İçindekiler Sunuş 6



Yüklə 1,14 Mb.
səhifə7/29
tarix25.10.2017
ölçüsü1,14 Mb.
#12736
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   29

Arafat ve Öcalan


Arafat, 1950’lerin ve altmışların başlarının, sömürgeciliğe karşı ulusal kurtuluş ve bağımsızlık hareketleri döneminin çocuğudur. Filistin hareketinin bütün önderleri gibi, Arap Milliyetçiliği hareketinden gelir. Bunlardan Havatmah ve Habaş gibileri daha sonra 68’lerin etkisiyle sola doğru bir kayma gösterdilerse de, kökenlerindeki milliyetçi doku her zaman belirli bir ağırlığa ve dolayısıyla da ufuk darlığına neden olmuştur.

Öcalan ise, 68’in çocuğudur. Onun politikleşmesinin temelinde Vietnam’daki Tet saldırısıyla başlayan, dünya ölçüsündeki radikalleşme vardır. Filistin hareketinin önderlerinin önünde, örneğin İsrail Devletine karşı mücadele eden, ve bu mücadeleleri sonunda, “yaşasın Arap ve Yahudi halklarının kardeşliği” son sözleriyle idama giden, Yahudi Deniz Gezmişler olmadı hiç bir zaman, Ama Öcalan’ın ve PKK’nın ideolojik şekillenmesinde Mahirler, Denizler tayin edici bir öneme sahip oldular.

Böylece daha baştan kökten bir farklılık oluştu Filistin ve Kürt hareketi arasında. Kürt hareketi, daha baştan kendisini ezen ulusların ezilenlerini de kazanma, onları düşman görmeme anlayışıyla şekillenirken, Filistin hareketinin, en ilerici biçimlerinde bile Yahudi ezilenlerini kazanma ve düşman görmeme pratik hiç bir anlamı olmayan pazar vaazlarından başka bir anlam taşımıyordu. Filistin hareketinde hiç bir zaman, Yahudileri de kurtarmak gibi bir problem olmadı, Kürt hareketinde ise ezenini de kurtarmak her zaman temel bir yönelişti.

Filistin hareketinde hiç bir zaman, İsrailde bir devrim için Filistinlilerin safında çarpışan Yahudiler olmadı, ama PKK içinde yüzlerce, Türkiye’deki bir devrim için Kürtlerin safında çarpışanlar, hatta yöneticiler oldu. Filistin hareketinde Kemal Pir’lerin, Duran Kalkan’ların paraleli hiç bir zaman olmamıştır ve hayal bile edilemez.

Ama daha da önemlisi ise, onların farklı sınıfsal eğilim ve çıkarların ifadesi olmalarıdır. Arafat, her bakımdan burjuva bir önderdir. Arap ve Filistin burjuvazisinin eğilimlerini yansıtır. Batı başkentlerinde onun Filistin’li radikallere karşı daha baştan açıkça veya el altından desteklenmesi; Arap ülkelerinin mali yardımları, son duruşmada onun Filistin burjuvazisinin eğilimlerini ve çıkarlarının ifadesi olmasıyla ilgilidir.

Buna karşılık Öcalan ve PKK, kelimenin tam anlamıyla Kürt yoksullarının, pleblerin eğilimlerini yansıtmışlar ve bunun ifadesi olmuşlardır. Kürt hareketinin çok daha güçlü ve etkili olmasına rağmen, Arafat’ın aksine, Öcalan’ın sürekli dokunulmaz parya muamelesi görmesinin temel nedeni budur.

Temeldeki bu ideolojik ve sınıfsal farklılıklar, her ikisi de haklı ve ezilen ulusa ait iki hareketin farklı programlar ve stratejiler ve mücadele biçimlerine yönelmesi sonucunu verdi.

Birincisi, Milliyetçilik anlayışı bakımından, Kürt hareketi gerek kökenindeki ideolojinin olanakları gerek sınıfsal temelinin uygunluğu nedeniyle, dil, etni ve kültüre dayanan bir milliyetçilikten, hukuki tanıma dayanan bir milliyetçiliğe kolayca geçebildi. Filistin hareketi ise, aksine Araplıkla sınırlı bir milliyetçiliğin sınırlarını aşamadığı gibi, başlangıçtaki, Hıristiyan Arapların ağırlığında da yansıyan laik karakterini bile yitirdi. Böylece Arap ve Filistin milliyetçiliği dine dayanan İsrail milliyetçiliğinin aynadaki aksine dönüştü.

Kürt hareketi de, Filistin hareketi de olağanüstü büyük güçlerle karşı karşıyadır. Tek başlarına bu güçleri yenmeye güçleri yetmez. Bu çıkmazdan kurtulmak için ideolojik ve sınıfsal temellerine uygun olarak farklı yönelişler geliştirdiler.

Filistin hareketi, programatik düzeyde değişiklikler yapıp stratejik bir yenilenmeye gitmedi. Örneğin, Arap ve Yahudilerin birlikte yaşadığı, laik ve demokratik bir Filistin, hatta Orta Doğu federasyonu gibi bir strateji ile çok daha geniş bir cephe kurmayı hiç denemedi. Ne ideolojik ne de sınıfsal temelleri böyle bir yönelişe olanak sağlamadı.

Bu gün, diyelim ki Filistinlilerin, madem ben yaşamıyorum, sen de yaşama diyen eylemleri İsrail’e geri adım attırsa ve küçücük Filistin devleti kurulsa bile, bu devlet, İsrail için ucuz iş gücü sağlayan bir Bantustan’dan farklı olmayacaktır. Ortaya bir Apartheit rejimi çıkacaktır. Ne Araplar ne de Yahudiler için bir refah ve demokrasi getirmeyecek, her iki tarafta da gericiliği güçlendirecek, gelir farklarını derinleştirecektir. Filistinlilerin, Arapların hiç bir Yahudi’nin ruhunda titreşimler yaratabilecek bir programı yoktur.

Ama Kürt hareketinin programı, eğer bilinse, Türkiye’deki insanların yüzde yetmişinin de; Iraklıların da, Suriyelilerin de, Farsların da ruhunda titreşimler yaratacak bir programdır.

Politikada, gücünüz yetmiyorsa, güç kazanmanın iki yolu vardır.

Birinci yol, hedefleri daha dar ve mütevazı kılarak daha geniş bir müttefikler manzumesine ulaşmaktır. Radikal hareketlerin sonunda fiilen geldikleri ılımlı reformizm genellikle budur.

İkinci yol, hedeflerinizi daha da genişleterek ve büyüterek yeni güçlere yönelmenizdir. Kürt hareketinin yaptığı da budur.

Bunu şöyle somutlayalım. Bağımsız bir Kürt devleti hedefiniz var diyelim. Buna ulaşamayacağınızı görüyorsunuz. Güç ilişkileri buna el vermiyor. Bu durumda, örneğin kısmi bir otonomi ve bazı kültürel haklar noktasına çekilebilirsiniz. Bu noktaya çekilmenin size bazı güçlerin desteğini veya tarafsızlığını sağlayabileceğini düşünebilirsiniz. Ancak bu stratejinin bir sakat yanı vardır. Karşı taraf için bu bir başarı olarak görüleceğinden, bu geri adımınız daha büyük zaaf olarak görülecek böylece o kısmi haklara da ulaşmanız olanaksızlaşacaktır. Bunu dengelemek, karşı tarafı kendinize razı edebilmek için, el altından radikallerin, terörist eylemlerin önünü açarak, karşı tarafı kendinize razı etmeyi denemeniz gerekir. Bu nedenle, dünyanın her yerinde, ulusal hareketlere burjuva önderlikler ve radikal hareketlerin terörist yöntemleri bir arada bulunur. Bask veya Filistin’deki bombalamaların veya intihar eylemlerinin ardında burjuvazinin karşı tarafı sıkıştırmasına ilişkin taktikler vardır. Kısmi reformlara çekilme ve terör aynı madalyonun iki yüzüdür.

Bir de ikinci yol vardır. Kürt devleti hedefinize ulaşmaya izin vermiyor koşullar. Ama Ulusu Dil veya kültüre göre değil, yurttaşlık hukukuna göre tanımlamış daha büyük bir bütün içinde, ulusal baskı ve farklılıkları yok etmeyi hedefleyebilirsiniz. Bu stratejide, birincisinden farklı olarak, hedeflerde gerileme değil, büyüme ve radikalleşme vardır. Büyüyen hedefler aracılığıyla daha büyük güçler kazanılmaya çalışılır. Tabii böyle bir strateji, ezen ulusların geniş ezilen kesimlerini, muhalif kesimlerini de kazanmaya yönelik olacağından, terör yöntemlerine gerek duymaz. Başarısı halinde ise, bütün bir bölgeyi alt üst eder.

Arafat ile Öcalan’ın farkı, bu iki stratejinin farkıdır. Bu iki farklı stratejinin ardında ise, farklı ideolojiler ve sınıfsal eğilimler vardır.

Demir Küçükaydın

23 Nisan 2002 Salı



Yüklə 1,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   10   ...   29




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin