İlamsiz icra takiBİ-İcra iflas hukuku madde 42 Para borcu ve teminat için takip


- «Takip konusu borcun ödenmiş olması» nedeniyle, «borçlu olunmadığının tespiti» amacıyla açılacak olumsuz tespit davaları



Yüklə 12,14 Mb.
səhifə56/111
tarix16.05.2018
ölçüsü12,14 Mb.
#50567
1   ...   52   53   54   55   56   57   58   59   ...   111

- «Takip konusu borcun ödenmiş olması» nedeniyle, «borçlu olunmadığının tespiti» amacıyla açılacak olumsuz tespit davaları hakkında;

√√ «İhtiyati haciz sırasında, davacının borcu ödemek istediğine dair kabul beyanı, müzayaka halinde verildiğinden, bu beyanın davacı hakkında bağlayıcı olmayacağı gibi, davacının dosyaya sunduğu bir takım ödeme makbuzlarının, bononun düzenleme tarihinden sonraki tarihleri içermesi nedeniyle bu ödeme belgelerinin bir başka alacağa ilişkin olduğuna dair davalı savunması karşısında ispat yükünün senet hamili olan davalıda olduğunu»[96]

√√ «Davacı dava konusu bono bedelini muhtelif tarihlerde gönderdiği banka havaleleriyle kısmen ödediğini iddia etmiş, davalı ise yapılan ödemelerin bonoyla ilgili olmadığını, başka bir borca yönelik bulunduğunu savunmuş olup, havale tarihlerinin büyük bir kısmı bononun tanzim tarihinden sonra olduğuna göre, ödemelerin başka bir borca yönelik olduğunu davalının usulen kanıtlaması gerekeceğini»[97]

√√ «Dava konusu icra dosyasında takibe konu edilen senetlerin, davacı kefil ile davalı kiraya veren arasında takibe konu olan diğer takip dosyası üzerinden ibralaştıkları, bu ibralaşmanın dava konusu senetler ile aynı olmadığı, takibe konu senetleri takip eden vadeleri farklı senetler olup, ibra senedi davaya konu takipteki senetleri kapsamadığını»[98]

√√ «Usulüne uygun çekilmeyen ihtar ile davacının temerrüde düştüğünden bahsedilemeyeceğinden, çekilen ihtarın hüküm doğurmayacağını ve vadesi gelmeyen taksitlerin muaccel olduğunun kabul edilemeyeceğini, davalının ancak muaccel olan alacaklarını isteyebileceğinden, mahkemece, davacının takip tarihine kadar ödemediği taksitleri belirlenerek belirlenen bu miktar üzerinden borçlu olduğunun, bakiye borçtan sorumlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceğini»[99]

√√ «Alacaklı tarafından imzası alacaklıya ait bir ibraname varsa borçlunun borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceğini»[100]



- «Takip konusu senedin bedelsiz (karşılıksız) olduğu» iddiasına dayalı olumsuz tespit davaları ile ilgili olarak;

√√ «Davacının sözleşme kapsamında kendisine düşen edimleri yerine getirerek sözleşme bedelinin bir kısmını nakit, bakiyesini ise davaya konu senet ile ödediği, ne var ki satışa konu hayvanlardan 17 adetinin davacının elinden kendi kusuru olmaksızın çıktığı, hal böyle olunca 17 adet hayvan bakımından davaya konu senedin karşılıksız kaldığı anlaşılmakta olup mahkemece, açıklanan yön gözetilerek 17 adet hayvan yönünden senedin karşılıksız kaldığına karar verilmesi gerekeceğini»[101]

√√ «İcra takibine konu bononun borçlusu olan davacı tarafından dava dışı senet lehtarına verilen senedin lehtara satılan dairenin karşılığında teminat amaçlı olarak verildiği iddiasıyla davalı-hamile karşı İİK.’nun 72. maddesi gereği borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin davada, mahkemece dava konusu senedin üzerinde «iş bu senet tapu verilince hükümsüzdür» şeklindeki kaydın yanı sıra senedin ihdas nedeni hanesinde yer alan «malen (antlaşma)» ifadesi gözetilerek bu senedin davacı ile dava dışı senet lehtarı arasındaki satış sözleşmesine teminat teşkil etmesi amacıyla verildiği kabul edilmiş olup satış sözleşmesine ciro yolu ile hamil olan davalının da imzasının bulunduğu anlaşılmakta olduğundan, mahkemece bedelsizlik iddiası konusunda karar verilmesi gerekeceğini»[102]

√√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, dosyaya sunulan ibranamede senet bedelinin gösterilmesine rağmen, davalının senedin belli bir miktar dışındaki kısmının bedelsiz kaldığına ilişkin cevap dilekçesindeki beyanı gözetilerek karar verilmesi gerekeceğini»[103]

√√ «İİK.’nun 72. maddesine dayalı olarak, davalı yanca icra takibine konulan bononun bedelsiz olması nedeniyle borçlu olunmadığının tespitine ilişkin davada, senede karşı ileri sürülen bedelsiz iddiasının yine aynı kuvvette deliller ile davacı tarafından ispat edilmesi gerekeceğini»[104]

√ «İhtiyati haciz kararına konu çekin keşidecisi ile lehtarı arasında görülen menfi tespit davasında verilen çekle ilgili olarak ödeme yasağı kararının bulunduğu gerekçe gösterilerek, ihtiyati hacze itirazın kabulü ile itiraz eden keşideci yönünden ihtiyati haczin kaldırılmasına karar verildiği, ihtiyati haciz isteyen alacaklı, ödeme yasağı kararı verilen menfi tespit davasının tarafı olmadığından, ayrıca itiraz edenin iddia ettiği şahsi defi niteliğindeki hususların da iyiniyetli meşru hamile karşı ileri sürülemeyeceğinden ihtiyati hacze yönelik itirazın reddine karar verilmesi gerekeceğini»[105]

√ «Dava konusu senetleri davacı aval veren sıfatı ile imzaladığından, 6762 sayılı TTK’nun 614/2. (şimdi; 6102 s. TTK.’nun 702/2.) maddesi uyarınca aval veren kimsenin temin ettiği borç şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa dahi aval verenin taahhüdünün geçerli olup, aval veren durumundaki davacının sorumluluğunun bu çerçevede değerlendirilmesi gerekeceğini»[106]

√ «Mahkemece dava konusu çekin dava tarihinde yürürlükte bulunan «Finansal Kiralama Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkındaki 2006 tarihli Yönetmeliği» 22/2. maddesine uygun şekilde alacak davalıya temlik edilmiş olduğunun kabulü ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceğini»[107]

√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, dava konusu çeklerin, hisse devri bedeli karşılığı verildiği anlaşılmakta olup her ne kadar hisse devrine ilişkin olarak noterlikçe düzenlenen belgede bedel olarak miktar yazılmış ise de, tutanakta açıkça hisse devir bedelinin yazılmış olduğunun ve bu bedel karşılığında dava konusu çeklerin davacı tarafından düzenlenerek davalıya verildiğinin belirtilmiş olmasına göre bu durumda mahkemece gerçek satış bedelinin tutanakta yazan bedel olarak kabul edilmesi gerekeceğini»[108]

√ «Borçlunun, sahtelik nedenine dayalı açtığı menfi tespit davasının İİK.’nun 72. maddesi kapsamında bir dava olup anılan maddedeki usule göre mahkemeden alınacak ihtiyati tedbir kararı ile icra takibinin durdurulabileceğini, bu durumda HMK.’nun 209. maddesinin uygulanmayacağını»[109]

√ «Mahkemece, bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu, davacının bonolara aval vermenin başlangıçta ipotek verme koşuluna bağlandığını geçerli delillerle kanıtlayamadığı, protokolde ipoteğin verilmemesi halinde yapılan ödemelerin geri alınacağı ve henüz ödenmeyen bonolardaki avalin de sona ereceği yolunda bir hükme yer verilmediğini, protokolde ipoteğin neyin teminatı olarak verileceği hususunda bir açıklık olmamakla birlikte burada tarafların amacının davacıya teminat sağlamak olduğunun kabulü gerektiğini, davalının bu edimini yerine getirmemesinin müeyyidesinini de aval veren olarak ödemeleri yapan davacının bu ödemeleri asıl bono borçlusundan temin edememesi halinde uğranılacak zararın giderilmesinde nazara alınması gereken bir husus olarak kabul edilmesi gerektiğini, bu nedenlerle davacının davası haklı ve yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine ve %40 icra inkar tazminatının davacıdan alınmasına karar verilmesinin yerinde olduğunu»[110]

√ «Davalı yanca bonoya dayalı olarak davacı şirket aleyhine girişilen icra takibi sırasında haciz tutanağı düzenlenmiş olup, bu haciz işlemi anında davacı şirket yetkilisi şirket borcuna şahsen icra kefili olduğundan; anılan belge içeriğine göre şirket yetkilisinin icra kefilliğinin şahsi sorumluluğunu gerektirdiğini, yetkilisi bulunduğu davacı şirketi temsilen, şirketi bağlayıcı bir beyan olmadığının gözetilerek bir karar verilmesi gerekeceğini»[111]

√ «Keşideci davacı tarafından çekteki lehdar cirosundaki imzanın sahte olduğu iddiası ile açılan menfi tespit davasında, TK.’nun 730/3 (şimdi; TTK.’nun 818/c.) maddesinin yollamasıyla çekler hakkında da uygulanması gereken TK.’nun 589. (şimdi; TTK.’nun 677.) maddesi gereğince davacı keşideci, davaya konu çekteki kendi imzasını inkar etmediğinden, mahkemece uyuşmazlığın imzaların bağımsızlığı (istiklali) ilkesi gözetilerek çözümlenmesi gerekeceğini»[112]

√ «Taraflar arasında düzenlenen protokolün başlangıç kısmında; ‘çalınan aracın kasko sigortası tarafından ödenen bedel dışında kalan miktar için;’ ibaresi bulunmakta ve 1. maddede dava konusu senedin davacı tarafından anılan nedenle davalıya verildiği belirtilmekte olup buna göre davalının kasko şirketince kendisine ödenen bedel ile aracın çalındığı tarihteki rayiç değeri arasında kalan tutarı dava konusu senede dayalı olarak talep edebileceğini, davalının bunun dışında iddia ettiği diğer zararlarını ispat etmek koşuluyla ayrıca isteyebileceğini»[113]

√ «Hileye dayalı olarak alındığı iddia edilen kambiyo senedinden dolayı borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkin davada, davacının iddialarının BK. m. 28 (şimdi; TBK. m. 36)’de belirtilen hile olarak değerlendirilemeyeceğini, kambiyo senetlerine karşı borçlu bulunmadığının tespitinin yazılı delillerle ispatının gerekeceğini»[114]

√ «İcra dairesindeki kefaletler, ilam mahiyetini haiz belgelerden olup ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabi şekilde düzenlenen İİK.’nun 38. maddesine göre ve ilama müstenit takip, son muamele üzerinden 10 sene geçmekle zamanaşımına uğrayacağı şeklindeki İİK.’nun 39. maddesine göre; somut olayda, davalı-alacaklı tarafından dava  dışı şahıs aleyhinde çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip yapılmış, davacı ise haciz sırasında icra kefili olmuş; ancak icra kefaleti, kambiyo senedinden ayrı bir taahhüdü içeriğinden 818 sayılı BK.’nun 125. (şimdi; TBK.’nun 146.) maddesine göre 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olup icra kefili yönünden, yapılan son işlem tarihinden dava tarihine kadar bu zamanaşımı süresi gerçekleşmemiş olduğundan mahkemece bu yönde bir karar verilmesi gerekeceğini»[115]

√ «Menfi tespit ve paraya çevrilen teminat mektubu bedelinin tahsili istemine ilişkin olan davada, mahkemece delil olarak dayanılan tutanakta malın bir kısmının eksik olduğu yazılı olsa da, bu tutanakta davacının imzası bulunmadığından, depoya giren ve çıkan malların miktarı belirlenmek suretiyle davacının eksik mal teslim edip etmediği hususunun belirlenmesinin gerekeceğini»[116]

√ «Kendi kişisel borcu için ortaklık adına kefalet sözleşmesi imzalayan bir yönetim kurulu üyesinin, bunun ortaklığın zararına kendi çıkarına olduğunu bilmemesi mümkün olmadığından, TTK’nun 320. maddesi hükmünü ihlal ettiği gerekçesiyle ortaklığa karşı sorumlu olması gerekeceğini»[117]



- «Ödediği» halde tekrar takip konusu yapılan senetlerin «geçersizliği» ile ilgili olarak;

√√ «Dava konusu çekin keşide tarihinden sonra yapıldığı ispatlanan ödemeler saptanarak sadece bu ödemeler yönünden menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[118]

√√ «Borcun alacaklıya ödenmesi halinde ödenen miktarı kadar, borçlunun borcundan kurtulacağını; alacaklı dışında başka şahsa yapılan ödemenin ifa sayılabilmesi için alacaklının bu konuda talimatı gerekeceğini»[119]

√√ «Davacının borcunun bir kısmını icra dosyasına ödediği, ayrıca davalının kız kardeşine muhtelif tarihlerde davalıya olan borcuna mahsuben posta çeki ile para gönderdiği, davacının yaptığı bu ödemeler nedeniyle davalıya borcunun kalmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, takip konusu senetten dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekeceğini»[120]

√√ «Güven kurumları olan bankaların basiretli bir tacirin göstermesi gereken özen yükümlülüğünden daha fazla özeni göstermek zorunda olduklarını, bu itibarla davalı bankanın icra takibinden çok önce ödenmiş olan çekin ödendiğini tespit etmeden icra takibine girişmesi ve bunun sonucu olarak da açıkça haksız ve kötüniyetli olduğu belirtilerek menfi tespit davasının ve kötüniyet tazminatının kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[121]

√√ «Davacının elden yapılan ödemeleri usulüne uygun delillerle ispatlayamamış olması ve davacı tarafından yapılan ... TL’lik havalenin BK. 86. (şimdi; TBK. 102.) maddesi uyarınca dava konusu bonoya mahsuben yapıldığının kabul edilecek olması karşısında, davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekeceğini»[122]

√ «Taraflar arasındaki itirazın iptali ve birleşen menfi tespit davasında, asıl davanın davalısının sözleşmede müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzası bulunmakla bu sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerden sorumluluğu yoluna gidilmesi gerekeceğini»[123]

√ «Davalı hamil çeki davacı şirketten aldığını ve keşide tarihinin de keşideci tarafından düzeltilmiş olduğunu beyan etmiş olup çeki bankadan alan davacıların çeki keşideciye iade ettiklerini ileri sürmüş ise de, bu yönde dosyaya ibraz edilmiş bir delil olmadığı gibi iade işleminde ciro imzalarını silmemiş olmaları da basiretli bir tacir gibi davranmadıklarını göstereceğinden davalının meşru hamil olduğu gözetilerek davanın reddi gerekeceğini»[124]

√ «Dosya içerisindeki çeklerin arka yüzünde ilk ciro olarak lehdar davalı şirketin cirosu bulunması gerekirken keşideci davacı şirketin kaşe ve cirosunun bulunduğu, bu cironun altında davalı şirketin kaşe ve cirosu hamil davalının cirosu ve bankanın ibrazı şerhi bulunmakta olup, dava konusu çeklerde usulüne uygun bir ciro silsilesi olup olmadığının incelenmesi gerekeceğini»[125]

√ «Kefil olan davacının, eşinin rızasının alınmaması sebebiyle genel kredi sözleşmesindeki kefaletinin geçersiz olduğu iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkin davada, mahkemece genel kredi sözleşmesinde hükme esas alınan bilirkişi raporunda, hesap kat ihtarının davacı kefile tebliğ edilemediği belirtilmiş, ancak hesap kat tarihi ile takip tarihi arası dönem için işlemiş faiz hesabı yapılmış; oysa davalı alacaklı banka tarafından davacı borçlu kefile gönderilen hesap kat ihtarı davacıya tebliğ edilmiş, ihtarnamede ödeme için verilen 24 saatlik sürenin sonunda davacı temerrüde düşmüş olup işlemiş faiz başlangıç tarihi olarak bu tarihin esas alınması gerekeceğini»[126]

√√ «Yazılı belgelerde hangi senede karşı ödeme yapıldığı açıkça ifade edilmemiş ise de senet karşılığı ödeme yapıldığı belirtildiğinden, mahkemece açıklanan ödeme belgeleri üzerinde durulup tartışılarak karar verilmesi gerekeceğini»[127]

√√ «Taraflar arasında ticari ilişki olduğu, davacının ödemeye dair sunduğu belgenin tarafların arasında imzaladığı 25.12.2009 tarihli tutanaktan önce olduğu, bu tutanakta davacının borcunun kambiyo senedine bağlandığından davanın reddine karar verilmesi gerekeceğini»[128]

√√ «Dosyaya ibraz edilen ödeme dekontlarının, ödemenin davaya konu çekle ilgili olarak yapıldığını gösterir bir ibarenin yer almadığı ve bu durumun çekin ödendiğini ispata yeterli olmadığını, kaldı ki, ödemenin davalıya değil, üçüncü bir kişiye yapılması ve ayrıca davalının çek bedelinin ödenmediğine ilişkin kendisine teklif olunan yemini usulüne uygun olarak eda etmesi karşısında davanın reddine karar verileceğini»[129]

√√ «Davacının, senetleri verdiği davalının babasının Cumhuriyet Başsavcılığındaki beyanından da anlaşılacağı üzere; ‘5000 TL’lik senet yönünden alacağın bulunmadığı,’ diğer 4000 TL’lik senet yönünden ise davacının ‘ödeme iddiası’nı kanıtlayamadığından, ‘bu senet yönünden menfi tespit davasının reddi’ doğrultusunda verilen kararda isabetsizlik bulunmadığını»[130]

√√ «Ödeme belgesinde ödemenin hangi borca ilişkin olduğu konusunda bir açıklık olmaması halinde ödemenin mevcut bir borcun tasfiyesi amacıyla yapıldığının kabulü gerektiğini»[131]

√ «Davalı hamil çeki davacı şirketten aldığını ve keşide tarihinin de keşideci tarafından düzeltilmiş olduğunu beyan etmiş olup çeki bankadan alan davacılar çeki keşideciye iade ettiklerini ileri sürmüşler ise de, bu yönde dosyaya ibraz edilmiş bir delil olmadığı gibi iade işleminde ciro imzalarını silmemiş olmaları da basiretli bir tacir gibi davrandıklarını göstereceğini ve bu durumda davalının meşru hamil olduğu gözetilerek davanın reddi gerekeceğini»[132]

√ «Dosya içerisinde fotokopileri bulunan çek örneklerinde keşidecinin davacı ... Ltd. Şti. lehdarının davalılardan ... Ltd. Şti. olan 31.07.2009 tarihli 40.000 TL ve 28.08.2009 tarihli 20.000 TL’lik çekler olduğunu, bu çeklerin arka yüzünde ilk ciro olarak lehdar davalı şirketin cirosu bulunması gerekirken keşideci davacı şirketin kaşe ve cirosunun bulunduğunu, bu cironun altında davalı şirketin kaşe ve cirosu nihayet hamil davalının cirosu ve bankanın ibraz şerhi bulunmakta olup, dava konusu çeklerde usulüne uygun bir ciro silsilesi olup olmadığının incelenmesi gerekeceğini»[133]

√ «Dava konusu senedin keşidecisi dava dışı şirket olup davacı kefil ile lehtar davalı banka arasındaki menfi tespit davasında, bononun bankaya dava dışı şirket ile kredi ilişkisi çerçevesinde verildiği ve teminat senedi olduğu anlaşılmakta olup, bu durumda bankanın elindeki teminat bonosunun teminat altına aldığı alacağını ispatlamak ile yükümlü olması gerekeceğini»[134]

√ «İpotek akit tablosunda davacının imzasının bulunması ve ayrıca ipotek akit tablosunun 2. maddesinde yer alan kefalet koşulunun da söz konusu ipoteğin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce kurulmuş olması nedeniyle geçerli sayılması gerekeceğini»[135]

√ «Davalı bankanın ancak asıl borçlu aleyhine icra takibi yapıp, takibin semeresiz kaldığı sabit olursa kefillerden borcun ifasını istemesinin mümkün olacağını»[136]

√ «İhtar içeriğinde hangi davacının adresinin dava dilekçesinde yer almadığı, hangisi için adres ikmalinin gerektiği bilgisi yer almadığından, ihtar (muhtıra) içeriğinin usulüne uygun düzenlendiğinin kabul edilemeyeceğini»[137]

√ «Takip ve dava konusu bonoların davacı şirketin bankalardan kullandığı kredilerin kefili olan davalıya, kefaletinin teminatı olarak verildiği, davacı yanın bankalara olan kredi borçlarını ödemiş olması nedeniyle davalı yanın kefaletten kaynaklanan bir sorumluluğu kalmadığından teminat vasfının sona erdiğinin kabulü gerekeceğini»[138]

√ «Uyuşmazlık teminat altına alınan kredi borcunun tamamen ödenip ödenmediği, kefilin kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumluluğu ilkesi uyarınca ödeme yapıp yapmadığı dolayısıyla dava konusu senedin teminat fonksiyonunu devam ettirip ettirmediği noktalarında toplanmakta olduğundan, kredi borcuna karşılık bir kısım ödeme yapılmış ise de, bu ödemelerin kimin tarafından yapıldığı ve davacının kefaletinin teminatı olarak verilen bononun akibeti konusunda araştırma ve inceleme yapılmasının gerekeceğini»[139]

√ «Genel kredi sözleşmesinde müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzası bulunan davacının imzalamış olduğu asıl sözleşme ve son limit artırımına ilişkin müteselsil kefaleti nedeniyle dava konusu sözleşme çerçevesinde kullandırılan kredi borcundan kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile sınırlı olmak üzere sorumlu olacağını»[140]

√ «4822 s. Kanun ile değişik 4077 sayılı TKHK.’nun 6/A maddesinde, taksitli satışlarda kıymetli evrak niteliğinde düzenlenecek senetlerin, herbir taksit ödemesi için ayrı ayrı olacak şekilde ve sadece nama yazılı olarak düzenleneceği, aksi halde kambiyo senedinin geçersiz olacağı belirtilmiş olup eldeki davada düzenlenen bono nama yazılı olmaması nedeni ile geçersiz olduğu için, davacı tarafından ödenen bedelin sadece diğer davalı şirketten değil, ödemenin yapıldığı davalı şirketten de tahsiline karar verilmesi gerekeceğini»[141]

√ «Müteşebbis Heyet Kararında organize sanayi bölgesi sınırları içinde bulunan üyelerin arsa tahsislerini bir başka kişiye devretmeleri halinde satış bedeli üzerinden %3 hizmet bedeli alınacağına karar verildiğinden, davalı organize sanayi bölgesinin, davacıdan tahsil etmiş olduğu hizmet bedelinde herhangi bir sakınca olmadığını»[142]

√ «Taraflar arasındaki menfi tespit davasında, davacı taraf dershaneden ayrılma sebebini ‘memnun kalmama’ olarak göstermiş olup tüketicinin sözleşmeden dönme ve bedel indirimi ve hizmetin yeniden görülmesi seçimlik haklarını kullanabilmesi için hizmetin ayıplı olduğunu 4077 s. Kanun mad. 4/A gereğince -ayıbın hizmetin ifa edildiği tarihten itibaren otuz gün içinde- ihbar etmesi ve ayıbı ispat etmesi gerekeceğini»[143]

√ «Kira alacağının tahsili amacıyla tahliye istekli olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın kaldırılması ve kiralananın tahliyesi istemine ilişkin davada, Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin verdiği kararın, tedbirden sonra doğan kira alacakları yönünden takip yapılmasına imkan veren karar niteliğinde olduğundan ve otuz günlük yasal sürede ödeme bulunmadığı için temerrüt gerçekleştiğinden mahkemece kiralananın tahliyesi de karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile tahliye isteminin reddine karar verilmesinin doğru olmadığını»[144]

√ «Davacı faydalı masrafları isteyemese de taşınmazın davalı tarafından satıldığı tarihte faydalı masraflar nedeni ile kiralanandaki değer artışı gözetilerek bu artışı isteyebileceğinden mahkemece ek rapor alınarak ya da konusunda uzman bilirkişi ya da bilirkişi kurulu ile yerinde yeniden keşif yapılmak sureti ile, taşınmazın satıldığı tarihte davacı tarafından yapıldığı kabul edilen faydalı masraflarla birlikte gerçek değeri ile faydalı masraflar dikkate alınmaksızın taşınmazın değeri belirlenmeli, bu şekilde elde edilecek değerler arasında bir fark meydana geldiğinde bunlar birbirine oranlanmalı, böylece davacı kiracının yaptığı imalatların bedele yansıma miktarı bulunarak bu miktara hükmedilmeli, eğer faydalı masrafların yapılmış olması hali ile yapılmamış olması halinde belirlenen değerler arasında bir fark bulunmuyorsa davalının sebepsiz zenginleşmesinin olmadığı kabul edilerek dava reddedilmesi gerektiğini»[145]

√ «Asıl dava menfi tespit, güvence parasının iadesi, manevi tazminat, karşılık dava ise hor kullanma tazminatı istemine ilişkin davada, istirdada ilişkin talebin kısmen kabulüne karar verildiği halde faize ilişkin talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesinin doğru olmadığı, sözleşmedeki özel hüküm karşısında davalı kiracı taşınmazı teslim ederken ne şekilde teslim almış ise o şekilde teslim etmek zorunda olduğu, bilirkişi raporunda belirtilen hor kullanma kalemlerinin hangilerinin kiralayanın kusurundan hangilerinin kiracının hor kullanmasından kaynklandığının tespit edilmesi, hasarların normal kullanmadan kaynaklanıp kaynaklanmadığı üzerinde de durularak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karşı davanın red edilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerektiğini»[146]

√ «Kiracılar tarafından açılan menfi tespit istemine ilişkin davada, Encümen kararı ile tek taraflı olarak belirlenen artışın kiracıları bağlamayacağı, davalı kiralayan tarafından tek taraflı olarak belirlenen kira bedelinin ödenmesinin istenmesinin mümkün olmadığı, davalı kiralayan tarafından kira miktarının kanıtlanamadığından davalının kabul ettiği kira miktarlarına itibar edilmesi gerektiği, davacıların uyuşmazlık konusu dönemlere ilişkin kabul ettiği kira miktarları dikkate alınarak bu bedeller üzerinden eksik ödeme olup olmadığı konusunda denetime elverişli bilirkişi raporu alınıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğini»


Yüklə 12,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   52   53   54   55   56   57   58   59   ...   111




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin