İLAMSIZ İCRA TAKİBİ-İCRA İFLAS HUKUKU
Madde 42
Para borcu ve teminat için takip
Para borcu ve teminat için takip
Bir paranın ödenmesine veya bir teminatın verilmesine dair olan cebri icralar takip talebiyle başlar ve haciz yoliyle veya rehnin paraya çevrilmesi yahut iflâs suretiyle cereyan eder.
Yabancı devlet aleyhine ilamsız takip yoluna başvurulamaz.
-AÇIKLAMA-
Yalnız para ve teminat alacakları için mümkün olan ilâmsız icra, alacaklının takip talebi ile başlar ve; aa) Haciz yoluyla (İİK. m. 74-144) veya bb) Rehnin paraya çevrilmesi yoluyla (İİK. m. 145-153) yahut cc) iflâs yoluyla (İİK. m. 154-256) cereyan eder.
I- İlâmsız icranın para ve teminat alacaklarına hasredilmesinin nedeni, takip talebi üzerine borçluya gönderilen ödeme emrinin itirazsız kesinleşmesi sonucunda icranın neye ilişkin olacağı hususunda doğacak duraksamaları önlemektir.[1] Paradan başka konularda edimin niteliğine ilişkin uyuşmazlık doğması daima mümkündür. Bu bakımdan, konusu paradan başka bir şey olan alacakların -örneğin; bir menkul malın teslimi hakkındaki alacağın- icra yoluyla takip edilebilmesi için mahkeme ilâmına gereksinim vardır. (İlâmlı icra) (İİK. mad. 24 vd.).
a) İlâmsız icraya konu teşkil eden para alacaklarından maksat, Türk parası olarak ifade edilen alacaklardır. Alacağın kaynağı yabancı para olması halinde, takip talebinde alacağın Türk parası olarak gösterilmesi yeterlidir. İcra Dairesinin, «alacağın aslının yabancı para olduğu» gerekçesiyle, takip talebini kabulden kaçınması mümkün değildir. İcra dairesi, takip talebini alıp, düzenleyeceği ödeme emrini borçluya göndermek zorundadır. Eğer borçlu, ödeme emrine itiraz ederse, bu itirazın icra mahkemesinde değil de genel mahkemelerde çözümleneceği hususu buna engel değildir. Ödeme emrine itiraz olunmazsa takip talebinde, Türk parası olarak istenen alacağa dair ödeme emri kesinleşecek ve borçlu bu parayı ödemek zorunda kalacaktır.[2] Ancak, Yargıtay bu görüşün aksine, «menşei yabancı para olan alacaklar hakkında ilâmsız haciz yoluyla takibe başvurulamayacağını» bir İçt. Bir. Kararında[3] belirttiğinden, uygulamada bu çeşit alacaklar ilâmsız takip konusu yapılamamaktadır. Yine Yargıtay bir başka İçtihadı Birleştirme Kararında[4] «Haricen gayrimenkul satışına veya satış vaadine müteallik senetler, hangi şekilde olursa olsun, satış bedelinin istirdadı icra dairesinden talep edilemeyeceğini» kabul ettiğinden bu para alacakları da ilâmsız takip konusu yapılamamaktadır. Keza; altın para, herhangi kıymetli bir mal hükmünde olduğundan, konusu altın olan alacaklar için ilamsız takip yapılamazsa da, alacaklı takip talebinde altın alacağının karşılığı olan Türk parasını istemekte ise (İİK. mad. 58/3) o zaman, «ilâmsız icra»ya başvurulabilir. Fakat, Yargıtay bir İçtihadı Birleştirme Kararında[5] buna da izin vermemiştir. Bütün bu İçtihadı Birleştirme kararlarının Doktrinde[6] hatalı olduğu eleştirilmiştir.
«Cezai şartın istenip istenemeyeceğinin yargılamayı gerektireceğini» belirten -ve bu tutumu doktrinde[7] eleştiri konusu olmuş olan- yüksek mahkeme önceki içtihatlarında[8]«bu alacaklarında ilamsız takip konusu yapılamayacağını» belirtmişken sonraki içtihatlarında[9] bu görüşünden dönerek «sözleşmedeki cezai şartın tahsili için ilâmsız icra takibi yapılamayacağını öngören yasal bir hüküm bulunmadığını» belirtmeye başlamıştır...
Yüksek mahkemenin «bütün para alacakları» ile «tazminat (haksız fiil) alacakları» için ilâmsız takip yapılabileceğini belirten yeni tarihli içtihatları[10] çok isabetlidir...
b) İlâmsız takibe konu olan teminat alacaklarında, borçludan elde edilecek para alacaklıya verilmeyip, onun lehine olmak üzere para üzerinde rehin hakkı tesis edilir. Yani para alacağı için yapılan takip neticesinde elde edilen paranın mülkiyeti alacaklıya verilmeyip, onun lehine olmak üzere para üzerinde rehin hakkı tesis edilir. Yani para alacağı için yapılan takip neticesinde elde edilen paranın mülkiyeti alacaklıya geçtiği halde, bu sıkta alacaklı için ayni para üzerinde sadece mahdut bir ayni hak tesis edilir.[11]
Mevcut veya müstakbel bir alacak için teminat verilmesine ilişkin taleplere teminat alacakları denir.[12] Bu alacaklar ya kanundan veya mahkeme kararından ya da sözleşmedendoğar[13]
Yüksek mahkeme “Alacaklı bankanın para alacağının yanında teminat alacakları içni de ihtiyati haciz talebinde bulunabileceğini, teminat alacağı niteliğindeki mer’i teminat mektubu tutarı ile çek hesabının kapatılması sebebiyle bankaya iade edilmeyen beher çek yaprağı için bankanın hamile ödemekle yükümlü olduğu asgari tutarlar toplamına dair ihtiyati haciz talebinde bulunda bulunan alacaklı bankanın talebinin reddedilmesinin hatalı olacağını”13a ifade etmiştir.
İsviçre’de olduğu gibi bizde de teminat alacakları için ilâmsız icra takibi yapılmasına pek rastlanmamaktadır...
II- İlâmsız icra yukarıda belirtildiği gibi sadece para ve teminat alacakları için mümkündür. Eğer takip talebinde para veya teminat verilmesinden başka bir alacak meselâ, bir menkul teslimi talep edilmiş ise, icra memurunun, bu alacak için ilâmsız icra yolunun caiz olmadığını bildirerek takip talebini res’en reddetmesi gerekir. Reddetmeyerek, borçluya ödeme emri göndermemişse, borçlu bu ödeme emrine karşı icra mahkemesine süresiz şikayet yoluna başvurabilir.
III- Bu konuda son olarak şu hususu da belirtelim ki, madde, her ne kadar ilâmsız icranın, «para ve teminat alacakları için mümkün olduğunu» belirtmişse de, bu kuralın bir istisnasını İİK. m. 269-269/c ve 272-276 ncı maddelerde görürüz. Bu maddelere göre, kira akitlerinde, kira müddetinin sona ermesi veya kira bedelinin ödenmemesi sebebiyle akdin feshi hallerinde, kiralananın tahliyesini sağlamak için mahkeme ilâmına ihtiyaç yoktur. Yani, kanun burada, bir para ve teminat alacağı söz konusu olmadığı halde istisnaen ilâmsız icraya müsaade etmiştir.
IV- 02.07.2012 tarihinde 6352 sayılı Kanun’la İİK.’da yapılan değişiklik sonucunda İİK.’nun 42. maddesine -ikinci fıkra olarak- “Yabancı devlet aleyhine ilamsız takip yoluna başvurulamaz.” şeklinde yeni bir fıkra eklenmiştir. Böylece ancak yabancı devlet aleyhine mahkemede “dava” açılıp “ilam” alındıktan sonra İİK. 32 vd.na göre ilamlı takip yapılabileceği, mahkemeden ilam alınmadan yabancı devlet aleyhine “ilamsız takip yapılamayacağı” benimsenmiştir...
V- 3. Yargı Paketi içinde “İİK. Değişiklik Tasarısı” adı altında hazırlanıp hükümetçe TBMM’ye sunulan Tasarı’nın 6. maddesinde;
“Haciz yoluyla ilamsız takiplere başlanmadan önce, asıl alacak tutarı Asgari Ücret Tespit Komisyonu tarafından on altı yaşından büyükler için her yıl belirlenen aylık en yüksek brüt asgari ücret tutarının altında ise alacaklı, borçlunun bilinen en son adresine iadeli taahhütlü posta yoluyla meşruhatlı ödemeye davet yazısı göndermek zorundadır. Bu ödemeye davet yazısında;
1. Alacaklının adı soyadı, varsa Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası veya vergi kimlik numarası, adresi,
2. Talebe konu alacak veya istenen teminatın Türk parasıyla tutarı ve faizli alacaklarda talep edilirse faizin miktarı ile işlemeye başladığı gün, alacak veya teminat yabancı para ise alacağın hangi tarihteki kur üzerinden talep edildiği ve faizi,
3. Alacak, belge veya senede dayandırılıyor ise sureti, yoksa borcun sebebi,
4. Bu ödemeye davet yazısı için harcanan posta gideri,
5. Ödemenin yapılması istenen banka adı ile alacaklıya ait hesap numarası,
6. Tebliğ tarihinden itibaren beş iş günü içinde (2) numaralı bent gereği belirlenen tutar ile ödemeye davet yazısı için harcanan posta giderinin ödenmesi gerektiği,
7. Beş iş günü içinde (6) numaralı bent gereği ödenmesi gereken tutarın ödenmemesi halinde cebri icra yoluna başvurulacağı,
Hususları bildirilir.
Ödemeye davet yazısının tebliğ edilememesi veya bu davete rağmen beş iş günü içinde ödeme yapılmaması halinde icra takibine başlanabilir.
Bu maddede düzenlenen hususları incelemek görev ve yetkisi icra müdürüne aittir.”
şeklinde yer alan teklif ise benimsenmeyerek kanunlaşmamıştır...
[1] POSTACIOĞLU, İ. İcra Hukuku Esasları, s: 117
[2] POSTACIOĞLU, İ. a.g.e. S: 115 - KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, C: 1, s: 197
[3] Bknz: İçt. Bir. K. 9.7.1941 T. 32/28
[4] Bknz: İçt. Bir. K. 7.12.1955 T. 18/67
[5] Bknz: İçt. Bir. K. 9.7.1941 T. 32/28
[6] POSTACIOĞLU, İ. a.g.e. s: 115 vd. - KURU, B. a.g.e. s: 197
[7] KURU, B. a.g.e. s: 197
[8] Bknz: 12. HD. 7.2.1984 T. 12255/2129; 15.11.1976 T. 8375/11408
[9] Bknz: 19. HD. 15.4.1994 T. 3597/3809
[10] Bknz: 13. HD. 28.3.2003 T. 12176/3621; 19. HD. 2.5.1994 T. 3779/4392; 4. HD. 21.1.1991 T. 14346/171; 19. HD. 1.6.1992 T. 546/2480; 30.3.1992 T. 678/1003; 4. HD. 29.6.1976 T. 2723/6408
[11] POSTACIOĞLU, İ. a.g.e. s: 117 - SEVİĞ, V.R. Açıklamalı İcra ve İflâs Kanunu, C: 1, s: 141
[12] KURU, B. a.g.e. s: 199
[13] Ayrıntılı bilgi için bknz: KURU, B. Teminat Alacakları İçin İlâmsız İcra Takibi Yapılması (BATİDER, 1976, C: VIII, S: 3, s: 33-40)
13a Bknz: 11. HD. 22.10.2012 T. 14297/16782
Madde 43
İflâsa tâbi şahıslar hakkındaki takip
İflâsa tâbi şahıslar hakkındaki takip
İflâs yolu ile takip, ancak Ticaret Kanunu gereğince tacir sayılan veya tacirler hakkındaki hükümlere tâbi bulunanlar ile özel kanunlarına göre tacir olmadıkları halde iflâsa tâbi bulundukları bildirilen hakiki veya hükmî şahıslar hakkında yapılır. Şu kadar ki, alacaklı bu kimseler hakkında haciz yolu ile de takipte bulunabilir.
Bu yollardan birini seçen alacaklı bir defaya mahsus olmak üzere o yolu bırakıp harç ödemeksizin diğerine yeni baştan müracaat edebilir.
-AÇIKLAMA-
Maddede; “iflasa tabi kişiler hakkında iflas yolu ile takip yapılabileceği gibi, haciz yolu ile de takip yapılabileceği ve bu yollardan birisini seçen alacaklının harç ödemeksizin o yolu bırakarak diğerine başvurabileceği” belirtilmiştir…
I- İflas yoluyla takip; a)Ticaret Kanunu gereğince “tacir sayılan” ya da “tacirler hakkındaki hükümlere tabi bulunan” veya b)“Özel kanunlara göre tacir olmadıkları halde iflasa tabi bulundukları bildirilen” g e r ç e k ya da t ü z e l k i ş i l e r hakkında yapılabilir.[1]
Yüksek mahkeme;
√ «Sermaye şirketlerinin ve ortaklarının yöneticilerinin sadece bu sıfatları nedeniyle iflasa tabi tutulamayacaklarını, bu kişilerin ancak tacir olmaları halinde iflaslarının istenebileceğini»[2]
√ «Türk Hukukunda, kooperatiflerin iflasa tabi olduğunun tartışmasız olarak kabul edildiğini»[3]
belirtmiştir.
II- Yukarıda belirtilen iflasa tabi olan şahıslar, alacaklının tercihine göre iflas yoluyla takip edilebileceği gibi, haciz yoluyla da takip edilebilir. Haciz veya iflas yollarından birini seçmiş olan alacaklı bir defaya mahsus olmak üzere, seçtiği takip yolunu bırakarak diğer takip yoluna yeniden başvurabilir. Takip yolunu değiştiren alacaklıdan yeniden harç alınmaz.
Başvurulan yeni takip yolunda borçluya yeniden -yeni seçilen takip şekline uygun- ödeme emri gönderilir.[4] Borçlu, bu ödeme emrine -seçilen yeni takip yoluna göre ait olduğu yere (icra dairesine veya icra mahkemesine başvurarak)- müstakilen itiraz edebilir.[5]
Alacaklıya tanınmış olan bu seçim hakkı sadece haciz ve iflas yolları arasındadır.[6] [7] Örneğin; iflasa tabi borçlusu hakkında iflas yoluna başvurmuş olan alacaklı, bu takibinden vazgeçerek, aynı borçlusu hakkında -aynı dosyadan- haciz yoluyla takipte bulunmak istediğini belirterek, borçluya bu yola mahsus “ödeme emri” gönderilmesini isteyebileceği gibi[8] iflasa tabi borçlusu hakkında genel veya kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip yapmış olan alacaklı, bu takibinden vazgeçerek, aynı borçlusu hakkında -aynı dosyadan- borçlusunu iflas yoluyla takip edebilir.[9]
Alacaklıya tanınmış olan bir seçim hakkı, sadece haciz ve iflas yolları arasında olduğundan;
-“Borçlu hakkında başlatılan genel haciz yoluyla takip, daha sonra, kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe”[10]
-“Borçlu hakkında başlatılmış olan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip, daha sonra genel haciz yoluyla takibe”[11]
-“Borçlu hakkında açılmış olan haciz yoluyla takip, daha sonra rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takibe”[12]
-“Borçlu hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan ilamsız takip, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takibe”12a
-“Borçlu hakkında rehnin paraya çevrilmesi yoluyla başlamış olan takip, haciz veya iflas yoluyla takibe”[13]
çevrilemez…
III- Alacaklı, İİK. mad. 43/II’deki tercih (seçim) hakkını nasıl kullanabilir? Bunun en doğal yolu, alacaklının icra müdürlüğüne başvurarak, “İİK. mad. 43/II’deki hakkını kullanmak istediğini” sözlü olarak bildirip veya bunu belirten dilekçe verip, bu isteğini icra tutanağına işletmesi ve icra müdürünün vereceği olumlu karar üzerine de, borçluya, tercih edilen (değiştirilen) yeni takip şekline uygun “ödeme emri” gönderilmesini sağlamaktır.[14] [15] Fakat yüksek mahkeme -özellikle sonraki kararlarında[16] “alacaklının mutlaka önceki takip şeklini değiştirdiğini tutanağa yazdırmasına ya da bunu dilekçeyle bildirmesine gerek bulunmadığını, sadece takip şeklini değiştirdiğini ifade eden, bu arzusunu açıklayan isteğini belli etmesinin yeterli olduğunu, borçluya seçilen yeni takip yoluna özgü ödeme emrinin tebliğ olunmasının ve buna ilişkin formalitelerin yerine getirilmesinin bunu ifade etmiş olacağını…” belirtmeye başlamıştır…
Bu konuyla ilgili olarak ayrıca belirtelim ki; alacaklının önceki takibi terk ederek tercih ettiği yeni takibe ilişkin ödeme emrinin borçluya tebliğini isteyebilmesi için, önceki takibin icra mahkemesince iptal edilmemiş olması gerekir. Örneğin, alacaklının yaptığı kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip, borçlunun İİK. mad. 170a’ya göre yaptığı şikayet üzerine iptal edilmişse, alacaklı İİK. mad. 43/II’ye göre, iptal edilmiş olan bu takibi iflas yoluna çeviremez.[17]
IV- Alacaklının İİK. mad. 43/II’deki tercih (seçim) hakkını kullanabilmesi için, başvurduğu önceki (ilk) takip yolunun kesinleşmiş olması gerekli midir? Yani, alacaklı ilk (haciz ya da iflas yoluyla) takibin kesinleşmesinden sonra mı İİK. mad. 43/II’ye göre başladığı bu takip şeklini terk ederek -yine haciz veya iflas yolu olmak üzere- yeni takip şekline uygun ödeme emri göndertebilir? Borçlunun, önceki (ilk) takip şeklinde gönderilen ödeme emrine itiraz ederek takibi durdurmuş olması halinde de alacaklı, İİK. mad. 43/II’deki tercih (seçim) hakkını kullanabilir mi?
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi[18] öteden beri “borçlu hakkında yapılan (ilk) takibin kesinleşmiş olması veya itiraz üzerine durmuş olmasının İİK. mad. 43/II’ye göre yapılacak işleme (hukuki duruma) bir etkisi bulunmadığını” belirtmişken, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi ö n c e k i kararlarında[19] “önceki takibin itirazsız kesinleşmesi veya itiraz üzerine alacaklının İİK. mad. 67/I hükmüne göre altı ay içinde itirazın kaldırılmasını istemiş olmadıkça, İİK. mad. 43/II’deki hakkın kullanılamayacağını” belirtmişken, s o n r a k i kararlarında[20] bu görüşünden -zımnen- dönmüştür…
Kanımızca, İİK. mad. 43/II’de “alacaklının bu hakkını kullanabilmesi için, önceki takibin kesinleşmiş olması gerektiği” açıkça öngörülmemiş olduğundan Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin ötedenberi sürdürdüğü içtihat daha isabetlidir.[21]
V- Alacaklının İİK. mad. 43/II’deki tercih (seçim) hakkını kullanması ne gibi sonuçlar doğurur?
- Alacaklı, haciz yoluyla takipte alacağın miktarını değiştiremez, İİK. 43 gereğince sadece takibin şeklini değiştirebilir.[22]
- İİK. 43 uyarınca takip yolu değiştirildiğinde daha önce takip konusu yapılmamış olan bu çek takiben dahil edilemez, yani yeni bir takip konusu olabilecek alacakların eklenmesi suretiyle borçluya ödeme emri gönderilemez.[23]
- Alacaklı haciz yoluyla başlattığı icra takibini iflas yoluyla takibe çevirdikten sonra ayrıca ıslah yoluyla açtığı davayı alacak davasına dönüştüremez.[24]
- Alacaklı, bir defaya mahsus olmak üzere[25] İİK. mad. 43/II’deki hakkını kullanarak, başladığı önceki (haciz veya iflas) yolunu değiştirebilir (İİK. mad. 43/II). Örneğin, haciz yoluyla takibini, iflas yoluna çevirdikten sonra -harç ödemeden- tekrar haciz yoluna çeviremez[26]
- Bir defaya mahsus olmak üzere başvurduğu önceki (ilk) takip yolunu değiştiren alacaklıdan yeniden harç alınmaz (İİK. mad. 43/II).[27]
Ayrıca belirtelim ki alacaklının “kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla başlattığı takibi daha sonra genel haciz yoluyla takibe çevirmesi”, bu maddenin kapsamı dışında kaldığından, ancak yeniden harç ödemesi halinde bu mümkün olabilir.[28]
- Borçlu yeni takipte kendisine gönderilen ödeme emrine -önceki takip itirazsız kesinleşmiş olsa bile- itiraz edebilir.[29]
- Borçlu önceki takibe vekili vasıtasıyla itiraz etmişse, yeni takipte ödeme emrinin borçlunun kendisine değil vekiline gönderilmesi gerekir[30]
- Önceki haciz yoluyla takibin terk edilerek, borçluya iflas yoluyla takibe mahsus ödeme emri gönderilmesi halinde, önceki takipte konulmuş olan hacizler düşer.[31] [32] [33]
- Takip yolunun değiştirilmesi halinde, önceki takibe ilişkin takip talebi ile kesilmiş olan zamanaşımı, bu takibin terkedilmiş olması nedeniyle etkisini kaybeder. Bu nedenle, takip yolunun değiştirilmesi, takip konusu alacağa ilişkin zamanaşımı süreleri içinde gerçekleştirilmezse, borçlu yeni seçilen takip yoluna karşı zamanaşımı itirazında bulunabilir[34]
- Takibin değiştirilmesinden sonra borçluya yeni takip şekline göre gönderilecek yeni ödeme emrinde belirtildiği şekilde takibe itiraz edebilir.34a
[1] “Kimlerin iflasa tabi olduğu” hakkında ayrıntılı bilgi için bknz: KURU, B. İcra ve İflas Hukuku, C:3, s:3620 vd. – KURU, B. Türk Hukukunda İflasa Tabi Olan Şahıslar (İkinci Banka ve Ticaret Hukuku Haftası, 1962, s:585 vd.) – KURU, B. Ticareti Terk Eden Tacirlerin Tabi Bulunduğu Hükümler (AHFD. 1970, C:XXVII, S:1-2, s:109 vd.) – SENGİR, T.İflasa Tabi Şahıslar (BATİDER, 1964, C:II, S:4, s:693 vd.) – ERMAN, E. S. İflasa Tabi Şahıslar (Ad. D. 1967/7-10, s:524 vd.) – ONSUN, Ş. İflasa Tabi Şahıslar (ABD. 1949/64-65, s:12 vd.) – ÜSTÜNDAĞ, S. İflas Hukuku, s:7 vd. – MUŞUL, T. İcra ve İflas Hukuku, 6. Baskı, C:2, s:1394 vd. – ALTAY, S. Türk İflas Hukuku,C:1, s:29 vd.
[2] Bknz: 23. HD. 24.04.2012 T. 1691/3063
[3] Bknz: 23. HD. 20.02.2012 T. 4908/1157
[4] Bknz: 23. HD. 29.05.2012 T. 1821/3730; 12. HD. 20.06.2011 T. 11952/12645; İİD. 5.4.1957 T. 3221/2543
[5] Bknz: 12. HD. 20.06.2011 T. 11952/12645; 5.12.2011 T. 28310/26378; 25.3.2003 T. 3806/6354; 4.11.1998 T. 11165/12083; 31.10.1990 T. 3615/10709; 7.4.1969 T. 3707/3808; 6.10.1966 T. 9201/9377
[6] KURU, B. age. C:1, s:172
[7] Bknz: 12. HD. 26.11.1996 T. 14227/14856
[8] Bknz: 12. HD. 9.5.2002 T. 8441/9782
[9] Bknz: 12. HD. 17.5.1999 T. 2518/3359; 23.3.1999 T. 3049/3746; 17.5.1983 T. 2786/3967; 4.11.1998 T. 11165/12083; 11.10.1993 T. 11484/15224; 11. HD. 3.12.1990 T. 4565/7737; 12. HD. 21.5.1986 T. 12171/6093; 9.4.1987 T. 9067/5023; 20.1.1987 T. 4838/382; İİD. 1.4.1965 T. 3951/4265; 1.12.1964 T. 12854/13799
[10] Bknz: 12. HD. 5.12.2011 T. 28310/26378; 2.7.1998 T. 7658/8169; 17.4.1995 T. 5779/5804
[11] Bknz: 12. HD. 31.1.1996 T. 807/1282; 12.9.1994 T. 10230/10290; 2.4.1993 T. 2690/5826
[12] Bknz: 12. HD. 12.5.1992 T. 12434/6491
12a Bknz: 12. HD. 2.5.2012 T. 31116/14756
[13] Bknz: 12. HD. 29.6.2000 T. 3662/5171; İİD. 19.11.1968 T. 9846/10614; 5.6.1956 T. 3320/3355; Fed. Mah. İcra-İflas Dairesi, 25.5.1961 T. Kararı
[14] KURU, B. age. C:1, s:170 – POSTACIOĞLU, İ. İflas Hukuku İlkeleri, C:1, s:44 vd.
[15] Bknz: İİD. 12.2.1973 T. 1206/1236; 24.2.1970 T. 1608/1883
[16] Bknz: 19. HD. 25.12.1992 T. 11346/6922; 12. HD. 16.10.1979 T. 7396/8047; HGK. 9.4.1992 T. 12-3366/351; 12. HD. 10.7.1979 T. 5746/600; HGK. 27.11.1981 T. 12-2461/769
[17] Bknz: 12. HD. 7.6.1984 T. 5082/7312
[18] Bknz: 12. HD. 2.12.1992 T. 8395/15355; 17.5.1983 T. 2786/3967; 4.11.1998 T. 11165/12083
[19] Bknz: 19. HD. 13.4.1992 T. 2723/1266
[20] Bknz: 19. HD. 17.5.1999 T. 2518/3359
[21] Aynı görüşte; ALTAY, S. age. s:445
[22] Bknz: 23. HD. 04.03.2013 T. 726/1258; 24.04.2013 T. 1941/2626; 09.07.2013 T. 4708/4793
[23] Bknz: 23. HD. 04.07.2013 T. 2412/4651
[24] Bknz: 23. HD. 12.07.2013 T. 4477/4913
[25] Bknz: 12. HD. 25.3.2003 T. 3806/6354; 6.5.2002 T. 8441/9782; 23.3.1999 T. 3049/3746; 2.12.1992 T. 8395/15355; 4.11.1998 T. 11165/12083; 26.11.1996 T. 14227/14856; İİD. 1.4.1965 T. …../4265; 1.12.1964 T. 12854/13799
[26] Bknz: 19. HD. 17.5.1999 T. 2518/3359; İİD. 26.3.1956 T. 1659/1690
[27] Bknz: 12. HD. 9.5.2002 T. 8441/9782; 12. HD. 13.11.1997 T. 11705/12669; İİD. 5.4.1957 T. 3221/2543
[28] Bknz: 12. HD. 12.10.2004 T. 16383/21575; 13.11.1997 T. 11705/12669
[29] Bknz: 12. HD. 4.11.1998 T. 11165/12083; 11.10.1993 T. 11484/15224; 11. HD. 3.12.1990 T. 4565/7737; 12. HD. 21.5.1986 T. 12171/6093; 31.10.1990 T. 3615/10709; İİD. 7.4.1969 T. 3717/3808 vb.
[30] Bknz: 12. HD. 23.9.1986 T. 10294/9468
[31] KURU, B. age. C:3, s:2644
[32] Karş: POSTACIOĞLU, İ. age. s:45 (Sayın Hocamıza göre; “haciz yolu bırakılarak, iflas yoluna geçilmesi halinde hemen hacizlerin kaldırılması, borçluya mallarını kaçırmak imkan ve fırsatı vereceğinden, gayeye aykırı düşer. İflas yoluna ait muhafaza tedbirleri alındığı vakit veya iflas gerçekleştiği vakit hacizlerin kaldırılması yoluna gidilmelidir…”
[33] Bknz: 12. HD. 20.1.1987 T. 4838/382; 18.5.1981 T. 3599/5015
[34] ÜSTÜNDAĞ, S. İcra Hukukunun Esasları, s:92 vd.
34a Bknz: 12. HD. 20.6.2011 T. 11950/12644
Dostları ilə paylaş: |