Yüksek mahkeme; “itirazın iptali’ davalarında i s b a t y ü k ü n ü n kime düştüğü konusuyla ilgili olarak;
-“İtirazın iptali davasında kural olarak ispat yükü alacaklı davacıya ait olduğunu, davalı, mal teslimini inkâr ettiğinden, davacının ‘mal satıp, teslim ettiği’ yönündeki iddiasını, HUMK’ nun 288.(HMK.’nun 200.) maddesi uyarınca yazılı delile kanıtlaması gerekeceğini, kapanış tasdikleri bulunmadığı anlaşılan davacının ticari defterleri lehine delil teşkil etmeyeceğini, hal böyleyken, mahkemece bu yönler gözetilmeden, kapanış tasdikleri bulunmayan davacı defterindeki kayıtların incelenmesi sonucu düzenlenen yetersiz bilirkişi raporunun hükme esas alınarak eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceğini”[472]
-“Davacı, ‘davalıya mal satıp teslim ettiğini’ davalı ise ‘davacıdan mal almadığını’ savunduğundan, ispat külfeti kendisinde olan davacı ‘davalıya mal satıp teslim ettiğini’ yazılı delille kanıtlamak zorunda olduğunu, davacı tarafından dosyaya sevk irsaliyeleri sunulmuş olduğundan, bu irsaliyeler altındaki imzaların davalı ya da çalışanına ait olduğunun ispatı külfeti de davacı tarafta olduğundan, bu yön üzerinde durulup, araştırma ve inceleme yapılması ve davacının taraf ticari defterlerine dayanması karşısında davalı defterleri üzerinde de bilirkişi incelemesi yaptırılarak gerektiğinde yemin teklif hakkı da hatırlatılarak toplanacak deliller hep birlikte değerlendirilerek bir karar vermek gerekirken, eksik inceleme ile yazılın şekilde karar oluşturulmasının bozma gerektireceğini”[473]
-“İtirazın iptali davasında ‘ispat külfeti’ davacıda olduğundan, mahkemece davalının imza inkârı incelenerek sözleşmedeki imzanın davalıya ait olup olmadığının saptanması, imza incelemesinden sonra kredi kullandırılmış ise, buna ilişkin belgenin bankadan celbi ile banka kayıtları üzerinde inceleme yapılarak alacağın miktarının tespiti gerekirken, mahkemece, ‘davalının itirazında ileri sürdüğü hususları kanıtlayamadığı’ gerekçesi ile “davanın kabulüne” karar vermesinin bozmayı gerektireceğini”[474]
-“Davalı tarafından davaya cevap verilmemesi, dava konusu vakıaların inkârı anlamında olduğunu, mahkemece ispat yükü kendisine düşen davacıya, ‘malların davalıya teslim edildiğine ilişkin’ delilleri sorularak, hâsıl olacak sonuca göre karar vermek gerekirken sadece defter kaydına itibar edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının bozmayı gerektireceğini”[475]
-“ ‘Malın davalıya teslim edildiği’nin ispat külfeti davacıya ait olup, mahkemece tanık beyanlarına dayanarak ticari satıma konu malların davalıya teslim edildiğinin kabul edilmesi eksik incelemeye dayandığından, hükmün bozulması gerektiğini”[476]
-“İsbat yükü kendisine düşmediği halde, isbatın kendisine ait olduğunu sanarak karşı tarafa yemin teklifinde bulunanın bu teklifinin bağlayıcı bir sonuç doğurmayacağını (isbat yükü kendisine düşmeyen tarafa verdirilen yeminin hukuki sonuç doğurmayacağını)”[477]
-“Takibe konu edilen bono ve çeklerin, keşide tarihinden sonraki ödemelerinin, kural olarak mevcut borcun tasfiyesine yönelik olduğunun kabulü gerekeceğini, ‘bu ödemelerin takip konusu bono ve çeklere karşılık olmayıp, başka bir ticari ilişki sebebiyle yapıldığı’ yolundaki savunmanın davalı tarafça kanıtlanması gerekeceğini”[478]
-“ ‘Dönem sonunda kiralananı tahliye ettiğini’ savunan davalının, tahliye tarihini isbatla yükümlü olduğunu”[479]
-“Kural olarak kanun aksini emretmedikçe iki taraftan her biri iddiasını isbata mecbur olduğundan (MK. 6) isbat yükünün kural olarak önce davacıya düştüğünü, yani davacının davasını dayandırdığı olayları isbatla yükümlü olduğunu, davacının bunu isbat etmesi halinde davalının savunmasını dayandırdığı olayları isbat etmesi gerektiğini”[480]
-“Hisse devrini kabul eden davalının ‘bedelin ödenmesinin koşula bağlı olduğunu’ savunması halinde, ‘bedelin ödenmesinin koşula bağlı olduğunu ve bu koşulun gerçekleşmediğini’ isbat yükümlülüğünün davalıya düştüğünü”[481]
-“Ödeme def’inin, davalı tarafından isbat edilmesi gerekeceğini”[482]
-“Eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda işin yapılıp bedeline hak kazanıldığının isbat yükünün yükleniciye, bedelinin ödendiğinin isbat yükünün ise iş sahibine düştüğünü”[483]
-“Süresinde muhataba ibraz edilmeyen çek yönünden hamilin, cirantalar, keşideci ve diğer çek borçlularına karşı müracaat hakkını yitireceğini, taraflar arasında temel ilişkide bulunmaması halinde uyuşmazlığın ‘sebepsiz zenginleşme’ hükümlerine göre çözümlenmesi gerekeceğini, bu durumda isbat külfetinin davalı keşidecide olup, ‘keşidecinin sebepsiz zenginleşmediğini’ kanıtlamakla yükümlü olduğunu”[484]
-“ ‘Paranın ödünç olarak davalıya verildiğini’ kanıtlama yükümünün davacıya ait olduğunu; bu davada mahkemenin yanılgıya düşerek, kanıtlama yükümü kendisine ait olmayan tarafa, yemin teklif etme hakkının bulunduğunu hatırlatması ve buna zorlayacak şekilde ara kararı vermesinin, o tarafın diğerine yemin teklifi ve bunun eda edilmesinin usul hukuku açısından herhangi bir sonuç doğurmayacağını, başka bir deyişle mahkemenin yanlış işlemi üzerine eda olunan yeminin, delil değeri taşımayacağını ancak bir tarafın kanıtlama yükümlülüğü kendisine ait olmayan bir konudaki iddia ve savunmasını kanıtlamayı kendi isteğiyle üstlenerek karşı tarafa yemin teklif etmesi halinde bunun sonuçlarına katlanacağını”[485]
-“Yüklenicinin iş bedelinin ne olduğunu ve bu iş için nasıl bir bedel kararlaştırıldığını isbatla yükümlü olduğunu, iş bedelinin ödendiğini isbat yükünün ise davalı borçluya düştüğünü”[486]
-“Davacının, varlığını ileri sürdüğü hukuki ilişkiyi (geçersiz araç satım sözleşmesini) ve o ilişki çerçevesinde ‘davalıya satış bedeli ödediğini’ özellikle de ‘bunun ileri sürdüğü miktarda olduğunu’ kanıtlamakla yükümlü olduğunu”[487]
-“ ‘Davalıyla aralarında kira ilişkisi olduğunu’ iddia eden davacının bu iddiasını usulüne göre isbat etmesi gerektiğini, bu konuda tanık dinletemeyeceğini”[488]
-“Senetlerin iade edilmesinin, bedelin ödendiğini göstereceğini”[489]
-“‘Davacıya verdiği borç paranın havale yolu ile kendisine ödendiğini’ bildiren davalının, ödünç hukuki ilişkisini inkar etmiş olacağını, davalının bu ikrarının ‘gerekçeli inkar’ niteliğinde olduğunu, bu durumda davacının davalıya havale ile gönderdiği paranın borç olarak verildiğini yasal delillerle kanıtlaması gerekeceğini”[490]
-“Satım hukuki ilişkisine dayanarak talepte bulunan davacının; davalı ile aralarındaki akdi ilişkinin varlığını yasal delillerle isbat etmesi gerekeceğini”[491]
-“Davacının ‘karz’ ilişkisine dayanması, davalının ise ‘davacıdan ödünç almadığını, aksine kendisinin ondan alacaklı olduğunu’ ileri sürmesi halinde, davacının ‘davalıya ödünç verdiğini’ isbat etmesi gerekeceğini”[492]
-“ ‘Bir tarafın, karşı tarafça ileri sürülen vakıanın doğru olduğunu ancak bu vakıanın hukuki niteliğinin ileri sürülenden farklı bulunduğunu bildirmesi’nin gerekçeli inkar olduğunu, davacının satım akdine dayanırken, davalının da bu akdin varlığını kabul etmesi karşısında olayda gerekçeli inkarın unsurlarının mevcut sayılmayacağını”[493]
-“ ‘Faturada yazılı malın kendisine teslim edilmediğini ve irsaliyelerdeki imzaların kendisine ait olmadığını’ savunarak davacı ile arasındaki ticari alım satımı davalının inkar etmesi halinde ‘dava konusu malı davalıya teslim ettiğini’ davacının kanıtlaması gerekeceğini”[494]
-“Karz hukuki ilişkisine dayalı olarak talepte bulunan davacının bu isteminin davalı tarafından kabul edilmeyerek ‘gönderilen paranın kira alacağına karşılık gönderildiğini’ belirterek gerekçeli inkarda bulunması halinde, karz hukuki ilişkisinin varlığını davacının yasal delillerle kanıtlaması gerekeceğini”[495]
-“Açık olarak düzenlenmiş faturanın satışın veresiye yapıldığına karine teşkil edeceğini”[496]
-“Menkul satımlarında aksine adet veya mukavele mevcut değilse satıcı ile alıcının borçlarını aynı zamanda ifa etmekle yükümlü olduklarını, satışın veresiye olduğunu yani bedelinin teslimden sonra ödeneceğini ileri süren davacının bu iddiasını ispatla yükümlü olduğunu”[497]
-“ ‘Davalıya fatura karşılığı sattığı malların ödenmediğini’ ileri süren davacının bu iddiasının davalı tarafından kabul edilmemesi halinde, davacının akdi ilişkiyi ve faturada yazılı malları davalıya teslim ettiğini kanıtlaması gerekeceğini”[498]
-“Davacının ‘ödünç olarak verdiğini’ iddia ettiği parayı, davalının ‘ödünç olarak değil de, yaptığı hizmetlere karşılık aldığını’ ikrar etmesi halinde, ödünç ilişkisini kanıtlama yükümlülüğünün davacıya düştüğünü”[499]
-“ ‘Davacının dava konusu parayı davalıya ödünç olarak verdiğini’ belirtmesine rağmen davalının ‘paranın davacı tarafından mağazadan satın alınan malların bedeli olduğunu’ belirterek gerekçeli inkarda bulunması halinde ödünç hukuki ilişkisinin varlığını isbat yükünün davacıya düştüğünü”[500]
-“Tahliye işleminin, ya ‘her iki tarafın imzaladığı tutanakla’ veya ‘kiralananın anahtarının davalı kiralayana teslim edildiği’nin davacı kiracı tarafından yazılı belge ile kanıtlanması gerekeceğini”[501]
-“ ‘Davalıya sattığı malın bedelinin ödenmediğini’ iddia eden davacının öncelikle taraflar arasında satım akdi bulunduğunu ve malın davalıya teslim edildiğini kanıtlaması gerekeceğini”[502]
-“Vasıflı ikrarın ikrar eden aleyhine delil teşkil etmediğini, bir başka deyişle vasıflı ikrarda ispat yükünün, olayı ileri süren davacıda olduğunu, gerekçeli olarak inkar eden davalıda olmadığını”[503]
-“ ‘Fiyat farkı faturasının davalıya tebliğ edildiğini’ kanıtlayamayan davacı karşısında icra takibine süresinde itiraz etmiş olan davalı borçlunun faturaya da itiraz etmiş sayılacağını”[504]
-“Davacının elinde emanet makbuzu bulunması halinde davalının ‘yabancı para ve çekin iadesi ile ilgili iddiasını’ aynı kuvvette bir delil ile kanıtlaması gerekeceğini”[505]
-“Trampa akdinden doğan uyuşmazlıkta davacı tarafın ‘karşı edim olan sütü almadığını’ ileri sürmesi halinde satıcı konumunda bulunan davalının ‘sözü edilen edimi yerine getirdiğini’ isbat etmesi gerektiğini”[506]
-“İtirazın iptali davalarında borçlunun icra dairesine bildirmiş olduğu sebeplerle bağlı olmadığını, bütün savunma sebeplerini mahkemede ileri sürebileceğini”[507]
-“Davacının aldığı zayi kararının, çek alacaklısına, çeki ibraz etmeden bedelini borçludan isteyebilme ya da yeni bir çek düzenlenmesini talep hakkı sağladığını ancak borçlunun inkarı durumunda alacaklı hamilin temel borç ilişkisini kanıtlamakla yükümlü olacağını”[508]
-“Davalının, savunmasında ‘davacı bankaya bozdurduğu yabancı paranın tedavülden kalkmadığını’ ileri sürmesi durumunda, davacı bankanın ‘davalıdan aldığı yabancı paranın tedavülden kalkmış olduğunu’ kanıtlaması gerektiğini”[509]
-“ ‘Süresinde ayıp ihbarında bulunduğunu’ davacının isbatla yükümlü olduğunu”[510]
-“Keşidecinin lehtar ile kendi arasında doğrudan doğruya mevcut olan ilişkiye dayanan def’ileri -hamil çeki iktisap ederken bile bile keşidecinin zararına hareket etmiş olmadıkça- hamile karşı ileri süremeyeceğini”[511]
-“Davacının ‘ödünç para ilişkisi’ne dayanması, davalının ise, bu ilişkiyi kabul etmeyerek ‘paranın avans olarak firma adına alındığını’ belirtmesi halinde, ödünç ilişkisinin varlığını isbat yükünün davacıya düştüğünü”[512]
-“ ‘Davalıya kredi temin etmeye yönelik ve karz olarak dava konusu çeki verdiğini’ iddia eden davacının, bu iddiasını MK. 6 uyarınca isbatla yükümlü olduğunu”[513]
-“Alacaklının (davacının) onayı olmadan, ödeme def’inin tanıkla isbatının mümkün olmadığını”[514]
-“ ‘Davacının dava konusu malları davalıya teslim ettiği’ hususunun davacı tarafından, fatura, irsaliye, ticaret defter kayıtları ve -teslim durumunun maddi olay olması nedeniyle- tanık ile isbat edilebileceğini”[515]
-“Davacının ödünç ilişkisine dayanması, davalının ise bu ilişkiyi kabul etmeyerek gerekçeli inkarda bulunması halinde, ödünç ilişkisinin varlığını isbat yükünün davacıya düştüğünü”[516]
-“ ‘Davalı (borçlu) tarafından yapılan ödemenin başka bir borca ilişkin olduğunu’ ileri süren davacının (alacaklının) bu iddiasını isbatla yükümlü olduğunu”[517]
-“Arka yüzünde ‘teminat olarak verildiği’ yazılı bulunan senedin tek başına alacağın varlığının kanıtı olamayacağını”[518]
-“Senedin davacının elinde olmasının, senet bedelinin alacaklıya davacı tarafından ödendiğine karine teşkil ettiğini”[519]
-“Davalının akdi ilişkiyi inkar etmesi halinde davacının satım akdine dayalı alacak iddiasında, öncelikle satım ilişkisini HUMK. 288 vd.’na (şimdi; HMK. 200 vd.’na) göre yazılı delillerle kanıtlaması gerekeceğini, fatura düzenlenmesi ve bunların tebliğ edilip 8 gün içinde itiraz edilmemesinin akdi ilişkinin kanıtı olamayacağını”[520]
-“Kredi sözleşmesine dayanılarak borçlu hakkında yapılan ilamsız takibe itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında, davacı bankanın ‘alacağın varlığını ve takip talebinde haklılığını’ isbatlaması gerektiğini”[521]
b e l i r t m i ş t i r …
çç) Islah: İtirazın iptali davasında, davacı açtığı bu davayı ı s l a h yoluyla “alacak davası”na çevirebilir. Fakat, ıslah yoluyla alacak miktarı”alacak miktarı”nı artıramaz.[522][523]
dd) Kanıtlar: “İtirazın iptali” davalarında davacı, alacağının varlığını HMK.’nun uygun gördüğü delillerle ispat edebilir. Yani; davacı, davalı ile arasındaki hukukî ilişkinin niteliğine göre iddiasını (alacağının varlığını) yazılı delilleveya tanıkdinleterek(özellikle; delil başlangıcına (HMK. mad. 202) dayandığı durumlarda ya da karşı tarafın açık muvafakati ile) yahutbilirkişi incelemesiyaptırarak -özellikle ticari defterler üzerinde- veya davalıya yemin teklif ederek kanıtlayabilir.
Tarafların son delil olarak “yemin delili”ne dayanmaları halinde, mahkemenin bu delile dayanan tarafa, “karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğunu” hatırlatması gerekir.
Bu davalarda ayrıca “isticvap”(HMK. mad. 169 vd.) hükümleri de -özellikle; “düzenlenen bonoların ‘düzenlenme nedeninin ne olduğu’ konusunda”, “takip (ve dava) konusu bonoda bulunan iki borçludan hangisinin ‘asıl borçlu’ hangisinin ‘kefil’ durumunda olduğunun anlaşılabilmesi için”- geniş uygulama alanı bulur. Yüksek mahkeme; “itirazın iptali davaları”nda, tarafların iddia ve savunmalarını h a n g i k a n ı t l a r l a isbat edebilecekleri ile ilgili olarak;
-“Fatura konusunda”;[524]
-“İtirazın iptali davasına konu faturanın davacının çalışanı olup daha sonra işten ayrıldığı iddia edilen kimseye tebliğ edildiği anlaşıldığından, mahkemece taraflar arasında akdedilen ve inkar edilmeyen distribütör anlaşması hükümleri, Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılmış olan şikayet ve hazırlık evrakı, tarafların ticari defterleri birlikte değerlendirilip gerekli görüldüğünde konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetinden yeni bir rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceğini”524a
-“Takip konusu açık faturanın ödendiğini ileri süren davalının bunu isbatla yükümlü olduğunu”[525]
-“Faturaların kapalı olmasının, ödendiğine karine teşkil ettiğini, bunun aksini iddia eden davacının bunu isbatla yükümlü olduğunu”[526]
-“Faturaların tek başına akdi ilişkiyi, mal teslimini ya da hizmet alımını kanıtlayamadığını”[527]
-“Faturanın tebliğini tek başına mal teslim edildiğine delil teşkil etmediğini”[528]
-“İrsaliyeli faturalar altındaki imzaların davalıya veya çalışanına ait olup olmadığının araştırılması gerekeceğini”[529]
-“Alacaklının faturaya dayalı alacağına faiz isteyebilmesi için, takipten önce davalıyı (borçluyu) temerrüde düşürmesi gerektiğini”[530]
-“Fatura içeriği malların teslim edildiğini alacaklının kanıtlamakla yükümlü olduğunu”[531]
-“Faturanın tek başına, akdi ilişkinin varlığını kanıtlamaya yeterli olmadığını”[532]
-“Dava ve takip konusu faturanın, davalının defterinde kayıtlı olması halinde, davalının faturaya dayalı takibe yaptığı itirazın iptaline karar verilmesi gerekeceğini”[533]
-“‘Bedelin, belli bir sürede ödenmemesi halinde vade farkı ödeneceği’ ibaresi yazılı faturalara 8 gün içinde itiraz edilmemesi halinde, vade farkının davalı yanca kabul edildiği anlamına gelmeyeceğini”[534]
-“Hukuki ilişkinin davalılar tarafından inkar edilmiş olması halinde, davacının tek taraflı düzenleyip davalılara gönderdiği faturanın tek başına davayı isbat için yeterli olmadığını”[535]
-“Faturanın tebliği, alacağın muaccel hale geldiğini gösterir ise de temerrüt için BK. 101 (şimdi; TBK. 117) uyarınca temerrüt ihtarı gönderilmesi gerekeceğini”[536]
-“Faturanın altının imzalanmış olmasının -o yörede, bu konuda yerleşik ticari örf ve teamül olması koşuluyla- faturanın kapatıldığını ve bedelinin alındığını, buna karşın üstünün imzalanmış olmasının faturanın açık bırakıldığı ve bedelinin ödenmemiş olduğunu göstereceğini”[537]
-“İsticvap (HMK. 169 vd.) konusunda”;
-“İtirazın iptali davasında, mahkemece, irsaliyeli faturadaki malların teslimine dair aynı tarihli Ambar Girdi/Çıktı Makbuzunda teslim alan yerinde imzası olan kimse de belirtilmek suretiyle söz konusu malın kim tarafından kimin adına, ne için teslim edildiğinin incelenmesi ve ayrıca irsaliyede teslim alan yerinde imzası bulunan kişiden, anılan imzanın kendisine ait olup olmadığının araştırılması, davacı bakiye alacağını talep etmiş olduğundan, gerektiğinde davalı taraf ticari defterleri üzerinde inceleme yaptırılarak ve davalının isticvap edilmesiyle banka dekontlarıyla yaptığı ödemelerin nedeninin açıklattırılması ve varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekeceğini”537a
-“Satım akdinin varlığının isticvap yoluyla kanıtlanamayacağını”[538]
-“Davacının dava konusu malı davalıya teslim ettiğine ilişkin delil olarak dayandığı irsaliyelerdeki imzaların ve bunların bağlayıcılığı yönünden davacının isticvap edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceğini”[539]
-“Davalının ödeme def’i yönünden dosyadaki protokol incelenerek gerektiğinde tarafların isticvap edilerek uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekeceğini”[540]
-“İsticvabın başlı başına bir ispat vasıtası olmadığını, hukuki muamelenin isticvap yoluyla kanıtlanmasının mümkün bulunmadığını”[541]
-“Netice-i talebe yönelik isticvap davetiyesi çıkarılamayacağını”[542]
-“Takibe konu senedin karısının borcunun teminatı olarak verildiğini, senedin ihdas sebebinin mâlen yazılı olduğu halde davalının kendisine hiçbir mal satıp teslim etmediğini iddia etmesi karşısında mahkemece davalıya isticvap davetiyesi çıkarılarak senedin hangi nedenle düzenlendiğinin sorulması gerekeceğini”[543]
-“Tüzel kişilerde, tüzel kişinin organının isticvap olunması gerekeceğini”[544]
-“Süresinde yapılmış bir ayıp ihbarı bulunmaması halinde malın ayıplı olduğunun kabulü ile uyuşmazlığın çözümlenemeyeceğini”[545]
-“Bilirkişi (HMK. 266 vd.) incelemeleri”;
-“Genel kredi sözleşmesinden doğan banka alacağına dayalı ilamsız icra takibine yapılan itirazın İİK. mad. 67 gereğince iptali istemine ilişkin davada, mahkemece ‘dava ve takip dayanağı genel kredi sözleşmesi murisin vekili tarafından imzalanmışsa da, kredi sözleşmesinin ... maddesinde belirtilen kredinin vekaletnameyle kullanılabilmesi için kredi isteklisinin talep yazısının bulunmadığı’ gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, mahkemece gerekirse ilgili banka kayıtları üzerinde konusunda uzman bir bilirkişi vasıtasıyla bilirkişi incelemesi yaptırılarak kredi sözleşmesinden kaynaklanan ödemenin davalıların murisi ya da yetkili vekiline yapılıp yapılmadığı hususunda Yargıtay denetimine elverişli rapor alınması gerekeceğini”545a
-“Genel kredi sözleşmesini müştereken borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalayan davalı şirkete başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın İİK. mad. 67 gereği iptali istemine ilişkin davada, alınan bilirkişi raporlarında farklı alacaklar tespit edilmiş ve bunlara taraf vekillerince itiraz edilmiş olduğundan, mahkemece banka kayıtları üzerinde konusunda uzman üç kişiden oluşacak yeni bilirkişi kurulu vasıtasıyla inceleme yaptırılıp, davalı yanın kredi sözleşmesinin müteselsil kefili olduğu gözetilerek, BK’nun 490. (şimdi; TBK. 589.) maddesi gereği kefilin kendi limiti ve temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olacağı ve bu bağlamda somut olayda davalı-kefilin temerrüdünün oluşup oluşmadığı da dikkate alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceğini”545b
-“Hesap özetine itiraz edilmemesinin ‘itirazın kesin kaldırılması’ yönünden bağlayıcı olacağı kabul edilebilir ise de, genel hükümlere göre görülen itirazın iptali davasında, takip tarihi itibariyle banka alacağının, banka kayıtları da incelenmek suretiyle tespit edilmesi gerekeceğini”545c
-“HMUK. 276 uyarınca bilirkişilerin 2 kişiden de oluşabileceğini ancak oybirliğiyle rapor düzenlemedikleri taktirde raporlarına itibar edilemeyeceğini” (Not: HMK. mad. 267’ye göre ise; bilirkişi olarak yalnızca bir kişinin görevlendirebileceği, gerekçesi açıkça gösterilmek suretiyle, birden fazla ancak tek sayıda kişiden oluşacak bir kurulun da bilirkişi olarak görevlendirilmesinin mümkün olduğu kabul edilmiştir.)[546]
-“Banka kredi sözleşmesinden doğan uyuşmazlıklarda, banka defter ve belgeleri üzerinde, kredi sözleşmesi hükümleri gözönünde bulundurularak uzman bilirkişiler marifetiyle inceleme yapılarak alınacak rapor çerçevesinde uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekeceğini”[547]
-“Fotokopi üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılamayacağını”[548]
-“Eser sözleşmelerinde yapılan eserin ücretinin önceden kararlaştırılmamış olması halinde sözleşmenin yine geçerli olacağını ancak eserin yapılan işin bedelinin işin yapıldığı tarih ve rayice göre bilirkişi marifetiyle belirlenmesi gerekeceğini”[549]
-“Davalı tarafın karşılıksız ve kaçak olarak elektrik enerjisinden yararlanmış olması halinde, taraflar arasında dürüstlük ilkesine uygun olarak sözleşme benzeri bir borç ilişkisi kurulduğunun kabul edilerek davalının, davacı idarenin yönetmelik ve tarife hükümlerine uygun olarak ve bilirkişilerce belirlenecek bedeli ödemek zorunda olduğunu”[550]
-“HUMK. 275’e (şimdi; HMK. 266’ya) aykırı şekilde hukuki konularda bilirkişiden mütalaa alınamayacağını”[551]
-“Taraf defterlerinin usulüne uygun ve onanmış ve fakat birbirlerine aykırı olmaları halinde bu defterlerin karara esas alınamayacağını, bu yönü belirtmeyen bilirkişilerden ek rapor alınması gerekeceğini”[552]
-“Kredi sözleşmesi uyarınca kefilin sorumlu olduğu miktarın saptanması yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekeceğini”[553]
-“Davalının bankadan kredi almadığını savunması halinde ödeme makbuzu altındaki imzanın davalıya ait olup olmadığı konusunda inceleme yapılması gerektiğini”[554]
-“Yargılama giderinden sayılıp karşı tarafa yükletilecek vekalet ücretinin tahsiline karar verilebilmesi için seçilecek bilirkişi aracılığıyla davacı avukatın takip ettiği icra dosyalarındaki alacağın tahsil edilebilir hale gelmiş olup olmadığının saptanması gerekeceğini”[555]
-“Ticari defterler (TTK. 64; HMK. 222) hakkında”;[556]
-“Usulüne uygun tutulsun veya tutulmasın, ticari defterlerin sahibi aleyhine delil teşkil edeceğini”[557]
- “Kapanış tasdikleribulunmayan defterlerin, sahibi lehine delil teşkil etmeyeceğini” (Not: 6102 sayılı yeni TTK.’ndan önceki dönemde “ticari defterlerle ispat” konusunda yapılmış olan aşağıdaki açıklamalar, yeni TTK.’ya önceki (6762 sayılı) TTK.’nun 82 vd. maddelerinde yer almamışsa da, aynı konu yeni 6100 sayılı HMK.’nun “ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesinde yeniden düzenlenmiş olduğundan, bu yeni düzenlemede yürürlükten kalkmış olan önceki 6762 sayılı TTK.nun 83. maddesinde bulunan “tamamlayıcı yemin”e yer verilmemiş bulunduğundan; bundan böyle ticari defterlere ilişkin önceki açıklama ve içtihatlar HMK. nun 222. maddesi çerçevesinde -"tamamlayıcı yemin"e başvurulmaksızın- geçerliliğini sürdürecektir.)[558]
-“Davacı defterindeki kayıtların tek başına davacı lehine delil teşkil etmeyeceğini” (Not: 6102 sayılı yeni TTK.’ndan önceki dönemde “ticari defterlerle ispat” konusunda yapılmış olan aşağıdaki açıklamalar, yeni TTK.’ya önceki (6762 sayılı) TTK.’nun 82 vd. maddelerinde yer almamışsa da, aynı konu yeni 6100 sayılı HMK.’nun “ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesinde yeniden düzenlenmiş olduğundan, bu yeni düzenlemede yürürlükten kalkmış olan önceki 6762 sayılı TTK.nun 83. maddesinde bulunan “tamamlayıcı yemin”e yer verilmemiş bulunduğundan; bundan böyle ticari defterlere ilişkin önceki açıklama ve içtihatlar HMK. nun 222. maddesi çerçevesinde -"tamamlayıcı yemin"e başvurulmaksızın- geçerliliğini sürdürecektir.)[559]
-“TTK. 82 vd. maddelerine göre tacirler arasındaki uyuşmazlıklarda her iki tarafın ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yapılması gerekeceğini” (Not: 6102 sayılı yeni TTK.’ndan önceki dönemde “ticari defterlerle ispat” konusunda yapılmış olan aşağıdaki açıklamalar, yeni TTK.’ya önceki (6762 sayılı) TTK.’nun 82 vd. maddelerinde yer almamışsa da, aynı konu yeni 6100 sayılı HMK.’nun “ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesinde yeniden düzenlenmiş olduğundan, bu yeni düzenlemede yürürlükten kalkmış olan önceki 6762 sayılı TTK.nun 83. maddesinde bulunan “tamamlayıcı yemin”e yer verilmemiş bulunduğundan; bundan böyle ticari defterlere ilişkin önceki açıklama ve içtihatlar HMK. nun 222. maddesi çerçevesinde -"tamamlayıcı yemin"e başvurulmaksızın- geçerliliğini sürdürecektir.)[560]
-“Bir tacirin ticari iş defterinin usulüne uygun tutulmadığı için lehine delil olarak kabul edilmediği hallerde dahi, eğer ileri sürülen alacağın varlığı dayanak belgelerle kanıtlanabiliyorsa, alacağın hüküm altına alınması gerekeceğini” (Not: 6102 sayılı yeni TTK.’ndan önceki dönemde “ticari defterlerle ispat” konusunda yapılmış olan aşağıdaki açıklamalar, yeni TTK.’ya önceki (6762 sayılı) TTK.’nun 82 vd. maddelerinde yer almamışsa da, aynı konu yeni 6100 sayılı HMK.’nun “ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesinde yeniden düzenlenmiş olduğundan, bu yeni düzenlemede yürürlükten kalkmış olan önceki 6762 sayılı TTK.nun 83. maddesinde bulunan “tamamlayıcı yemin”e yer verilmemiş bulunduğundan; bundan böyle ticari defterlere ilişkin önceki açıklama ve içtihatlar HMK. nun 222. maddesi çerçevesinde -"tamamlayıcı yemin"e başvurulmaksızın- geçerliliğini sürdürecektir.)[561]
-“Davacı tarafın ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulmamış olması nedeniyle lehine delil teşkil etmediği durumlarda dava dilekçesinde yemin deliline de dayanmış olan davacıya, yemin teklif etme hakkı bulunduğunun hatırlatılarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekeceğini” (Not: 6102 sayılı yeni TTK.’ndan önceki dönemde “ticari defterlerle ispat” konusunda yapılmış olan aşağıdaki açıklamalar, yeni TTK.’ya önceki (6762 sayılı) TTK.’nun 82 vd. maddelerinde yer almamışsa da, aynı konu yeni 6100 sayılı HMK.’nun “ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesinde yeniden düzenlenmiş olduğundan, bu yeni düzenlemede yürürlükten kalkmış olan önceki 6762 sayılı TTK.nun 83. maddesinde bulunan “tamamlayıcı yemin”e yer verilmemiş bulunduğundan; bundan böyle ticari defterlere ilişkin önceki açıklama ve içtihatlar HMK. nun 222. maddesi çerçevesinde -"tamamlayıcı yemin"e başvurulmaksızın- geçerliliğini sürdürecektir.)[562]
-“Tarafların tacir olup, davalının ihtara rağmen ticari defterlerini ibraz etmemiş olması sebebiyle TTK. 86 hükmü gözetilerek ve ayrıca borcu ödediğini öne süren davalının bu def’ide kanıtlayamaması halinde davalı aleyhine karar verilmesi gerekeceğini” (Not: 6102 sayılı yeni TTK.’ndan önceki dönemde “ticari defterlerle ispat” konusunda yapılmış olan aşağıdaki açıklamalar, yeni TTK.’ya önceki (6762 sayılı) TTK.’nun 82 vd. maddelerinde yer almamışsa da, aynı konu yeni 6100 sayılı HMK.’nun “ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesinde yeniden düzenlenmiş olduğundan, bu yeni düzenlemede yürürlükten kalkmış olan önceki 6762 sayılı TTK.nun 83. maddesinde bulunan “tamamlayıcı yemin”e yer verilmemiş bulunduğundan; bundan böyle ticari defterlere ilişkin önceki açıklama ve içtihatlar HMK. nun 222. maddesi çerçevesinde -"tamamlayıcı yemin"e başvurulmaksızın- geçerliliğini sürdürecektir.)[563]
-“Ticari defterleri kanuna uygun olarak tutulmuş olan davacı tarafa ‘tamamlayıcı yemin’ verilmeden, davanın sonuçlandırılmayacağını” (Not: 6102 sayılı yeni TTK.’ndan önceki dönemde “ticari defterlerle ispat” konusunda yapılmış olan aşağıdaki açıklamalar, yeni TTK.’ya önceki (6762 sayılı) TTK.’nun 82 vd. maddelerinde yer almamışsa da, aynı konuyeni 6100 sayılı HMK.’nun “ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesinde yeniden düzenlenmiş olduğundan, bu yeni düzenlemede yürürlükten kalkmış olan önceki 6762 sayılı TTK.nun 83. maddesinde bulunan “tamamlayıcı yemin”e yer verilmemiş bulunduğundan; bundan böyle ticari defterlere ilişkin önceki açıklama ve içtihatlar HMK. nun 222. maddesi çerçevesinde -"tamamlayıcı yemin"e başvurulmaksızın- geçerliliğini sürdürecektir.)[564]
-“ ‘Sadece kendi defterlerine dayandığını, davalı tarafın defterlerine dayanmadığını’ bildirmiş olan davacı tarafın bu beyanına rağmen, davalı tarafın da ticari defterleri usulünce istenerek üzerlerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmadan, sadece davacı tarafın defterleri incelenerek sonuca gidilemeyeceğini” (Not: 6102 sayılı yeni TTK.’ndan önceki dönemde “ticari defterlerle ispat” konusunda yapılmış olan aşağıdaki açıklamalar, yeni TTK.’ya önceki (6762 sayılı) TTK.’nun 82 vd. maddelerinde yer almamışsa da, aynı konu yeni 6100 sayılı HMK.’nun “ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesinde yeniden düzenlenmiş olduğundan, bu yeni düzenlemede yürürlükten kalkmış olan önceki 6762 sayılı TTK.nun 83. maddesinde bulunan “tamamlayıcı yemin”e yer verilmemiş bulunduğundan; bundan böyle ticari defterlere ilişkin önceki açıklama ve içtihatlar HMK. nun 222. maddesi çerçevesinde -"tamamlayıcı yemin"e başvurulmaksızın- geçerliliğini sürdürecektir.)[565]
-“Kredi sözleşmesinde ‘banka defter ve kayıtlarının kesin delil olacağı’ hususunun kararlaştırılmış olması halinde de defter kayıtlarının, dayanağı belgelerle birlikte delil olma niteliğini taşıyacağını”[566]
-“Davacının, kapanış tasdiki bulunmayan defterlerindeki aleyhine kayıtların gözardı edilemeyeceğini” (Not: 6102 sayılı yeni TTK.’ndan önceki dönemde “ticari defterlerle ispat” konusunda yapılmış olan aşağıdaki açıklamalar, yeni TTK.’ya önceki (6762 sayılı) TTK.’nun 82 vd. maddelerinde yer almamışsa da, aynı konu yeni 6100 sayılı HMK.’nun “ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesinde yeniden düzenlenmiş olduğundan, bu yeni düzenlemede yürürlükten kalkmış olan önceki 6762 sayılı TTK.nun 83. maddesinde bulunan “tamamlayıcı yemin”e yer verilmemiş bulunduğundan; bundan böyle ticari defterlere ilişkin önceki açıklama ve içtihatlar HMK. nun 222. maddesi çerçevesinde -"tamamlayıcı yemin"e başvurulmaksızın- geçerliliğini sürdürecektir.)[567]
-“Ticari defterlerin sahibi lehine delil olabilmesi için dayanağı belgelerin de bulunması ve sıhhatli olması gerektiğini” (Not: 6102 sayılı yeni TTK.’ndan önceki dönemde “ticari defterlerle ispat” konusunda yapılmış olan aşağıdaki açıklamalar, yeni TTK.’ya önceki (6762 sayılı) TTK.’nun 82 vd. maddelerinde yer almamışsa da, aynı konu yeni 6100 sayılı HMK.’nun “ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesinde yeniden düzenlenmiş olduğundan, bu yeni düzenlemede yürürlükten kalkmış olan önceki 6762 sayılı TTK.nun 83. maddesinde bulunan “tamamlayıcı yemin”e yer verilmemiş bulunduğundan; bundan böyle ticari defterlere ilişkin önceki açıklama ve içtihatlar HMK. nun 222. maddesi çerçevesinde -"tamamlayıcı yemin"e başvurulmaksızın- geçerliliğini sürdürecektir.)[568]
-“Davacının ticari defterlerinin kendisi yararına delil olabilmesi için, davalının defterlerinin de kanıt olarak ileri sürülmesi ve davalının defterlerini ibrazdan kaçınmış olması gerektiğini”(Not: 6102 sayılı yeni TTK.’ndan önceki dönemde “ticari defterlerle ispat” konusunda yapılmış olan aşağıdaki açıklamalar, yeni TTK.’ya önceki (6762 sayılı) TTK.’nun 82 vd. maddelerinde yer almamışsa da, aynı konu yeni 6100 sayılı HMK.’nun “ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesinde yeniden düzenlenmiş olduğundan, bu yeni düzenlemede yürürlükten kalkmış olan önceki 6762 sayılı TTK.nun 83. maddesinde bulunan “tamamlayıcı yemin”e yer verilmemiş bulunduğundan; bundan böyle ticari defterlere ilişkin önceki açıklama ve içtihatlar HMK. nun 222. maddesi çerçevesinde -"tamamlayıcı yemin"e başvurulmaksızın- geçerliliğini sürdürecektir.)[569]
-“Kredi ile ilgili kart ve hesap ekstrelerinin, ‘banka defter ve kayıtları’ kapsamında yer aldığını” (Not: 6102 sayılı yeni TTK.’ndan önceki dönemde “ticari defterlerle ispat” konusunda yapılmış olan aşağıdaki açıklamalar, yeni TTK.’ya önceki (6762 sayılı) TTK.’nun 82 vd. maddelerinde yer almamışsa da, aynı konu yeni 6100 sayılı HMK.’nun “ticari defterlerin ibrazı ve delil olması” başlıklı 222. maddesinde yeniden düzenlenmiş olduğundan, bu yeni düzenlemede yürürlükten kalkmış olan önceki 6762 sayılı TTK.nun 83. maddesinde bulunan “tamamlayıcı yemin”e yer verilmemiş bulunduğundan; bundan böyle ticari defterlere ilişkin önceki açıklama ve içtihatlar HMK. nun 222. maddesi çerçevesinde -"tamamlayıcı yemin"e başvurulmaksızın- geçerliliğini sürdürecektir.)[570]
-“Zamanaşımına uğramış bononun keşideciyle lehtar arasındaki ilişki yönünden yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğunu, temel ilişkiye dayanılarak alacak talep edilmesi halinde zamanaşımının da temel ilişkiye göre belirleneceğini”[571]
-“Davalı adına tek yanlı olarak kesilmiş olan faturaların malın teslim edildiğinin kanıtı olamayacağını (davacının dava konusu malı davalıya teslim ettiğinin ayrıca kanıtlaması gerektiğini)”[572]
-“Zamanaşımına uğramış çekler yönünden kambiyo hukukuna dayalı haklar yitirilir ise de, bu durumda hamilin keşideci ile arasında temel ilişki varsa bu çeklere yazılı delil başlangıcı olarak dayanarak ve iddiasını her türlü delille kanıtlayarak dava açabileceğini, arada temel ilişki bulunmaması halinde ise uyuşmazlığın TTK. 644 (şimdi; TTK. 732) hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekeceğini”[573]
-“Alacaklının, zamanaşımına uğramış bir bonodan dolayı kambiyo senetlerine özgü takip hakkını yitirir ise de, aralarındaki temel ilişkiye dayanarak borçlu aleyhine dava açabileceğini”[574]
-“Belli olmayan zamanlarda kira bedelinin kiralayana ödenmiş olmasının, sözleşmenin aksine, belli zamanda ödeme yapılması yolunda teamül oluştuğunu göstermeyeceğini”[575]
-“Sözleşmede kullanılmış olan mührün HUMK. 297 uyarınca muhtar ve ihtiyar heyeti (şimdi; HMK. 206 uyarınca noterler) tarafından tasdik edilmemiş olması halinde hukuki sonuç doğurmayacağını”[576]
Dostları ilə paylaş: |