TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
AHMET DOĞAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2014/11359)
Karar Tarihi: 16/9/2015
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan : Alparslan ALTAN
Üyeler : Engin YILDIRIM
Celal Mümtaz AKINCI
Muammer TOPAL
M. Emin KUZ
Raportör : Murat AZAKLI
Başvurucu : Ahmet DOĞAN
Vekilleri : Av. Keleş ÖZTÜRK
Av. Faruk Nafiz ERTEKİN
-
BAŞVURUNUN KONUSU
-
Başvuru, Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı tarafından verilen tazminatın düşük olması ile yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin ödenmesine hükmedilmemesi nedenleriyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddiaları hakkındadır.
-
BAŞVURU SÜRECİ
-
Başvuru, 3/7/2014 tarihinde İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
-
İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 31/3/2015 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
-
OLAY VE OLGULAR
-
Olaylar
-
Başvuru formu ve ekleri ile başvuruya konu yargılama dosyası içeriğinden tespit edilen olaylar özetle şöyledir:
-
Başvurucu, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 12/3/2004 tarihinde gözaltına alınmış; 16/3/2004 tarihinde tutuklanmış, 6/5/2004 tarihinde düzenlenen iddianame ile hakkında kamu davası açılmıştır.
-
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesince (CMK 250. madde ile görevli) yapılan yargılama sonunda 4/5/2011 tarihli kararla başvurucunun müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 25/9/2012 tarihli ilamıyla hüküm onanarak kesinleşmiştir.
-
Başvurucu, hakkında açılan ceza davasının makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 4/9/2012 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvuruda bulunmuş; başvuru 73347/12 numaralı dosyaya kaydedilmiştir.
-
Başvurucu, hakkında açılan ceza davasının makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 17/5/2013 tarihinde Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığına (Komisyon) başvuruda bulunmuş, 33.000 TL manevi tazminat ile AİHM’e yapılan başvuru sonucu ortaya çıkan fotokopi, kırtasiye, posta masrafları ve avukatlık ücretinin ve Komisyona yapılan başvuru nedeniyle ortaya çıkan başvuru giderleri ve avukatlık ücretinin ödenmesini talep etmiştir.
-
Komisyon, 22/11/2013 tarihli ve K.2013/1815 sayılı kararında, iki dereceli bir yargılamada 8 yıl 6 ay 13 gün süren yargılamanın makul olmadığı ve başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle AİHM’in uzun yargılama konusundaki yerleşik içtihatları da dikkate alınarak başvurucuya 6.000 TL tazminat ödenmesine; Komisyonun inceleme yetkisinin, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması ve mahkeme kararlarının icra edilmemesine yönelik iddialar ile sınırlı olduğundan diğer talepler hakkında yetkisizlik nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
-
Başvurucu anılan karara, manevi tazminat miktarının AİHM içtihatlarına aykırı biçimde düşük belirlendiği, ayrıca AİHM ve Komisyona başvururken yapılan masraflar ve avukatlık ücretinin ödenmediği iddiasıyla itiraz etmiştir. İtirazı inceleyen Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3. Kurulu, 9/4/2014 tarihli ve İ.2014/143, K.2014/377 sayılı kararında “yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle hükmedilen tazminatın mahiyeti gereği manevi tazminat niteliğinde olduğu, Komisyon tarafından hükmedilen tazminatın makul sürenin aşımıyla orantılı olarak belirlendiği, hakkaniyete ve AİHM içtihatlarına uygun olduğu, Komisyonun yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı ve mahkeme kararlarının icra edilmediğine yönelik iddiaları incelemekle yetkili olduğundan, bu hususlar dışındaki iddialar hakkında yetkisizlik nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin 6384 sayılı Kanun hükümlerine aykırı olmadığı, yine gerek Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde, gerekse 6384 sayılı Kanun'da; bu Kanun kapsamında Komisyona yapılan başvurularda vekil ile temsil olunması halinde, başvuran lehine vekâlet ücreti hesaplanacağı ve varsa yapılmış olan masrafların ödenmesine karar verileceği yolunda bir kuralın bulunmaması karşısında, Komisyonca başvuranlar lehine vekâlet ücreti tahakkuk ettirilmemesinde ve varsa yapılmış olan giderlerin ödenmesine karar verilmemesinde de usul ve yasa hükümlerine aykırılık görülmediği" gerekçeleriyle itirazın reddine karar vermiştir.
-
Karar 4/6/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir.
-
Başvurucu 3/7/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
-
İlgili Hukuk
-
9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun’un 1. maddesi şöyledir:
“Bu Kanunun amacı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış bazı başvuruların tazminat ödenmek suretiyle çözümüne dair esas ve usullerin belirlenmesidir.”
-
6384 sayılı Kanun’un 2. maddesi şöyledir:
“(1) Bu Kanun;
a) Ceza hukuku kapsamındaki soruşturma ve kovuşturmalar ile özel hukuk ve idare hukuku kapsamındaki yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı,
b) Mahkeme kararlarının geç veya eksik icra edildiği ya da hiç icra edilmediği,
iddiasıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılmış başvuruları kapsar.
…”
-
6384 sayılı Kanun’un 4. maddesi şöyledir:
“(1) Bu Kanun kapsamında yapılacak müracaatlar hakkında karar vermek üzere Bakanlığın merkez, bağlı ve ilgili kuruluşlarında çalışan hâkim ve savcılar arasından Adalet Bakanı tarafından atanacak dört kişi ile Maliye Bakanı tarafından Maliye Bakanlığı personeli arasından atanacak bir kişiden oluşan toplam beş kişilik bir Komisyon kurulur. Komisyon Başkanı bu üyeler arasından Adalet Bakanı tarafından seçilir.
…
(4) Komisyonun sekretarya hizmetleri Bakanlık tarafından yürütülür.
…”
-
6384 sayılı Kanun’un 5. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları şöyledir:
“(1) Komisyona müracaat, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru tarihini ve numarasını gösteren resmi kayıt kabul mektubu, başvuru formu ve diğer ilgili bilgi ve belgelerle birlikte, müracaat edenin kimlik bilgilerini içeren imzalı bir dilekçeyle yapılır.
(2) Başvuran, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde Komisyona müracaat edebilir. Bu süre içinde müracaatta bulunmayanlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin münhasıran iç hukuk yollarının tüketilmemiş olması gerekçesine dayanan kabul edilemezlik kararının kendilerine tebliğinden itibaren bir ay içinde de Komisyona müracaat edebilirler.”
-
6384 sayılı Kanun’un 6. maddesi şöyledir:
“(1) Komisyon;
a) Müracaat konusu başvurunun, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince öngörülen iç hukuk yollarının tüketilmesi koşulu dışındaki diğer kabul edilebilirlik şartlarını taşımadığını,
b) Komisyona süresinde müracaat edilmediğini,
c) Müracaat edenin hukuki menfaati olmadığını,
ç) Müracaatın 2 nci madde kapsamına girmediğini,
tespit ederse müracaatı reddeder.
…”
-
6384 sayılı Kanun’un 7. maddesi şöyledir:
“(1) Komisyon, müracaat hakkında dokuz ay içinde karar vermek zorundadır.
(2) Komisyon, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin emsal kararlarını da gözetmek suretiyle müracaat konusunda gerekçeli olarak karar verir.
(3) Komisyon kararlarına karşı tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içinde Komisyon aracılığıyla Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz edilebilir. İtiraz dilekçesi müracaata ilişkin diğer tüm belgelerle birlikte derhal itiraz merciine gönderilir. Bu itiraz öncelikli işlerden sayılarak üç ay içinde karara bağlanır. Mahkeme tarafından Komisyon kararı yerinde görülmezse işin esası hakkında karar verilir. İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir.
(4) Ödenmesine karar verilen tazminat, kararın kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde Bakanlık tarafından ödenir. Ödemeye ilişkin düzenlenecek kâğıtlar damga vergisinden, yapılacak işlemler harçlardan müstesnadır.”
-
6384 sayılı Kanun’un 9. maddesi şöyledir:
“(1) Bu Kanun, 23/9/2012 tarihi itibarıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nezdinde kaydedilmiş başvurular hakkında uygulanır.
…”
-
19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 164. maddesi şöyledir:
“Avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade eder.
…”
-
1136 sayılı Kanun’un 169. maddesi şöyledir:
“Yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücreti, avukatlık ücret tarifesinde yazılı miktardan az ve üç katından fazla olamaz.”
-
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 1. maddesi şöyledir:
“(1) Mahkemelerde, tüm hukuki yardımlarda, taraflar arasındaki uyuşmazlığı sonlandıran her türlü merci kararlarında ve ayrıca kanun gereği mahkemelerce karşı tarafa yükletilmesi gereken avukatlık ücretinin tayin ve takdirinde, Avukatlık Kanunu ve işbu tarife Hükümleri uygulanır.
(2) Taraflar arasında akdi avukatlık ücreti kararlaştırılmamış veya kararlaştırılan akdi avukatlık ücretinin geçersiz sayılması halinde; mahkemelerce, dava konusu edilen tutar üzerinden işbu tarife gereğince hesaplanacak avukatlık ücretinin altında bir ücrete hükmedilemez. İş bu tarife Avukatlık Kanununun 164. maddesinin 4. fıkrası doğrultusunda gerçekleştirilecek olan akdi avukatlık ücreti belirlenmesinde sadece asgari değerin hesaplanmasında dikkate alınır. Diğer hususlar Avukatlık Kanunundaki hükümlere tabidir.
(3) İşbu tarife hükümleri altında kararlaştırılan akdi avukatlık ücretleri, tarife hükümleri üzerinden yapılmış olarak kabul edilir.”
-
12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. maddesi şöyledir:
“(1) Yargılama giderleri şunlardır:
a) Celse, karar ve ilam harçları.
b) Dava nedeniyle yapılan tebliğ ve posta giderleri.
c) Dosya ve sair evrak giderleri.
ç) Geçici hukuki koruma tedbirleri ve protesto, ihbar, ihtarname ve vekâletname düzenlenmesine ilişkin giderler.
d) Keşif giderleri.
e) Tanık ile bilirkişiye ödenen ücret ve giderler.
f) Resmî dairelerden alınan belgeler için ödenen harç, vergi, ücret ve sair giderler.
g) Vekil ile takip edilmeyen davalarda tarafların hazır bulundukları günlere ait gündelik, seyahat ve konaklama giderlerine karşılık hâkimin takdir edeceği miktar; vekili bulunduğu hâlde mahkemece bizzat dinlenmek, isticvap olunmak veya yemin etmek üzere çağrılan taraf için takdir edilecek gündelik, yol ve konaklama giderleri.
ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti.
h) Yargılama sırasında yapılan diğer giderler.”
-
6100 sayılı Kanun’un 326. maddesi şöyledir:
“(1) Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.
…”
-
İNCELEME VE GEREKÇE
-
Mahkemenin 16/9/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 3/7/2014 tarihli ve 2014/11359 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
-
Başvurucunun İddiaları
-
Başvurucu, Komisyonun belirlediği tazminat miktarının AİHM içtihatlarına aykırı biçimde düşük belirlendiğini, ayrıca Komisyon tarafından haklı bulunarak tazminata hükmedilmiş olmasına rağmen AİHM ve Komisyona başvururken yaptığı masrafların ve avukatlık ücretinin ödenmesi talebinin, mevzuatta buna ilişkin hüküm bulunmaması nedeniyle reddedildiğini ancak karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nde buna ilişkin hükmün bulunduğunu belirterek mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş, maddi ve manevi tazminat ödenmesini talep etmiştir.
-
Değerlendirme
-
Başvuru dilekçesi ve ekleri incelendiğinde başvurucunun, Komisyon tarafından düşük miktarda tazminata hükmedilmesi ve yargılama giderleri ile vekâlet ücretine hükmedilmemesi nedenleriyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürdüğü anlaşılmıştır. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun ihlal iddialarına ilişkin nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun anılan ihlal iddialarının, delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğu anlaşılmakla tamamı adil yargılanma hakkının ihlali iddiası kapsamında ayrı ayrı incelenmiştir.
1. Komisyon Tarafından Belirlenen Tazminatın Düşük Olması Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlali İddiası
-
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 46. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
“Bireysel başvuru ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabilir.
-
6216 sayılı Kanun’un 46. maddesinde kimlerin bireysel başvuru yapabileceği belirlenmiş olup anılan maddenin (1) numaralı fıkrasına göre bir kişinin Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmesi için üç temel ön koşulun birlikte bulunması gerekmektedir. Bu ön koşullar: başvuruya konu edilen ve ihlale yol açtığı ileri sürülen kamu gücü eylem veya işleminden ya da ihmalinden dolayı başvurucunun “güncel bir hakkının ihlal edilmesi”, bu ihlalden dolayı kişinin “kişisel olarak” ve “doğrudan” etkilenmiş olması ve bunların sonucunda başvurucunun kendisinin “mağdur” olduğunu da ileri sürmesidir (Fetih Ahmet Özer, B. No: 2013/6179, 20/3/2014, § 24).
-
Başvuru konusu olayda başvurucu, Komisyonun hükmettiği tazminat miktarının AİHM içtihatlarına aykırı şekilde düşük belirlenmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
-
Başvurucu aleyhine açılan kamu davası sonunda başvurucunun mahkûmiyetine karar verilmiş ve karar kesinleşmiştir. Başvurucu, yargılamanın makul sürede sonuçlanmadığı iddiasıyla AİHM’e başvurmuş; başvurusu incelenme aşamasında iken 6384 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesi üzerine AİHM’e yaptığı başvuru ve taleplerini 6384 sayılı Kanun uyarınca kurulan Komisyona iletmiştir. Komisyon 22/11/2013 tarihli kararı ile iki dereceli bir yargılamada 8 yıl 6 ay 13 gün süren yargılamanın makul olmadığı ve başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği gerekçesiyle AİHM’in uzun yargılama konusundaki yerleşik içtihatlarını, olayın kendine özgü koşullarını, başvurucuya isnat edilebilecek kusurun bulunmamasını ve davanın başvurucu açısından taşıdığı önemi de dikkate alarak 6.000 TL tazminat ödenmesine karar vermiştir. Başvurucu tarafından karara yapılan itiraz, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 3. Kurulu tarafından reddedilmiştir.
-
Anayasa Mahkemesi açısından, idari makamlar ve derece mahkemeleri tarafından başvurucu lehine bir tedbir ya da kararın alınması suretiyle ihlalin tespit edilmesi ve verilen karar ile bu ihlalin uygun ve yeterli biçimde giderilmesi hâlinde ilgili tarafın artık mağdur olduğu ileri sürülemeyecektir. Bu iki koşul yerine getirildiği takdirde bireysel başvuru mekanizmasının ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesinin inceleme yapmasına gerek kalmayacaktır. Bu kapsamda Anayasa’nın 36. maddesine ilişkin şikâyetler açısından, yargılama sürecinin ve usulünün adilliğine riayet edilerek, hakkaniyete uygun ve makul bir gerekçeye dayalı olarak verilen bir karar mağdur sıfatını ortadan kaldırabilecektir (Sadık Koçak ve diğerleri, B. No: 2013/841, 23/1/2014, § 83; Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 61, 74).
-
Aynı şekilde AİHM de -ulusal yetkililerce ihlalin açıkça veya özü itibarıyla tespit edilmesi ve verilen karar ile bu ihlalin uygun ve yeterli biçimde giderilmesi hâlinde- ilgili tarafın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 34. maddesi anlamında bundan böyle mağdur olduğunu ileri süremeyeceğini belirtmektedir (Fatma Yüksel/Türkiye, B. No: 51902/08, 9/4/2013, § 44; Scordino/İtalya No 1 [BD], B. No: 36813/97, 29/3/2006, §§ 178 vd.). AİHM’e göre bu iki koşul yerine getirildiği takdirde Sözleşme ile düzenlenen koruma mekanizmasının ikincil niteliği sayesinde Mahkemenin inceleme yapması engellenmiş olacaktır (Fatma Yüksel/Türkiye, B. No: 51902/08, 9/4/2013, § 46).
-
Mağdur sıfatının ortadan kalkması, özellikle ihlal edildiği ileri sürülen hakkın niteliği ve ihlali tespit eden kararın gerekçesi ile bu kararın ardından ilgili açısından uğradığı zararların varlığını devam ettirip ettirmediğine bağlı bulunmaktadır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Freimanis ve Lidums /Letonya, B. No: 73443/01, 74860/01, 9/2/2006, § 68). Başvurucuya sunulan telafi imkânının uygun ve yeterli olup olmadığı kararı, söz konusu Anayasal temel hak ve özgürlüğün ihlalinin niteliği göz önünde bulundurularak dava koşullarının tamamının değerlendirilmesi sonucunda verilebilecektir. Bu çerçevede bir başvurucunun mağdur sıfatı, Anayasa Mahkemesi önünde şikâyet ettiği durum için aynı zamanda idari veya yargısal bir kararla kendisine ödenmesine karar verilen tazminata da bağlı olabilecektir (Sadık Koçak ve diğerleri, § 84).
-
Sözleşme’nin 46. maddesi bağlamında AİHM, Ümmühan Kaplan/Türkiye (B. No: 24240/07, 20/3/2012) kararında Türkiye'nin, en geç kararın kesinleşmesini takip eden bir yıl içinde Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası ve 13. maddesi bağlamındaki makul süre aşımı şikâyetleri hakkında yeterli ve uygun bir tatmin sağlayabilecek bir iç hukuk yolu oluşturması gerektiğine karar vermiştir. AİHM bu iç hukuk yolunun, kendisine sunulacak olan benzer başvuruların yığılmasını engellemek amacıyla, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunun açılması tarihine kadar yapılacak olan ve kendi önünde hâlen derdest olan başvurularla ilgili olduğunu da vurgulamıştır (Ümmühan Kaplan/Türkiye, § 75).
-
Başvuru konusu olayda başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmiş ve tazminata hükmedilmiştir. Başvurucunun, 6384 sayılı Kanun ile oluşturulan iç hukuk yolunun AİHM’in Ümmühan Kaplan/Türkiye kararında belirttiği ilkeleri taşımadığı yahut Komisyon tarafından ödenmesine karar verilen tazminat tutarının kendisine ödenmediği yönünde bir iddiada da bulunmadığı anlaşılmıştır.
-
Bu durumda 6384 sayılı Kanun ile kurulan Komisyon tarafından, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle başvurucunun makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğinin tespit edildiği ve bu ihlal sebebiyle başvurucuya tazminat ödenmesine karar verildiği görülmekle, yargılamanın makul sürede sonuçlanmaması nedeniyle ortaya çıkan ihlalin, Komisyonun tespitine esas olan olayla ilgili başvurucunun mağduriyetinin açıkça ve orantısız olmayacak şekilde giderildiği, bundan dolayı ihlalin güncelliğini yitirmesi nedeniyle bireysel başvuru tarihi itibarıyla başvurucunun mağdur statüsünün bulunmadığı sonucuna varmak gerekmiştir.
-
Açıklanan nedenlerle başvurucunun, bireysel başvuru tarihi itibarı ile mağdur statüsü bulunmadığından başvurunun bu bölümünün diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Yargılama Giderleri ve Vekâlet Ücretinin Ödenmesine Hükmedilmemesi Nedeniyle Adil Yargılanma Hakkının İhlali İddiası
-
6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Mahkeme, … açıkça dayanaktan yoksun başvuruların kabul edilemezliğine karar verebilir.”
-
6216 sayılı Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını kanıtlayamadığı, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
-
Başvurucu, Komisyon tarafından haklı bulunarak tazminata hükmedilmiş olmasına rağmen AİHM'e ve Komisyona başvururken yaptığı masrafların ve avukatlık ücretinin ödenmesi talebinin mevzuatta hüküm bulunmaması nedeniyle reddedildiğini, ancak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nde buna ilişkin hükmün bulunduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
-
6384 sayılı Kanun'a göre kurulan Komisyon, aynı Kanun'un 2. maddesine göre makul sürede yargılama yapılmaması ile mahkeme kararlarının icra edilmemesi iddialarıyla AİHM'e yapılan başvuruları incelemekle görevlidir. 6384 sayılı Kanun'un 3. ve 4. maddelerinden anlaşıldığı üzere Komisyon idari bir kurul şeklinde teşekkül etmektedir. Nitekim Komisyonun sekretarya hizmetleri Adalet Bakanlığı (Bakanlık) tarafından yürütülmektedir. Ayrıca aynı Kanun'un 7. maddesine göre Komisyonun verdiği kararlara karşı Ankara Bölge İdare Mahkemesine itiraz edilebilmektedir.
-
Anılan bu hükümlere göre 6384 sayılı Kanun uyarınca oluşturulacak Komisyonun verdiği kararların “kesin hüküm” niteliğini taşımadığı, yargı fonksiyonu kapsamında olmadığı, başvuruları inceleme süreci ve uygulayacağı usulün idari nitelikte olduğu, kararlarının idari yargı denetimine tabi olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla Komisyonun, yargısal faaliyet yürüten bir makam veya merci olmayıp Bakanlık bünyesinde kurulan ve sekretaryasını Bakanlığın yürüttüğü bir idari kurul olduğu sonucuna varılmıştır (AYM, E.2013/34, K.2013/74, 6/6/2013).
-
1136 sayılı Kanun'un 164. maddesine göre avukatlık ücreti hukuki yardım karşılığı ödenen meblağı ifade etmektedir. Aynı Kanun'un 169. maddesinde ise yargı mercilerince karşı tarafa yükletilecek avukatlık ücretinin miktarının nasıl hesaplanacağı belirtilmiş olup hükümde “yargı mercilerinden” bahsedildiği anlaşılmaktadır. Avukatlık ücretinin miktarları da Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nde belirtilmiştir.
-
Öte yandan 6100 sayılı Kanun'un 323. maddesinde vekâlet ücreti dâhil olmak üzere yargılama giderleri sayılmış, 326. maddesinde ise yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği düzenlenmiştir.
-
Başvurucu, AİHM'e ve Komisyona yaptığı başvuru nedeniyle lehine avukatlık ücretine ve yaptığı masrafların tahsiline hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmüşse de 6384 sayılı Kanun'un, yalnızca makul sürede yargılama yapılmaması ile mahkeme kararlarının icra edilmemesi iddialarıyla AİHM'e yapılan başvuruları incelemek üzere idari bir kurul olan Komisyonun kurulmasını öngördüğü belirlenmiştir. Anılan Kanun gereği başvuruların incelenmesinde başvurucular dışında karşı taraf veya davalı sıfatıyla hiçbir kurum veya kişinin yer almadığı, Komisyonun başvurucunun iddialarını haklı gördüğü takdirde ancak Kanun'da öngörülen şekilde tazminata hükmedebileceği, bunun dışında vekâlet ücretine ve yargılama giderlerinin tahsiline hükmetme yetkisinin bulunmadığı anlaşılmıştır.
-
Başvuru konusu olayda başvurucunun Komisyona yaptığı başvuru üzerine makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilerek 6384 sayılı Kanun gereği başvurucuya yalnızca tazminat ödenmesine karar verildiği, anılan Kanun ve Komisyonun yetkisi gereği başvurucu lehine vekâlet ücretine ve yargılama giderlerinin tahsiline karar verilmemesinin, başvurucunun adil yargılanma hakkına bir müdahale oluşturmadığı kabul edilmiş; başvurucunun, Komisyon tarafından hüküm altına alınan tazminatın ödenmediğine yönelik herhangi bir iddiasının da bulunmadığı anlaşılmıştır.
-
Açıklanan nedenlerle yargılama giderleri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkına yönelik açık ve görünür bir ihlal saptanmadığından başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
-
HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun;
-
Komisyon tarafından belirlenen tazminatın düşük olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlali iddiasının kişi bakımından yetkisizlik,
-
Yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin ödenmesine hükmedilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlali iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olması
nedenleriyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde bırakılmasına
16/9/2015 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Alparslan ALTAN
|
Üye
Engin YILDIRIM
|
Üye
Celal Mümtaz AKINCI
|
Üye
Muammer TOPAL
|
Üye
M. Emin KUZ
| -
Dostları ilə paylaş: |