İBN BÜCEYR 1064 İBN BÜLBÜL 1065 İBN BÜRD el-ASGAR
Ebû Hafs Ahmed b. Muhammed b. Ahmed b. Bürd el-Asgar (ö. 445/1054) Endülüslü şair, kâtip ve vezir.
395 (1005) yılı civarında Kurtuba'da (Corcioba) doğdu. Hayatının ilk dönemlerini, Dîvân-ı İnşâ reisi ve vezir olan dedesi İbn Bürd el-Ekber'in yanında geçirdi.
Edebiyat, sanat ve yazı üslûbu konularında ilk dersleri ondan aldı. Siyasî huzursuzluklar yüzünden Kurtuba sarayındaki görevini bırakmak zorunda kalan dedesiyle birlikte Sarakusta'ya (Saragossa) göç etti (416/1025). İki yıl sonra dedesi ölünce Sa-rakusta'dan ayrılıp Dâniye'ye (Denia) gitti. Burada Dâniye ve Doğu Cezayir Emîri Mü-câhid el-Âmirî'nin emrine girdi. 426'da (1035) ailesiyle birlikte Kurtuba'ya dönen İbn Bürd, Vezir İbn Şüheyd el-Eşcaî'nİn hizmetine girdi. Vezir Ebü'l-Velîd İbn Zey-dûn'la da bu sırada tanıştı. İbn Zeydûn, zamanından şikâyet ettiği meşhur kasidesini o sıralarda tutuklu bulunduğu Kurtuba zindanından İbn Bürd'e göndermiş olmalıdır. İbn Bürd, Kurtuba'dan ayrıldıktan sonra gittiği Meriye'de (Almeria) Mu'-tasım b. Sumâdıh et-Tücîbfnin veziri oldu. Bu görevini vefatına kadar sürdürdü.
Dedesiyle aynı ismi taşıdığından kendisine İbn Bürd el-Asgar denmesine rağmen bazı edebiyat tarihçileri bu hususta yanılgıya düşmüşlerdir. Meselâ Fransız Henri Peres dedesinin yazdığı hilâfet ahid-nâmesini ona nisbet etmiştir.1066 A. R. Nykl, Hispano-Arabic Poetry (Baltimore 1946) adlı eserinde ikisini aynı kişi kabul ederek bir başlık altında ele almıştır. İbn Abbâd tarafından düzenlenen, dedesinin adının karıştığı bir komplonun onun biyografisinde zikredilmesi de 1067 ikisinin birbirine karıştırılmasından kaynaklanan bir yanlışlıktır.
Eserleri.
Edebî alanda döneminin tanınmış bir otoritesi ve şairi olarak kabul edilen İbn Bürd el-Asgar'ın eserlerinin çoğu günümüze kadar gelmemiştir. Ona ait bazı şiir parçaları İbn Bessâm'ın ez-Zârîre'si başta olmak üzere bazı edebiyat ve biyografi kitaplarında yer almaktadır. Hakkında bilgi bulunan eserleri ise şunlardır:
1. es-Seyf ve'I-kalem ve'1-müfâ-hore beynehümâ.1068 Mücâhid el-Âmirî"ye takdim edilen bu risalede kılıçla kalem arasında geçen bir münazara anlatılmıştır. Emîre bir methiye ile biten risalenin bu konuda yazılan ilk eser olduğu kaydedilmektedir.1069 Fernando de la Granja, İbn Bürd'ün bu risâlesiyle güle dair bir risalesini kısmen tercümelerini de vererek tanıtmış, İbn Bürd'ün hayatı ve Risâletü's-seyf ve'l-kalem'in Arap edebiyatı ve diğer edebiyatlara etkisi üzerinde de durmuştur. 1070
2. Sırrü'1-edeb ve sebkü'z-zeheb. İbn Bürd. Meriye Emîri Ma'n b. Sumâ-dıh'a takdim etmek için yazdığı bu eserinde edebî sanatlar ve inşâ kuralları ile dostluk, vefa, güven, şükür, hamd, kitap, kalem tasvirleri gibi çeşitli konuları sanatlı nesirle anlatmıştır.1071 Eserin, İbn Hazm'ınei ve's-siyer'i tarzında bir risale olduğu kaydedilmektedir.
3. er-Risâletü'l-bed^a fî tafzîli ühebi'ş-şâ 'alâ mâ yüftereş mine'1-vitâ3. İbn Bürd'ün, tevazu ve sıcaklık sembolü olarak gördüğü koyun postunun diğer yaygılara üstünlüğünü anlattığı edebî bir eserdir. 1072
4. Risale fi'n-nahle. Arapça hurma isimlerinden, çeşitlerinden, hurmayla ilgili atasözü ve şiirlerden söz eden eser diyalog ağırlıklı edebî bir nesirle kaleme alınmıştır.1073
Ünlü şair İbnü'r-Rûmî'nin nergisi güle tercih ettiği ve bu iki çiçeği diyalog halinde konuşturduğu risalesine reddiye şeklinde nazîre yazan ilkedîbin İbn Bürd el-Asgar olduğu kaydedilmektedir.1074 Yâküt el-Ha-mevî ve daha sonraki bazı müellifler tefsire ûa\x et-Taişîl ve et-Tahşîi adlı iki eseri İbn Bürd el-Asgar'a isnad etmişlerdir.1075 Ancak bunların Ebü'l-Abbas Ahmed b. Muhammed el-Mehdevî'ye ait olduğu ve biyografilerinin ardarda gelmesi sebebiyle Yâküt tarafından karıştırıldığı ileri sürülmüştür.1076
Bibliyografya :
Feth b. Hâkân el-Kaysî, Matma/ıu7-en/"üs ve mesrahu'Ute'ennüs fî mülehi ehli'l-Endelüs (nşr. M. A!i Şevâbike). Beyrut 1983, s. 207-209; İbn Bessâm eş-Şenterînî, ez-Zahlre fimehâsi-ni ehli7-Ceztre(nşr. İhsan Abbasi. Beyrut 1975, I, 486-535; Yâküt. Muıcemü'l-üdebâ\\, 41-44; İbn Saîd el-Mağribî, Râyâtü'l-müberrizîn ue ğâyâtü'l-mümeyyizîn (nşr. Nu'mân Abdül-müteâ! el-Kâdf), Kahire 1973, s. 70-71; a.mlf.. el-Muğrib, s. 86-92; Dâvûdî. Tabakatü'l-mü-fessirln, I, 67; Keşfü'z-zunûn, !, 1758; Brockel-mann, GAL SuppL, II, 910; H. Peres, La poesie Andalouse en Arabe classique au XI"" siecle, Paris 1953, s. 94, 184, 225, 229, 298-299,410, 419; a.e.: eş-Şi'rü'l-Endelüst (trc. Tâhir Ahmed Mekkî), Kahire 1988, s. 167; Ziriklî. el-Aclâm, 1, 213; Kehhâle. Mu'cemü'l-rnü'eüifin, [], 65; ÖmerFerruh. Târihti'l-edeb, IV, 510-514; Abdülvehhâb b. Mansûr, A'lâmü'l-Mağribi'l-'Ara-bl, Rabat 1403/1983, III, 92-98; Nüveyhiz, Mu'-cemü'l-müfessirln. I, 63; Fernando de la Gran-ja, "Dos Epistolas de Ahmad ibn Burd al-Asgar", al-Andaius, sy. 25, Madrid 1960, s. 383-418; H. Mones, "ibn Bürd", ö?(İng.}, III, 740; "İbn Bürd-i Asgar", DMBİ, III, 98-99.
İBN CÂBİR
Ebû Abdillâh Şemsüddîn Muhammed b. Ahmed b. Alî b. Câbir el-Hewârî el-Endelüsî el-Mâlikî (ö. 780/1378)
Hz. Peygamber'İn methine dair el-HulIetü 's-siyerâJ adlı manzumesiyle tanınan Endülüslü şair.
698'de (1299) Meriye'de (Almeria) doğdu. Burada Ebü'l-Hasan Ali b. Muhammed b. Ebü'l-Ayş'tan (Yaîş) Kur'ân-ı Kerîm ve nahiv, Ebû Abdullah Muhammed ez-Zevâvî'den hadis, Ebû Abdullah Muhammed b. Saîd er-Rundî"den Mâli-kî fıkhı okudu. 738'de (1338) hacca gitmek üzere Endülüs'ten ayrıldı. Yolda hayatının sonuna kadar dost ve arkadaş olarak yaşayacağı âlim, şair ve edip Ebû Ca'fer er-Ruaynî ile tanıştı. Gittikleri her şehirde aynı hocalardan ders alan İbn Câbir ile Ruaynî, "a'mâ ve basîr" adıyla anılan bir ikili oluşturdular. Ruaynî, şairin şiirlerini kendisinden dinleyerek rivayet ettiği gibi el-Hulletü 's-siyerâ3 adlı ünlü bedîiyyesini de şerhetti. İbn Câbir, Mısır'da bir süre kalarak Ebû Hayyân el-Endelüsfden dil ve edebiyat dersleri aldı. Hac dönüşü (741/1340) Dımaşk'a gitti. Burada Yûsuf b. Abdurrahman el-Miz-zî, İbn Kâmyâr ve Muhammed b. İbrahim el-Cezerî'den hadis 1077 Ba'lebek'te Fâtıma bint Mûsâ b. Muhammed ei-Yûnînî'den kıraate dair eş-Şâtıbiyye adlı eseri okudu. Hocası Mizzfnin vefatından sonra 743 (1342) yılında Halep'e geçti ve orada ders vermeye başladı. Gerek öğretim hayatındaki başarısı, gerekse güçlü şiirleri çağdaşı bazı âlim ve ediplerin ilgisini çekti. İbn Fazlullah el-Ömerî, İbn Câbir'le görüşmek istediği halde bir türlü kısmet olmadığını söyler 1078 Safedî ise Halep'te görüşüp şiirlerini dinlediği İbn Câbir'in güçlü bir şair olduğunu, daha sonra kendisiyle mektuplaştığını bildirir.1079
İbn Câbir, daha sonra Halep'ten ayrılarak Sümeysât (Samsat) yakınındaki el-BÎ-re'ye (Birecik) yerleşti ve ömrünün sonuna kadar burada kaldı. Artukoğulları sul-tanlanyla ilişki kurdu, onlara kasideler yazdı, kendilerinden büyük maddî destek gördü. 780'de (1378) el-Bîre'de vefat etti.
Gayetü'n-nihâye fî tabakati'l-kurrâ adlı eserin müellifi İbnü'l-Cezerî ile Sıbt İbnü'l-Acemî lakabı ile tanınan Burhâned-din el-Halebî gibi ilim adamları onun öğrencileri arasında yer alır.
Eserleri.
Şiiri ilmî konuların anlatımında bir vasıta olarak da kullanan ve bu tarzda birçok didaktik manzumesi bulunan İbn Câbir'in hemen tamamı manzum olan eserlerinin başlıcaları şunlardır:
1. el-Hul-letü's-siyerâ3 fî medhi hayri'1-verâ. Hz. Peygamber için yazılmış, edebî sanatlarla örülü eser "bedîiyye" türü kasidelerin ilklerinden olup Bedfiyyetü'l-'um-yân ve el-Bedfî'yye fî medhi hayii'l-beriyye adlarıyla da anılır. 177 beyitten ibaret olan kasidede şair elli bir bedîî sanat kullanmıştır. Şair tarafından şer-hedilen kaside Abdullah Muhlis (Kahire 1348) ve Ali Ebû Zeyd (Beyrut 1405/1985) tarafından neşredilmiştir. Arkadaşı Ebû Ca'fer er-Ruaynfnin Tırâzü'l-hulle ve şi-tâ'ü'l-ğulle adıyla kaleme aldığı şerhi Re-câ es-Seyyid el-Cevherîyayımlamıştır (İskenderiye 1410/1990). Bu şerhi Muhammed b. İbrahim el-Biştekî el-Hüntekâ adıyla ihtisar etmiştir.
2. Kaşîde İî es-mâ'i süveri'l'KurJân. Kâdî İyâz'ın sûrelerin isimlerinden tevriye yoluyla söz ettiği uzun bir hutbesinden esinlenilerek nazmedilmiş olan kasidede asıl konu Hz. Peygamber ve aşere-i mübeşşerenin methidir. Makkarî altmış beş beyitiik kasidenin tamamını nakletmiştir 1080 Birçok şairin nazîreler yazdığı bu kaside N. Ali -M. Sîret tarafından Kasîde-İ Bedîiyye adıyla Türkçe'ye çevrilmiştir. 1081
3. Kaşîde fîmedhi'n-nebî. Ahmed b. Abdülmün'im ed-Demen-hûrî'nin (ö. 1192/1778) Sebîlü'r-reşâd ilâ nefH'1-Hbâd adlı eserinin Kahire 1305 sonunda yayımlanmıştır.
4. Hilyetü'î-îa-şîh fînazmİ mâ fi'İ-Faşîh. Sa'leb'in lugata dair el-Faşîh adlı eserinin manzum hali olan eser 747 (1346) yılında el-Bîre'de tamamlanmış olup 1680 beyit ihtiva eder.
5. el-Minha fi'htişâ-ri'1-Mülha. Harîrî'nin gramere dairMüi-hatü'î-i'râb adlı manzum eserinin yine manzum olarak ihtisarı olup Minhatü'l-frâb ve sinhatü'1-âdâb adıyla da anılır.1082 İbn Câbir daha sonra bu manzumesini şerhetrniştir. 1083
6. Vesîletü'1-âbık fî esmâ'i'ş-şahâbe ve't-tabiîn alâ mâ zekere-hû Ebû Nu'aym. Ebû Nuaym el-İsfa-hânî'nin Hilyetü'l-evliyâ ve tabaka-tü'1-aşüyâ adlı eserinde zikredilen sahabe ve tabiîn isimlerinin manzum hale getirilmiş şeklidir. Bu sebeple eser Nazmü ricali Hilyeü'î-evîiya' adıyla da anılır.
7. Nefâ'isü'l-mülah ve 'arâ'isü'1-mi-dah.1084 Hz. Peygamber ve Ehl-i beyt'ine dair kasidelerden oluşur.
8. 'Umdetü'l-mütelafhz fî nazmi Kifâ-yeti'I-mütehaffız. İbrahim b. İsmail İb-nü'l-Ecdâbî'ninKi/âyefü7-müte/ıa//iz ve nihâyetü'l-mütelaffız adlı lügatinin manzum halidir. İbn Câbir'den başka iki âlim daha Ebû Abdullah Şehâbeddin Muhammed b. Ahmed el-Huveyyî (ö. 693/ 1294) ve Ebü'1-Fidâ İmâdüddin ismail b. Muhammed el-Ba'lî (ö. 764/1363) bu eseri nazma çevirdikleri için bazan İbn Câbir'le karıştırılmaktadır. 1085
9. Kaşîde mîmiyye fi'z-zâ ve'd-dâd. Ebû Ca'fer er-Ruaynî tarafından şerhedifmiştir.
10. Gâyetü'l-merâm fî teşlîşi'l-kelâm. Bir harfinin harekesinin değişmesiyle üç türlü okunan ve buna göre farklı anlamlara gelen kelimelere dair 272 beyitlik bir kasidedir.
11. Ihhfe-tü'1-akrân fîmâ kurfe bi't-teştîş min hurûfi'l-Kur'ân. el-Bîre'de 745'te (1344) nazmedilen kıraate dair bir kasidedir.
12. er-Ravzü'1-memtûr fî nazmi'1-makşûr.1086 296 beyitlik bu kaside muhtemelen Kaşîde fîmedhi'n-nebî İle aynı eserdir.
13. Şeiâşü kaşâ'İd. Hz. Peygamber'in methine dair olan bu üç kaside olup şiir hakkında teknik açıklamalar da ihtiva eder.
Bunların dışında şu eserler de İbn Câ-bir'e aittir: Kitâbü'1-Ğayn fîmedhi seyyidi'l-kevneyn, Kaşîde fî medhi'î-Me-dîne 1087 Risale fi'ssîre ve mevlidi'n-nebî, el-Mak-şadü'ş-şâlih fî medtti'l-Meliki'ş-Şâlih, Manzume fi'n-nahv, el-Kelâm alâ uşû-li'l-'ilm bi'î-menâm, Şarihatü'1-hak 1088 Şerhu Eîfiy-yeti İbn Mâlik 1089Şerhu Eîfiyyeti İbn Mu'tî.1090
el-MFyâr fî nakdi'l-eşcâr adlı eser, Abdullah Muhammed Süleyman Hindâvî neşrinde (Kahire 1408/1987) Ebû Abdullah Cemâleddin Muhammed b. Ahmed el-Endelüsî'ye ait olarak gösterilmiştir. Muhammed Zağlûl Sellâm ile M. Rıdvan ed-Dâye'nin anılan eseri İbn Câbir'e nis-betleri isim benzerliğinden kaynaklanmış bir iltibas olmalıdır.
Bibliyografya :
İbn Câbir, el-hlulletü's-siyerâ* fi medhi h.ay-ri't-uerâ' (nşr. Ali Ebû Zeyd). Beyrut 1405/1985, neşredenin girişi, s. 9-22; İbn Fazlullah el-Öme-rî. Mesâtik,X\, 504; Safedî, el-Vâft.\l, 157-158; a.mlf.. Nektü'l-himyân (nşr. Ahmed Zekî Bek), Kahire 1329/1911, s. 244-246; İbnü/I-Hatib. el-İhâta, II, 330-331; Ebû Ca'fer el-Ruaynî, TırBzü '<-hülle ve şifâ'û'l-ğutle {nşr Recâes-Seyyidel-Cev-herî). İskenderiye 1410/1990, neşredenin girişi, s. 45-48; İbnü'l-Cezerî, öâyetü'n-nihâye, II, 60; İbn Hicce, Hizanetü't-edeb, Kahire 1304, s. 12; İbn Hacer. ed-Dürerü'l-kâmine, III, 339-340; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü'z-zâhire, XI, 192; Süyûtî, Buğyetü't-uu'ât, I, 34-35;Taşköprizâde, Miftâhu's-sa'âde, I, 195; Makkari, Nefhu'Hîb,II, 664-675,680-690; VII, 306-336; Keşfü'z-zunûn. I, 152, 155,234,688:11, 1171, 1273-1274; İb-nü'i-İmâd, Şezerât (Arnaût), VIII, 462; Nureddin Ali - Mustafa Siret, Ceuâhirü'z-zeuâhir, İstanbul 1310,1, 10-24; H-lll, 16-32; HediyyetüV'arifin,II, 170;Serkîs. Mu'cem.l, 60-61; Brockelmann, GAİ., I, 445; II, 14-15; Suppl.,1 182, 541,617; II, 6; C. Zeydân, Âdâb(Dayf). III, 134; Ömer Fer-ruh. Târihu'l-edeb,V\, 530-537;Ziriklî. el-AHâm (Fethullah). V, 328; M. Sıddîk Hasan Han, el-Bül-ğafîuşûti'l-luğa(nşr. NezîrM. Mektebî), Beyrut 1408/1988, s. 482-483; Ahmed eş-Şerkâvi İkbâl. Mu'cemû'l-me'âcim, Beyrut 1993, s. 154-155, 159; Zehrâ-yı Hüsrevî,"İbn Câbir", DMBl,III, 197-199
Dostları ilə paylaş: |