TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
FARUK KARADAVUT BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2013/8998)
Karar Tarihi: 6/1/2016
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
Başkan : Burhan ÜSTÜN
Üyeler : Serruh KALELİ
Hicabi DURSUN
Erdal TERCAN
Hasan Tahsin GÖKCAN
Raportör : Okan TAŞDELEN
Başvurucu : Faruk KARADAVUT
Vekili : Av. Cem YILMAZ
-
BAŞVURUNUN KONUSU
-
Başvuru; trafik para cezasına itirazına ilişkin yargılamada tutanak tanıklarının başvurucunun yokluğunda dinlenmesinin, yeterli araştırma yapılmaksızın karar verilmesinin ve uygun olmayan gerekçelere dayanılmasının adil yargılanma hakkını ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.
-
BAŞVURU SÜRECİ
-
Başvuru 12/12/2013 tarihinde Kayseri 3. Ağır Ceza Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Dilekçe ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde, Komisyona sunulmasına engel bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
-
Birinci Bölüm Birinci Komisyonunca 25/3/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
-
Bölüm Başkanı tarafından 17/04/2014 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
-
Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü 20/6/2014 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunmuştur.
-
Bakanlık tarafından Anayasa Mahkemesine sunulan görüş 1/7/2014 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanlarını 16/7/2014 tarihinde ibraz etmiştir.
-
OLAY VE OLGULAR
-
Olaylar
-
Başvuru dilekçesi ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
-
Başvurucu 17/2/2012 tarihinde aracıyla bir kavşaktan geçerken tek taraflı maddi hasarlı trafik kazası yapmıştır. Başvurucu, anne ve babasının da araçta bulunduğunu ileri sürmektedir.
-
Kaza mahallinde gerekli güvenlik tedbirlerini almadığından bahisle başvurucu hakkında 154 TL tutarlı trafik cezası düzenlenmiştir.
-
Başvurucu 13/9/2013 tarihli dilekçe ile gerekli önlemleri aldığını belirterek söz konusu para cezasına itiraz etmiştir. Başvurucunun dilekçe ekinde sunduğu iki fotoğrafta, aracın sağ ön tekerinin kaldırıma çıktığı, sağ arka tekerinin kaldırıma yakın durduğu ve aracın arkasına reflektör konulduğu görülmektedir.
-
Kayseri 8. Sulh Ceza Mahkemesi 23/9/2013 tarihli tensip zaptı ile başvurucunun dilekçesinin bir örneğinin itiraz edilen kuruma tebliğ edilmesine ve itiraza konu tutanakların asılları ile kamera (MOBESE) kayıtlarının istenmesine karar vermiştir.
-
Kayseri İl Emniyet Müdürlüğünün 17/10/2013 tarihli yazısında, ilgili mevzuat hükümlerine yer verilmek suretiyle trafik cezasında hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilmiş ve olay yerini gösteren herhangi bir kameranın bulunmadığı bildirilmiştir. Trafik idari para cezası karar tutanağı, trafik kaza raporu ve alkol ölçüm raporu yazıya ek olarak gönderilmiştir.
-
Mahkeme 22/10/2013 tarihli yazısıyla para cezası tutanağını düzenleyen polislerden birinin hazır edilmesini talep etmiştir.
-
Kayseri 8. Sulh Ceza Mahkemesi 8/11/2013 tarihli duruşmada tutanağı düzenleyen iki polis memurunu dinlemiştir. Görevliler, gerekli tedbirlerin alınmaması nedeniyle para cezası uyguladıklarını, bu esnada aracın durumunun başvurucunun sunduğu fotoğraflardaki gibi olmadığını, kendi uyarılarından sonra aracın trafiği tehlikeye sokmayacak bir hâle getirildiğini söylemişlerdir.
-
Mahkeme 11/11/2013 tarihinde yaptığı ikinci duruşmanın ardından 2013/135 Değişik İş sayılı kararıyla itirazın reddine kesin olarak karar vermiştir. Mahkeme; başvurucunun dilekçesini, idarenin cevabını ve tutanak tanıklarının beyanlarını dikkate alarak idari para cezası karar tutanağının usulüne uygun düzenlendiği sonucuna varmıştır.
-
Dosya içeriğinden duruşma tarihlerinin başvurucuya bildirildiğini gösteren herhangi bir bilgi tespit edilememiştir.
-
Başvurucu 12/12/2013 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
-
İlgili Hukuk
-
13/03/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Başvurunun incelenmesi” kenar başlıklı 28. maddesinin ilgili fıkraları şöyledir:
“(4) Mahkeme, başvuruda bulunan kişilere cevap dilekçesinin bir örneğini tebliğ eder; talep üzerine veya re’sen tarafları çağırarak belli bir gün ve saatte dinleyebilir. Dinleme için belirlenen günle tebligatın yapılacağı gün arasında en az bir haftalık zaman olmasına dikkat edilir. Dinleme sırasında taraflar veya avukatları hazır bulunur. Mazeretsiz olarak hazır bulunmama, yokluklarında karar verilmesine engel değildir. Bu husus, tebligat yazısında açıkça belirtilir.
…
(6) Dinlemede sırasıyla; hazır bulunan başvuru sahibi ve avukatı, ilgili kamu kurum ve kuruluşunun temsilcisi, varsa tanıklar dinlenir, bilirkişi raporu okunur, diğer deliller ortaya konulur.
(7) Mahkeme, ilgilileri dinledikten ve bütün delilleri ortaya koyduktan sonra aleyhinde idarî yaptırım kararı verilen ve hazır bulunan tarafa son sözünü sorar. Son söz hakkı, aleyhinde idarî yaptırım kararı verilen tarafın kanunî temsilcisi veya avukatı tarafından da kullanılabilir. Mahkeme son kararını hazır bulunan tarafların huzurunda açıklar.”
-
İNCELEME VE GEREKÇE
-
Mahkemenin 6/1/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
-
Başvurucunun İddiaları
-
Başvurucu; duruşmalara davet edilmediğini ve tutanak tanıklarının beyanlarına karşı diyeceklerinin sorulmadığını, Mahkemenin olaya ilişkin yeterli inceleme yapmaksızın itirazını reddettiğini ve karardaki gerekçelerin kabul edilemez olduğunu belirterek gerekçeli karar ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talebinde bulunmuştur.
-
Değerlendirme
-
Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucunun şikâyetleri adil yargılanma hakkı bağlamında tanıkları sorgulama, hakkaniyete uygun yargılama ve gerekçeli karar hakkı çerçevesinde değerlendirilmiştir.
-
Kabul Edilebilirlik Yönünden
-
Başvurucunun aleyhinde beyanda bulunan tanıkları sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasının, açıkça dayanaktan yoksun olmadığından ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de görülmediğinden kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir. Bu başlık altında ulaşılacak sonuç, diğer şikâyetlerin incelenmesini esaslı biçimde etkileyeceğinden başvurucunun hakkaniyete uygun yargılama ve gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddialarının da kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
-
Esas Yönünden
-
Aleyhinde Beyanda Bulunan Tanıkları Sorguya Çekme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
-
Bakanlığın görüş yazısında; başvurucunun bulunmadığı ilk duruşmada tutanağı düzenleyen görevlilerin dinlendiği ve başvurucunun katılmadığı ikinci celsede itirazın reddine kesin olarak karar verildiği, Sulh Ceza Mahkemesinin itirazı ilk ve tek dereceli mahkeme olarak incelediği, başvurucu adına duruşma gününü bildirir davetiye çıkarılmadığı hususları ifade edilmiştir.
-
Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı başvuru formundaki beyanlarını tekrarlamıştır.
-
Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
-
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesinin (1) numaralı fıkrası ve (3) numaralı fıkrasının (d) bendi şöyledir:
“1. Herkes davasının, … cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, adil ve kamuya açık olarak, … görülmesini isteme hakkına sahiptir.
…
3. Bir suç ile itham edilen herkes aşağıdaki asgari haklara sahiptir:
...
d) İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;”
-
Anayasa’nın 36. maddesinde adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Sözleşme’nin “Adil yargılanma hakkı” kenar başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 22). Anayasa Mahkemesi içtihatlarına göre idari para cezalarına ilişkin uyuşmazlıklar da adil yargılanma hakkının koruma alanı içinde yer almaktadır (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 26; Düzgit Yalova Gemi İnşa Sanayi A.Ş., B. No: 2013/8756, 15/4/2015, § 30).
-
Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve “suç isnadı altındaki kişiler”e ilişkin olan “suçlamayla ilgili bilgilendirilme”, “savunma için yeterli zaman ve kolaylıklara sahip olma”, “bizzat, müdafii vasıtasıyla veya adli yardımla savunma”, “tanık dinletme ve tanık sorgulama” ile “çevirmenden ücretsiz yararlanma” hakları 6. maddenin (1) numaralı fıkrasında koruma altına alınmış daha genel nitelikteki “hakkaniyete uygun yargılanma” hakkının özel görünüm şekilleridir (Sakhnovskiy/Rusya [BD], B. No: 21272/03, 2/11/2010, § 94; Asadbeyli ve diğerleri/Azerbaycan, B. No: 3653/05, 11/12/2012, §§ 130-132).
-
Bu nedenle Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasındaki özel güvencelerin, 6. maddenin (1) numaralı fıkrasında yer alan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı ışığında değerlendirilmesi gerekir. Ayrıca 6. maddenin (3) numaralı fıkrasının (a-e) bentlerinde düzenlenen güvenceler arasında da bağ bulunmakta olup bunlardan her biri yorumlanırken diğerleri de dikkate alınmalıdır (Pélissier ve Sassi/Fransa [BD], B. No: 25444/94, 25/3/1999, §§ 51-54).
-
Tanık, yargılamaya konu olay ile ilgili karar vermeye yetkili mahkemenin kullandığı müşahhas ispat vasıtalarındandır. Tanık beyanı ise taraflardan olmayan ancak olayın tanığı olmuş bir kişinin söz konusu olay hakkında edindiği bilgileri sübut konusunda karar verecek olan mahkeme ya da bu mahkeme yerine duruşma yaparak tanık dinlemeye yetkili kılınmış bir mahkeme veya hâkim huzurunda tanıklık ederken yaptığı sözlü açıklamalardır (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014, § 45).
-
Başvurucunun aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme, lehine olan tanıkların da aleyhine olan tanıklarla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını isteme hakkı, Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi kapsamında düzenlenmiştir. Bu nedenle başvurucunun, olayın doğrudan tanığı olan görevlilerin oturum açılmak suretiyle yokluğunda dinlenmesi nedeniyle ona soru soramadığı yönündeki iddiasının Anayasa’nın 36. ve Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendi kapsamında değerlendirilmesi gerekir.
-
Sözleşme’nin 6. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (d) bendinde ilk olarak sanığın iddia tanıklarını sorguya çekme veya çektirme hakkı güvence altına alınmıştır. Kovuşturma sırasında bütün kanıtların tartışılabilmesi için kural olarak bu kanıtların aleni bir duruşmada ve sanığın huzurunda ortaya konması gerekir. Bu kural istinasız olmamakla birlikte bir mahkûmiyet sadece veya belirleyici ölçüde sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ise sanığın hakları, adil yargılanma hakkının güvenceleriyle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur. Olayın tek tanığı varsa ve sadece bu tanığın ifadesine dayanılarak hüküm kurulacak ise bu tanık duruşmada dinlenmeli ve sanık tarafından sorgulanmalıdır (Atila Oğuz Boyalı, § 46).
-
Sanığa, tanık ifadesinin alındığı sırada ya da yargılamanın daha sonraki bir aşamasında aleyhte ifade veren tanığın beyanlarına itiraz imkânı tanınması gerekmektedir (Benzer yöndeki AİHM kararları için bkz. Van Mechelen ve diğerleri/Hollanda, B. No: 21363/93, 23/4/1997, § 51; Lüdi/İsviçre, B. No: 12433/86, 15/6/1992, § 49). Sözleşme’nin 6. maddesinin (1) ve (3) numaralı fıkraları, devletlere bu yönde olumlu önlemler almayı zorunlu kılmaktadır. Bu önlemler, sanığa aleyhte ifade veren tanıklara soru sorma ya da sordurma hakkını sağlamayı da kapsamaktadır (Benzer yöndeki AİHM kararı için bkz. Sadak ve diğerleri/Türkiye, B. No: 29900/96, 17/7/2001, § 67).
-
Başvurucunun,hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu test etme imkânına sahip olması, adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir. Böylelikle başvurucu, aleyhindeki tanık beyanlarının zayıf ve/veya itibar edilmez noktalarını ortaya koyup çelişmeli yargılama ilkesine uygun olarak onların güvenilirliğini test edebilecek, tanığın inandırıcılığı ve güvenilirliği bakımından sorduğu sorularla kendi lehine sonuçlar ortaya çıkarabilecek ve yargılama makamının uyuşmazlık konusu olayı sadece iddia makamının ileri sürdüğü şekliyle değil savunmanın argümanlarıyla da algılamasını sağlayabilecektir (AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015, § 55).
-
AİHM, olayın tek delili bir tanık anlatımı ise veya başka deliller de var olmasına rağmen mahkûmiyet hükmü tek bir tanık anlatımı üzerine inşa ediliyorsa (tanık beyanı esaslı ve tek delil olarak değerlendirilmiş ise) bahse konu tanığın muhakkak surette duruşmada dinlenilmesini ve sanıkla yüzleştirilmesini adil yargılanma hakkı bakımından zaruri görmektedir (Sadak ve diğerleri/Türkiye, § 64). Gerçekten de bu önemdeki bir tanığa sanığın (başvurucunun) soru sorabilmesi, onunla yüzleşebilmesi ve yargılama makamında vicdani kanaatin -savunmanın argümanları da gözetilerek- sağlıklı bir şekilde oluşabilmesi için bu bir zorunluluk olarak belirmektedir (AZ. M., § 55).
-
Somut olayda başvurucu, hakkında düzenlenen trafik cezası tutanağına itiraz etmiş ve aracın arkasına reflektör koyduğunu gösteren iki fotoğrafı dilekçesine eklemiştir. Kayseri 8. Sulh Ceza Mahkemesi, öncelikle olay yerine ilişkin kamera kayıtlarını araştırmış; olay yerini gören bir kameranın bulunmadığının anlaşılması üzerine ise trafik cezası tutanağını düzenleyen görevlileri duruşmada dinlemiştir. Bununla birlikte başvurucuya duruşma gününü bildirir herhangi bir davetiye çıkartılmadığı ve başvurucunun bu nedenle duruşmaya katılamadığı için tanık beyanlarına karşı kendi iddialarını Mahkeme önünde dile getirme imkânından mahrum kaldığı anlaşılmaktadır.
-
Başvuruya konu uyuşmazlığın çözümü bakımından tanık beyanlarının esaslı delil niteliği taşımadığı da söylenemez. Başvurucunun dosyaya sunduğu fotoğraflarla desteklediği ve gerekli güvenlik tedbirlerini aldığı iddiasının çürütülmesinde, tutanak görevlilerinin ifadeleri esaslı bir rol oynamıştır. Mahkemenin kararında hangi delile üstünlük tanındığına dair bir değerlendirmeye gidilmemiş; sadece başvurucunun iddialarına, idarenin cevap yazısına ve tanık ifadelerine yer verildikten sonra tutanak, fotoğraf benzeri diğer delillere atıf yapmakla yetinilmiştir. İdarenin cevap yazısında mevzuat hükümlerine değinilmiş olması karşısında başvurucunun gerekli güvenlik önlemlerinin alındığı iddiasını ve fotoğrafların ortaya koyduğu görüntüyü çürütebilecek esaslı delilin, polis memurlarının aksi yöndeki beyanları olduğu açıktır. Nitekim polis memurları, aracın kendi uyarılarından sonra güvenli bir konuma getirildiğini ve sonrasında fotoğraflarının çekildiğini Mahkeme huzurunda ve başvurucunun yokluğunda beyan etmişlerdir.
-
Dolayısıyla başvurucu; tanık ifadelerine karşı iddialarını bildirme, yönelteceği sorularla tanık beyanlarının güvenilirliğini ve inandırıcılık derecesini test etme, Derece Mahkemesinin uygun gördüğü ölçüde tanık ve benzeri diğer delillerini ileri sürebilme olanağından mahrum kalmıştır. Kayseri 8. Sulh Ceza Mahkemesinin uyuşmazlığı nihai biçimde karara bağladığı dikkate alındığında belirtilen eksikliğin giderilebileceği başka bir yargılama safhası da bulunmamaktadır.
-
Sonuç olarak tanıkların başvurucunun yokluğundaki duruşmada dinlenmesinin somut olayın koşullarında adil yargılanma hakkının gerekleriyle bağdaşmayacağı kanaatine varılmıştır.
-
Bu itibarla başvurucunun aleyhinde beyanda bulunan tanıkları sorguya çekme hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
-
Başvurucunun Diğer İddiaları
-
Yukarıda ulaşılan ihlal sonucu doğrultusunda başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamındaki diğer iddialarının ayrıca incelenmesine gerek bulunmamaktadır.
-
6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
-
Başvurucu, adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi nedeniyle maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
-
Bakanlık yazısında, bir ihlal tespit edilmesi ve ihlalin başka bir şekilde giderilmemesi hâlinde hakkaniyete uygun bir tazminata karar verilmesinin yerinde olacağı belirtilmektedir.
-
30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“(2) Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
-
Mevcut başvuruda, başvurucunun tanıkları sorguya çekme hakkının ihlal edildiği tespit edilmiş olduğundan ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için dosyanın ilgili Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir.
-
Yeniden yargılama yapmak üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesinin başvurucu bakımından yeterli bir tazmin oluşturduğu anlaşıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
-
Dosyadaki belgelerden tespit edilen 198,35 TL harç ve 1.800 TL vekâlet ücretinden oluşan 1.998,35 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
-
HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
-
Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
-
Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan aleyhinde beyanda bulunan tanıkları sorguya çekme hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
-
Adil yargılanma hakkına ilişkin diğer iddialara yönelik ayrı bir inceleme yapılmasına YER OLMADIĞINA,
-
Kararın bir örneğinin aleyhinde beyanda bulunan tanıkları sorguya çekme hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Kayseri (Kapatılan) 8. Sulh Ceza Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
-
Başvurucunun maddi ve manevi tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,
-
198,35 TL harç ve 1.800,00 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 1.998,35 TL yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
-
Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
-
Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE
6/1/2016 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.
Başkan
Burhan ÜSTÜN
|
Üye
Serruh KALELİ
|
Üye
Hicabi DURSUN
|
I. II.
III.
Üye
Erdal TERCAN
|
Üye
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Dostları ilə paylaş: |