İBNBERHÂN
Ebü'l-Feth Ahmed b. Alî b. Muhammed el-Bağdâdî (ö. 518/1124) Şafiî fakihî.
Şevval 479'da (Ocak 1087) Bağdat'ta doğdu. Babasının dedesi Berhân'a nis-betle İbn Berhân, babasının mesleğine nisbetle İbnü'l-Hammâmî diye tanındı. Önce Ebü'l-Vefâ İbn Akil'den Hanbelî fıkhı tahsil etmeye başladı. Ancak nasların te'vil edilebileceği görüşünü benimsemesi, istinbat hususunda esnek davranıp naslarm zahirine fazla bağlı kalmaması, sempati duyduğu bazı Mu'tezile âlimlerinin meclislerine katılması gibi hususlar sebebiyle hocasına diğer Hanbelî âlimleri tarafından yöneltilen şiddetli eleştirilere tahammül edemeyerek Şâfıî mezhebine geçti. Mezhep değiştirdiği için daha sonra Hanbelî hukukçusu İbnü'l-Cevzî kendisine İbn Terkân (dönek) lakabını taktı. İbn Berhân Bağdat'ta Gazzâlî, Kaffâl eş-Şâşî, Kiyâ el-Herrâsî gibi Şâfıî âlimlerinden fıkıh; Ebû Abdullah Hüseyin b. Ahmed en-Niâlî, Ebü'l-Hattâb İbnü'l-Batır. Ebû Tâhir Ahmed b. Hüseyin el-Kerhî ve Alib. Hüseyin el-Bezzâz'dan hadis dersi aldı. Ebû Tâlib Hüseyin b. Muhammed ez-Zeynebî'den Şahîh-i BuhârTyi ve Şahîh-i Müslim'i okudu.
Şafiî âlimlerinden büyük itibar gören İbn Berhân Nizamiye Medresesi'ne müderris tayin edildi. Bir ay sonra azledildiği bu göreve ikinci tayini de sadece bir gün sürdü. Bağdat'ta büyük bir talebe grubuna çeşitli alanlarda ders verdi. Yetiştirdiği talebeler arasında İbn Ebû Asrûn, İbn Ebü's-Serî ve Ebü'l-Hasan Sâinüddin İbn Asâkir gibi âlimler bulunmaktadır. İbn Berhân 18 Cemâziyelevvel 518 (3 Temmuz 1124) tarihinde Bağdat'ta vefat etti. Kabri Bâbü İbrîz'dedir.
Mezhep taassubuna düşmeyen İbn Berhân bazı konularda Şâfiîler'in görüşlerinden ayrılmış 890 hatta avamın dahi belli bir mezhebi bütünüyle taklit etmesinin gerekli olmadığını savunmuştur. Ayrıca hocası İbn Akil'in görüşlerinin tesirinden de kurtulamamıştır. Bağdat'taki Mu'tezile âlimlerine yakınlığı, onların görüşleriyle İlgili olarak sonraki ulemânın faydalanacağı güvenilir nakillerde bulunmasını sağlamıştır.
Güçlü bir hafıza ve keskin bir zekâya sahip olduğu belirtilen İbn Berhân özellikle fıkıh, fıkıh usulü ve hilâfıyat konularında ilim sahibiydi. Bununla beraber muhtemelen fıkıh usulü çalışmalarının ağırlık kazandığı bir dönemde yetiştiği için bilinen eserlerinin hepsini bu alanda vermiştir. Süyûtî'nin Arap diline dair el-Müzhir fî iulûmi'i-luğa ve envâHh adlı eserinde zaman zaman görüşlerine atıfta bulunması İbn Berhân'ın Arap diline hâkimiyetini göstermektedir.
Eserleri.
1. el-Vüsûl İle'1-Uşûî. Günü-müze ulaştığı bilinen tek eseri olup Abdül-hamîd Ali Ebû Züneyd tarafından tenkitli neşri yapılmıştır.891 Kâtib Çelebi, muhtemelen bu eserin yine İbn Berhân'a ait eJ-Vecîz'in bir muhtasarı olduğunu söylemektedir.892 Ancak İbn Berhân, ei-Vü-şûJ'ün başında eserinin fıkıh usulü sahasında yaptığı muhtasar bir çalışma olduğunu belirtmektedir. Bu ifadeden el-Vü-şû/'ün başka bir kitabın muhtasarı değil müstakil bir eser olduğu anlaşılmaktadır. Müellif bu eserinde Ebû İshak el-İsferâ-yînî, İmâmü'l-Haremeyn el-Cüveynî ve Bâkıllânî gibi usulcülerin bazı görüşlerini eleştirirken 893 Şafiî usulcülerinin çeşitli konularda ileri sürdükleri delilleri de isabetsiz ve yetersiz bulmuş, bunların yerine daha güçlü deliller ortaya koymaya çalışmıştır.
2. el-Vecîz. Daha sonraki usulcüler tarafından çokça iktibasta bulunulmasından hareketle 894 en meşhur eserinin bu kitap olduğu söylenebilir.
3. el-Evsat. Bu eser de kendisinden yapılan nakillerin çokluğu bakımından eJ-Vecjz kadar önemli görünmektedir. Şehâbeddin el-Karâfî. İbn Berhân'ın Hz. Peygamber döneminde de ic-mâın gerçekleşebileceği görüşünde olduğunu bu eserinden naklen söylemektedir. 895
4. et-Taccîz. Kaynaklarda adı geçmemekle birlikte İs-nevfnin Nihâyetü's-sûl'de yaptığı alıntıdan müellifin bu isimde bir eseri olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca el-Ba-sît ve el-Vasît adlı eserlerinden söz edilmektedir.
Bibliyografya :
İbn Berhân, e/-Vüşû/ife'(-uşû/(nşr. Abdülha-mîd Ali Ebû Züneyd), Riyad 1403/1983, neşre-denin girişi, I, 9-42; İbnü'l-Cevzî. el-Muntazam, IX, 250-251; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, X, 625; Ahmed b. Aybek ed-Dimyâtî, el-Müstefâd min Zeyli Târihi Bağdâd (nşr. Kayser Ebû Ferah, Târî-hu Bağdâd, IX içinde], Haydarâbâd 1978, s. 62; İbn Hallikân, Vefeyat, ], 99; Karâfî, Şerhu Tenkihi'l-fuşûl (nşr. Tâhâ Abdürraûf Sa'd). Kahire 1393, s. 315;Zehebî. A'lâmü'n-nübelâ*. XIX, 456-457; Safedî, el-Vafî, VII, 207-208; Yâ-fii, Mir'âtü't-cenân, Beyrut 1984, III, 225; Süb-kî, Tabakât, VI, 30-31; İsnevî. Tabakâtü'ş-Şâ-fi'iyye, I, 207-208; a.mlf., Nihâyetü's-sûl (Be-dahşî, Menâhicü'l-'itkül içinde), Beyrut 1405/ 1984,1, 40, 314, 430; II, 47, 91, 102, 184,239, 245; Jbn Kesir. el-Bidâye, XII, 194, 196-197; İbn Kâdî Şühbe. Tabakâtü'ş-Şâft'iyye, I, 279-280; Süyütî. el-Müzhir, I, 20, 61, 298, 364; İbnü'n-Neccâr el-Fütûhî, Şerhu'l-Kevkebi'l-münîr (nşr. Muhammed ez-Zühaylî - Nezîh Hammâd). Dı-maşk 1400/1980, II. 175,276,461,462; III, 532, 571; IV, 567; Hüseynî, Tabakâtü'ş-Şârt'iyye, s. 201;Ke^üfz-?uaûn,l, 201; II, 2001, 2014; Şev-kânî. İrşâdü't-fuhût,Kahire 1356,5.81,87,130, 135, 136. 145, 165, 175, 182, 186, 188, 190, 195, 209, 242, 246, 271, 275; Hânsârî, Raozâ-tü'l-cennat. I, 257; Tebrizî, Reyhânetü'l-edeb, Tebriz, ts. (Çâphâne-i Şafak), VII, 410; Kâzım Musevî Bücnûrdî. "tbn Berhân", DMBİ, III, 102-103.
İBN BERRECÂN
Ebü'l-Hakem Abdüsselâm b. Abdirrahmân b. Ebi'r-Ricâl Muhammcd el-Lahmî (ö. 536/1142) Endülüslü âlim ve mutasavvıf.
Bazı kaynaklarda Kuzey Afrika'da doğduğu kaydedilmektedir. Ancak hakkında ilk sağlıklı bilgileri veren İbnü'l-Ebbâr ile îbnAbdülmelikve İbnü'z-Zübeyr onu Endülüs'e dışarıdan gelen yabancılar arasında göstermemişlerdir. Bu durum İbn Ber-recân'ın Endülüs'te dünyaya gelmiş olabileceğini düşündürmektedir. Bir görüşe göre dedesi Muhammed'in künyesi olan Ebü'r-Ricâl'in mahallî ağızla Berrecân biçiminde söylenmesi dolayısıyla İbn Berrecân diye meşhur olmuştur. Ebû Abdullah b. Ahmed b. Manzûr'dan Şahîh-i Buhârfyi okuyan İbn Berrecân astronomi ve matematiğe de ilgi duymakla birlikte daha çok tasavvufla meşgul olmuş, özellikle harflerin sırları konusundaki bilgisiyle tanınmıştır. İbn Meserre'nin temsil ettiği Endülüs tasavvuf geleneğinden çok Gaz-zâlTnin etkisinde kalmış, onun tasavvuf anlayışını benimsemiştir.
Tasavvuf! düşüncelerini İşbîliye'de (Sevilla) yaymaya başlayan İbn Berrecân bir süre sonra halk üzerinde etkili bir mutasavvıf haline geldi. Dostu İbnü'l-Arîf'le birlikte Muvahhidler'i destekleyerek Mu-râbıtlar'a karşı yürütülen harekete yardımcı oldu. Tasavvufla ilgili fikirlerinden hoşlanmayan fakihler, onu Murâbıtlar Devleti'nin ikinci hükümdarı Ali b. Yûsuf b. Tâşfin'e şikâyet ettiler. Bunun üzerine Kurtuba'dan (Cordoba) Merakeş'e getirilerek mahkeme huzuruna çıkarıldı. Eleştiri konusu yapılan görüşlerini başarıyla savunduysa da mahkeme üyelerini ikna edemedi. Halk üzerindeki etkisinin artmasından ve İbn Tûmert gibi bir isyan hareketi başlatmasından çekinen hükümdar onun hapsedilmesini emretti. Hapiste iken hastalandı ve bir süre sonra öldü.
İbnü'l-Ebbâr onun kıraat, hadis, kelâm ve lisan ilimlerine vakıf bir mutasavvıf olduğunu söyler ve Endülüs'ün Gazzâlî'si olarak tanıtır.896 İbnü'l-Harrât diye tanınan Abdülhak b. Abdur-rahman el-İşbîlî ve Ebû Abdullah Muham-med b. Halîl el-Kaysî gibi âlimler ondan hadis rivayet etmişlerdir. Bunlardan başka Ebü'l-Kâsım İbn Kasî. Ebü'l-Velîd İb-nü'1-Münzir. Ebû Muhammed b. Yûsuf b. Ebbâr ve Abdülmelik b. Ayyaş onun öğrencileri arasında zikredilebilir.
İbn Berrecân tefsir, hadis ve kelâm gibi dinî İlimlere derin vukufu olmakla birlikte tasavvufa ağırlık vermiş, diğer sahalara dair çalışmalarında tasavvuf! bakış açısını esas almıştır. Oluşturduğu tasavvuf? çevre sağlığında giderek genişlemiş, vefatından sonra Berrecâniyye adıyla varlığını sürdürmüştür.897
İbn Berrecân, eserlerinin birçok yerinde yaratıcı ile yaratılmışlar arasında farklılık bulunduğunu kesin bir dille ifade etmesine, hulul ve ittihad anlayışını reddetmesine rağmen bazı çevrelerin tenkidine uğramaktan kurtulamamıştır. İbn Haldun'un kendisini, İbnü'l-Arabî ve İbn Seb-1n gibi tecellî ve mezâhiri esas alan vah-det-i vücûdcu ve bid'atçı bir mutasavvıf olarak göstermesi yanlıştır.898 Çünkü İbnü'l-Arabfden bir asır önce yaşamış olan İbn Berrecân'ın İbnü'l-Arabî bağlamında vahdet-i vücûd fikrine sahip olması mümkün değildir. İsimlerin ve harflerin havas ve sırlarına önem vermesi. İbn Haldun'un onu vahdet-i vücûd ehliyle aynı sıraya koymasına sebep teşkil etmiştir. Münâvî İbn Berrecân'ı dindar, zâhid ve samimi bir mutasavvıf olarak tanıtır.899 Gazzâlfdenve bilhassa İhyâ'dan etkilenen İbn Berrecân tasavvuf konusunda müstakil bir eser yazmamış, konuyla ilgili görüşlerini diğer eserleri içinde dile getirmiştir. Esmâ-i ilâ-hiyyenin ihtiva ettiği mânalarla bütünleşme, marifet, murakabe, fena, velayet, keramet konuları üzerinde durmuş, halik ile mahlûkun ayrı ayrı varlıklar olduğunu vurgulamış, hulul ve ittihadı reddetmiş, mükellefiyeti ortadan kaldıran görüşlere itibar etmemiştir.
Tefsir ilmine sûfî kimliğiyle yaklaşan İbn Berrecân âyetleri daha çok tasavvuf! anlayış çerçevesinde yorumlamıştır. Güçlü dil tahlillerinin yanı sıra âyetlerin Mekkî ve Medenî oluşlarına, sebeb-i nüzullerine ve nâsih-mensuh yönlerine de temas etmiş, bunun yanında Kur'an'ın hadisle tefsir edilmesine önem vermiş, ilgili âyetin zahirine ve işârî-bâtınî anlamına uygun düşen hadisler nakletmek suretiyle bir bakıma yeni bir yol takip etmiştir.900 Onun Kur'an'ı açıklamak için kullandığı işâri tefsir usulü daha sonra İbnü'l-Arabî tarafından genişletilerek devam ettirilmiştir.901
İbn Berrecân tefsirinde ve Şerftu7-es-mâ'i'l-hüsnâ adlı eserinde kelâmî görüşlerini açıklar. Âlemin yaratılışında Allah'ın tek sebep olduğunu. O'nun önceliğinin kevn ve mekâna sebkat ettiğini söyler. İbn Berrecân, isbât-ı vâcib konusunda felsefî delillere başvurmayı gereksiz görür. Çünkü ona göre Allah'ı tanımak insan aklında bulunan fıtrî bir melekedir. Allah'ın isim ve sıfatları konusunda teşbih ve ta'-tîle varmayan orta bir yol takip eden İbn Berrecân Allah'ın kendisinin bildirmediği isimlerle vasıflandınlamayacağını ve bildirdiği isimlerin hiçbirinin terkedileme-yeceğini söyler. Sıfât-ı meânîyi kabul etmekle beraber Kur'an'a uymak için isimleri sıfât-ı ma'nevî şeklinde kullanır. Ha-berî sıfatlan Allah'a nisbet ederken ulû-hiyet makamına yakışan te'villerde bulunur.
Eserleri.
1. Şerhu'I-esmâ i'l-hüsnâ. Allah'ın Kur'an ve hadiste geçen 130 ismini içeren eserde her ismin sözlük ve terim anlamı verilmiş, bağlı bulunduğu sıfat grubu, taalluku, özellikleri açıklanmış, nasıl tecelli ettiği, gereğiyle nasıl kulluk edileceği açıklanmıştır. Eserin çeşitli kütüphanelerde yazma nüshaları bulunmaktadır. 902
2. Teisîrü'l-Kufâni'l-ıazîm. Eserin adını Kâtib Çelebi el-İrşâd tî teisîri'l-Kufân 903 Brockelmann Tenbîhü'l-efhâm ilâ tedebbüri'l-kitâb ve tcfarrufi'1-âyât ve'n-nebe'i'1-hzîm 904 şeklinde vermişse de Süleymaniye Kütüphane-si'nde bulunan yedi nüshasında da 905 ismi Tefsîrü'l-Kur3âni'l-'azîm olarak kaydedilmiştir. Eserde Kur'an'ın Kur'an ve hadisle açıklanmasına önem verilmekte, ayrıca harflerin havas ve esrarı üzerinde durulmakta, bazı âyetlerin ileride meydana gelecek olaylara işaret ettiği ileri sürülmektedir.906 Süleymaniye Kütûphanesi'n-de 907 bulunan îzâ-hu'1-hîkme bi-ahkâmi'1-Hbre adlı iki ciltlik eserin İbn Berrecân'ın tefsiri olduğu kaydedilmişse de yapılan incelemede eserin ona ait olmadığı anlaşılmıştır.
3. Kitâbü Ayni'I-yakin. Salih b. Mehdîel-Makbilî, İbn Haldun'un tasavvuf konusundaki fetvasını zikrederken bu eseri İbn Berrecân'a nisbet etmiştir.
4. Tercümânü lisâni'1-hak el-mebşûş fi'I-emr ve'i-ftai.908
Bibliyografya :
İbnü'z-Zeyyât, et-Teşeuoüf ilâ ricâtl't-taşau-uufinşt. Ahmed et-Tevfîk), Rabat 1404/1984, s. 156, 170; İbnü'l-Arabî, el-Fütühât, i, 268, 502; IV, 369; İbnü'l-Ebbâr, e£-7efcm<7e(nşr. F.Codera), Madrid 1887-89, II, 645; İbn Hallikân. Vefeyât, IV, 229-230; Abdülbâki b. Abdülmecîd el-Yemâ-nî, İşâretü't-ta'yîn/ı terâcimi'n-nühât ue'l-luğa-uiyyîninşT. Abdiilmecîd Diyâb), Riyad 1986, s. 187;2Ghebî. A'Jâmü'n-nûbe/â', XX, 72; XXII, 334; a.mlf., el-'İher, IV, 100; Kütübî, Fevâtü'l-Vefeyât, II, 323; İbnü"l-Hatîb. Rauzatü't-ta'rîf (nşr. M. İbrahim el-Kettânî), Beyrut 1970, II, 584, 637; İbn Haldun, Şifâ'ü's-sâ'il, s. 58, 110; İbn Hacer, Lisânü't-Mtzân, IV, 13; İbn Tağrîberdî. en-tiücûmü'z-zâhire, V, 270;Sûyûtâ, Jabakâtü'l-müfessirîn (nşr. A. Moursinge), Leiden 1839, s. 20; Davudi, Tabakâtü'l-müfessirîn{Lezr\e), I, 306; Taşköprizâde, Miftâhtu's-sa'âde, II, 111-112, 537; Münâvî, el-Keuakib, 11, 91; Ahmed Bâ-bâ et-Tinbüktî, Neytü'l-İbtihâc, Trablus 1408/ 1989, s. 238;Keşfü'z-zunün.], 69-70; II, 1031-1032; İbnü'1-İmâd, Şezerât, IV, 113; Makbilî, el-'Alemü'ş-şâmİh fîîşâri'l-hak'ale'l-âba' ue'l-me-şâyib, Beyrut 1405/1985, s. 324; Zebîdî, %d, İSAM Ktp., nr. 11496, s. 82; Selâvî, el-lsükşâ, II, 76; İbnü'l-Muvakkit. es-Sa'âdetü'l-ebediyyefı't-ta'rîf bi'l-hazreÜ'l-Merrakûşiyye, Fas 1918, I, 106; Brockelmann, GAL, 1, 559; SuppL, 1, 775-776; HediyyetüVârirtn.l 570; Nebhânî, Kerâ-mâtü'l-euliyâ', II, 69; Süleyman Ateş. işâr't Tefsir Okulu, Ankara 1974, s. 130, 320;Nüveyhiz, Mu'cemü't-müfessirîn, I, 282; I. Goldziher. "ibn Barrağan", ZDMG, LXVI1I (1914), s. 544-546; P. Nwyia. "Note sur quelques fragments inedits de la correspondence d'Ibn al-Arif avec ibn Bar-rajân", Hespens, XLVIII, Paris 1956, s. 217-221; A. Faure, "İbn Barradjan", EF(lng.). 111, 732; Mu-hammed Züneybir. "Berrecân |İbn)", Ma'feme-tü'i-Mağrib, Rabat 1411/1991, VI, 1158-1160; Şevki Ali Ömer, "İbn Berrecân", MeosCfatü 'l-ha-dâreti'i-lslamiyye, Amman 1993, s. 164-170; "İbn Berrecân", DMBl, III, 97-98.
Dostları ilə paylaş: |