İlamsiz icra takiBİ-İcra iflas hukuku madde 42 Para borcu ve teminat için takip


b) “R e h i n”  ile ilgili uyuşmazlıklarda



Yüklə 12,14 Mb.
səhifə28/111
tarix16.05.2018
ölçüsü12,14 Mb.
#50567
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   111

b) “R e h i n”  ile ilgili uyuşmazlıklarda;

-“İİK.’nun 45. maddesine göre rehinle temin edilmiş alacağın sahibinin bu maddede yazılı istisnalar dışında rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapmak zorunda olduğunu, BK.’nun 487. (şimdi; TBK.’nun 586.) maddesinin İİK.’nun 45. maddesinde öngörülen ‘önce rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapma zorunluluğunun’ bir istisnası olduğunu”[683]

-“Toplu ipotekte, ipotekli taşınmazların aynı zamanda satışının sağlanması için, tümü yönünden takibe geçilmesinin yasal bir zorunluluk olduğunu”[684]

-“Asıl borçlu ile beraber,borçtan kişisel olarak sorumlu olmayan ipotekli taşınmaz malikine -MK. 887 uyarınca- ihbar yapılmadıkça, ipotek borçluları için borç muaccel olmayacağından, bu kişiler hakkında ipotekli takip yapılamayacağını”[685]

-“İİK.’nun 45. maddesinde ‘rehin tutarının borcu ödemeye yetişmemesi halinde alacaklının kalan alacağını iflas veya haciz yoluyla takip edebileceği’nin öngörülmüş olduğunu”[686]

-“Borcun ipotek tutarından daha az olduğu durumlarda tahsilde tekerrüre meydan verilmemek kaydıyla alacaklı tarafından ilamsız takipten sonra ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte bulunulması halinde, ‘ilamsız takibe yönelik itirazın iptali talebinin reddine’ karar verilmesi gerekeceğini”[687]

-“İpotek veren borçlu hakkında yapılan ilamsız takibe yönelik itirazın iptali davasının reddi gerekeceğini”[688]

-“Gemi ipoteğinin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan ilamsız takibe itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasının, borçlu tarafından ipotek limitine itiraz edilmemiş olması halinde dinlenmeyeceğini”[689]

-“Kredi sözleşmesinin müteselsil kefili tarafından ayrıca kredi borcu için ipotek verilmiş olması halinde, alacaklı tarafından yapılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin müteselsil kefil hakkında tahsilde tekerrüre yol açmayacak şekilde haciz yoluyla ilamsız takip yapılmasını engellemeyeceğini”[690]

-“Limit ipoteğine dayalı takiplerde takip sonrası için limitleri aşacak şekilde faiz hesaplanamayacağını”[691]

-“İpotek limitinin borç miktarından fazla olduğu durumlarda, borçlu hakkında sadece ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılabileceğini, genel haciz yoluyla ilamsız takip yapılamayacağını”[692]

-“Kefil tarafından kredi borcuna karşılık verilen ipoteğin,kendi kefaletinin teminatı olarak verilmiş olmadıkça, kefil hakkında genel haciz yoluyla takip yapılmasını önlemeyeceğini”[693]

-“Teminat ipoteğinde,ipotekle teminat altına alınmış olan alacağın, vekalet ücreti ve icra masrafları dahil her türlü fer’ileri (eklentileri) ile birlikte, ipotek limitini aşamayacağını”[694]

-“Alacaklının, asıl borçluya karşı veya rehinleri paraya çevirmeden borcun müteselsil kefilleri hakkında öncelikle takipte bulunabileceğini, ancak yapılan takibin kefalet limiti ve kefilin varsa temerrüdünden doğan sorumluluğu ile sınırlı olacağını”[695]

-“Rehinle temin edilmiş borç tamamı ödenmedikçe, kefilin, ödediği borç miktarı hakkında rehin veya sair teminatların kendisine devrini isteyemeyeceğini”[696]

-“Üçüncü kişi tarafından borca karşı verilen ipoteğin, borçlunun verdiği ipotek gibi işlem göreceğini”[697]

-“Hem ‘ipotek veren’ ve hem de ‘asıl borcun müteselsil kefili’ olan davalının sorumluluğunun ipotek limiti ile sözleşmedeki kefalet limitini kapsaması nedeniyle,hakkında ayrı ayrı takip yapılabileceğini”[698]

-“İpotekle temin edilmiş alacağın ayrıca kambiyo senedine bağlanmış olması halinde, tahsilde tekerrüre meydan verilmemek kaydıyla, hem ipoteğe ve hem de senede dayanılarak ayrı ayrı takip yapılabileceğini”[699]

-“Kredi borcuna karşılık borçlu tarafından bankaya, üçüncü kişiler tarafından keşide edilmiş senetleri teminat amacı ile ciro etmesi halinde,bu senetler üzerinde bankanın rehin hakkı doğacağını, bu durumda İİK. 45 uyarınca, ancak rehin fazlası alacak için genel haciz yoluyla ilamsız takip yapılabileceğini”[700]

-“Kredi sözleşmesinin teminatı olarak verilen taşınmaz ipoteğinin limitini aşan borç miktarı için ilamsız haciz yolu ile takip yapılabilir ise de, ipotek dışında ayrıca alacaklıya ciro edilmiş teminat senetleri var ise, bu senetlerin kapsamındaki borç için haciz yoluyla takip yapılamayacağını”[701]

-“Kredi sözleşmesine hem kefil olan hem de taşınmazını ipotek eden üçüncü kişinin,’ ‘kefil olduğu miktar’ ve ‘ipotek limiti’ kadar ayrı ayrı sorumluluk altına girmiş olduğunu”[702]

-“‘Müşterek borçlu’ ve ‘müteselsil kefil’ sıfatı ile kişisel olarak borçlu durumuna girmiş olan kişinin, ‘üçüncü kişi’ konumunda sayılmayacağını ve alacağın muacceliyeti için MK. 887 uyarınca ihbara gerek bulunmadığını”[703]

-“‘Kefalet’ ve ‘ipotek’ sözleşmelerinin birbirinden bağımsız olduğunu, borç tamamen ödeninceye kadar kefilin sorumluluğunun devam edeceğini, teminat ipoteğinde ise, taşınmazın ipotek limiti ile sınırlı olacağını ve borçlu hakkında ipotek limitini aşan borç miktarı için haciz yoluyla ilamsız takip yapılabileceğini”[704]

-“İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takibe yönelik haksız itirazın iptali halinde, ayrıca alacaklı lehine inkar tazminatına da hükmedilmesi gerekeceğini”[705]

-“Taşınmaz ipoteğinde, borçtan, kişinin (taşınmaz malikinin) değil, ipotekli taşınmazın -ipotek limiti içinde- sorumlu olduğunu”[706]

-“Yapılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe itiraz edilmesi üzerine açılan itirazın iptali davası sonucunda alacaklı lehine hükmedilen icra inkar tazminatından, ilamda gösterilen borçlunun sorumlu olduğunu”[707]

-“Alacağı için ‘teminat (maksimal) ipoteği de’ almış olan bankanın ipotek limiti dışında kalan alacağı için genel haciz yoluyla takip yapabileceğini”[708]

-“İpotek belgesinde, kamulaştırma bedeli ile diğer hak ve menfaatlerin de ipotek kapsamında olduğunun öngörülmüş olması halinde, kamulaştırma bedelinin arttırılması için açılan dava sonunda arttırılan bedel üzerinde de alacaklının rehin hakkının bulunacağını”[709]

-“Taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takip sonucunda, yediemin sıfatını taşıyan kişiye de ödeme emri gönderilemeyeceğini”[710]

-“Alacağın tamamının rehinle teminat altına alınmış olması halinde, borçlu hakkında haciz yoluyla takip yapılamayacağını”[711]

-“Borçlunun borcu için taşınmazı üzerinde üst sınır (limit) ipoteği kurmuş olan üçüncü kişi hakkında, ipotekle temin ettikleri borç dışında ‘asıl borçlu’ gibi, alacaklının tüm alacağından sorumlu tutulamayacaklarını”[712]

-“İcra takibinden önce ipotekli taşınmazın devri halinde, borçtan sadece ipotekli taşınmaz sorumlu olduğundan, ipotekle yükümlü olarak taşınmazını devretmiş olan taşınmaz malikine karşı takip yapılamayacağını”[713]

-“Üst sınır ipoteğine dayalı takibe itiraz edilmesi üzerine açılan itirazın iptali davasında, ipotek limitini aşmamak üzere itirazın iptaline karar verilmesi gerekeceğine”[714]

-“Kredi borcuna karşılık limitli teminat ipoteği veren davacı borçlu tarafından borcuna mahsuben yapılan kısmi ödemelerin, borcun faiz ve giderlerinin ödenmemiş durumda olması halinde, alacaklı tarafından önce gerçekleşen faiz ve giderlere mahsup edilemeyeceğini”[715]

-“Alacağı için ‘teminat (maksimal) ipoteği’ almış olan bankanın, ipotek limiti miktarını aşar şekilde (ipotekli) takipte bulunamayacağını”[716]

-“Borçlu hakkında yürütülen ‘ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla’ takibin, ‘tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla’ kefil hakkında ‘genel haciz yoluyla’ takip yapılmasına engel olmayacağını”[717]

-“İpotek hakkı alacağa bağlı fer’i hak olduğundan, alacağın temliki ile rehin hakkının da yeni alacaklıya geçeceğini, ipoteğin temlik edildiği kendisine bildirilmeyen borçlunun, senetleri elinde bulunduran önceki alacaklıya iyiniyetle yaptığı ödeme ile ipotekli borcundan kurtulacağını”[718]

-“Alacağı için ‘asıl borçlu’dan ‘teminat ipoteği’ almış olan bankanın, ‘ipotek limiti miktarı kadar’ borçlu hakkında ‘ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla’, ‘ipotek limitini aşan miktar için’ de hem borçlu ve -tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla- kefiller hakkında ‘genel haciz yoluyla’ takip yapabileceğini”[719]

-“Kredi sözleşmesinin teminatı olarak verilen gayrimenkul ipoteğinin limitini aşan borç miktarı için ilamsız icra takibi yapılabilir ise de, ipotek dışında ayrıca bankaya ciro edilmiş teminat senetlerinin varlığı halinde, teminat senetleri kapsamındaki borç için ilamsız takipte bulunamayacağını”[720]

-“Kredi sözleşmesinin kefili tarafından, alacaklı bankaya ayrıca ipotek verilmiş olması halinde, İİK. 45 hükmünün kefil hakkında da uygulanacağını ve ipotek limiti üzerinden kalan -ve kefil olduğu miktar için- kefil hakkında genel haciz yoluyla takip yapılabileceğini”[721]

-“Kredi sözleşmesinin teminatı olarak gayrımenkul ipoteği vermiş olan üçüncü kişilerin sorumluluğunun, ipotek limitini aşamayacağını (Üçüncü kişi sıfatıyla verilen ipotekte, üçüncü kişi borçtan kişisel olarak sorumlu bulunmadığından, bu kişi hakkında sadece ipotek akit tablosunda gösterilen miktar bakımından ‘itirazın iptaline’ karar verilebileceğini, bunun dışında, temerrüt faizi,komisyon ve diğer giderler hakkında ise ‘itirazın iptali isteminin reddine’ karar verilmesi gerekeceğini)”[722]

-“Borçlunun, kredi borcunun teminatı olarak verdiği taşınmazı satması halinde, satın alan üçüncü kişi yönünden muacceliyet ihbarına ilişkin MK. 887 hükmünün uygulanmayacağını”[723]



c) “F a i z”  ile ilgili uyuşmazlıklarda;

-“Kural olarak BK.’nun 101. (şimdi; TBK.’nun 117.) maddesine göre, kesin vadeli sözleşmelerde temerrüt tarihinin sözleşmede belirtilen günün hitamı ile gerçekleşeceğini, banka tarafından gönderilen son hesap özetinde ödeme günü belirtilmekte ise de, bu ödeme gününde borcun tamamının değil belli bir kısmının ödenmesi gerektiği bildirildiğinden, borcun tamamının ödenmesi gerektiği bildirilmediğinden, kredi kartı borçlarının, miktarı önceden belli olan kesin vadeli borç niteliğinde olmadığını, bu nedenle kredi kartı borçlarında ‘temerrüt tarihi’ bakımından, anılan maddenin uygulanmasının mümkün olmadığını”[724]

-“Alacaklı, icra takibinde önce, borçluya ‘borcunu ödemesi’ konusunda ihtarname göndererek borçluyu temerrüde düşürmüş olmadıkça, borçlunun takip tarihinden itibaren temerrüde düşmüş olacağını (ve takip tarihinden itibaren temerrüt faizi ödemek zorunda kalacağını)”[725]

-“Takip tarihinden önceki dönem için ‘işlemiş faiz’ talep edilebilmesi için, borçlunun -BK. 101’e (şimdi; TBK. 117’ye) göre- temerrüde düşürülmesi gerekeceğini, aksi takdirde alacaklının takip tarihinden itibaren gecikme (temerrüt faizi) isteyebileceğini[726]

-“Gecikme zammının faiz niteliğinde olmadığını, gecikme zammının temerrüt tarihine kadar istenebileceğini ve temerrüt tarihinden sonra gecikme zammına temerrüt faizi yürütülebileceğini”[727]

-“İtirazın iptali davası sonucunda mahkemece BK. 104/son’a (şimdi; TBK. 121/son’a) aykırılık teşkil edecek şekilde ‘faize faiz yürütülmesine imkan verecek şekilde’ karar verilemeyeceğini”[728]

-“Faturanın tebliği ile alacak muaccel hale gelirse de, temerrüt için BK. 101 (şimdi; TBK. 117) uyarınca borçluya ihtarname gönderilmesi gerektiğinden, icra takibinden önce borçluya ihtarname gönderilmemişse, borçlunun takip tarihi itibariyle temerrüde düşeceğini ve bu tarihten önceki dönem için ‘işlemiş faiz’ istenemeyeceğini”[729]

-“Temerrüt faizinin başlangıcını tarafların serbestçe kararlaştırabileceğini, eğer kararlaştırmamışlarsa temerrüt faizinin borçlunun temerrüde düştüğü günü takip eden günden itibaren işlemeye başlayacağını”[730]

-“2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98. maddesi uyarınca davalı sigorta şirketinin, sigorta şirketine başvuru tarihinden itibaren 8 iş günlük sürenin bitiminde temerrüde düşeceğini”[731]

-“Taraflar arasındaki temel ilişkinin ödünç akdinden kaynaklandığını ve tarafların tacir olmadığı durumlarda alacağa değişen oranlarda yasal faiz tahakkuk ettirilmesi gerekeceğini”[732]

-“Taraflar arasında temerrüt faizi konusunda bir sözleşme bulunmayan durumlarda temerrüt faizinin 3095 sayılı Kanunda öngörülen orana göre temerrüt faizinin belirleneceğini”[733]

-“İtirazın iptali davalarında; davacı alacaklının (bankanın) ‘hesabın kat edildiği tarih itibariyle’ , anapara + uygulanan akdi faiz + fer’ilerinden oluşan toplam alacağı bulunduktan sonra, bu alacağı ‘temerrüt tarihine kadar’ akdi faiz ve banka sigorta muamele vergisi (BSMV) ‘faizin gider vergisi’ eklenmek suretiyle (akdi faiz ve BSMV. kat tarihindeki alacak ile kapitalize edilerek) alacaklının ‘temerrüt tarihindeki’  asıl alacağı saptandıktan sonra, bu miktara, temerrüt tarihinden sonra ‘takip tarihine kadar’ temerrüt faizi ve faizin BSMV’si hesaplanarak (bu arada varsa borçlunun ödemeleri öncelikle BK’nun 84. (şimdi; TBK.’nun 100.) maddesi uyarınca faizden mahsup edilerek) ‘takip tarihindeki’ toplam alacak miktarının tesbit edilmesi (bilirkişiden bu ilkeler çerçevesinde rapor alınması) -ve varsa; kefillerin sorumluluğunun kefalet limiti ile kendi temerrütlerinin hukuki sonuçları ile sınırlı olduğu da gözetilerek- takipten sonra ‘asıl alacağa’ BK. 104/son (şimdi; TBK. 121/son) uyarınca temerrüt faizi işletilmesine olanak sağlayacak şekilde karar verilmesi gerekeceğini”[734]

-“Süresi içinde bankaya ibraz edilmediği için ‘çek’ niteliğinde sayılmayan belgeye dayalı takiplerde, alacaklının keşide tarihinden itibaren faiz isteyemeyeceğini”[735]

-“Faturalara konan ‘vade farkı’ niteliğindeki ‘finansman maliyeti’nin ancak taraflar arasında yapılmış olan sözleşmede kararlaştırılmış veya bu konuda bir teamülün oluşmuş olması halinde istenebileceğini”[736]

-“Faturada ‘ödeme günü’nün kayıtlı olmaması ve borçluya takipten önce ihtarname de gönderilmemiş olması halinde, borçlunun icra takibi ile temerrüde düşeceğini”[737]

-“Tacir olan bankanın BK. mad. 21’de (şimdi; TBK. mad. 28’de) belirtilen ‘hiffet veya tecrübesizlik’ hallerine dayanamayacağını ancak ‘müzaya-kahali’nden istifade suretiyle meydana gelen edimler arasında açık nispetsizlik bulunan hallerde müşterisiyle yaptığı akdi feshederek sözleşme ile taahhüt ettiği faiz oranına göre ödeme yapmaktan kaçınabileceğini"[738]

-“Taraflar arasında temerrüt faizi oranının kararlaştırılmadığı durumlarda asıl alacağa 3095 sayılı Kanun uyarınca kısa vadeli kredilere uygulanan avans faizine göre faiz ödeneceğini”[739]

-“Tacir olan tarafların ticari işletmesi ile ilgili alacak nedeniyle 3095 sayılı Kanuna göre kısa vadeli avanslara uygulanan faiz oranından faiz isteyebileceğini”[740]

-“Bonolarda vade tarihinden itibaren temerrüt faizi istenebileceğini”[741]

-“Taraflar arasında borcun vadesinde ödenmemesi halinde vade tarihinden itibaren aylık %8 oranında vade farkı uygulanmasının kararlaştırıldığını fakat temerrüt tarihinden sonra uygulanacak faiz oranının belirlenmemiş olduğu durumlarda takip tarihinden sonra alacağa 3095 sayılı Kanuna göre temerrüt faizi uygulanması gerekeceğini”[742]

-“İcra takibinden sonra uygulanacak temerrüt faizi oranının, takip tarihi itibariyle tespiti gerekeceğini”[743]

-“Kat ihtarının davalıya usulüne uygun olarak tebliğ edilmediği ve ödeme emri tebliğinden önce de borcun tamamının ödendiği durumlarda davalının temerrüdünden söz edilemeyeceğini ve dolayısıyla davalıdan temerrüt faizi istenemeyeceğini”[744]

-“Davalı borçlunun, ‘borcunu ödemesi’ konusunda alacaklının gönderdiği ‘ihtarname’nin kendisine tebliği ile ve ‘ihtarnamede verilen sürenin eklenmesi suretiyle belirlenecek tarihte’ temerrüde düşmüş sayılacağını, temerrüt faizinin bu tarihten itibaren işlemeye başlayacağını”[745]

-“Davacının faiz alacağının hesaplanmasında günlük faiz oranı belirlenirken yıllık faizin 360’a değil, 365’e bölünerek hesaplanması gerekeceğini”[746]

-“Gecikme tazminatının faiz niteliğinde olduğunu, bu nedenle buna ayrıca faiz yürütülemeyeceğini”[747]

-“Kredi sözleşmesi uyarınca uygulanacak faiz oranının MK.’nun  2. maddesine uygunluğu da araştırılarak değerlendirilmesi gerekeceğini”[748]

-“Bankaların -kredi sözleşmelerinde yer alan özel hükümler nedeniyle- kredi faiz oranlarını günün koşullarını dikkate alarak tek taraflı olarak belirleme (değiştirme) yetkisine sahip olmalarının, BK. 18 ve 19’a (şimdi; TBK. 26 ve 27’ye) aykırılık teşkil etmediğini, ancak bir ‘güven kurumu’ olduklarından, bu yetkilerini MK.’nun 2. maddesi çerçevesinde ‘dürüstlük kuralları’na göre kullanmaları gerekeceğini”[749]

-“Taraflar arasında düzenlenmiş olan kredi sözleşmesinde ‘temerrüt faizinin, temerrüt tarihinde bankaca uygulanan en yüksek kredi faiz oranına %30 veya %50 ilave edilmek suretiyle bulunacağı’nın kararlaştırılmış olmasının BK. 18 ve 19’a (şimdi; TBK. 26 ve 27’ye) aykırılık teşkil etmeyeceğini ancak davacı bankanın serbest iradesine bırakılmış olan faiz oranını belirlerken objektif iyiniyet kurallarına göre hareket etmekle yükümlü olduğunu”[750]

-“Yanlar arasındaki kredi sözleşmesine bağlı olarak hesabın kesilmesinin, sözleşmenin feshi anlamında olduğunu, hesabın kesilip usulünce borçluya tebliğ edildiği tarihe kadar akdi faizin alacaklı tarafından istenebileceğini, hesabın kesilip bu hususun borçluya bildirilmesinden sonra ise temerrüt faizinin işlemeye başlayacağını”[751]

-“BK. 101 (şimdi; TBK. 117) uyarınca, borcun yerine getirileceği günün taraflarca birlikte kararlaştırılmış olması halinde, belirlenen günde ihtara gerek olmaksızın borçlunun temerrüde düşeceğini, borçlunun ev adresini bilen bankanın iş adresine keşide ettiği ihtarnamenin iade edilmesi üzerine ev adresine yeniden ihtarname keşide ederek temerrüde düşürmemiş olması nedeniyle, borçlu davalının takiple temerrüde düşmüş olacağını”[752]

-“Dava konusu alacağın esasını teşkil eden teminat mektuplarının karşılıklarını henüz muhataplarına tazmin etmeden, bedellerinin depo edilmesini isteyen davacı bankanın bu durumda temerrüt faizi talep edemeyeceğini”[753]

-“Alacaklının takipten itibaren belirli bir oran belirterek temerrüt faizi istemiş olması halinde istediği bu faiz oranıyla kendisini bağlamış olacağını, mahkemece bu talebin üstünde faize hükmedilemeyeceğini”[754]

-“Haksız fiilden kaynaklanan alacak takibine yapılan itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında, zarar miktarının önceden bilinmesi mümkün olmadığından, davanın kabulü halinde alacağa ‘yasal faiz’ yürütülmek suretiyle ‘itirazın iptaline’ karar verilmesi gerekeceğini”[755]

-“Bir tacirin, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet için verdiği avanslar nedeniyle, ödeme tarihinden itibaren faize hak kazanacağını (TTK. mad. 22 -şimdi; TTK. mad. 20-)”[756]

-“İşlemiş faizleri talep hakkını saklı tutmaksızın asıl alacağını tahsil eden alacaklının  -kural olarak- daha sonra faiz isteminde bulunamayacağını”[757]

-“Mahkemece hüküm altına alınan miktara, talep gözetilmeden ‘yasal’, ‘ticari’, ‘reeskont’ denmek suretiyle faiz uygulanmasına karar verilemeyeceğini”[758]

-“Çek keşide eden borçlunun keşide ettiği çek bedelinin tutarını muhatap bankada hazır bulundurmakla yükümlü olduğunu, aksi takdirde ödeme tarihine kadar geçen süre için temerrüt faizi ile diğer ferilerini ödemekle yükümlü olduğunu”[759]

-“Elektrik abonesi olan davalının adına tahakkuk eden elektrik bedelinden gecikme cezası ve bunun KDV’si ile takipten sonra işleyecek reeskont faizinden sorumlu olduğunu”[760]

-“Asıl borçluya ihtarname tebliğ edilmişse temerrüt tarihine kadar asıl alacağa akdi faiz yürütülmek suretiyle temerrüt tarihi itibariyle banka alacağının belirlemesi ve bu tarihten sonra sözleşmede öngörülen oranda temerrüt faizi yürütülmesi gerekeceğini”[761]

-“İcra takibinden önce temerrüt oluşmayan durumlarda davalı kefillerin kefalet limiti ve takip tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile sorumlu tutulmaları gerekeceğini”[762]

-Hesabında para bulunmayan davalının davacı banka kaynağından para çekmesinin açıktan kredi kullanma niteliğinde olduğunu, bu durumda paranın alındığı tarih ile ödendiği tarih arasında geçen dönem için davacı bankanın cari kredi faizi istemekte haklı olacağını”[763]

-“Vade farkının faiz niteliğinde olmadığından, hesabın kat edilmesiyle ana parayaeklenerek temerrüt tarihinden sonra toplam alacağa temerrüt faizi uygulanması gerekeceğini”[764]

-“Bono borçlusunun vadeden sonra işleyecek temerrüt faizi ile sorumlu tutulması gerekeceğini”[765]

-“Davacı ile davalı limited şirket arasında imzalanmış olan kira sözleşmesinin kiracı yönünden ticari iş niteliğinde olduğunu, bu nedenle kira bedeline ticari faiz işletilmesi gerekeceğini”[766]

-“Telefon konuşma ücretini ödememiş olan davalı borçludan konuşma ücreti dışında ticari faiz de istenebileceğini”[767]

-“Hesabın kesilmesi tarihine kadar oluşan akdi faizin kapitalize edilerek, belirlenen toplam alacak üzerinden temerrüt faizi uygulanması gerekeceğini”[768]

-“‘Temerrüt faizinin, en yüksek genel kredi faizi oranına %25 eklenerek hesaplanacağını’ şeklindeki hükmün geçerli olduğunu”[769]

-“TTK. 8 (şimdi; TTK. 8) uyarınca ‘ticari iş niteliğindeki karz akitlerinde üç aydan aşağı olmamak üzere tahakkuk ettirilen akdi faizin ana paraya ekleneceğini ve yeniden akdi faiz yürütülebileceğini”[770]

-“Alacaklı bankanın davalı borçluya gönderdiği ihtarnamede belirttiği faiz oranıyla bağlı olduğunu”[771]

-“Kredi sözleşmesi ile ilgili uyuşmazlıklarda, ‘asıl borç’ (ana para) üzerinden temerrüt faizi ve bunun ‘gider vergisi’nin tahsiline imkan verecek şekilde hüküm kurulması gerekeceğini”[772]

-“İtirazın iptali davalarında, mükerrer faize (faize faiz yürütülmesine) imkan vermeyecek şekilde, ‘itirazın iptaline’ karar verilmesi gerekeceğini”[773]

-“Taraflar arasındaki sözleşmede ‘temerrüt faizi oranı’nın saptanmamış olması ve ‘akdi faiz’ oranının ‘reeskont faizi’ oranının üstünde olması halinde, ‘akdi faiz oranı’na göre ‘temerrüt faizi’ne hükmedilmesi gerekeceğini”[774]

-“Kefillerin, kredi sözleşmesindeki limitle ve kendi temerrütlerinin sonuçlarından sorumlu olduklarını, kefillere de ayrıca ihbar yapılarak temerrüde düşürülmeleri gerektiğini”[775]

-“Cari hesabın kesilmesinden kaynaklanan alacaklara, hesabın kesildiği tarihe kadar oluşan dönemlerde, dönem faizlerinin gerçekleştikçe ana paraya eklenmesi ve sonraki dönem için oluşan borç üzerinden yeniden dönem faizinin hesaplanması (faizin kapitalize edilmesi) ve bu işlemin, hesabın kesildiği tarihe kadar sürdürülerek, kesilen hesapta gerçekleşen borcun ‘ana borç’ olarak kabul edilip, takip tarihine kadar sözleşmedeki temerrüt faizinin uygulanması gerekeceğini”[776]

-“İcra takibinde, asıl alacağa, takip tarihine kadar işlemiş temerrüt faizi de ilave edilerek bulunan tutara, takip tarihinden sonraki süre için faiz talep edilmesinin, işlemiş temerrüt faizine faiz isteği olup BK. 104/son (şimdi; TBK. 121/son) hükmüne aykırı olacağını”[777]

-“ ‘Temerrüt faizi oranının, cari faize 30 puan eklenerek hesaplanacağı’na dair kredi sözl-eşmesindeki hükmün, kredi sözleşmesini imzalamış ‘borçlu’ ve ‘kefil’ler için geçerli olacağını”[778]

-“Kredi sözleşmesinde akdi faiz oranının hiç tesbit edilmediğini veya edilmiş olup da, sözleşmede, ‘bankanın yetkili mercilerce saptanacak veya kendisinin tesbit edeceği cari kredi faizinin en üst oranı üzerinden faiz uygulamaya yetkili bulunduğu’ hallerde, kullandırılan kredinin türüne göre uygulanacak cari kredi faizinin oranlarındaki artış geriye etkili olmaksızın faiz oranlarının artışı tarihinden itibaren kredinin işleyecek dönemleri için uygulanabileceğini”[779]

-“Vade farkı alacağı için -başlangıçta belirleyip fiyata dönüşmüş olmadıkça- ödenmesinde gecikme nedeniyle ayrıca temerrüt faizi istenemeyeceğini”[780]

-“Kredi borcunun ödenmesi için banka tarafından borçluya çekilen ihtarla tanınmış olan süre sonunda temerrüdün oluşacağını”[781]

-“Alacaklı banka tarafından, borçluya gönderilen ‘hesabın kat’ına’ ilişkin ihtarnamede, ödeme için bir süre verilmemiş olması halinde, borçlunun, ihtarnamenin kendisine tebliğini izleyen (ertesi) günün iş saati sonunda temerrüde düşeceğini”[782]

-“Faturada yazılı borcundan dolayı ayrıca ihtarla temerrüde düşürülmemiş olan borçlunun icra takibi ile temerrüde düşeceğini”[783]

-“Kredi sözleşmesinde temerrüt faiz oranına ilişkin bir hüküm bulunmadığı hallerde işin ticari niteliğine göre alacaklı banka tarafından reeskont (şimdi; avans) faizi talep edilebileceğini”[784]

-“İtirazın iptali davası sonunda, ‘takipte istenen faiz ile icra takibinin devamına’ hükmedilmesi gerekeceğini”[785]

-“Kredi cari hesabının kat edilmesinden sonra icra takip aşamasında ana borcun ödenmiş olduğunun anlaşılmasına göre, itirazın iptaline ilişkin davada, ödeme tarihine kadar geçen sürenin temerrüt faizi hesaplanıp, bulunacak bu miktar üzerinden davanın kabulü gerekeceğini”[786]

-“Kredi cari hesabının kat’ı ile dönem faizi sürece sona ermiş olacağından, bu tarihten sonra geçecek süre için borca uygulanacak temerrüt faizinin basit faiz olarak hesaplanması gerekeceğini"[787]

-“Banka kredi sözleşmesinde düzenlenen devre faizlerinin (üçer aylık dönem faizi) ana paraya ilavesi ile müteakip devre için ‘ana para’ olarak faiz uygulamasına tabi tutulmasının BK. 104/son (şimdi; TBK. 121/son) hükmüne aykırılık teşkil etmediğini”[788]

-“Kredi sözleşmesinde akdi faiz ile temerrüt faiz oranlarının ayrı ayrı kararlaştırılmış olması halinde hesabın kat’ı üzerine gerçekleşen borçtan dolayı temerrüde düşen borçlu hakkında kararlaştırılan temerrüt faiz oranının uygulanması gerekeceğini”[789]

-“İlk davada fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmuş olması halinde saklı tutulan bölüm için davalının ilk dava tarihinde değil, icra takip tarihinde temerrüde düşmüş olacağını”[790]

-“Tacir olan borçlu bankanın, BK.’nun 21. (şimdi; TBK.’nun 28.) maddesinde öngörülen ‘hiffet’ veya ‘tecrübesizlik’ hallerine dayanamazsa da, ‘müzayaka’ halinden istifade etmek suretiyle meydana gelen edimler arasında açık bir nisbetsizlik bulunması halinde ‘talep edilen faiz oranının fahiş olduğunu’ ileri sürerek akdi feshedebileceğini”[791]

belirtmiştir.



Yüklə 12,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin