinde fazla durmadı.

1871'de Muzıka-i Hümayun imamlığına tayin edildi. 1879'da hocası Şefik Bey' in emekliye ayrılması üzerine hat hocası oldu. Bu görev kaldırılınca 1906'da uhdesinde yalnız imamlık kaldı. 19l4'te açılan Medreset'ü-1 Hattatin'de sülüs ve nesih yazı hocalığına tayin edildi. Ömrünün sonuna doğru görme kabiliyeti .azalan ve bu yüzden görevinden ayrılan hattat, vefatında Rumelihisarı Mezarlığı'na gömüldü.

Hasan Rıza, Türk hat tarihinde sülüs ve nesih yazıları güzelliğinin zirvesine ulaştıran Hafız Osman(->) okuluna mensuptur. En fazla bu iki yazıda başarılı olmuştur. Celi sülüs yazıları azdır. Celi nesih ile büyük boy muhteşem hilyeler yazmıştır.

Hasan Rıza'mn yazısıyla tezhipli bir Kuran sayfası.



Ahmet Kuzik fotoğraf arşivi

Sanat hayatının en olgun çağı 1882-1907 arasıdır.

Eserlerine gelince, 19 Kuran yazmıştır ki bunların kimler için yazıldığı Son Hattatlar adlı eserde kayıtlıdır. Basılmış olan Kuran'ı çok beğenilir. Bunun sebebi, harflerin üzerine koyduğu harekelerin ve noktaların yerli yerinde olmasıdır. V. Mehmed' in (Reşad) emriyle yazdığı büyük boy Kuran, Topkapı Sarayı'ndadır. Hırka-i Saadet Dairesi için yazdığı Sahîh-i Buhârî gene aynı padişah tarafından 1913'te vakfedil-miştir. Celi sülüs eserleri ise şunlardır: Medine'de Küba Mescidi'nde Aşere-i Mübeş-şere'nin, Mekke'de Makam-ı İbrahim'de, Makedonya'da Piriştine'de, Anadolu'da Söğüt Camii'nde dört halifenin isimleriyle, İstanbul'da Cihangir ve ayrıca îstan-köy camilerindeki levhalar. Bunların dışında istanbul'da Süleymaniye Kütüphanesi, Vakıf Hat Müzesi, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, Bâlâ Camii ve Edirne' de Selimiye Camii'nde birer tane büyük boy hilyesi vardır.

17 kişiye icazetname veren hattatın îstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nde ta-savvufi şiirleri, havi yazma bir divançesi varsa da fazla önemli değildir.



BibL Habib, Hat veHattatan, ist., 1306, s. 180; inal, Son Hattatlar, 332-336; U. Derman, Türk Hat Sanatının Şaheserleri, İst., 1982, s. 47; U. Derman, İslam Kültür Mirasında Hat Sanatı, ist., 1992, s. 216, 218, 220; Rado, Hattatlar, 249-251.

ALİ ALPARSLAN



HASAN TAHSİN

(1851, Tokat - 30 Kasım 1916, İstanbul) Hattat.

Tokat Meydan Camii imamı Osman Efendi'nin oğludur. Genç yaşında İstanbul'a

gelerek medrese eğitimi gördü. Meşihat eski müsteşarlarından Kayserili Derviş Ali Rıza'mn Bayezid Camii'ndeki derslerine devam etti. Medrese eğitimi gördüğü sırada hat sanatına merakı olduğundan önce, devrin reisülhattatini sayılan Muhsin-zade Abdullah Bey'e(->) müracaat ederek sülüs ve nesih yazılarını meşk etti ve icazetname aldı. Daha sonra bu hattatın hocası olan Kazasker Mustafa İzzet Efendi' den de faydalandı. Dini eğitimini tamamladıktan sonra Âli Paşa Camii'ne imam ve hatip tayin olundu. Bir ara rüştiyelerde hat ve Arapça hocalığı yapan Hasan Tahsin Efendi, Kütüphane-i Umumi-i Osmani'nin kuruluşunda önce ikinci, sonra birinci müdürlüğüne getirildi, (bak. Beyazıt Devlet Kütüphanesi).

Kendisini yakından tanıyan Son Hat-tatlar'm yazarı îbnülemin M. K. inal o-nun uzun boylu, halim selim, nüktedan ve latifeyi seven bir insan olduğunu; yazma güzel eserlere, çekmeceler dolusu çeşitli yazılara, güzel kalemtıraş ve maktalara sahip bulunduğunu, Beyazıt civarındaki evinde yangın çıkınca bunların bir kısmının burada; taşındığı Sultanahmet' teki evinin de yanması üzerine bazı kıymetli yazı ve levhalarının da orada yitip gitmesine çok üzüldüğünü ve neşesinin kaybolduğunu kaydeder. Musikiye ve şiire de aşina olan hattat ölümünden bir yıl önce felç geçirdi. Vefatında Eyüp Bahariye sırtındaki kabristanda kızının yanına gömüldü.

Usta bir hattattı. Birkaç Kuran ve pek çok kıt'a yazmıştır. Bunların bir kısmı şahıslardadır, îbnülemin M. K. İnal'daki yazı koleksiyonu halen İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nde bulunmaktadır. Beyazıt'ta Çadırcılar civarındaki Sarnıçlı Han'ın cephesinde bulunan "Sahrınclı Han" yazısı onun eseridir. H. Tahsin, Hafız Osman^) okuluna bağlıdır.

BibL inal, Son Hattatlar, 424-426; Rado, Hattatlar, 249.

ALİ ALPARSLAN



HASAN TAHSİN HİLMİ

(1847, İstanbul -14 Şubat 1912, İstanbul) Hattat.

Kılıç Ali Paşa Camii hafızı Hafız İsmail Efendi'nin oğludur. Tophane semtinde doğdu. Çubukçular Sıbyan Mektebi'nde eğitim gördüğü sırada Kuran'ı ezberleyip hafız oldu. Bir müddet de Tophane müftüsü Hoca Bekir Efendi'den dini dersler aldı. Bu arada sülüs ve nesih yazılarını Şefik Bey'den, talik yazıyı Sami Efendi'den, rık'a yazıyı da Mekteb-i Sultanî (Galatasaray Lisesi) hat hocası İzzet Efendi'den öğrendi. Hayatım hattatlıkla kazanan Hasan Tahsin Hilmi, Mühendis, Sanayi, Kız Sanayi okullarıyla Cihangir Kız Rüştiyesi, Darül-muallimat ve hocası Mehmed İzzet Efendi'nin 1904'te ölümünden sonra da Mekteb-i Sultanî'de ve Darüşşafaka'da yazı öğretmenliği yaptı. Bir müddet de Mahmud Bey Matbaası'nda çalıştı ve her çeşit yazı yazdı. Okul dışından gelip yazı öğrenmek isteyenlere de bu basımevinde ders verirdi.



HASAN ÜSKÜDAR!

568


Eserleri özel koleksiyonlarda olan sanatkâr, oğlunun ifadesine göre 3 veya 4 Kuran yazmıştır. Bunların kimlerde veya nerede olduğu belli değildir. Yine oğlunun ifadesine göre Cağaloğlu'ndaki Mah-mud Nedim Paşa'nın türbesinin yazısı da onundur. Yalnız imzası yoktur.

Hattat, sülüs ve nesih yazılarında Hafız Osman; talikte Yezarizade'nin bir kolu sayılan Sami Efendi; rık'a yazısında da onu bir sanat yazısı haline getiren hocası Mehmed İzzet Efendi üslubuna bağlıdır. Hat sanatında hocalarının derecesine yükselememiştir.



Bibi. Habib, Hat ve Hattatan, İst., 1306, s. 181; İnal, Son Hattatlar, 421-423, Rado, Hattatlar, 241.

ALi ALPARSLAN



HASAN ÜSKÜDARÎ

O, İstanbul - 1614, İstanbul) Hattat.

Üsküdar'da doğduğu için, "Üsküdarî" unvanıyla anılır. Şeyh Hamdullah'ın(~0 torunu Pir Mehmed bin Şükrullah'ın akrabasından idi. Önce, ondan icazetname almayı başardıktan sonra ayrıca, şeyhin oğlu Mustafa Dede'nin oğlu Derviş Mehmed'den de faydalanmış ve hat sanatının inceliklerini öğrenmeye gayret etmiştir. Müstakimzade'ye göre, kıl ucu kadar olsun Şeyh Hamdullah'ın üslubundan ayrılmamış namlı bir sanatkârdır. Vefatında, şeyhin yakınına gömülmüştür. Sonradan kabrinin yola gitmesi üzerine 1917'de devrin hattatlarınca Çiçekçi Camii'nin bahçesine nakledildi. Mezar taşındaki tarihi üç beyit halinde olup Bursalı Hâşimi Efen-di'nindir. Yazısını öğrencilerinden hattat Hâlid Efendi yazmıştır. Tarih mısraı şöyledir: "Üsküdarî Hasan'ın yâ Rab ola yeri ci-nân".

Eserleri müze ve özel koleksiyonlardadır. Üsküdar'da Toptaşı semtindeki Eski Valide Cami'nin celi yazıları onundur.

Hasan Üsküdarî "aklâm-ı sitte" adı verilen altı çeşit yazıda Şeyh Hamdullah o-kuluna bağlıdır. Bu yazılarda usta sayılmakla beraber celi, yani geniş kalemle yazdığı yazılarında fazla başarılı sayılmaz. Atik Valide Camii'ndeki yazılan celi sülüsün çağına göre gelişmesini göstermesi bakımından önemlidir.



Bibi. Müstakimzade, Tuhfe, 157; Suyolcuza-de Mehmed Necib, Devhatü'l-Küttâb, İst., 1942, s. 36; Habib, Hat ve Hattatan, ist., 1306, s. 107; Rado, Hattatlar, 86; A. Alparslan, Ünlü Türk Hattatları, Ankara, 1992, s. 40.

ALİ ALPARSLAN

Hasanpaşa'dan bir görünüm.

Nazım Timuroğlu, 1994

HASANPAŞA

Kadıköy İlçesi'ne bağlı mahalle, semt. Acıbadem'in(-»), Dörtyol'dan başlayarak Kuruçeşme'ye kadar olan kesimi ile Kur-bağalıdere arasında uzanan alanda yer almaktadır. Anadolu yakasının ihtiyacını karşılamak üzere, istanbul'da havagazı üretimi yapan üçüncü fabrikanın 1892'de burada kurulmasından sonra semt, "Gazhane" olarak da anılmaya başlanmıştır.

Bugün Hasanpaşa olarak bilinen alan, 17. yy'ın başlarında Kızlarağası Mısırlı Osman Ağa'nın mülküydü. l630'da IV. Mu-rad, bu alanları kamulaştırmış, 1800'de ise bölgedeki topraklar III. Selim'in mülkiyetine geçmiştir. II. Mahmud döneminde (1808-1839) gezinti ve av yeri olan Hasanpaşa, Abdülmecid döneminde (1839-1861) Kapıcıbaşı Hüsameddin Efendi'ye armağan edilmiştir. Hüsameddin Efendi'nin ö-lümünden sonra da topraklar vârisleri tarafından satılmıştır.

19. yy'm sonlarına kadar, semt yoğun bir yerleşim alanı değildi. Kauffer haritalarında bugünkü Hasanpaşa Mahallesi toprakları, bağlar, bahçeler ve çayırlarla kaplı görülmektedir. 1876'da Romanya ve Bulgaristan'dan gelen göçmenler İkbaliye sırtlarına yerleştirildiğinde bile buralarda ancak 8-10 ev bulunmaktaydı.

1900'lerin başından itibaren Hasanpa-

şa, özellikle Türklerin tercih ettiği bir semt olmuş ve yerleşim giderek yoğunlaşmıştır. O zamanlar Kadıköy'de, Rumlar daha çok Moda ve kısmen Yeldeğirmeni; Ermeniler Altıyol ve Bahariye; Museviler Yeldeğirmeni; Türkler ise Hasanpaşa ve kısmen Yeldeğirmeni'nde otururlardı.

II. Abdülhamid döneminde (1876-1909) bahriye nazırı olan Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa, daha önce bir yangın sonucu ortadan kalkan Divittar Camii'nin yerine semte 1882'de yeni bir cami yaptırmıştır. Mahallenin adı da, Osman Ağa Ma-hallesi'nden ayrıldıktan sonra, 10 Aralık 1930'da Kaptan Hasan Paşa olmuştur.

1990 nüfus sayımına göre 10.503 kişinin yaşadığı Hasanpaşa, 1980'lere kadar, orta ve düşük gelir gruplarının konut alanı olma özelliğini taşıyordu. Bugün, Kur-bağalıdere Caddesi ve Uzun Çayır Sokağı, Kadıköy belediye binasından başlayarak bir iş ve ticaret aksı olarak gelişmektedir. Diğer yandan, Acıbadem semti ile sınır oluşturan alanlardan itibaren, eski konutlar hızlı bir şekilde yıkılmakta, yerlerine yeni binalar ve siteler yapılmaktadır. 1993'te kapatılan havagazı fabrikasının oldukça geniş arazisi de semt için potansiyel kullanım alam olarak görülmektedir.



TURGAY GÖKÇEN
Yüklə 7,77 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   131   132   133   134   135   136   137   138   139




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin