Iğdir yatırım Ortamı ve Yapılabilecek Yatırımlar Araştırması



Yüklə 3,5 Mb.
səhifə15/33
tarix26.04.2018
ölçüsü3,5 Mb.
#49056
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   33

Kaya Tuzu Üretim Yöntemi
Dünyada ve ülkemizde tüm yeraltı kaya tuzu ocakları kapalı madencilik yöntemiyle yani oda-topuk metoduyla işletilmektedir. Bilinen en eski bir metot olmasına rağmen halen çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Söz konusu bu metot tuz gibi kalınlıkları 500 metreyi aşan ve süreklilik arz eden, dolayısıyla yüksek rezervlere sahip madenlerde uygulanmaktadır. Bu üretim yöntemiyle tuz yatağının ancak % 50-70’inin kazanılmasına rağmen son derece emniyetli bir metottur.
Ülkemizde de beş kaya tuzlasında kapalı madencilik yöntemiyle tuz üretimi yapılmaktadır. Üretim yöntemi oda-topuk olup, kullanılan teknoloji çok eskidir. Oda ve topukların boyutu iş emniyeti ve cevherin ekonomik bir şekilde kazanılması için 10x10 m ve 8x8 m boyutlarında bırakılmıştır. Sütunların büyüklüğü ve yüksekliği tuz yatağının ve madenin üst tabakasının durumuna göre değişmektedir. Tuz ne kadar derinden üretiliyorsa üstten gelecek basınç o kadar fazla olacağından topuk sütunlarını daha da geniş tutmak gerekebilmektedir. Yükseklik ise 6-10 metre arasında değişmektedir.
Üretimde sırasıyla aşağıdaki işlemler yapılmaktadır;



  • Hazırlama,

  • Patlatma,

  • Yükleme,

  • Sevkıyat.





Şekil 1. Kaya Tuzu Üretimi Akım Şeması

Üretim, delme + patlatma ile yapılıp, deliciler yardımıyla yuvalar açılır ve içine doldurulan patlayıcı madde sıkıştırıldıktan sonra fitilin ateşlenmesi ile patlatma işlemi gerçekleştirilmektedir. Patlama sonucu ortaya çıkan tuz, galeri içinde nakil araçlarına iş makineleri ile yüklenerek sevkıyatı yapılmaktadır. Üretim alanına yakın olan eski üretim galerileri vasıtasıyla da doğal havalandırma temin edilmiştir.


Tuz üretim yöntemleri dünyanın çeşitli bölgelerinde büyük değişiklikler göstermektedir. Bu yöntemler tuz kaynağına, iklim koşullarına, doğaya ve ekonomik koşullara göre uygulanmaktadır. Genellikle;


  • Yeraltı madenciliği

  • Evaporasyon

  • Çözelti madenciliği ve mekanik buharlaştırma

  • Sınai yöntemler

      • Termik kompresyon yöntemi

      • Öğütme-yıkama-kurutma yöntemi

      • Rekristalizasyon yöntemi

Uygulanmaktadır.


Rafine Tuz Üretimi
Tekelin tuzlalardan çıkardığı ham tuz yörede bulunan fabrikalar tarafından üretime alınmaktadır.
Tuz Gölünden alınan ham tuza rafine tuz üretimi için 'Vakumlu Evaporasyon Yöntemi' uygulanmaktadır.
Üretim esnasında tuzun topaklaşmasını önlemek için kullanılan Alüminyum Silikat (AlSiO4) CaSO4 ve CaCO3 kabuklaşmaya sebep olduğundan makinelerde önemli problemler yaratmaktadır.
Genel olarak fabrikalarda ham tuz işlendikten sonra % 15 gibi bir atık ortaya çıkmakta ve bu atık ülkemizde değerlendirilmemektedir. Oysa bu atık malzemeler birçok ülkede yeniden değerlendirilebilmektedir.
Tuz fabrikaları, Tekel Tuz İşletmelerinden aldığı ham tuzu tuzlu su tankına boşalttıktan sonra havalandırma havuzlarına bırakmaktadır. Cl2 ve H2S verilen bu tuzlu sudan Kostik S, Soda ve Tuzlu Su elde edildikten sonra çökelme tankında CaCO3, Mg(OH)2, Fe(OH)3 ve kükürt çökelimi olmaktadır.
Daha sonra tuzlu su lapası, buhar tankına getirilir ve Evaporatörlerde vakumlu buhara maruz bırakılmakta ve elde edilen tuz yıkayıcılardan geçirildikten sonra santrifüje getirilmektedir. Buradan alınan tuz döner fırınlarda kurutulduktan sonra eleklere getirilerek gerekli katkı maddesi ilave edilmekte ve çeşitli tane büyüklüklerine göre çok ince (Pudra Tuz), ince (Sofra Tuzu) ve kalın (Sanayi Tuzu) olarak paketlenerek piyasaya sürülmektedir.
Tuzdan Elde Edilen Ürünler Teknolojisi
Genel olarak tuzdan elde edilen ürünler kimya sanayinin temel ürünleridir. Birincil kimya ürünleri soda, sudkostik ve klordur. İkincil kimya ürünleri ile beraber tuzun çok geniş kullanım alanını kapsadığı ortadadır. İkincil kimya ürünleri ise sodyum, sodyum sülfat, kalsiyum klorit, sodyum nitrat, hidroklorik asit, sodyum siyanit, sodyum bisülfat ve sodyum klorattır. Tuz aynı zamanda soda, cam, deterjan ve kağıt sanayinin de önemli bir ham maddesidir. Dolayısıyla ülkemiz ekonomisinde önemli bir yeri bulunmaktadır.
Sodanın üç ayrı türü için üretim yöntemleri aşağıda anlatılmıştır.
Hafif Soda Üretim Yöntemi
Karıştırma ve dinlendirme tanklarında saflaştırılan tuzlu su, karbondioksit ve amonyakla reaksiyona sokularak doymuş hale getirilir. Ham sodyum bikarbonat (NaHCO3) çökelir ve filtre edilerek ana çözeltiden ayrılır, kalsine edilerek hafif soda (NaCO3) elde edilir. Karbondioksit kireç taşının fırınlarda kalsine edilmesi ile meydana gelerek üretim sürecinde karbonlaştırma işleminde devreye girer. Yanmış kireç ana çözeltinin işlenmesi için kireç sütüne dönüştürülür.
CaCO3 ----------- CaO + CO2

Kireçtaşı Yanmış kireç Karbondioksit


NaCl + CaO + CO2 ------------ Na2CO3 + CaCl2

Tuz Yanmış kireç Soda



Ağır Soda Üretimi
Hafif soda, karıştırıcı tanklarında su ile karıştırılarak soğutulur ve kurutulur. Elde edilen Na2CO3 H2O uygun kristalleşme koşullarının seçimi ile kalsine edilerek tane büyüklüğü sağlanır.

Sodyum Bikarbonat Üretim Yöntemi
Soda eriyik haline getirilerek bikarbonatlaştırılır. Sodyum bikarbonat (NaHCO3) çökelir ve ana çözeltiden ayrılarak kurutulur. Ana çözelti yabancı maddelerden arındıktan sonra tekrar devreye sokulur.
Na2CO3 + H2O + CO2 ------------ 2 NaHCO3

Tuz Ürünleri Teknolojisi
Kimya sanayinde tuzdan elde edilen birincil ve ikincil ürünlerden faydalanarak yan ürünler üretilmektedir. Sodyum karbonattan sodyum sülfat, sodyum hidroksit, mono sodyum fosfat, sodyum bikarbonat, sodyum kromat, sodyum bisülfit, sodyum sülfat; klordan hidroklorik asit, etilen diklorit, frikloroetilen, sodyum hipoklorit, trikloroetilen, klorobenzen, kalsiyum hipoklorit, o-ve p-dikloro benzen, metil klorit, kloral, kloro asetikasit, sodyum hidroksiten alümina, fenol, sodyum hipoklorit, beta neftol, sodyum sülfit, gliserin, hidrojen, sodyumdan glauber tuzu, sodyum silikat, sodyum tiyosülfat; sodyum siyonitten hidrojen siyanit, adiponitrile ve sodyum klorattan potasyum klorat elde edilebilmektedir.
Asit ve Bazların Etkileşmesinden Tuz Elde Edilmesi
Asit ve bazların etkileşmesinden oluşan yeni madde tuzdur.
NaOH + HCl ……………….. NaCl + H2O
Girişimcilerin Tuz Sektöründe Yapması Gereken Yatırımlar
Bugüne kadar ülkemizde gerçekleştirilen yatırımlar ağırlıklı olarak ham tuzdan rafine tuz elde edilmesine yönelik olan yatırımlardı. Bugün ve geleceğimiz için ve daha da önemlisi dış pazarlarda hak ettiğimiz yeri alabilmemiz için ham tuzun katma değerini mutlaka artırmamız gerekmektedir. Bunun içinde öncelikli olarak yapılması gereken yatırımlar aşağıda verilmiştir.


  1. Bulaşık makinası tuzu üretimi,

  2. Diyet tuz üretimi,

  3. Sıvı tuz üretimi,

  4. Kimya sanayinde ihtiyaç duyulan tuzlar üretimi,

  5. Sağlık sektöründe ihtiyaç duyulan tuzlar üretimi,

  6. Rafine tuz üretimi esnasında açığa çıkan yan ürünlerin kazanımına yönelik yatırımlar.

5.4. İmalat Sanayine Yönelik Yapılabilecek Yatırımlar
VIII. Beş Yıllık Kalkınma Planında (2001–2005) İmalat Sanayi
Mevcut Durum



  • Dünya imalat sanayi üretiminde 1990-1998 yılları arasında yıllık ortalama yüzde 3,3 büyüme gözlenirken, Türkiye'nin de dahil olduğu orta-üst gelir grubundaki ülkelerde yüzde 4,4, Türkiye'de ise yüzde 5,9 büyüme gerçekleşmiştir. Diğer taraftan, dünya imalat sanayi katma değeri 1980 yılında dünya hâsılasının yüzde 25'ini oluştururken, 1998 yılında yüzde 21'e gerilemiştir.




  • Türkiye'de imalat sanayinin cari fiyatlarla GSYİH içindeki payı 1995 yılında yüzde 22,6 iken 1999 yılında yüzde 19,2 olmuş; 1995 yılında yüzde 14,1 olan sivil istihdam içindeki payı ise 1998 yılında yüzde 15,9'a ulaşmasına rağmen 1999 yılında yüzde 14,1'e düşmüştür.




  • 1994 yılında ülkemizde yaşanan ekonomik krizin ardından imalat sanayi üretiminde gözlenen hızlı artış eğilimi 1998 yılının ikinci çeyreğine kadar devam etmiştir. 1997 yılında Güneydoğu Asya ülkelerinde ve 1998 yılında Rusya'da ortaya çıkan krizler sonucu imalat sanayi üretim artış hızı yavaşlamıştır. 1999 yılında, küresel krizin etkilerinin ve finansman sorunlarının devam etmesinin yanında sanayi kuruluşlarının büyük bölümünün bulunduğu Marmara bölgesindeki depremin neden olduğu hasar imalat sanayini olumsuz etkilemiştir. Depremin imalat sanayi işyerlerinde bina, makina-teçhizat, mamul ve yarı mamul stok kaybı, işgücü eksilmesi gibi etkileri ortaya çıkarken, üretime ara verilen tesislerden kaynaklanan üretim kaybı ve ihracat azalması şeklinde etkileri de olmuştur. 2000 yılında ise Marmara depreminin ekonomik etkilerinin giderilmeye başlanması ve genelde sağlanan istikrar ortamı nedeniyle üretimin tekrar artış eğilimine girdiği gözlenmektedir.




  • Bu gelişmeler sonucunda 1996-1997 yıllarında ortalama yüzde 9, 1998 yılında yüzde 0,9 oranında artan imalat sanayi üretimi, 1999 yılında yüzde 4 oranında gerilemiştir.




  • 1995 yılında, imalat sanayi ihracatı, Uluslararası Standart Sanayi Sınıflandırması (ISIC) 2. Revizyonuna göre, cari fiyatlarla 20,3 milyar dolar olmuştur. 1996 yılında, yüzde 7,7 artan ve 21,9 milyar dolar olan imalat sanayi ihracatı, Asya'da yaşanan olumsuz gelişmelere rağmen 1997 yılında da yüzde 13,4 artarak 24,8 milyar dolara ulaşmıştır. Ancak, 1998 yılında ortaya çıkan Rusya krizi ihracatın artış hızında yavaşlamaya yol açmış ve imalat sanayi ihracatı sadece yüzde 2,4 artarak 25,4 milyar dolar olmuştur. Krizin etkilerinin devam ettiği ve dış fiyatların düştüğü 1999 yılında ise, imalat sanayi ihracatı depremin de etkisiyle yüzde 0,8 azalarak 25,2 milyar dolara gerilemiştir.




  • Gıda, dokuma-giyim ve demir-çelik ürünlerinin ihracatımız içindeki ağırlığı devam etmektedir.




  • 1996 yılında, ithalattan alınan vergi ve fonların azaltılması, yurtiçi tüketimde yaşanan canlılık ve sabit sermaye yatırımlarında gözlenen hızlı artış nedeniyle tüketim malları ile yatırım malları ithalatı yüksek oranda artmış ve imalat sanayi ürünleri ithalatı cari fiyatlarla yüzde 22,1 oranında bir artışla 36,9 milyar dolar olmuştur. 1997 yılında bu eğilim devam etmiştir. 1998 ve 1999 yıllarında ise özel tüketim harcamalarındaki daralma eğilimi ve yatırımlardaki gerileme sonucunda ithalat azalmış ve 1999 yılında 35,4 milyar dolara düşmüştür.



  • Artan kamu açıklarının yurtiçi faiz oranları üzerindeki baskısının devam etmesi nedeniyle oluşan yüksek finansman maliyetleri ve özel kesim yatırılabilir fonlarının para piyasalarına yönelmesi, VII. Plan döneminde imalat sanayindeki yatırımları olumsuz yönde etkilemiştir. Bu çerçevede, özel kesim imalat sanayi yatırımları 1996 yılında artarken, 1997 yılında duraklamış, 1998 ve 1999 yıllarında ise önemli oranda düşmüştür.




  • VII. Plan döneminde, imalat sanayini etkileyen en önemli gelişme AT ile 1 Ocak 1996 tarihinde Gümrük Birliğinin gerçekleştirilmesi ve buna paralel olarak Avrupa Kömür Çelik Topluluğu (AKÇT) ile Topluluğun yetki alanına giren ürünleri kapsayan bir serbest ticaret anlaşması imzalanmış olmasıdır. Bu çerçevede, ithalattan alınan vergi ve fonlar azaltılmış, ithalatta gözetim ve korunma önlemlerine, kota uygulamalarına, dâhilde ve hariçte işleme rejimine, haksız ticari uygulamalara, tekstil ürünleri ithalatına ilişkin çeşitli düzenlemeler yapılmıştır.




  • AB'ye tam üyelik sürecinde atılan bu adım sonrasında, ithalatta AB'nin payında artış gözlenmiş ve sanayinin dış rekabete açılmasında büyük mesafe katedilmiştir.




  • Gümrük Birliğinin yürürlüğe girdiği 1996 yılından itibaren 5 yıllık bir süre içerisinde AB'nin üçüncü ülkelere karşı uygulamakta olduğu tercihli rejimleri üstlenerek, çeşitli ülkelerle sanayi ürünlerini de kapsayan Serbest Ticaret Anlaşmaları imzalanmıştır. Diğer taraftan Gümrük Birliğinin aksamadan işlemesini sağlamak ve tam üyeliğe hazırlık bakımından AB'nin sınaî mevzuatına uyum çalışmaları önem arz etmektedir.




  • Son yıllarda küreselleşme ve hızlanan teknolojik gelişmeye bağlı olarak rekabet kavramı yeni bir boyut kazanmış, ucuz işgücü ve doğal kaynaklara dayalı rekabet anlayışının yerine uluslararası piyasalarda, ihtisaslaşma çerçevesinde dünya piyasalarına açılma ve üretim teknolojisini geliştirme önem kazanmıştır. Bu genel değişime paralel olarak; uygulanmasına devam edilen piyasa ekonomisi politikaları, başta telekomünikasyon olmak üzere fiziki altyapı alanında kaydedilen gelişmeler, coğrafi konumu itibarıyla Avrupa Birliği gibi gelişmiş bir pazar yanında, Ortadoğu, Türk Cumhuriyetleri ve Rusya Pazarlarına yakınlığı, AB ile Gümrük Birliğine geçilmesi ve aday ülke konumu, genç ve eğitilebilir işgücü potansiyeli, giderek büyüyen iç pazarın varlığı ve yan sanayi başta olmak üzere sanayinin yurtdışına entegrasyonundaki gelişmeler Türk sanayinin rekabet avantajlarını oluşturmaktadır.



  • Makroekonomik istikrarın sağlanamaması, özellikle kamu tarafından sağlanan girdilerin teminindeki istikrarsızlıklar, pazarlama kanallarının oluşturulmasındaki yetersizlikler, uluslararası standartlarda üretim yapılmasındaki eksiklikler, verimli üretim için gerekli kalifiye işgücü noksanlığı sanayiyi etkileyen başlıca sorunlar olmuştur. Ayrıca, Türkiye'nin teknoloji üretebilme kapasitesindeki eksiklik, tasarım ve markanın rekabet-gücüne katkısı konusuna gereken önemin verilmemesi, uluslararası piyasalarda ihtisaslaşma çerçevesinde firmalar arası işbirliği ve birleşmelerin öneminin kavranamaması rekabet gücünü olumsuz etkilemektedir.




  • Dünyada bilgi teknolojileri, biyoteknoloji ve ileri malzeme teknolojilerinin sanayi sektörünün hizmetine sunulması yaygınlaşmış, bilgisayar destekli tasarım ve üretim süreçlerinin sanayide kullanılmasıyla esnek üretim sistemleri ağırlık kazanmıştır. Diğer taraftan ülkemizde Ar-Ge faaliyetlerinin yetersizliği, nitelikli insan gücü açığı, yüksek finansman gereği, bilgi teknolojileri ve ileri teknolojilerin sanayide uygulanmasında önemli bir engel olmaya devam etmektedir. Bunun sonucunda, yeni teknolojilerin yerine yaygın olarak kullanılan teknolojiler benimsenmekte ve yeni teknolojilerle kazanılabilecek fırsatlar değerlendirilememektedir.




  • Elektrik ve haberleşme fiyatlarına yansıtılan kesintiler sanayinin üretim maliyetine ilave yük getirmektedir.

  • Özelleştirme yoluyla kamunun imalat sanayindeki rolünün azaltılarak rekabetçi piyasa yapısının geliştirilmesine devam edilmiştir. VII. Plan döneminde Et ve Balık Ürünleri A.Ş, ÇİTOSAN ve SÜMERBANK'ın bazı tesisleri ile PETLAS, Sivas Demir-Çelik ve ORÜS özelleştirilmiştir. Dünya ile entegrasyon sürecinde sanayide yapısal sorunların hızla çözülmesi ve KİT'lerin özelleştirilmesine devam edilmesi önem arz etmektedir.




  • İmalat sanayinin ithalatta haksız dış rekabete karşı korunması kapsamında, VII. Planda kalitesiz ve standart dışı mal ithalini önlemek üzere bazı ithal ürünlerinde kıymet, tarife, menşe ve standartlar açısından etkin bir denetim yapılmasını sağlamak amacıyla ihtisas gümrüklerinin yeterli hale getirilmesi çalışmaları sürdürülmüştür.




  • Sanayide; istihdamı artırıcı, bölgeler arası gelişmişlik farklarını giderici özelliklere sahip, katma değeri yüksek, ileri ve uygun teknolojileri kullanan, döviz kazandırıcı faaliyetlere dönük, uluslararası rekabet gücü sağlayan yatırımların desteklenmesine devam edilmiştir. Ancak, sanayinin desteklenmesinde; ayrılan kaynakların yetersizliği ve uygulamada mevzuatın sıklıkla değişmesi, bürokratik işlemlerin fazlalığı ve koordinasyonun eksikliği sorunları önemini korumaktadır.




  • İhracata yönelik sanayi ürünlerinin yurtdışında tanıtımı ve pazar geliştirilmesi konularında özel kesimin örgütlenmesi özendirilmiştir. İhracatta devlet yardımları; eğitim, istihdam, patent, faydalı model belgesi ve endüstriyel tasarım tescili, marka ve imaj yerleştirilmesine yönelik yardımlar ile çeşitlendirilmiştir. EXIMBANK kaynakları artırılarak ihracatın finansman imkânları geliştirilmiştir.




  • Savunma sanayinin ülke sanayine entegrasyonu ve yerli girdi payının artırılması yönündeki çalışmalar sürdürülmektedir. Ancak, savunma sanayi ürünlerinde büyük ölçüde dışa bağımlılık devam etmektedir.




  • Otomobilden alınan yüksek vergiler sektörün rekabet gücünü ve gelişimini olumsuz etkilemektedir.


Amaçlar, İlkeler ve Politikalar


  • İmalat sanayinin dışa dönük bir yapı içinde rekabet gücünün artırılması amaçlanmaktadır.




  • Sanayi; yerel kaynakları harekete geçiren, çevre normlarına uygun üretim yapan, tüketici sağlığını ve tercihlerini gözeten, yüksek nitelikli işgücü kullanan, çağdaş işletmecilik anlayışını uygulayan, Ar-Ge'ye önem veren, teknoloji üreten, özgün tasarım ve marka yaratarak uluslararası pazarlarda yerini alan bir yapıya kavuşturulacaktır.




  • VIII. Plan döneminde, AB'ye tam üyelik hedefi doğrultusunda, sınaî mevzuat uyumu tamamlanacak, sermaye, teknoloji ve ticari işbirliği imkânları geliştirilecektir.




  • Bilgi ve teknoloji yoğun nitelik taşıyan savunma ve havacılık, makina imalat, kimya, elektronik sanayilerinin ve yazılım sektörünün geliştirilmesi, sanayide ileri teknoloji kullanımının yaygınlaştırılması; geleneksel sanayilerin rekabet gücünün artırılması hedeflenecektir.




  • Sanayinin teknoloji kapasitesinin geliştirilmesi amacıyla, bir entegrasyon içinde, üniversite-sanayi işbirliğinin yaygınlaştırılması, teknoloji destek ve geliştirme merkezleri, yeni teknoparklar ve teknoloji enstitülerinin kurulmalarının desteklenmesi ve Ar-Ge desteklerinin artırılması sağlanacaktır.




  • Devlet, uluslar arası kurallar çerçevesinde sanayiyi destekleyici, piyasaları düzenleyici ve denetleyici rolünü güçlendirecek, bazı stratejik konular dışında sanayiden çekilmeyi sürdürecektir.




  • İmalat sanayinde, bilgi ve iletişim teknolojileri başta olmak üzere Ar-Ge, yeni ürün ve teknoloji geliştirme, çevre koruma, küçük ve orta boy işletmelerin gelişmesi, istihdam yaratma ve bölgelerarası gelişmişlik farklarının azaltılmasına yönelik yatırımların desteklenmesine devam edilecektir.




  • Sanayide rekabet gücünün artırılması ve ürünlerimizin AB pazarında serbest dolaşımını sağlamak üzere, Türk Akreditasyon Kurumu kısa zamanda çalışır hale getirilecek ve ulusal kalite altyapısı tamamlanacaktır.




  • İşletmelerin yönetim ve finansman yapılarının iyileştirilmesine, üretimde yeni teknolojilerin, bilgi teknolojilerinin, esnek üretim ve tedarik planlaması sistemlerinin kullanımının yaygınlaştırılmasına, ulusal ve uluslararası düzeyde firmalar arası işbirliğine önem verilecektir.




  • Sanayinin ihtiyacı olan hammadde ve girdilerin ekonomik ve güvenli biçimde temin edilmesine önem verilecektir.




  • Kamu alımlarında, uluslararası taahhütlerimize uygun rekabet ortamının sağlanmasına ve yerli sanayinin geliştirilmesine önem verilecektir.




  • Savunma sanayinde; ihtiyaçları güvenli ve istikrarlı bir biçimde karşılamak üzere rekabete açık, ihracat potansiyeline sahip, teknoloji üretebilen ve ülke sanayine entegre bir yapıda yurtiçi üretimin geliştirilmesi ve bunun için gerekli teknoloji tabanının oluşturulması öngörülmektedir.




  • Tarımsal girdi kullanan sanayilerde, özel sektör öncülüğünde tarım-sanayi işbirliği ve bütünleşmesinin geliştirilmesi, yüksek katma değerli mamul üretiminin artırılması ve rekabetçi bir yapının oluşturulması amaçlanmaktadır.




  • Gıda güvenilirliğinin sağlanması amacıyla kamunun denetim altyapısı ve hizmetlerinin iyileştirilmesi sağlanacaktır. Yine aynı amaca dönük olarak, AB mevzuatı ve DTÖ'nün öngördüğü hükümlerle uyumlu, ham madde temin aşamasından pazarlama aşamasına kadar kalite ve hijyen sistemlerinin sanayi tarafından yaygın biçimde uygulanması esas olacaktır.




  • Tekstil sektöründe; 2005 yılında dünya dokuma ve giyim ticaretinin serbestleşmesiyle daha da artacak olan rekabet ortamında, rekabet edebilirliğin korunması, var olan atıl kapasitenin kullanılması ve pazar çeşitlendirmesi yoluyla dünya pazarlarından daha çok pay alınması amacıyla, tasarıma, koleksiyon tipi üretime, tanıtım ve pazarlama faaliyetlerine ağırlık verilecektir. Kısa dönemde marka yaratılmasının güçlüğü göz önüne alınarak, ilk etapta kaliteli Türk Malı imajı yaratılması önem arz etmektedir.




  • AB'ye uyum amacıyla, ilaç sanayi ağırlıklı olmak üzere yönlendirici ve denetleyici bağımsız bir idari yapılanma gerçekleştirilecektir.




  • AB normlarına uygun benzin ve motorin üretimi için gerekli olan yatırımlara VIII. Plan döneminde devam edilecektir.




  • Petrol ürünleri ihtiyacının güvenli bir şekilde karşılanması amacıyla yurtiçinde yeni bir rafineri tesisi yapılması özendirilecektir.

  • Demir-çelik uzun ürünlerindeki arz fazlası dikkate alınarak, çelik kapasitesinin artışına yönelik yatırımlar yassı ve vasıflı çelik ürünlerine yönlendirilecektir.




  • Yüksek katma değer sağlayacak öncelikli alanlarda yeni ürün geliştirmeye yönelik destekler artırılarak elektronik sanayinin ve yazılım sektörünün küresel pazardan daha fazla pay alması sağlanacaktır.



  • Otomotiv sanayinde, ekonomik ölçekte üretimin yapıldığı, yeni teknolojilerin uygulandığı, ihracata dayalı ve sürdürülebilir rekabet gücünün sağlandığı bir yapının oluşturulması önem arz etmektedir.




  • Halen kamu tesislerinin faaliyette bulunduğu demiryolu taşıtları sanayine özel kesimin katılımını sağlayacak çalışmalar yapılacak, teknolojik gelişmeleri izleyen, uyarlayan ve tasarım yapabilen, kent içi raylı sistem araçları dahil iç talebi karşılayabilen ve ihracata dönük olan bir yapı oluşturulacaktır.




  • Gemi inşa sanayinde, Türkiye'nin hızla gençleştirilmesi ve yenilenmesi gereken deniz ticaret filosunun yaratacağı iç talep ile uluslararası gemi inşa piyasasından pay almak üzere koster inşaasına önem verilecektir.

Denilmektedir.



İmalat Sanayinin 2005 yılı programı
Mevcut Durum


  • İmalat sanayi, 2002 yılından itibaren özel sektör ağırlıklı istikrarlı bir büyüme sürecine girmiştir. 2002 yılı ilk çeyreğinden itibaren piyasalarda güven ortamı oluşmaya başlamış, döviz kurundaki dalgalanma azalmış, enflasyon oranı ve faiz oranları düşüş eğilimine girmiştir. Buna paralel olarak imalat sanayi üretimi ve kapasite kullanım oranı aynı yılın Mart ayından itibaren hızla artmaya başlamış, üretim artışına bağlı olarak ara malları ithalatı, talebin canlanmasıyla tüketim malları ithalatı yeniden yükselme göstermiştir. İhracatta ise artış eğilimi devam etmiştir. Bu gelişmeler sonucunda 2002 yılında, 2000 yılındaki imalat sanayi üretim endeksi seviyesi aşılmıştır.



  • İşletmelerin yatırım eğiliminin bir göstergesi olarak 2003 yılında imalat sanayinde alınan teşvik belgelerinin sayısı yüzde 31 oranında, bu belgelerin yatırım tutarı toplamı ABD doları bazında yüzde 48 oranında artmıştır. 2003 yılında, imalat sanayinde alınan teşvik belgelerinde tekstil-giyim ve otomotiv sanayilerinin ağırlığının devam ettiği görülmektedir. 2003 yılı Nisan ayında yatırım indirim oranı yüzde 40'a düşürülerek otomatik olarak uygulanmaya başlanmıştır. Bu uygulamadan sonraki gelişmeler değerlendirildiğinde, Mayıs-Temmuz döneminde, 2004 yılında bir önceki yıla göre teşvik belgeleri sayısı yüzde 19,7 oranında, tutarı ise ABD doları bazında yüzde 50,8 oranında artmıştır.



  • 2002 yılında imalat sanayinde 7.278 adet şirket ve 2.344 adet firma açılırken, bu sayılar 2003 yılında sırasıyla 8.695'e ve 3.936'ya yükselmiştir. 2004 yılı ilk 8 aylık döneminde ise yeni kurulan şirket sayısı yüzde 9,9 ve firma sayısı yüzde 5,3 oranında artmıştır. Bu göstergeler iş ortamındaki iyileşmenin devam ettiğini ve girişimciliğin arttığını göstermektedir.




  • Sanayinin sorunları esas itibarıyla iş ortamından, firmaların yapısından ve sektörel yapıdan kaynaklanmakta olup, bu sorunlar devam etmektedir. Enflasyon oranındaki düşüşe rağmen reel faiz oranlarının yüksek seyretmesi, kayıt dışı ekonomi ve düşük fiyatlı ithalattan kaynaklanan haksız rekabet, fiziki alt yapıdaki yetersizlikler, yatırım ve işletme aşamasında karşılaşılan bürokrasinin fazlalığı, kamu tarafından sağlanan bazı girdilerin fiyatlarının uluslar arası fiyatlara göre yüksekliği, vergi ve SSK primi oranlarındaki yükseklik, akreditasyon ve belgelendirme hizmetlerindeki yetersizlik genellikle iş ortamından kaynaklanan sorunlardır. Bunlara ek olarak, çoğu kuruluşun mali, organizasyon ve pazarlama yapısında, teknoloji üretiminde, özgün tasarım, marka geliştirme ve yenilik yaratma gücündeki yetersizlikler; kalite, çevre ve verimlilik bilincinin eksikliği; özellikle KOBİ'lerde rekabet ortamına uyum sorunları ve desteklenme ihtiyacı firmaların yapılarından kaynaklanan önemli sorunlardır. İmalat sanayi üretim ve ihracatında gıda, tekstil-giyim, demir-çelik gibi emek yoğun sektörlerin ağırlığı devam etmektedir.




  • DİE Üç Aylık Sanayi Üretim Endeksi sonuçlarına göre; 2002 yılında yüzde 10,8 oranında artan imalat sanayi üretimi 2003 yılında yüzde 9,4 oranında artmıştır.



  • 2004 yılında da imalat sanayi üretim artışı hızlanarak devam etmektedir. DİE Üç Aylık Sanayi Üretim Endeksi sonuçlarına göre; imalat sanayi üretimi 2004 yılının ilk yarısında yüzde 14,3 oranında artmıştır.




  • Bu artışta özel sektör üretim artışı etkili olmuştur. İmalat sanayinde üretimi en fazla artan sektörler deri, basım ve yayım, kimya, makina, bilgi işlem makinaları, elektronik ve otomotivdir. Ekonomide genel olarak gözlenen olumlu gelişmelere rağmen tütün ürünleri, kâğıt, elektrikli makina, diğer ulaşım araçları, diğer imalat ve mobilya sektörleri üretimlerinde azalmalar dikkat çekmektedir.



  • Diğer taraftan, DİE Aylık Sanayi Üretim Endeksi sonuçlarına göre; imalat sanayi üretimi 2004 yılı Temmuz ayında yüzde 14,5, Ağustos ayında ise yüzde 9,0 oranında artmıştır.



  • Üretimde sağlanan gelişmelere paralel olarak özel kesim imalat sanayi kapasite kullanım oranı artmıştır. DİE Üç Aylık İmalat Sanayi Eğilim Anketi verilerine göre; 2002 yılında ortalama yüzde 72,8 olan özel kesim kapasite kullanım oranı, 2003 yılında yüzde 75,7'ye, 2004 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 82,1'e yükselmiştir. DİE Aylık İmalat Sanayi Eğilim Anketi verilerine göre özel kesim imalat sanayi kapasite kullanım oranı 2004 yılı Temmuz ayında yüzde 80,8, Ağustos ayında yüzde 75,6 olmuştur.



  • İhracatın yapısı uluslar arası piyasalarda yaşanan gelişmelere ve firmaların rekabet gücündeki gelişmeye bağlı olarak değişmektedir.

Konu ile ilgili olarak ihracatın yapısında gelişmeler çizelge 9’da verilmiştir.


Yüklə 3,5 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   11   12   13   14   15   16   17   18   ...   33




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin