Ua Örgütler ve devletlerin yanı sıra STK’ların ortaya çıkması
Azınlık hakları Irkçılık’la aynı kaba (ECRI)
Azınlıklar konusu: Ulusal Yetki (2/7) “Uluslararası toplumun meşru ilgi alanı” (AGİK 1991 Cenevre Azınlık Uzmanları toplantısı) .
Kökenleri:
Kökenleri:
İşgal
Göç: zorunlu ve gönüllü
Azınlıklar ve “Mekân”
Diaspora (İÖ 586) kavramı: Entegre, ama asimile değil.
Diaspora ve mekânları (“zor” yerler, sembolik yerler, getto [17.yy])
Tarihsel mekân meselesi
Otokton azınlıklar
Göçle gelmiş azınlıklar
Azınlıklar ve “Zaman”
Ekonomik Pazar > Azınlık Bilinci: Asimilasyon olasılığı
Ekonomik Pazar < Azınlık Bilinci: Asimilasyon olanaksızlığı .
Capotorti (BM):
Capotorti (BM):
Nesnel öğeler:
Çoğunluktan farklılık (etnik, dilsel, dinsel)
Sayıca azlık (ülke genelinde)
Başat olmamak
Yurttaş olmak
Öznel öğe:
Azınlık bilinci (öznel koşul) .
Üst-kimlik: Çoğunluk için “çimento”, azınlık için “insan hakları ihlalcisi”?
Üst-kimlik: Çoğunluk için “çimento”, azınlık için “insan hakları ihlalcisi”?
Dinsel Alt-kimlik: Değiştirilebilir. Ama, kabul edilmek şartıyla (Alevilik, Yahudilik, vb.)
Etnik Alt-kimlik: Değiştirilemez
İstisna: “yukarı doğru hareket”. Alt kimliklerarası hiyerarşi durumunda, etnik Alt-kimlik = bir tür Üst-kimlik = sübjektif kimlik (B.Trakya, Kosova, Türkiye: Türkmenler, Ermeniler ve Zazalar).
Üst-kimlik, kimi durumlarda, birleştirici olacağına bölücü olabilir:
Üst-kimlik, kimi durumlarda, birleştirici olacağına bölücü olabilir:
Üst-kimliğin Alt-kimlikler tarafından edinilmesi olanaksız veya zor kılınmışsa. Ör. Irkçılık veya Ayrımcılık politikası
Üst-kimliğin Alt-kimliği ortadan kaldıracak bir isim ve nitelik taşıması durumunda: Kan Temelli ve Toprak (Teritoryal) Temelli yöntemler
Üst-kimlik yeterince kapsayıcı değilse :
Çoğunluk açısından: “çimento” (D.Baykal)
Azınlık açısından: “insan hakları ihlalcisi Bölücü” .
İnsan Hakları, Birey’in Devlet’e ve Cemaat’e karşı savunduğu ve onlardan kazandığı alana inşa ettiği haklardır.
Yurttaşlara, o ülkede yaşayan/bulunan insanlara, hatta tüm insanlığa hitap eder.
Azınlık Hakları, İnsan Haklarının bir alt-bölümüdür.
Temel olarak vatandaşlara hitap eder.
Fark:
İnsan Hakları “bireysel/negatif”tir,
Azınlık Hakları “grupsal/pozitif”tir. Yani, yine bireye verilen ama grup tarafından da kullanılabilen “artı” haklardır .
Negatif-Pozitif ayrımının uygulamadaki sonucu.
Benzerlik:
AÖ, AK için bir önkoşuldur.
Farklılık:
“Eşitlik” ile “Farklı muamele” arasında bir gerilim var.
AÖ geçici, çünkü tedavi. AK kalıcı. Gerçek eşitlik için gerekli .
Entegrasyon: Etnik vs. sınırlamalarını toptan kaldırmak ve tüm yurttaşlara aynı hakları tanıyarak toplumu birleştirmek.
Çoban Salatası
Teklik yerine Birlik. Çünkü Teklik, Birlik’i yok edebilir.
Çoğulcu toplumlarda Entegrasyon = Birlik İçinde Farklılık.
Monist toplumlarda Entegrasyon kolaylıkla = “Maskelenmiş Asimilasyon”. Çünkü devlet “eşitlik” uygular, ama “farklılıklar”ı gözetmez (bunun “Ayrımcılık”la ilgisi yoktur). “Kürtler cumhurbaşkanı da olabiliyor”
Agos: 9 + 3 .
Ülke içinde rejimini seçebilme hakkı. Yani, pratikte, Demokrasi.
Ülke içinde rejimini seçebilme hakkı. Yani, pratikte, Demokrasi.
14 Temmuz 1789, md. 2 ve 3.
4 Temmuz 1776 daha önce. Ama “rejim” ve + “devlet”ini seçme yani “bağımsızlık” teması var.
SSCB Anayasası Md.72: “Her Birlik Cumhuriyetinin özgürce ayrılma hakkı vardır”. Ama Lenin: “Maksimum demokrasi, minimum milliyetçilik anlamında”. + SKP .
I. ve özellikle de II. Dünya Savaşından sonra.
1919, Wilson, On Dört Nokta:
No.6: İç ve Dış SD (bağ.)
No.7: Dış SD (bağ.)
No.5: Dış SD (bağ., sömürgeler)
MC Misakı Md.22/4: “Oİ’ye tabi olan bazı topraklar, kendi kendilerini yönetmeye muktedir olacakları zamana kadar, yönetimlerine bir mandaterin yardımı rehber olmak şartıyla, bağımsız milletler olarak varlıkları geçici olarak tanınabilecek bir gelişme derecesine varmışlardır. Mandaterin seçiminde bu toplulukların dilekleri gözetilmelidir.”
MC Misakında SD yok.
1945, BM Antlaşması:
“SD ilkesine saygı esası üzerine… (Md.1/2 ve 55/1)
Ayrıca Kendi Kendini Yönetemeyen Topraklar (Bölüm XI, md.73) ve Vesayet Sistemi (Bölüm XII, Md.76) .
Yalnızca sömürgelerin bağımsızlaşmasına mı, yoksa ayrıca, bağımsızlaşmışların içindeki farklı gruplara da mı?
Yalnızca sömürgelerin bağımsızlaşmasına mı, yoksa ayrıca, bağımsızlaşmışların içindeki farklı gruplara da mı?
BM’nin tutumu - 14.12.1960 tarih ve 1514 (XV) sayılı Genel Kurul kararıyla kabul edilen “Sömürge Yönetimi Altındaki Ülke ve Halklara Bağımsızlık Verilmesine İlişkin Bildirge”:
“Halkların SD hakkı vardır, bu halk bir mekânın tüm halkıdır, bu halk bu hakkını bağımsızlığa ulaşarak kullanır; ondan sonraki bölünmeler SD hakkına girmez”. + para.6: …yoksa, BM amaç ve ilkeleriyle bağdaşmaz.
Sonuç: SD terimi sömürge halklarıyla ilgilidir. Çünkü:
Yetersiz devletlerin yaratacağı kaos istenmez,
Yeni azınlıklar her zaman çıkabilir,
Zincirleme tepki klana kadar sürebilir,
Ayrılan etnik grup sadece kendi kaderini değil, ayrıldığı devlette kalanların kaderini de “tayin” etmiş olur .
1) Teritoryal kopukluğun ve etnik farklılığın olduğu durumlar.
Belçika’ya karşı 15.12.1960 tarih ve 1541 (XV) sayılı BM Gn.K kararı: “…coğrafi olarak ayrı ve etnik ve/veya kültürel bakımdan farklı topraklar…” sömürge niteliğindedir. (“Tuzlu Su Sömürgeciliği” teorisi)
Buradan, “Coğrafi ve etnik faktör biraraya gelirse SD mümkündür” gibi bir yorum çıkartılabilir. Ör. 1967’de Biafra ayrılamadı, ama 1971’de Bangladeş ayrıldı.
2) Demokrasinin olmadığı durumlar.
İH Dünya Konferansı 1993 Viyana Bildirgesi ve Eylem Programı: “…[demokratik yönetime sahip] bağımsız devletlerin teritoryal bütünlüğünü… tehlikeye sokabilecek bir eyleme…” destek yok.
Aksi durumlarda SD uygulaması görüldüğü takdirde BM göz yumacaktır, biçiminde yorumlar yapılmaktadır.
3) “Halk” (Yerli Halk) olma durumu.
Azınlık-Halk farkı.
BM 1966 “İkiz Sözleşmeler” ortak 1. maddesi: “Bütün halklar SD hakkına sahiptir”. Üstelik, sömürge durumu dışındakiler için de.
Ama madde “devletlerin toprak bütünlükleri üzerine kurulu” BM Antlaşmasına gönderme yapıyor .
Birey boşlukta yaşamaz. İki hak türü iç içedir.
Fakat Hobbes’dan beri: Evrensel ve Bireyci. “…azınlıklara mensup bireyler”e. Sebepler:
1) Hukuksal: Birey uluslararası hukukun öznesi, ama azınlıklar değil;
2) Siyasal: AÖ entegrasyona yönelik, ama AK ayrılmaya dönüşebilir;
3) Sosyolojik: Grup, birey’i ezebilir. Birey Devlet’e karşı kendi alt/grubunun kimliğini, Cemaat’e karşı da kendi bireysel kimliğini koruyabilmelidir.
Sonuç: Azınlık Hakları, kolektif (grup) boyutu olan bireysel haklardır. Kolektif haklar sadece Halk’ların haklarıdır.
Bununla birlikte, Azınlık Hakları 3 farklı yere verilebilir:
1) Bir grubun üyelerine. Ör. Dil hakları.
2) Bir bütün olarak gruba: Özel avlanma hakları
3) Grubun çoğunluğunu oluşturduğu siyasal birime (eyalet, vs.) : Teritoryal özerklik, veto hakkı .
İkisi çatışabilir. Grup, devletten 2 farklı şey isteyebilir:
İkisi çatışabilir. Grup, devletten 2 farklı şey isteyebilir:
1) “Grup haklarımı çoğunluğa karşı koru” (azınlık haklarının özü).
2) “Grup haklarımı kendi grubumun üyelerine (azınlığa) karşı da koru. Muhalefeti engelle”.
Tarihsel haklara sahip olmayan kimi geleneksel gruplar da grup özelliklerinin bireyler tarafından sorgulanmasını yasaklarlar: Başını açmak, kadınlara oy hakkı ve kızlara eğitim, dinden çıkmak yasaklanır; çok karı alma hakkı vs. istenir.
Birey, grubuyla varolduğuna göre, devlet bunlara itibar etmeli midir?
Azınlıklar illa farklı kalmak isterler diye bir kural yoktur: karar vermek bireye aittir. Bazıları asimile olmak isteyebilir. Azınlık niteliklerini “aşağılayıcı”, zorlayıcı bulabilirler.
Grup, bireyler için vardır; bireyler grup için değil (aynen: devlet, milleti için vardır). Asimile olmak da bir haktır.
Dezavantajlı gruplar ve temsil olanağı (kontenjan, vb.)
Özel Yönetim Hakları vs. Özel Temsil Hakları
Tersi eğilim ve gönüllü entegrasyon sorunu:
Yunanistan: Kasım 1990, BT, yüzde 3 ülke barajı (200.000 oy) ve bağımsız adaylar
Türkiye: Aralık 2001, TBMM Başkanı Ömer İzgi önerisi: Yüzde 10’u koru, ayrıca bağımsızlara en az % 50 oy zorunluluğu (HADEP)
Ama Yunanistan yüksek eğitim ve memurluk: binde 5 .
Genel yasalardan şikayet durumları: Kasksız motosiklet kullanmak isteyen Kanadalı Sih
Genel yasalardan şikayet durumları: Kasksız motosiklet kullanmak isteyen Kanadalı Sih
Ulusal mahkeme ve BM İnsan Hakları Komitesi: “Her farklı muamele ayrımcılık teşkil etmez. Eğer farklı muamelenin ölçütleri mantıki ve nesnelse ve amaç Sözleşme hükümlerine göre meşru bir hedefi gerçekleştirmeye yönelikse, ayrımcılıktan söz edilemez” (1966 Sözleşmesi Md.18: “Sağlık dahil kimi çıkarların korunması durumunda din özgürlüğüne sınırlamalar getirilebilir”) – Hacı adayları ve aşı örneği.
BM 1992 Ulusal-Etnik, Dinsel, Dilsel Azınlık Mensubu Kişilerin Hakları Bildirgesi Md.4: “…belli uygulamaların ulusal yasaya aykırı olması ve uluslararası standartlarla çelişmesi durumu hariçtir”.
Md.8 “Bu Bildirge’deki hakların kullanımı, tüm bireylerin evrensel olarak tanınmış insan haklarını ve temel özgürlüklerini kullanmalarını zedeleyemez”.
Yerli Halklar Bildirge Taslağı: “[Yerli Halklar çeşitli özelliklerini] evrensel olarak tanınmış insan hakları standartlarına uygun biçimde [sürdürürler]”
Çoğulcu toplumlar azınlık grupları içinde “özgürlük”, Azınlık ile Çoğunluk arasında “eşitlik” isterler. Bu arada, özel istekler için büyük çaba harcarlar .
Kesip atan huzurludur, çözüm arayan huzursuzdur. Müslüman ile İslamcı farkı
Kesip atan huzurludur, çözüm arayan huzursuzdur. Müslüman ile İslamcı farkı
Kabul veya Ret ölçütleri:
Kurulma aşaması ve Göçmenlik tartışması
Haklar karşısında “Sağlık” ve “Uluslararasınca Tanınmış İH Standartları”
Amaç olarak Katılım ve Tecrit (Sih’in Motosiklet kaskı ve Kanada Atlı Polisi)
Türkiye için ek düşünceler:
1) Katılım ve Tecrit konusu: Üniversitelerde başörtüsü: MKA dersine giren mi, girmeyen mi? / Kürtçe TV yayını: K.Irak’tan mı, RTÜK denetiminde mi)
2) Kamu düzeni konusu: Sonuç yalnızca dinsel/etnik grubu mu ilgilendiriyor, yoksa ülkenin genel kamusal düzenini mi? (Cuma, Ramazan ve çalışma saatleri / seçimlik Kürtçe dersleri)
3) Entegrasyon konusu: Kamusal düzeni değiştirecekse daha fazla entegrasyona mı yol açacak, yoksa insan haklarında bozulmaya mı? (imam nikahı / Kürtçe TV ve eğitim)
4) Kişisel özgürlükler konusu: Sonuçta yalnızca dinsel/etnik grubunu mu ilgilendiriyor, yoksa Çoğunluğun yaşam biçimini/özgürlüğünü Azınlığa mı uydurmaya yönelik? (erotik filmler, içki satışı / Kürtçe resmî dil) .
Laiklik, demokrasinin olmazsa olmazıdır. Ama, yukarıdan devrim durumunda vice versa olmaz. Oysa medeni ülkelerde bunlar birbirinden ayrılmaz
Laiklik: Din ile Devlet’in ayrılması mı, hiyerarşi mi. Bunu inceleyelim:
Laik, laiklik: Laicus. Devletin sıfatı ve politikası. Fransız etkisi. Katolik ülkeler.
Türkiye’de: İthal mi? Bizans Osmanlı TC: Devlet>Din.
Seküler, Sekülerlik: Saeculum. Toplumun niteliği. İngiliz etkisi. Protestan ülkeler.
Dinsel çoğulcu ortam yokluğunda, Laik Devlet toplumda sekülerleşmeyi sağlamakta çok zorlanır:
Böyle bir ortam yoksa, din devletin karşısına monoblok bir alternatif olarak çıkar.
Türkiye’de gayrimüslimlerin tasfiyesi monoblok olma durumunu artırmıştır. (Misyonerlik?)
Aleviliğin DİB’den uzak tutulması da monobloklaşmaya katkı yapmıştır .
1) Hiç yaşamamışlar, 2) Yaşayıp tasfiye etmişler, 3) Yaşayıp tasfiye etmeye çalışanlar.
1) Hiç yaşamamışlar, 2) Yaşayıp tasfiye etmişler, 3) Yaşayıp tasfiye etmeye çalışanlar.
1) Feodalizmi hiç yaşamamış ülkeler: Eşit mesafe. First Amendment: karışmak yok, yardım yok. a) Püriten mirası; b) Farklı insanları birarada tutabilmek; c) Dinden korkmamak.
Yine de ABD’de okullarda dinsel simge çok tartışmalıdır.
“Zorlayıcı gerekçe”: Eyaletler, çıkarları çok zorlanmadıkça, dinsel özgürlükleri kısıtlayamaz.
1993: Kongre, 1. Değişikliğe dayanarak; eyaletlerin kısıtlama yetkisini ortadan kaldırdı.
1997: Y. Mahkeme, 1993’ün anayasaya aykırı olduğuna karar verdi (Gerekçe: “Dinsel özgürlüğün yorumu Kongre değil, yargı tarafından yapılabilir”).
Cemaatlerden tepki üzerine, Clinton dinsel özgürlükleri artırdı: Ant içmeme hakkı, işyerlerinde kutsal simgeler, resmî dairelerde namaz yerleri, dinsel giysiler mümkün.
1998’de Alabama’da okullarda Kitab-ı Mukaddes dağıtımı ve toplu dua reddedildi.
“In God We Trust”daki “ceremonial deism”dir. “E Pluribus Unum” sekülerdir .
2) Feodalizmi yaşamış ve altyapı devrimiyle tasfiye etmiş ülkeler: İng. ve Fr.
2) Feodalizmi yaşamış ve altyapı devrimiyle tasfiye etmiş ülkeler: İng. ve Fr.
İngiltere: Henry VIII (1491-1547) Kilise’yi Fr. Devriminden 250 yıl önce “millileştirdi”. “Seküler” Protestanlık yumuşak geçişi kolaylaştırdı.
“Dieu et Mon Droit” (Henry V, 1413-22), ama “Honi Soit Qui Mal Y Pense” (1348, III. Edward). Hatta, mon droit=atalarım (my heredity –divine right of kings).
Fransa: Devrim ani oldu. İnatçı Katoliklik ortamında 1789-1905 arası “kavgacı laiklik” uygulandı.
Marianne ile Marie “birarada yaşamacı laiklik”in başlamasıyla barıştı. “İki Fransa” birbirini “ehlileştirdi”.
1877’den sonra laik radikaller Büyük Burjuvaziyi mülkiyet konusunda yatıştırdılar .
Hatta 12 Eylül 1980’de “Kemalist” Ordu İslam’ı “toplumsal tutkal” ilan etti: “Türk-İslam Sentezi” (Yeni Millet-i Hakime’nin ikinci kodifikasyonu).
1990’dan sonra bu korku azalınca Burjuvazi ve Ordu laiklikte birleşti: 28 Şubat 1997.
Fakat laikliğin Küçük Burjuvazi (Kemalistler) tarafından 1905’e gelmeyi imkansız kılan bir biçimde uygulanacağının anlaşılması üzerine, artık AB’yi seçen Büyük Burjuvazi yolunu sivil ve asker Kemalistlerden ayıracaktır (1995 TOBB-D.Ergil, 1997 TÜSİAD-B.Tanör)
Bu çizgiye sivil toplum ancak Ekim 2004’te katılacaktır (Azınlık Raporu-İHDK)
Bu kategorinin “standartlaşmış İH” ve “Sağlık”la yetinmesi zor. Feodal kalıntıların tasfiyesi oranıyla senkronize etmek lazım. Ama ya din’in değişmeye niyeti yok, veya o değiştiği zaman “Kayzerizm” bir türlü 1905’e gelmek istemiyor (ör. 27.04.07: “Ne Mutlu Türk’üm demeyen TC’nin düşmanıdır ve hep öyle kalacaktır”)
“Resmî dairede hizmet veren-hizmet alan” ayrımına hemen gelmek ve Din/Toplum ile Devlet’i barıştırmak şart (dairedekine, sokaktakine, sonunda da evdekine karışmak olayı). Ama Yargı ve hatta AİHM ters yönde etki yapıyor (Leyla Şahin, İslamofobi).
Azınlığın varlığının kabulü ile azınlığa bir statü tanıyarak ona haklar vermek farklı şeylerdir. Birinci konuda devlete sorulmaz, ikinci konuda yetkili olan devlettir.
Azınlığın varlığının kabulü ile azınlığa bir statü tanıyarak ona haklar vermek farklı şeylerdir. Birinci konuda devlete sorulmaz, ikinci konuda yetkili olan devlettir.
Bir devlet, kendi azınlığına azınlık statüsü (ve hakları) vermeyecekse, tanımanın ne anlamı kalır?
Azınlığın varlığını reddeden devlet, farklılıkları da reddediyor demektir.
Farklılıkların varlığını reddeden, onlara saygı göstermez ve asimilasyon yapar.
Bu devirde zorla asimilasyon yapmaya kalkan devlet hem içeride çatışma yaratır (birlik-beraberlik), hem de uluslararası planda büyük baskı görür ve zayıflar. (iç-dış egemenlik ve müdahale paradoksu) (Fransa’nın istisnai durumu: azınlık yok, ama azınlık hakları var).
Bir azınlık ne ister?
Alt-kimliğinin tanınmasını (recognition)
Bu alt-kimlikle kamusal alana kabul edilmeyi (acknowledgement)
Bu alt-kimliğin saygı görmesini (respect) .
Pozitif hakların sakıncaları:
Pozitif hakların sakıncaları:
Çoğunluğun azınlığa tepki duymasını ve onu hedef olarak algılamasını doğurabilir. Hele, haklar yurt dışından da destekleniyorsa.
Ayrılacak izlenimi verebilir, onun “5. Kol” (dışarıdan 4, içeriden 1) olarak algılanmasını sağlayabilir.
Azınlığı tecrit edebilir yani onun gelişmesine zarar verebilir (B.Trakya).
Azınlık bireyini cemaate mahkum edebilir.
Kaynak tahsisi sorunu içinden çıkılmaz hal alabilir.
İdeal çözüm: Alt-kimliklere karşı olan yasaları bütünüyle kaldırmak yani derinleştirilmiş ve genişletilmiş demokrasi. (Fakat devlet yardımı da gerekebilir).
Hassasiyetleri gidermek için uluslararası önlemler:
Azınlık haklarından söz edilen her yere: “Ülkenin toprak bütünlüğü ve ulusal egemenliği” ilkesi.
Azınlığın bu hakları kötüye kullanamayacağı ilkesinin kabulü.
Hakların “azınlıklara ait bireylere” verildiği ilkesinin kabulü .