İmge Kitabevi Yayınları: 41 Joseph Campbell



Yüklə 2,24 Mb.
səhifə55/80
tarix03.01.2022
ölçüsü2,24 Mb.
#35123
1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   80
8. Bölüm

HAÇ VE HİLAL

1. MECUSİLER

İran'da dinin Part dönemine ilişkin neredeyse hiç bir şey bilinmi­yor. Yunan Selevkoslar (İ.Ö. 312-64) döneminde İskender'in Doğu ve Batı evliliği ideali genelde gerçekleşiyor gibi göründü. Gene de gelişen yeni Levant'ı tek bir saltanat içinde tutmak mümkün olmadı. İ.Ö. 212de Baktria'daki Makedon bir yönetici, Euthydemus bağımsız bir devlet kurmaya muvaffak oldu.W Filistin, dört yıl kadar sonra Ma-kabilerle ayaklandı. Sonra Roma batı eyaletlerinden sarkmaya baş­ladı. Bu yıllarda Partlar veya Arsakidler diye bilinen yerli 1 anedan Partya'da (Doğu İran) ayaklandı. Biraz belirsiz şekilde aşiret başkam Arsakes tarafından (İ.Ö. 250) kurulan devlet iki kardeş, Pharaates I (h. 175-170) ve Mithradates I (h.170-138) tarafından güçlendirildi. Her yanda sürekli savaşıimasına karşın -kuzey ve doğuda İskitler, Baktri-alılar ve Kuşhanlar, batıda önce Selevkoslar sonra iki yüzyıl Roma-sert hanedan İ.S. 226 yılında içerden bir hanedan- Sasaniler tarafından, yıkılana kadar her yerde sınırlarını genişletti. Sasaniler de 641'de İslam tarafından yıkılana kadar yaşadılar.

Denkart'da, son dönem VI. yüzyıldan kalma Sasani eserinde, İ.S. I. yüzyıl şöyle anlatılıyor

Arsakid Valaksh (Vologaeses I, hJLS. 51-77) bütün eyaletlere bir fer­man gönderilmesini emretti, Avesta ve Zend'den ortaya çıkan her ne olursa olsun korunmasını ve onların ve onlardan çıkan her türlü öğretinin gerçek olduğunu bildirdi. İskender'in ölümüyle Makedon­yalıların yağmacılık ve çapulculuğuyla doğan karışıklık ve belirsiz­likle bunlar dağılmış da olsa, yazılarla veya yetkin kişilerin bellekle­rinde korunmuş olmalıydılar.®

Genelde Part dönemi boyunca güçlü bir Hellenleşme eğilimi

336

sürdü. Fakat bu bildiri ile Mecusi Zerdüşt canlanışı da başlıyor. Sasa-ni döneminde ise güçlendi ve zorla uygulandı. Yani hanedanın kuru­cusu Ardeşir I (h.İ.S. 226-241) hemen imparatorluğunun dinsel kalı­tımını, türdeş olmayan halkını kaynaştıracak bir Ortodoksluğun ku­rulması düşüncesiyle elden geçirdi. Bu görevin yerine getirilmesi için de Zerdüşt dinadamlarından birini Tansar'ı seçti. Tansar'ın çalış­maları Denkart'ta kaydedilmiştir:



'Papak'ın oğlu Haşmetmeap Şahlar Şahı Ardeşir, dinsel yetkili olarak Tansar'ı izleyerek, bütün dağılmış bulunan bilgilerin (daha önce Valakhsh'ın topladığı) tahtında toplanmasını emretti. îşe koyu­lan Tansar öteki metinleri eleyip bir tanesini seçti ve şu hükmü ya­yınladı: Mazda'ya inanların dinine ilişkin bütün yorumlar bizim so-rumluluğumuzdadır; artık onları ilgilendiren bir konuda bilgi eksik­liğimiz yoktur.'@)

Hıristiyan akımın biçimlenişi gibi Ortodoks bir Zerdüştlük de olu­şuyordu. Fakat, Zerdüşt kalıtımın Mecusi rahip Tansar'la gerçekleş­tirilen canlanışına karşılık, çağın en büyük bilgesi ve vaizi Babilli Pey­gamber Mani'nin (Î.S. 216Î-276?) öğretisi rakip olarak ortaya çıktı. Zer-düştlüğün, Budizm ve HBİstiyan-Gnostik düşünceyle sentezini yapan Maniheizm bir .zaman Şahlar Şahmın basit Zerdüşt efsanesinden çok daha birleştirici bir güç olarak göründü. Hanedanın ikinci monarkı Şapur I (h. 241-272) bile, geniş görüşlü biri olarak ondan, etkilendi. Metinden devam ederek okuyoruz:

'Ardeşir oğlu Şahlar Şahı Şapur Hindistan, Bizans İmparator­luğu^) ve öteki ülkelerdeki dinle ilgili bulunan dağılmış yazılan top­lattı. Bunlar tıp, astronomi, hareket, zaman, mekan, varlık, yaratılış, oluş, ölüm, niteliksel değişim, mantık ve öteki sanat ve bilimlerle ilgi­liydi. Bunları Avesta'ya ekledi ve Kraliyet Hazinesinde güzel bir nüs­hanın saklanmasını emretti. Ve her türlü akademik disiplinin Maz-daya inananların dini temelinde incelenmesi olasılığını araştırdı*^

İ.S.. 242'de inancını yaymaya başlayan Mani'ye Şapur'la görüşme izni verildi ve kendisine istediği yerde vazetme özgürlüğü sağlandı. Bir dönem Şahlar Şahmın da Maniheist öğretiyle ilgilendiği anla­şılıyor. Ama bu liberal görüşlü monark I.Sİ 272'de öteki dünyaya göç­tü ve peygamber, vazının on üçüncü yılında, izleyen, ikinci şah Beh-

(*) Bizans İmparatorluğu henüz kurulmamıştı. Metinde bu terimin kullanılması anakro­nizmdir.

337


ram I '(h.273-276) tarafından, başkentte, tam Levanten bir biçimde, • sapıklık öğrettiği gerekçesiyle asıldı-efsanesine göre Mesih gibi çar­mıha gerildi.

Şapur'un ölümünden sonra Mecusi tepkisi, onun Hellenist dünya görüşüne ve hümanizmasına karşı, kendi rahibi Karter tarafından örgütlendi. Mani'yi sorgulayıp mahkum eden de oydu. Profesör R.C. Zaehner yakınlarında çıkan eseri Zerdüştliiğün Şafağı ve Tan Za-manı'nda:

'Zerdüstlük, fanatik ve baskı yapan bir din olarak ilk kez onun zamanında görünüyor. Soruşturulan mezheplerin sayısı, Sasani kral­larının imparatorluklarını kaynaştıracak birleştirici bir güç ararken ne kadar haklı olduklarım gösteriyor. Yalnız Yahudilerin, Hıristiyan­ların, Maniheistlerin değil, Mandayyacıların, Budistlerin ve Brahman-lann da Karter tarafından suçlandıklarını görüyoruz... Karter, 'sapık­lar ve dinden dönenler propaganda için değil tannlann ritleri ve Mazdaya inananların dini için Mecusi topluluğu içinde saklandı, fa­kat ben onları cezalandırdım ve azarladım ve onları yerleştirdim' diyor.

Yani din birliği zorlanmıştı ve bu birliğin, kesinlikle ikici ve Maz-dacı bir çizgide olması gerekiyor. Karter'in siyaseti, bir kaç za/ıf kral­dan sonra Şapur'un kişisel dinsel siyasetine karşı bir tepki olarak gö­rülmeli'.^

Şu toplumbilimsel ilkeyi formüle edeyim; daha önce HeUeruzrrün gücüne karşı geliştirildiğini gördüğümüz Makabici tepki bu kez Me­cusi tepkisinde görülüyor; organik kimyanın 'hoşgörü' terimiyle: bir sistemin, belli bir besin veya ilacı belli bir dereceye ve zamana kadar özümleyebilen yapısal kapasitesi yararlı görülebilir, fakat bundan öte­si dayanılmaz olur ve kendiliğinden dışarı atılır.

Bir devletin, yöneten elitin kutsal değerler olarak bir inanç sistemi­ni kararlaştınp yurttaşlarına zorlamadan ne kadar yaşıyabileceği noktasını tartışmadan, Levant tarihinde bu tür toplumsal sahte-dinlerin çok çeşitli olduğunu yani en saf biçimiyle incelenebileceğini gözlemleyelim. Ve bir kez bu başladı mı, güç ve terörle büyür ve zor­lanan ye bozulan etkenlerin gittikçe gelişen etkileşimiyle ikinci bir doğal yasa işlemeye başlar, yani, baskıya sunulan tanrılar şeytanlar durumuna gelir. Bu, bilinçle baskı altına alınıp tanınmayan ve özüm­lenmeyen psikolojik ve toplumsal etkenlerin özerkleşmesi ve sonuçta geçerli sistemden ayrışması demektir.

338

Denkart'taki bir sonraki cümleden, Şapur II zamanında (310-379) -Constantine, Saint Augustine ve Büyük Thedosius'un tam çağdaşı- Or­todoks anlayışın sapıklık diye nitelendirdiği tepkinin tamamıyla geliştiğini öğreniyoruz. Ve şimdi büyük dindar Aturpat'tır. Profesör Zaehner, 'Pehlevi kitapları Ortodoksluğun oluştuğu zamana bakıyor­lar. Aturpat sınavdan erimiş metalle geçti ve her türlü mezhep ve sapıklıkla mücadelesinden zaferle çıktı' diyor.*6) Denkart'a göre:



'Ohrmazd oğlu Şahlar Şahı Şapur (Şapur II) bütün öğretileri ince­lemek için her yerden insanları topladı, tartışma nedenleri ortadan kaldırılacaktı. Aturpat tutarlılığıyla kendi görüşünü bütün öteki mez­heplerin, öğretilerin ve okulların temsilcileri karşısında haklı çıkarın­ca, aşağıdaki anlamda bir bildiri yayınladı: 'dünyada Dinin ne oldu­ğunu gördükten sonra hiç kimse yanlış dinine terkedilmeyecektir ve gayrette herkesi geçeceğiz'. Ve böyle de yaptı!*7)

Ama -kimsenin şaşmayacağı gibi- imparatorluğa yönelik sağ ve sol sapıklık tehlikesi, iki yüzyıl sonra, Choroes I (h.531-579) döne­minde hâlâ sınır tanımıyordu. Choroes I, Hıristiyan eşdeğeri Justi­nian (h. 527-563) ile çağdaştı ve sorunlarıyla çözümleriyle yaklaşık olarak aynıydı. Onun zamanında düzenlenmiş olan Denkart'tan ala­cağımız son metinle bitireceğiz:

Kavafın (Chosroes I) oğlu şimdiki Haşmetmeap Şahlar Şahı Hüsrev (Chosroes I) sapıklık sorununda dinin ilhamıyla sapıklık ve dinsizliği yok edip dört kast düzenini güçlendirdikten ve tartışmaları özendirdikten sonra, eyaletlerin kurultayında aşağıdaki bildiriyi ya­yınladı:

Mazdaya insanların dininin doğruluğunu tanıtmıştır. Akıllı insan­lar onu dünyada tartışmayla kurabileceklerine güvenebilirler. Fakat etkili ve geliştirici propaganda çok fazla saf düşünce, söz, iş ve eylem ve iyi Ruhun ilhamı ve Tanrıya inançla mutlak Söze uyuşmaya da-yandırılmamalıdır. Ohrmazd'ın (Ahura Mazda) baş Mecusisinin ilan ettiğini biz de ilan etmeliyiz; çünkü aramızda onlann ruhsal kavrayışı olduğu gösterilmiştir. Ve onlardan öğretinin hem ruhsal kavranışını hem de dünyada fiilen uygulanışını öğretinin tam olarak sergilenme­sini istiyoruz ve istemeye devam edeceğiz ve bunun için tanrıya şük­rediyoruz.

Çok şükür, ülkenin iyi hükümeti, İran diyarmda Mazdaya inanan­ların dinine dayanıyor; bu öğreti bu ülkenin tamamında bizden ön­cekilerin biriktirdiği bilginin sentezidir. Bizim başka inançta olanlarla

339


bir çekişmemiz yoktur, çünkü biz hem sözlü gelecekte* hem yazılı kayıtlarda Avesta diline sahibiz, kitaplarda ve anılarda ve şerhler yo­luyla kaba terimlerimizde, kısaca Mazdaya inananlar dininin özgün dehasının tamamına sahibiz. Bunun yanında, Mazdaya inananlar di­nine yabana belirsiz öğretiler dünyanın her yerinden buraya ulaşı­yor; daha fazla inceleme ve çalışma, Mazdaya inananlar dinine ya­bancı bilginin, özümlenmesinin ve eğirimin yapılmasının, çok fazla in­celeme yapmış ve düşünmüş, ayinlerin anlatışını geliştirmiş, çok dikkatli ve keskin zekalı, soylu, şerefli ve en iyi Mecusilerden daha fazla yurttaşlarımızın refah ve zenginliğine katkıda bulunmayacağı kanıtlanmıştır. Bundan dolayı Avesta ve Zend'in büyük gayretle ve hep yeniden öğrenilmesini kararlaştırıyoruz; onlardan öğrenilenler yurttaşlarımızın bilgisini verimli biçimde ve değerli şeylerle artıra­caktır.

Yaratıcının, ruhsal varlıklarının gizeminin, Yaratıcının yaratışının yapısının, öğrenilmesinin olanaklı olmadığını ya da tamamiyle öğre­nileceğini söyleyenler, yetersiz bilgiye sahip olmalı veya serbest dü­şünceli olmalıdırlar. Gerçeğin dinsel ilham ve benzetme ile anlaşıl­masının olanaklı olduğunu söyleyenler gerçeğin araştırıcısı olarak ka­bul edileceklerdir. Öğretiyi açıkça yorumlayanlar dinde akulı ve de­neyimle kabul edileceklerdir. Ve bütün bilginin kökeni dinin öğretisi olduğuna göre, bu yolda konuşan bir insan, öğretisini Avesta il­hamından almıyorsa bile, akıllıca konuşuyordur. Yani o da dinle uyumlu konuşuyor kabul edilecektir, çünkü dinin işlevi insan oğul­larına bilgi vermektir'/8'




Yüklə 2,24 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   51   52   53   54   55   56   57   58   ...   80




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin